‘Korku krallığı!’

BAŞBAKAN, herkesi ne kadar kolay suçluyor!

Haberin Devamı

Önceki gün muhalefete çatarken “Bunlar önce edep ve adap dersi almalı! Biz seviyeli, yapıcı bir üslup kullanıyoruz. Nezaketi her şeyin üstünde tutmaya, yumuşatıcı bir üslup kullanmaya devam edeceğiz!” dedi.

Demek ki neymiş? Kendisi seviyeli, yapıcı, edepli konuşuyormuş, tüm edepsizlik muhalefete aitmiş! Bugüne kadar, vatandaşa, medyaya, siyasetçilere, işçiye, çiftçiye, yapıcı ve yumuşatıcı (!) bir üslupla söylediği nezaket dolu (!) lafları alt alta yazsak, sayfalar dolar!

Neyse, konumuz bu değil. Bugün, ülkemizin “korku krallığı”na dönüşmesinden söz edeceğiz!

 

* * *


27 Şubat 2007 günü, AKP Meclis Grup Toplantısı’nda şunları söylüyordu:

Haberin Devamı


“Bizim Türkiye’miz ‘korku krallığı değil’ umudun ülkesidir. Toplumsal barışını sağlamış, devlet ile vatandaşını kucaklaştırmış, herkesi refahta, varlıkta birleştirmiş bir Türkiye için çalışıyoruz.


Biz diyoruz ki, milletimiz her şeyin en iyisine layık! Birinci sınıf cumhuriyet, birinci sınıf demokrasi, birinci sınıf vatandaşlık! Türkiye asla bir korku krallığı olmayacak!” Bunlar güzel sözlerdi... İnsan dinlerken rahatlıyordu ama ülkede yaşanan olaylar, bu sözlerin sadece lafta kaldığını gösterdi.

 

* * *


Başbakan’ın “Her şeyin en iyisine layık” dediği milletin haberleşme özgürlüğüne bile sahip olmaması hazin değil mi?


Ülkemizin haline bakın:
En büyük işadamından, en büyük bürokrata, en yüksek yargıçtan, en yüksek generale, muhabirden yazara kadar herkes dinlenme korkusu içinde...


Binlerce insanın telefonları dinleniyor, elektronik postaları inceleniyor!


Ülkede birileri, istedikleri her telefonu yasadışı yollardan dinliyor, kayda alıyor. Dünyada insan haklarının bu kadar hoyratça çiğnendiği başka bir ülke var mı? Gerçek demokrasinin olduğu bir ülkede böyle utanç verici bir durum düşünülebilir mi?


Kuşku içinde yaşayan, güven duygusunu kaybeden bir toplum, bilimde, ekonomide, sporda siyasette başarılı olabilir mi?

 

* * *

Haberin Devamı


İktidarın icraatına destek vermeyen köşe yazarları ve muhabirler Başbakan’ın uçağına alınmıyor. Muhalif yazarlar ve karikatüristler hakkında tazminat davaları açılıyor.


Basın kuruluşlarının üzerine ağır vergi cezalarıyla gidiliyor!


Başbakanlığa girecek gazeteciler için değişik ölçüler saptanıyor, aleyhte haber yapan muhabirlerin Başbakanlık binasına girmeleri yasaklanıyor. Devletin bankalarından kredi verilerek, Başbakan’a yakın kişilere gazete ve televizyon satın aldırılıp, lehte yayın yapmaları sağlanıyor.

 

* * *


İktidar, Türkiye’nin dertlerine eğilmiyor!


Ülkede 10 milyondan fazla işsiz var.
Yalnız işsizler değil, çalışanlar da perişan halde... Çünkü ellerine geçen parayla ayın yarısını zor getiriyorlar. Durum böyle olduğu halde, başta politikacılar olmak üzere, iktidara yakın çevreler lüks ve safahat içinde yaşıyor.


Hem “Müslümanız” diyorlar, hem de Hz. Peygamber’in “Komşusu aç gecelerken, kendisi tok sabahlayan bizden değildir!” sözlerine kulak asmıyorlar!

Haberin Devamı

Tüm bunlara bakıldığında, Başbakan’ın “Demokrasi, düşünce özgürlüğü ve insan hakları” sözleri ile “Yolsuzluğu yok edip, yoksulluğu kaldıracağız!” vaatleri “boş laflar” olarak havada kalıyor!  

Yazarın Tüm Yazıları