MARDİN’e gidip de, orada yaşanan güzelliklerden söz etmemek haksızlık olur.
Geçen hafta sonunu Mardin’de geçirdim.
Bu tarihi kent, turizm kıvılcımını 2000 yılında Vali Temel Koçaklar’la yakalamış. Mardin’de 2006 yılına kadar 6 yıl valilik yapan Koçaklar, yeraltında kalmış ne kadar tarihi eser varsa gün ışığına çıkartmış. Mardin Kalesi’ni ışıklandırıp, görsel bir şölen haline getirtmiş. Bugün Mardinliler “Türbesi Mardin Kalesi’nde olan Hazreti Hızır’dan sonra, bizim ikinci Hızır’ımız Temel Vali oldu. Hızır gibi yetişip kenti bugünkü görselliğine kavuşturdu” diyorlar. Vali Koçaklar, 2006 yılında Mardin’den ayrıldı, aradan geçen yıllar onu Mardin halkına unutturamadı. Şimdiki Vali Hasan Duruer alınmasın ama bugün Mardin’de hangi esere baksanız “Temel Vali yaptırdı” diyorlar. Vali Temel Koçaklar şu anda Ankara’da, Danıştay üyesi olarak görev yapıyor. Onun ilginç hikâyesini yarın anlatacağım. * * * Mardin’i görkemli yapan tarihi, mimarisi, arkeolojik ve görsel değerleri... İnsan emeğinin, insan becerisinin, dağdan çıkarılan taşı nasıl şekillendirdiğini, o taşları işleyip nasıl camiler, saraylar, konaklar, manastırlar haline getirdiğini Mardin’de tüm ihtişamıyla görebilirsiniz. Mardin 3300 yıllık bir kent... Her dinden insanın yüzlerce, binlerce yıldır iç içe, kardeşçe yaşadığı, aynı coğrafyayı paylaştığı, sadece ibadet yerlerinin ve mezarlıklarının ayrı olduğu bir yerleşim bölgesi... Dün olduğu gibi bugün de, çan sesleri ezan seslerine karışıyor. Burada yaşayanlar din-dil, ırk-cinsiyet-sınıf ayrımı yapmadan yaşıyorlar. İnsanlığın Mardin’den alacağı önemli dersler var. * * * Bu Güneydoğu kentinde Türk, Kürt, Arap, Süryani, Yezidi, Müslüman, Hıristiyan ortak ve kardeşçe birlikte yaşıyor. Ortodoks Süryaniler dini bayramlarda Müslümanları kutluyor, Müslümanlar Süryanilerin Paskalya Bayramı’nda yumurta tokuşturuyor. Birbirlerinin cenazelerine gidiyorlar. Halk türküleri ve şarkıları hemen hemen aynı. Düğünlerde, baş üstünde dolu su bardağı ile yapılan reyhani raksıyla, birlikte oynuyorlar. * * * Mardin’de, mescitler hariç, neredeyse cami sayısı kadar kilise var. Ezan sesleri ve çan sesleri her gün peş peşe yankılanıyor. Fenerbahçe Kulübü İkinci Başkanı Mithat Yenigün’ün, Mardin kadar eski olan Midyat İlçesi’nde yeni yaptırdığı turistik Kasr-ı Nehroz Oteli, taş işlemeciliğinin güzel bir örneği... Midyat’ta çok sayıda Süryani aile yaşıyor. Mor Gabriel adındaki Süryani manastırında büyük boy Atatürk fotoğrafının asılı olduğunu gördüm. Atatürk, Mardin için “Paşa olduğum diyar” der. Atatürk, generalliğe terfi edişinin müjdesini Mardin’de almıştır. Süryaniler “Türkiye bizim ortak vatanımız” diyor. Bölücüler, onlardan ders almalı! * * * Mardin ve Midyat’ta o kadar çok anıtsal eser var ki... Her yerden tarih fışkırıyor. Taşların dile geldiği, inançların şiirselleştiği yerler oralar... 1500 yıllık, 2000 yıllık eserleri, Hz. Muhammed’in ayak izinin bulunduğu türbeyi ve Sakal-ı Şerif’ini, camileri, Süryani manastırlarını hayranlıkla gezdim ve dönüşte dostlarıma “Bir tarih hazinesi olan Mardin’i görmeden ölmeyin” dedim.