Şeker onlara, kazık bize!

İŞSİZLİK oranı 1.8 puan gerilemiş!

Kısa adı TÜİK olan Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre Türkiye’de işgücü piyasasında emeğini arz edenler 554 bin kişi artarak 22 milyon 972 bir kişiye yükselmiş.
Böylece 2009’da 3 milyon 300 bin kişi işsizken, bu sayı 2010’da 2 milyon 900 bin kişiye gerilemiş. Ne kadar iyi, değil mi?
Fakat bu iyi rakamlar, sadece kâğıt üzerinde... Gerçeği pek yansıtmıyor. İşsizlikle mücadele dernekleri, ülkede gerçek işsiz sayısının bunun en az üç katı olduğunu belirtiyor.
Kadir Has Üniversitesi’nin yaptırdığı bir araştırmada “Türkiye’nin şu anki en büyük sorunu nedir” sorusunun cevabı “İşsizlik” çıkmış... Oran yüzde 54.3... İşsizlik sorununun çözüleceğine inanmayanların, yani umutsuz kitlenin oranı ise yüzde 68...
* * *
“Kalkınıyoruz. Dünyanın en istikrarlı ekonomisine sahibiz. Dünya ekonomik krizle çalkalanırken biz krizi iyi atlattık” gibi laflar, böbürlenmekten başka bir şey değil!
Türkiye bütçesi devamlı açık veriyor.
İhracat “114 milyar dolara” çıktı denilirken, ithalatın “199 milyar dolara” yükseldiği telaffuz edilmiyor!
İhracat ile ithalat arasında aleyhimize fark 85 milyar dolar! Ürkütücü bir rakam!
Bu yıl, devlet 10.5 milyar, özel sektör ise 32 milyar dolar dış borç ödeyecek.
73 milyon nüfusumuzun yaklaşık yarısı yoksul. Bu yoksul kesimin bir bölümü açlık sınırında... Bunlar hiç konuşulmuyor.
Özelleştirme sonucu artık en önemli varlıklarımızın büyük kısmı yabancıların denetimine geçmiş durumda...
Elmaşekerinin elmasını yabancı şirketler yiyor, bize kazığı kalıyor!
* * *
On-on beş yıl öncesine kadar “Dünyada tarım ürünleri kendi kendisine yeten 7 ülkeden biriyiz” diye övünürdük. Ya şimdiki durum ne? Ürettiğimiz tüketime yetmiyor, hemen her türlü gıda maddesini dışarıdan alıyoruz. Et, süt, tarım ürünleri, hatta canlı hayvan...
Bu mudur iyi ekonomi?
2003 ile 2010 yılları arasında (son 8 yılda) yabancı şirketlerin Türkiye’den kendi ülkelerine kâr aktarımı brüt 89 milyar dolar oldu.
Kâr transferleriyle Türkiye’nin elde ettiği 35 milyar dolarlık gelir düşüldüğünde yabancıların net kâr transferinin 54 milyar dolar olduğunu görürüz.
Bu da, yabancı şirketlerin iliğimizi nasıl emdiklerinin göstergesidir!
* * *
30 Eylül itibarı ile Türkiye’deki yabancı kaynak miktarı 117 milyar dolara erişmiş...
Bu paraların 75 milyar doları borsada, 9.5 milyar doları banka mevduatlarında, 33 milyar doları Hazine bonolarında işlem görüyor.
Gelen yabancı kaynakla (sıcak para ile) hiçbir üretim yapılmıyor. Ülkemizin üretimine ve işsizliğe hiçbir katkısı olmuyor. Sıcak para, elde ettiği tatlı kârlarla geri gidiyor!
Cari açığımızdaki (döviz açığındaki) artış bu sıcak para ile kapatılıyor.
Gün kurtarılıyor ama geleceğimiz kararıyor!
* * *
İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası’nın, Merkez Bankası ve Hazine’nin rakamlarına dayanarak hazırladığı “Faiz ve Kâr Transferi 2011” raporuna göre, yabancıların sadece 2010 yılında ülkemizden götürdükleri para 10.6 milyar dolar!
Tüm bunlar için “İyi” deniliyorsa, söylenecek başka bir söz kalmıyor!
Bu gidişle, kendi ülkemizde yabancılara çalışan ırgatlar haline geleceğiz.
Onlar patron, biz işçi... Gidişat bu!.. İyi mi?
Yazarın Tüm Yazıları