TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, Başbakan’ın köşe yazarlarını hedef alan konuşmasının, eleştiri sınırını aşarak gazete çalışanları için bir tehdide dönüştüğünü bildirdi.
Tüm Türkiye basınını temsil eden Gazeteciler Cemiyeti “Şimdiye dek basın çalışanlarının sorunlarına gerçek anlamda eğilmeyen Başbakan’ın ülkedeki her olumsuz gelişmenin ardında günah keçisi olarak basını görme alışkanlığını, bu kritik günlerde bile görmek üzücüdür” diyor. Başbakan’ın garip bir demokrasi anlayışı var! Köşe yazarlarını hizaya getirerek basının özgür olmadığı bir Türkiye düşlüyor! Basın aynadır ama görmek istemeyene aynanın faydası yoktur. * * * Türkiye’de, gazeteciler hakkında açılmış 4 binden fazla dava var. Nerede fikir ve düşünce özgürlüğü? Bir süre önce Türkiye bir rekor daha kırdı. Gazeteci Vedat Kurşun’a toplam 480 yıla kadar hapis cezası istendi. Demokratik rejimin en önemli güvencelerinden biri özgür basındır ve rejim karşıtlarının önlerindeki en büyük engellerden biri de yine özgür basındır. Özgür basını susturmak, demokrasiye kurşun sıkmaktır! * * * Ülkede psikolojik bir savaş sürüyor, hem yargıyı, hem basını yıldırma operasyonları devam ediyor. Kanunsuz eylemlere “Dur” diyen olmuyor. Bir de bakıyorsunuz, yasadışı elde edilen konuşma bantları internet sitelerinde yayımlanıyor, fütursuzca, ahlaksızca şantaj yapılıyor. Hani insan hakları, hani demokrasi? Ülkede yasalar yok mu? Ne oldu kanunlara? Yıpratılan yargı sağlıklı çalışmıyor... Türk ulusunun en güvendiği kurum olan Silahlı Kuvvetler pasif bir duruma düşürülmüş halde! Yargı ve özgür medyada aynı şey yapılmak isteniyor! * * * Tarafsız basına tahammül edilemiyor. Medyaya kelepçe vurulmak isteniyor! Vergi cezaları, hapis cezaları birbirini izliyor. Dünya Basın Konseyi “Ağır vergi cezası medyayı boğma girişimidir” diye açıklama yapmakta haksız mıdır? “Mahkemeye git, aklan” sözü kulaklara hoş geliyor ama kanun maddeleri çok açık olmasına rağmen istenen ağır cezanın ve yıllarca sürecek davanın yaratacağı tahribat büyük haksızlık olmayacak mı? Medyaya, sağdan soldan, üstten alttan amansız darbeler indiriliyor. Oysa özgür medyayı yok etmeye çalışmak hiç bir iktidara yaramaz... Özgür medya olmadan demokrasi olur mu? Hukukun ve demokrasinin olmadığı bir yerde, kim olursa olsun, yarınına güvenle bakabilir mi? * * * Herkes her yerde dinleniyor, konuşmalar kayda alınıyor, zamanı gelince şantaj aracı olarak internet sitelerine sürülüyor. Ülkede hüküm süren kötü niyetli, kara düşünceli, ahlak düşkünü üçkâğıtçıların özgürlüğüdür! Her şey, yolsuzluk yapanların yanında kâr kalıyor! İnsan haklarını çiğneyen, vurguncuları kollayan bu tür bir demokrasinin herhalde dünyada benzeri yoktur. Böyle çarpık bir ortamda, haksızlıklar karşısında eğilip bükülmeyen özgür medyaya o kadar çok ihtiyaç var ki... Tüm hatalarına rağmen iyi ki medya var diyoruz. Yoksa Türkiye’de birçok kirli iş karanlıkta kalacaktı! Eleştiriye kulak tıkayanlar ya da kızanlar, kuyuyla girmiş insanlar gibidir. Kuyunun içinde oturup göğe bakanlar, çok az şey görürler!