Mustafa Kemal Atatürk'ün tadını merak ettiği fakat hiç yiyemediği Enginar haricinde sevdiği yemekler de vardı. Kuru fasulye ya da Mustafa Kemal Atatürk'ün deyimiyle yağlı fasulye, en sevdiği yemek olarak biliniyor. Yoğunluğundan ötürü yemek saatleri sürekli değiştiği için aşçılar tarafından mutfakta devamlı yağlı fasulye hazır bulundurulurdu. Karnıyarık ve etli bamya da sevdiği diğer yemekler arasındaydı. Yağlı fasulyenin yanında yemeyi en sevdiği yemek ise pirinç veya bulgur pilavıdır. Gece geç saatlerde acıktığında ise yağlı veya ağır yemekler yerine daha hafif olan peynirli omleti tercih ediyordu.
Kahvaltılarda da peynirli omlet yemeyi seven Mustafa Kemal Atatürk, yemeğe çok düşkün biri değildi.10 Kasım 1938 Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümü Buna rağmen Selanik'te geçen çocukluğunda annesinin yaptığı Selanik usulü ıspanaklı börek de sevdiği yemekler arasındaydı. Tatlı olarak ise irmik helvasını severdi. Sebzelerden kuşkonmaz seven, hatta Yalova Devlet Çiftliği'nde kuşkonmaz yetiştiren Atatürk, bu sebzeyi en çok haşlanmış olarak severdi. Sevdiğini veya en azından merak ettiğini bildiğimiz Enginar ise vefat etmeden önce istediği son yemek oldu. Ne yazık ki yemek olarak son isteği olan Enginarı tadamadan 10 Kasım 1938'de aramızdan ayrıldı...
ZEYTİNYAĞLI ENGİNAR
İçerdiği vitamin ve mineral değerleriyle tüm yemek tarifleri ve zeytinyağlılar içinde kendine ayrı bir yer bulması yetmezmiş gibi baharı müjdeleyen ve sağlık dostu sebzelerin başında gelen enginarı, zeytinyağı ve garnitür olarak bilinen sebze karışımıyla Mart ayının gelişiyle pazar tezgahlarında yavaş yavaş yerini almaya başlayan enginarın gelişini sağlıklı bir sofra hazırlayarak kutlamak gerek. Zeytinyağlı tariflerinin en sevilenlerinden zeytinyağlı enginar adım adım Chef Rüzgar SÜNBÜL anlatımıyla karşınızda! Unutmadan: Enginarı sadece için değil sağlık için de tüketenlerdenseniz, yaprak kısımlarını ziyan etmeyin. Bu tarifte yerleri olmayabilir ancak onları çiğ ya da zeytinyağlı olarak salata yapımında kullanabilirsiniz. Bu Tarif Chef Rüzgar SÜNBÜL Ve Lezizz Tarafından
ZEYTİNYAĞLI ENGİNAR TARİFİ İÇİN
Kahvaltı Türk mutfağının vazgeçilmez öğünlerinde biridir. Sabah kahvaltılarınızı şölene çevirmek istiyorsanız, size acılı veya acısız yapabileceğiniz harika soslar hazırladım. İşte, Lutenitsa, Zeytin sosu, Salçalı sos, Peynirli fesleğenli sos tarifi...
PÜF NOKTASI
Kahvaltılık sosları farklı farklı malzemelerle hazırlayabilirsiniz. Ancak en temel gereken malzemelerin başında biber, domates, patlıcan, sarımsak, zeytinyağı ve baharatlar geliyor.
Domateslerin ve patlıcanın tam mevsiminde olması, biberlerin etlilerinin kullanılması oldukça mühim.Dilerseniz tüm malzemeleri tencerede pişirip blenderdan geçirerek, dilerseniz de közleyerek yapabilirsiniz. önerimiz közlemenizden yana.Öncelikle cam kavanozlarınızı steril duruma getirin. Dilerseniz sıcak su ile güzelce yıkayabilir. Dilerseniz sıcak suyun içerisinde
2-3 dakika kaynatıp sudan çıkarıp steril duruma getirebilirsiniz.Kahvaltılık sos için kullanacağınız tüm malzemeleri güzelce yıkayın ve kurulayın. Kurulamadan közlememenizi öneririz.Mangal közünde, ocakta ya da fırında közleyebilirsiniz. Özellikle fırında közleyeceksiniz fırın tepsinizin içerisine koyacağınız 1 dal kekik veya biberiye, sebzelerinizin de üzerine gezdireceğiniz zeytinyağı sosunuzun lezzet katar.
Tam bir E vitamini kaynağı! Kahvaltılık soslu zeytin nasıl hazırlanır?
Zeytini muazzam hale getirmenin en etkili yolu soslanmasıdır. Soslu zeytin kahvaltıda hem lezzeti hem de çeşitliliği artırır. İşte kahvaltılık soslu zeytin tarifi...Doğadaki en güçlü E vitamini olan zeytin, kahvaltıların vazgeçilmezidir. Güçlü bir mineral kaynağı olan zeytin soslandığında lezzeti iki katına çıkar. Uzmanların çoğu da zeytinin soslanarak tüketilmesini tavsiye eder.Bu sos tarifleri biraz da kendi damak zevkinize göre hazırlandığında daha da lezzetli olur. Soslu zeytine en fazla yakışan besin ise zahterdir. Yabani kekik olarak bilinen zahter, zeytinle beraber tüketildiğinde güçlü bir antioksidan etki sağlar. İşte hem sağlıklı hem de lezzetli kahvaltılık zeytin sosu...
Ekim ayı Marmara denizi için fazlasıyla bereketli bir dönemdir. Bu dönemde Karadeniz'de beslenen balıklar Marmara denizine dönemeye başlamışlardır. Böylece denizlerde balık yönünden bolluk başlamıştır. Örneğin, bu ayda Palamut balığı büyümeye başlamıştır ve artık yakalanabilecek boyuttadır. Aynı zamanda Lüfer, Hamsi ve İstavrit çeşitliliği de denizlerde oldukça fazladır.
Aylara Göre Hangi Balık Balık Ne Zaman Avlanır?
Balıkçılık ülkemizde oldukça gelişmiş bir faaliyettir. Balıkçılık faaliyeti amatör balıkçılar tarafından hobi olarak tercih edilirken, profesyonel balıkçılar tarafından da, geçim kaynağı olarak sıklıkla tercih edilmektedir. Bu faaliyeti gerçekleştirirken, göz önünde bulundurmanız gereken çok önemli bir detay vardır. Bu detay ise balığın hangi mevsimde, nerelerde tutulacağıdır. Çünkü her bölgede mevsimden dolayı istenilen balıklar tutulmayabilir. Bu nedenle balık avlarken mutlaka balık tutulacak bölgeye ve bulunduğunuz mevsime dikkat edilmesi gerekmektedir. Aksi halde istenilen balık tutamaz. İşte bu yüzden amatör ve profesyonel balıkçılara rehberlik edeceğini düşündüğümüz, “Aylara Göre Hangi Balık Ne Zaman Avlanır?” bölgenizde hangi mevsimlerde, hangi balıkların tutacağını öğrenebilirsiniz. Hepinize LEZİZZ keyifli okumalar dileriz.
Bölgelere Göre Hangi Balık Ne Zaman Avlanır?
Türkiye’nin 4 bir bölgesi balıkçılık yönünden oldukça zengindir. Hem tatlı su balıkçılığının hemde tuzlu su balıkçılığının gelişmiş olduğu ülkemizde, tutulan balık çeşidi bölgeden bölgeye değişiklik göstermektedir. Bu sebeple her bölgedeki aylara göre balık çeşitlerini inceleyerek balık tutmanızı öneririz. Böylelikle daha verimli bir balık avlanma deneyimi yaşamış olursunuz.
Ocak
Ocak ayı ülkemiz balık avlama açısından oldukça verimli bir aydır. Bu ayda birbirinden lezzetli balıklar avlanabilir. Örneğin ocak ayında, lüfer, mezgit, kefal avlamanız olasıdır. Bunun yanı sıra Uskumru, Palamut, İstavrit, Kefal tutulabilir. Bu dönemde midye de yavaş yavaş ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda ocak ayında hamsi balığı krallığını yaşamaktadır.
Şubat
Türkiye’de yerel mutfakların özgün etkilerini içinde barındıran köklü ve çok yönlü bir mutfak kültürü yaşamaktadır. Diğer kültürlerle yaşanan etkileşim, Asya ve Anadolu mutfaklarının sunmuş olduğu ürünlerin çeşitliliği, Selçuklu ve Osmanlı saraylarında gelişen yeni tatlar gibi nedenler bugünkü Türk Mutfak kültürünün çeşitlenmesinde ve şekillenmesinde rol oynamıştır. Bu bağlamda, Türk Mutfak kültürünün geçmişten günümüze nasıl şekillendiği ve yeme içme alışkanlıklarının bölgeden bölgeye gösterdikleri farklılıklar açıklanmaya çalışılacaktır.
Bir toplumun sahip olduğu kültürel değerler, toplumların yaşam biçimlerini, yeme-içme alışkanlıkları üzerinde etkilidir. Farklı toplumların, farklı kültürlere sahip olduğu bir gerçektir. Türk toplumu da, yemek çeşitleri, tadı, özelliği bakımından diğer topluluklara göre farklılıklar göstermektedir Türkler, tarihte yer almaya başladıkları andan itibaren, beslenmeye çok önem vermişlerdir. Yeme içme sosyal hayatta her zaman önemli bir faktör olmuştur. Öyle ki Türk idarecileri, halkını aç ve çıplak bırakmamayı ana ilke olarak görmüşlerdir
Türk Mutfak kültürü incelendiğinde, Türklerin 10. ve 11. y.y’a dayanan Orta Asya’dan günümüze değin süren tarihsel bir süreci görebilmekteyiz. Asya ve Anadolu topraklarının sunmuş olduğu ürünlerin çeşitliliği, tarihsel süreç boyunca diğer kültürlerle yaşanan etkileşim, Selçuklu ve Osmanlı saraylarında yeni gelişen tatların varlığı, Mezopotamya’dan kaynaklanan Anadolu mutfağının varlığı gibi etkenler Türk mutfağının renkliliğini ve çeşit zenginliğini sağlayan unsurlardır. Göçebe kültüründen, Anadolu, Selçuklu ve Osmanlı geçmişine dayanan Türk Mutfak kültürü, günümüze kadar çok gelişmiş ve olgunlaşmış durumdadır Türk mutfağı dünyanın önemli mutfakları arasında yer almaktadır.
TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜNÜN TARİHSEL GELİŞİMİ
Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen Türkler, tarihsel geçmişleri nedeniyle zengin bir kültüre sahiptirler. Orta Asya göçebe insanının et ve mayalanmış süt ürünlerini kullanmaları, Mezopotamya’nın tahılları, Akdeniz çevresinin sebze ve meyveleri, Güney Asya’nın baharatı ile birlikte kullanılarak zengin bir Türk yemek kültürünün oluşmasında etkili olmuştur Orta Asya Türkleri, tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Yemeklerde en çok buğday ve buğday unu ile yapılan yağlı hamur işleri daha ön plana çıkmıştır. Darıdan yapılan boza, Orta Asya Türklerinin ilk gıdaları arasında yer almaktadır. Orta Asya Türklerinde, “av hayvanları” önemli bir yer teşkil etmektedir At önemli bir beslenme kaynağı ve ulaşım aracıdır. Eski Türklerin temel yiyeceği, koyun ve süt ürünleridir Koyunu sırasıyla, keçi ve sığır izlemektedir. Bu hayvanlar süt üretimi için kullanılmaktadır. Türk sofrasında süt tek başına tüketildiği gibi, tereyağı, peynir, yoğurt, ayran, çökelek gibi süt ürünleri ile sütlü yoğurtlu yemek ve tatlılar olarak oldukça çeşitlilik göstermektedir Mayalanmış kısrak sütünden elde edilmiş kımız, eski Türklerin en önemli içkileri arasında yer almaktadır Yoğurt, kurutularak kışın tüketilmek üzere saklanmaktadır. Kurutulmuş yoğurt “Kurut“ olarak adlandırılırken, Anadolu’da bazı yörelerde hala görülmektedir. Yoğurda ılık suyun katılıp, hayvan derilerinden elde edilen tulumlarda çalkalanıp tereyağı çıkartılması, yağı alındıktan sonra tuz konularak kaynatılması ve süzülmesi ile çökelek, keş gibi peynir türlerinin yapılması geleneği hala devam etmektedir. Hububatlar da, Türk Mutfak kültüründe önemli bir yer tutmaktadır.
Çorbalar çok yaygın olarak tüketilmektedir. Özellikle tarhana çorbası, yoğurtlu çorba, un çorbası, mercimek çorbası en çok tüketilen ve bilinen çorbalar arasındadır.Türk Mutfak kültürü içinde Selçuklular yemek çeşitleri, yemek pişirme ve muhafaza teknikleri ile kendilerine has bir mutfak kültürü oluşturmuşlardır. Selçuklularda kuşluk ve akşam (zevale) yemeği adı verilen iki öğün bulunmaktadır. Kuşluk, sabahla öğlen arasında yapılmaktadır. Tok tutan yemekler tercih edilmektedir. Akşam yemeğinde ise çeşit boldur ve hava kararmadan yenmektedir. Selçuklular döneminde et, un ve yağ yemek alışkanlığının simgesi olarak görülmektedir. Kuzu, erkeç, keçi, at ve tavuk en çok eti yenen hayvandır. Bunlara kuşlar ve balıklar ilave edilebilir. Kesilen hayvanın sakatatının çok tüketildiği Selçuklularda, sebze yemekleri pek tercih edilmemiştir.İslamiyet, Türk Mutfak kültüründe yemek konusunda pek çok uygulama ve gelenekler yaratmıştır Yemek yedikten sonra sofra duasının yapılması çok yaygın bir gelenektir.
Türklerin, İslamiyeti seçmelerinden sonra yiyecek içecek kültürlerinde dinin etkisi oldukça görülmektedir. Örneğin, Kuran-ı Kerimde yasak olan domuz eti Türk Mutfak kültüründe hiç yer almamıştır. Eşek, at, katır gibi tek tırnaklı hayvanların eti ve sütü de yine dinin etkisiyle mutfağımıza hiç girmemiştir. Günümüzde de Türk Mutfak kültüründe bu tür hayvanlar hala yer almamaktadır. İslam dininin etkisiyle Arap mutfağının varlığı Türk Mutfak kültüründe daha çok hissedilmeye başlamıştır Özellikle Güneydoğu bölgesi yemeklerinde Arap mutfak kültürünün etkisi fazladır. Baharatın fazla kullanılması, örneğin acı biberin kullanımı bu etkinin örneklerindendir.Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişmesi, Türk Mutfak kültürüne de yansımıştır. 15. y.y. da yemekler çeşit olarak az ve sade; 16. y.y.’da ise en görkemli yıllarını yaşamıştır. 17. ve 18. y.y.’da da bu görkemli dönem devam etmiş ancak 19. y.y.’da Osmanlı
Komposto Nedir?
Çok fazla içecek alternatifi olsa da masalarda hala kendisine yer bulabilen komposto Fransızca’da karışım anlamında kullanılır. Sıklıkla hoşaf ile karıştırılır. Fakat aralarında çok temel ve büyük bir fark vardır. Hoşaf kuru meyvelerin karışımı ile yapılırken, kompostoda mutlaka taze mevsim meyveleri kullanılır. Komposto, genellikle akşam yemekleriyle birlikte veya akşam yemeklerinden sonra tüketilen tatlı niyetine bir içecektir.
Komposto Nasıl Yapılır?
Hoşafla karıştırılmaya müsait olan komposto tarifi gereği hoşaftan daha basit usül ile hazırlanır. Kullanılacak meyveler küçük küçük doğranır, şeker ve su ile karıştırılıp kaynatılır. Genellikle de soğuk bir şekilde servis edilir. Kompostoların birçoğu bu şekilde hazırlanarak servise hazır hale gelir.
Kompostoda kullanılacak meyvelerin birçoğu kendinden çok şekerli olur. Bu gibi durumlarda komposto tarifindeki şeker oranı tadına bakarak denetlenebilir.
DOMATES KONSERVESİ
Evde konserve yapılmaz diye düşünüyor, konserve olarak hep hazırlarını kullanıyorsanız bu tarifle tanışmanızın zamanı gelmiş de geçiyor bile demektir. Çünkü bilirsiniz...En güzeli ev yapımı olandır:
DOMATES KONSERVESİ
MALZEMELER
5 kg taze domates
1 yemek kaşığı tuz
EVDE KOLAY VE LEZZETLİ REÇEL YAPIMI
Reçel meyvelerin çeşitli şekillerde şekerle dayanıklı hale getirilmiş şeklidir. Şeker oranı fazla olduğu için uzun zaman açıkta muhafaza etmek mümkündür.
Reçel yapılacak meyveler öncelikle yıkanır. Varsa ezik ve çürükleri ayrılır. Daha sonra meyvenin cinsine göre çekirdekli veya çekirdeksiz dilimlenerek yada bütün halde reçele işlenir. Reçel yapımı iki şekilde olur:
Katlama usulü ile reçel yapımı
Meyveler bir gün önceden şekerle katlanarak meyve suyunun şekerce alınması esasına dayanır. Çilek, vişne, erik, şeftali reçelleri bu gruba girer.
Katlama usulü ile yapılan reçellerde bir gün önceden temiz bir kap içerisinde her meyveye göre değişik olmak üzere şeker ve meyve birer kat olarak yerleştirilir.
Ertesi gün eğer sulanma fazla olmuş ve dışarıdan su ilavesine gerek kalmamış ise doğrudan doğruya; sulanma az ise gerekli miktar su ilave edilerek kaynatılır.
Fakat şuruptaki meyveler yumuşak olduğu için kaynama sırasında delikli bir kepçe ile meyveler başka bir kaba alınır ve şurup koyulaştırılıp istenilen kıvama gelince tekrar şuruba katılarak meyvelerin dağılması önlenir.
30 yıldır yurt dışında yaşayan Rüzgar SÜNBÜL Chef , turşusunun sırrını paylaşıyor. Öncelikle, turşu yapacağınız sebzelerin taze ve kaliteli olmasına özen göstermelisiniz. Sebzeleri doğru şekilde yıkayıp hazırladıktan sonra, turşu suyunun hazırlanması aşamasına geçebilirsiniz.
EV YAPIMI TURŞUNUN PÜF NOKTALARI
Önemli bir püf noktası, turşu suyuna ekleyeceğiniz sirke miktarıdır. Sirke oranını fazla tutmanız turşunun tadını olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, turşu suyuna ekleyeceğiniz sirke miktarını dikkatli bir şekilde ayarlamanız gerekmektedir.
Turşu suyu hazır olduktan sonra, sebzeleri kavanoza yerleştirin ve üzerine turşu suyunu dökün. Kavanozun ağzını sıkıca kapatın ve serin bir yerde bekletin. Turşunun kıvamını kontrol etmek için ara ara kavanozu açabilirsiniz. Kıvamın tam olarak istediğiniz gibi olması için turşuyu en az 1 hafta bekletmeniz gerekmektedir.
Son olarak, turşusunu kıtır yapmanın püf noktası da Rüzgar SÜNBÜL ipucunda gizlidir. Turşuyu servis etmeden önce, kavanozu ters çevirin ve turşuyu birkaç kez sallayın. Bu sayede, turşunuzun daha kıtır olmasını sağlayabilirsiniz.
Lokantalarda yemek yemek her zaman özel bir deneyimdir. Ancak bazı yemekler vardır ki, evde bile aynı lezzeti yakalamak mümkündür. İşte size bugün lokantalardaki gibi kütür kütür süs biberi turşusu yapmanın teknikleri...
Turşu yapımı, ülkemizde çok yaygın bir gelenektir. Özellikle yaz aylarında sebze ve meyvelerin bol olduğu dönemlerde, ev hanımları turşu yapımına başlarlar. Ancak turşu yapmak sadece sebzeleri suya atmak değildir. İşin sırrı, turşunun ve kütür kütür olmasında yatmaktadır. Süs biberi turşusu, ve görüntüsü ile sofralarımızın vazgeçilmezlerinden biridir. Ancak bazen evde yapılan turşular, lokantalardaki kadar lezzetli olmazlar. Biz de size, süs biberi turşusunu lokantalardaki gibi kütür kütür yapmanın tekniklerini anlatacağım.