Paylaş
‘Çay var içersen,
Ben var seversen,
Yol var gidersen demiş şair…’
Yazar Oğuz Atay ise ‘Biz, çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz. Avuçlarken ince belli bardağı, hücrelere kadar hissettiren sıcaklığında unuttuk yalnızlığı ‘demiş.
Çay içmek gündelik hayatımızın olmazsa olmazıdır. Çaysız bir gün geçmez. Dünyada en çok çay tüketen ülkelerin başında geliyoruz. Çay tüketiminin başlangıcı Cumhuriyet ile başlar. Bu ndenle çay ile buluşmamız aslında çok eskiye dayanmaz.
İŞTE ÇAYIN ÖYKÜSÜ
6 Şubat 1924 tarihinde TBMM’de “Rize ile Borçka’da fındık, portakal, mandalina, limon ve çay yetiştirilmesi” adı altında 407 sayılı kanun kabul edilmiştir. Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından Rize’de ‘Bahçe Kültürleri İstasyonu’ adı altında kurulan birime, işleri organize ve kontrol etmesi amacıyla görevlendirilen Ziraat Mühendisi Zihni Derin tarafından Batum’dan getirtilen çay tohumları ile çay fidanı üretimine başlanmıştır.
Aynı bitkiden elde edilen siyah çay için yapraklar yavaş yavaş kurutulur, yeşil çay ise yapraklar toplanır toplanmaz kavrulup hızla kurutulması ile elde edilir. Siyah çay kurutulurken oksijenle tepkimeye girer, yeşil çayın ise tepkimeye girmesine izin verilmez.
Her iki çayda da kafein bulunmaktadır, ancak yeşil çaydaki kafein oranı daha düşüktür. Siyah çayın da, yeşil çayın da antioksidan özellikleri vardır, ancak daha az işlem gördüğü için yeşil çaydaki antioksidan miktarı daha fazladır.
ÇİN’DE DOĞDU, İNGİLİZLER SAHİPLENDİ
Çayın başlangıcı çok eskilere, M.Ö. 2737 yılına, Çin İmparatorluğuna kadar uzanır. Efsaneye göre Çin’in ilk imparatorlarından Shen Yung’un hizmetlilerinden biri bahçede su kaynatırken bir yaprak kaynayan suyun içine düşer. Yaydığı koku imparatoru etkiler. Kokusunu beğenen imparator, tadını da denemek ister ve çay o gün bugündür insanoğlunun vazgeçilmez dostu haline gelir. Avrupa’nın bu gizemli tat ile buluşması ise 17. yüzyılda gerçekleşir.
İngilizler, çayı bir yaşam tarzı haline getirirler adeta. 18. yüzyılda da dünyanın en büyük çay yetiştirilen bölgesi sayılan Assam ve Seylan Adası’nda çay bahçeleri oluştururlar. Üretilen bu çayları Avrupa’ya hızlı olarak taşımak için de, süratli yelkenliler yaparlar. 1606 yılı ise çayın Avrupa’yla tanıştığı yıl olarak tarihe geçer. 1635 yılından sonra, Hollanda ve Fransa, Avrupa’da çay tüketimine öncülük eden ülkeler olurlar. İlk demlik örneklerinin Çin’den Avrupa’ya ulaşması ise 1650’li yıllarda gerçekleşir.
Thomas Lipton’un ilk dükkanı da 1871 yılında, İngiltere Glasgow’da hizmete girer. 1890 yılına gelindiğinde Thomas Lipton, Seylan’da ilk çay tarlasını satın alır. Amerika’da, sıcak havalarda çay satmakta zorlanan Richard Blechynden, çayı soğuk halde sunmayı akıl eder. Amerika kökenli Ice Tea kavramı da işte bu tesadüfle doğar. Poşet çayın keşfi ise 1908 yılında gerçekleşir.
ÇAYIN MİLADI 1924 YILIDIR
Türkiye’de çay tarımının başlangıcı 1917 yılına kadar uzanmaktadır. Batum ve çevresinde incelemeler yapmak üzere, bölgeye aralarında Halkalı Ziraat Mektebi Alisi Müdür Vekili Ali Rıza Erten’in de yer aldığı bir heyet gönderilmiştir. Yapılan inceleme sonucu hazırlanan raporda, Batum ile benzer ekolojiye sahip Doğu Karadeniz Bölgesinde çay ve narenciye bitkilerinin yetiştirilebileceği belirtilmiştir.
1. Dünya savaşından sonra bölgede yaşanan ekonomik ve sosyal bunalımlar, işsizlik dolayısıyla meydana gelen aşırı göç, bölge insanına gelir kaynağı ve iş alanları yaratılmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu da dikkate alınarak, TBMM’nde 6 Şubat 1924 tarihinde, Rize ve Borçka’da fındık, portakal, mandalina, limon ve çay yetiştirilmesine dair 407 Sayılı Kanun kabul edilmiştir. Çay tarımı bu kanun ile yasal güvenceye kavuşturulmuştur. Bu kanuna göre başlatılan çay üretimi çalışmalarının yürütülmesinde çok büyük emeği olan Ziraat Umum Müfettişi Zihni Derin görevlendirilmiştir.
1924 yılından 1937 yılına kadar yapılan çalışmaların olumlu netice vermesi ile Batum’dan 1937 yılında 20 ton,1939 yılında 30 ton çay tohumu, 1940 yılında 40 ton çay tohumu ithal edilerek çay bahçesi tesisi çalışmalarına başlanmıştır.
Bölgenin ekonomik ve sosyal yönden kalkınması, geliştirilmesi ve göç olgusunun yarattığı sosyal problemleri azaltmak amacıyla, çay tarım ve sanayi uzun yıllar devlet tarafından desteklenmiş ve teşvik edilmiştir. İlk yaş çay yaprağı hasadı ve kuru çay üretimi 1938 yılında gerçekleştirilmiştir.
İlk çay fabrikası, 1947 yılında, 60 ton/gün kapasiteli, Rize Fener Mahallesi›nde, Merkez Çay Fabrikası adı altında işletmeye açılmıştır. Çay tarım alanlarının ve yaş çay yaprağı üretiminin artması çay işleme fabrikalarının sayısının da giderek artmasını zorunlu kılmış, 1973 yılında, kurulan yaş çay işleme fabrika sayısı 32’ye, 1985 yılında ise 45’e ulaşmıştır.
1963 yılına kadar ithalat ile karşılanan iç tüketim talebi 1963 yılından sonra yurt içi üretim ile karşılanmaya başlanmıştır.
Türkiye dünyada, çay tarım alanlarının genişliği bakımından 8. kuru çay üretiminde 6. kuru çay tüketimi yönünden de 3. sırada yer almaktadır.
ÇAY KÜLTÜRLERİ
İNGİLİZLER: Süt ekleyerek çaylarını tüketirler ve beş saatleri bir klasiktir.
ÇİNLİLER: Yeşil Çayın her derde deva olduğuna inanırlar.
JAPONLAR: Çay içmek kültürdür, dini bir ritüeldir.
KUZEY AFRİKA: Çaylarını nane ile aromalandırarak tüketirler.
TİBET: Süt veya su ile demledikten sonra tereyağı ile karıştırarak çaylarını içerler.
TÜRKLER: “Tavşan Kanı” olarak adlandırdıkları çaylarını günün her saatinde, limonlu veya şekerli veyahut şekersiz, sohbetlerin vazgeçilmez içeceği olarak tüketirler.
Paylaş