Birçok kişi, kendi gibi düşünmeyenlere kızıyor, diş biliyor, karşı fikirlere tahammül edemeyip işi hakarete, küfre, kavgaya-dövüşe götürüyorlar. Ülkemiz sanki ikiye bölünmüş gibi... Ne de olsa, eskiden Bizans olan topraklarda yaşıyoruz. Havasından mı, suyundan mı, nedir, Bizans döneminde de durum böyleydi. Biz, tüm Anadolu’yu, İstanbul’u ve Trakya’yı Bizanslılardan aldık. O dönemler, fetihler devriydi... İstanbul’un fethi Bizans İmparatorluğu’na indirilen son ve öldürücü darbedir. * * * Bizanslılar da vaktiyle birbirlerini yiyorlardı. Maviler ve Yeşiller diye iki gruba ayrılmışlardı. Aralarında müthiş bir çekişme vardı. Bugünkü Sultanahmet Meydanı’nda olan hipodromda yapılan araba yarışlarında birbirleriyle mücadele ettikleri gibi, siyasi alanda da öldüresiye boğuşuyorlardı... Sonunda ülkelerini el birliğiyle batırdılar! Biz bu toprakları onlardan aldığımıza göre, asırlar sonra aynı hastalık bize de geçmiş olabilir mi? Bizans’ın Mavileri-Yeşilleri gibi birbirimizi yiyip duruyoruz! * * * Toplum olarak gülmeyi unutmuş gibiyiz. Başka ülkelerden gelen yabancı konuklar bunu bizden daha iyi görüyor, bazıları “Neden Türkiye’de gülen insan az?” diye soruyor. Dost acı söyler ama doğru söyler. Teşhis doğrudur. Gülmeyi unutan bir toplum olduk ne yazık ki... Bu durum, günlük aile hayatımızdan tutun, spor ve siyaset hayatımıza kadar tüm yaşamımızı etkiliyor. Tabii olumsuz yönde etkiliyor. Sokaklarda kavga, sporda kavga, siyasette kavga... Kavga etmediğimiz yer, kavga etmediğimiz gün var mı? * * * Dedik ya... Gülmeyi unutan bir toplum olmuşuz. Oysa küçük bir gülümseme ortalığı ışık gibi aydınlatır. “En büyük sanat, seyirciyi ağlatmaktır” diyen bir dram oyuncusuna, bir komedi sanatçısı “Ağlatma işini acı soğan da yapar. Asıl marifet, gerçek ustalık, insanları güldürebilmektir” diye cevap vermiştir. Hangisi haklıdır sizce? Amerika’nın efsanevi başkanlarından olan Abraham Lincoln’ün gülme konusundaki bir cümlesi hep aklımdadır. Lincoln “Bir tebessüm, insana hiçbir şey kaybettirmez fakat vereni fakirleştirmeden alanı zengin eder” der. Tebessüm sadece bir an sürer ama hatırası bazen hayat boyu devam eder. * * * Rahmetli Erdal İnönü, Türk siyasetinin en kaliteli ve en nüktedan adamlarından biriydi. SHP içindeki “sağ” sosyal demokratlarla, “sol” sosyal demokratlar, bir akşam Ankara’da, İnönü’nün başkanlığında yemeğe giderler. Garson masaya gelerek “Ne emredersiniz efendim? Ne yiyeceksiniz?” diye sorar. İnönü “Hiçbir şey” der ve ekler: “Biz, birbirimizi yiyeceğiz!” * * * İşin doğrusu, yalnız sosyal demokratlar değil, biz ulus olarak hep hepimiz birbirimizi yiyip duruyoruz. Böyle bir gidişin sonu iyi olmaz! Dilerim bir gün (daha kötü günler görmeden) aklımız başımıza gelir!