YEDİĞİ yumruklarla feleğini şaşırmış bir boksöre döndük!
İnsanlarımız gergin, siyasetçiler gergin, polis gergin!
Hayatlarından hoşnutsuz olan gruplar (öğrenciler, işçiler, işsizler ve diğerleri) her zaman yürüyor, kızgınlıklarını, tepkilerini gösteriyorlar. Protesto her vatandaşın demokratik hakkıdır... Herhalde keyif duydukları, zevk aldıkları için yapmıyorlar bunu... Başbakan’ın Arapça “Men dakka dukka” (Kim vurursa, yani DAK derse, ona da vururlar, DAK ederler) demesiyle işin içinden çıkılmaz! * * * Ülkede herkes birbirine ters bakmaya başladı. Bu karamsar hava sertlikle yok olmaz. Sertlik, sertliği doğurur, tepkiler büyür. İstanbul’da kız-erkek demeden öğrencilerin gözlerine biber gazı sıkıldı, gençler copla, yumrukla, tekme-tokatla dövüldü de ne oldu? Sindirildiler mi? Korkup protesto eylemlerinden vazgeçtiler mi? Çok geçmeden Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde AKP’nin önde gelen kişilerinden Prof. Burhan Kuzu yumurta yağmuruna tutuldu. Yumurta atmak elbette ki tasvip edilemez. “Yumurta atma özgürlüğü” diye bir şey yoktur ve olamaz. Ancak, yabancı ülkelerde de sık sık rastlanan bu tür eylemlere Batılılar biraz tebessümle bakarlar. Çünkü yumurtalı eylem hayati bir tehlike yaratmaz! * * * Kafasına yumurta yağan birinin ne hissettiği, hangi duygular içinde olduğu tahmin edilebilir. Burhan Kuzu’nun da öfkesini anlamak mümkün... Ancak, Burhan Bey olayı yanlış değerlendiriyor ve “Olayın arkasında Ergenekon bağlantılı güçler var. Öğrencileri sokağa dökerek hükümeti yıkma peşinde olanlar var” diyor. Demek ki yumurtanın sorumlusu da Ergenekon? Oysa, öğrencilerin attığı yumurtalar, bir tepkinin ifadesidir ve Burhan Kuzu’nun mensubu olduğu partiye gönderilen “Hoşnutsuzluk dilekçeleri”dir. Bunun böyle değerlendirilmesi, öğrencilerin ne istediklerin dinlenmesi, sorunlarına çözüm yolu aranması daha akılcı bir yaklaşım olmaz mı? Bu ülke insanlarının dayağa değil, sevgiye, şefkate ihtiyacı var. Burhan Bey gibiler, başlarına taş düşse, bunu Ergenekon’un üzerine yıkarak sorunların üstesinden gelemezler. Eğer “Ülkemizde demokrasi var” diyorsak, her kesimin protesto hakkına saygı göstermemiz, bunlara karşı şiddetle değil, hoşgörü ile yaklaşmamız lazımdır. Sevgi ve anlayış, ülkedeki birçok sorunu çözer. * * * Tarihten ders almak gerekir. Hangi olay aşırı şiddetle çözüme ulaştırılmıştır ki? Öğrencilerin protesto eylemlerine karşı polisi devreye sokarak “orantısız güç” kullanmak, yangının üzerine benzin sıkmaktan farksızdır. İnsanlarımız arasındaki kini, nefreti arttırır! Bütün iktidarlar, ilerleyen zaman içinde yıpranır ama bu tür olaylar her iktidarı daha hızlı bir çöküş sürecine götürür. Akıllı yöneticiler, polisin ölçülü davranmasını sağlarlar. Bunun tersi, bindikleri dalı kesmek ya da kendi ayaklarına kurşun sıkmak gibi olur. Hızla güven kaybedip yıpranırlar. Unutulmasın ki, hiçbir iktidar “sonsuz” değildir. Gençlik psikolojisini anlamak, onlara şiddetle değil, sevgiyle yaklaşmak gerek. Oysa bizim polis ne yapıyor? Tekme, tokat sille... Acımasız dayak... Biber gazı, cop... Ve hamile kadınlara çocuklarını düşürtüyor! Sevgisizlik, ülkemizi saran lanetli bir bulut sanki!