Paylaş
Şehrin tarihi 3 bin yıldan daha eskiye dayanıyor. Antik Yunan döneminde en ihtişamlı çağlarını yaşayan Atina; Sokrates, Perikles ve Sofokles gibi düşünürlere ev sahipliği yapmış. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, Bizans olarak adlandırılan Doğu Roma İmparatorluğu, Yunanistan’ı başkent İstanbul’dan yönetmeye başlamış. Şehir, Roma döneminde de imparatorların gözdesi olmuş. Özellikle İmparator Hadrian zamanında inşaat reformu yaşamış. Zeus Tapınağı ve su kemerleri Hadrian’ın himayesinde tamamlanmış. Onun şehri ziyaret etmesini kutlamak içinse MÖ 131 yılında Hadrian Kapısı yapılmış. Bu kapının bir benzeri aynı isimle Antalya Kaleiçi’nde de var.
1832’de Batı’nın büyük güçleri Bavyeralı Otto’yu Yunan kralı olarak başa geçirmişler ama Kuzey Yunanistan 1912’ye kadar Osmanlı’nın parçası olarak kalmış. Aslında Yunanlar Osmanlı’dan memnunmuş ama medeniyetin beşiği olmuş Eski Yunan uygarlığını canlandırmak isteyen Lord Byron isimli şairin dolduruşuna gelmişler! Atina’nın düzenli gelişimi 1920’lerde Türkiye’yle Yunanistan arasında yaşanan mübadeleye dek devam etmiş. Mübadeleyle Anadolu’dan Yunanistan’a göç eden 1 milyondan fazla Rum, ağırlıkla Atina çevresine yerleşince nüfus neredeyse iki katına çıkmış. 1940’larda Alman işgali sırasında bakımsız kalmış şehir. İşgal bitmiş ama bu sefer de iç savaş başlamış. 1950’lerde Atina plansız biçimde şehirleşmiş. 1970’lere gelindiğinde turizmin gelişmesi ve 1981’deki AB üyeliğiyle beraber ülkenin kaderi değişmiş.
Dünyanın en ünlülerinden
Şehrin simgesi olan yerden başlayalım turumuza. Atina’nın tam merkezinde ve 152 metreyle şehrin en yüksek noktasındaki Akropolis ‘yukarıda bulunan şehir’ demek Eski Yunancada. MÖ 530’da Akropolis’te Tanrıça Athena için büyük bir tapınak inşa edilmiş. O zamana dek savunma amaçlı kullanılan Akropolis kutsal bir yer halini almış. Pire’ye kadar tüm şehrin ayaklarınızın altına serildiği Akropolis’e doğru yürürken içinizde tanrıların huzuruna çıkacak gibi bir heyecan oluyor. Akropolis’in en büyük tapınağı Partenon, dünyanın en ünlü arkeolojik kalıntılarından biri.
MÖ 480’de Perslerin ele geçirmesiyle talan edilen Atina’da Akropolis de yıkımdan nasibini almış. Ancak daha sonra Perslerle varılan anlaşmayla 40 yıl içinde baştan aşağı yenilenmiş.
Partenon 1460’larda Osmanlı egemenliğinin başlamasıyla cami haline getirilmiş. 1687’de hemen yakınındaki Osmanlı cephaneliğinin bir bölümü, Venedik kuşatması sırasında atılan bir top mermisiyle patlayınca bina zarar görmüş. Partenon civarında Dionysos Tapınağı, Odeon ve Sokrat’ın hapsedildiği tepe var. Akropolis’te ayakta kalabilmiş son yapı Erehteyon. Halkın Athena ve Poseidon’a tek çatı altında tapınmasını sağlamışlar bu yapıyı inşa ederek.
Akropolis’teki diğer önemli eserse Athena Nike (Zafer) Tapınağı. İyon tarzı başlıkları olan bu bina MÖ 426-421 arasında yapılmış.
Atina, sokaklarında sürprizler saklıyor. Bazen bir yapıda, bazense bir ezgiyle bambaşka bir havaya sokuyor sizi. Ama önemli yerleri kaçırmamanız için işte birkaç öneri... Şehrin en bilineni, adı ‘Anayasa’ anlamına gelen Sintagma Meydanı. Buradaki Parlamento Binası’nın önünde ‘Meçhul Asker Anıtı’nı bekleyen Evzoni denilen askerlerin nöbet değişim törenleri ilgi çekici. Sintagma Meydanı’nın hemen yukarısında, lüks kafelerin ve ünlü markaların mağazalarının sıralandığı Kolonaki Meydanı var. Omonia Meydanı şehrin merkezi noktalarından bir diğeri. Venizelou Caddesi’nden Omonia’ya giderken sağ tarafta karşınıza muhteşem yapılar çıkıyor.
Kentin ritmi
Aya İrini’de Akropolis yamaçlarının hemen altındaki Monastiraki Meydanı çok büyük değil ama çevresindeki restoranlar ve meydanın yanı başındaki pazarla şehrin ritmini hissettiğiniz bir yer. Monastiraki Meydanı’nın hemen arkasında Rüzgâr Kulesi ile 1458’den kalma Fethiye Camisi var. İbadete kapalı olan Fethiye Camisi, günümüzde ‘Yunan Seramik Sanatları Müzesi’ olarak hizmet veriyor.
Atina’nın yükselen yıldızı, Aya İrini ve etrafındaki sokaklar. Atina üçgeni de diyorlar bu bölgeye. Kentin çiçek pazarıymış bölge eskiden, aynı zamanda en önemli meydanlarından biriymiş. Adını buradaki Aya İrini Kilisesi’nden alan meydan, bir dönem unutulsa da çoğu eskiden otel olan neoklasik yapıdaki binaları, otomobile kapalı sokaklarıyla gece gündüz hareketli.
GECE YAŞAMI PLAKA’DA
Atina’da kısıtlı zamanınız varsa gündüz Psiri’ye gitmenizi öneririm. Dar sokaklar, renkli kafeler vakit geçirmek için ideal. Bir gecenizi de mutlaka Akropolis’e yakın bir bölge olan Plaka’ya ayırın. Hediyelik eşya arıyorsanız da daha çok Plaka ve Monastiraki’yi tercih edebilirsiniz.
Nefes alma durağı
Atina diğer Avrupa başkentleri gibi çok yeşil değil. Betonun hâkim olduğu şehirde Ulusal Bahçe kentin nefes aldığı bir yer. Bahçenin yedi farklı girişi var. Ana giriş Amalias Bulvarı’ndan. Alman asıllı Kral Otto’nun karısı Amalia bu bahçeyi çok sever ve günde en az 3 saat vakit geçirirmiş. 25 metre yüksekliğindeki palmiye ağaçlarını da yine kraliçe diktirmiş. Heykellerle süslü bu yeşil cennette 719 ağaç, 40 bin çalılık, 519 bitki türü ve gölet var. Bahçede 19’uncu yüzyıldaki kazı çalışmaları sırasında bulunan bir Roma villasına ait kalıntılar da görülebilir.
Paylaş