Günlerdir tartışılan konu bu... Aslında havanda su dövülüyor. Eksen kaymasından söz etmek anlamsız! Ortada zaten Atatürk’ün hedef olarak gösterdiği anlamda bir “Batı ekseni” kalmadı. Uzun süredir din ağırlıklı “Ortadoğu ekseni” üzerinde dans eder hale geldik! Kayacak eksen kaldı mı ki? * * * AKP iktidarının oluşturmaya çalıştığı eksen, din ve inanç üzerine kurulu! Oysa ülkeler arasında inançlar değil, menfaatler ön planda olmalıdır. Batı’dan uzaklaşıp, dini nedenlerle Arapların safında yer almamız, ülkemizin çıkarları açısından akılcı bir yaklaşım olabilir mi? Bir devletin öncelikli görevi kendi insanlarının menfaatlerini korumaktır. Kendi ulusunun geleceğini tehlikeye atıp, başka ülkelerin savunuculuğunu yapmak doğru mudur? Siyaset bilimcileri, dış ilişkilerde ideoloji ve inancın yeri olmaması gerektiğini söyler. Oysa bunlar her şeyi din eksenine bağlıyor! Başbakan Erdoğan, son zamanlarda Amerika’ya veryansın edip duruyor. Evet, Amerika, Ortadoğu’yu kana bulayan bir ülkedir. “Demokrasi getireceğim” diye Irak’ı cehenneme çevirmiş, yüz binlerce masum insanın ölümüne sebep olmuştur. Amerika’yı hep beraber eleştirelim, kızalım, çatalım ama Başbakan’a şunu da soralım: “Amerika bu kadar kötüyse, niye Washington’ı komşu kapısı yaptın? Neden Beyaz Saray’ı aşındırıp durdun? Neden Amerika’ya 18 defa giderek rekor kırdın?” * * * Devletler gerçeklerle idare edilir, hayallerle değil! Şimdi de din kardeşliği hayalleri içinde “Arap hayranlığı” zirve yaptı. Tayyip Bey, izlediği Arap yanlısı politikanın doğru olduğuna herkesi inandırmak için milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un (1873-1936) bir şiirindeki dizeleri kanıt gösterdi: “Türk Arap’sız yaşayamaz, kim ki ‘yaşar’ der delidir, Arap’ın, Türk ise, hem sağ gözü, hem sağ elidir.” Mehmet Akif, bu dizeleri 1913 yılında, Türk-Arap Birliği’ni sağlamak, Osmanlı vatandaşı olan Arapların İngilizlerle işbirliği yapmasını önlemek için yazmıştı. O zamanki adı Teşkilat-ı Mahsusa olan Milli Emniyet Teşkilatı, Mehmet Akif’i Arabistan’a göndermişti. Görevi Arapları Osmanlı’ya karşı kışkırtan İngiliz propagandası ile mücadele etmek ve “karşı propaganda” yapmaktı. Tüm çabalara rağmen, Mekke Şerifi Hüseyin’in teşviki ile ayaklanan Araplar, Osmanlı Türklerini kalleşçe arkalarından vurmuşlardı. * * * Başbakan Erdoğan, biraz okursa, Mehmet Akif Ersoy’un daha sonra yazıklarını da öğrenir. Mehmet Akif, 1918’de Araplar için “Düşünmez başlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar... Tegallüpler, esaretler, tehakkümler, mezelletler... Riyâlar, türlü iğrenç iptilâlar, türlü illetler...” diye yazdı. Mehmet Akif’in, son döneminde, bir arkadaşına yazdığı mektuptaki şu satırlar, Araplar hakkındaki gerçek düşüncelerini yansıtıyor: “Mısır’da, Arapların arasında tam 11 yıl kaldım. Fakat 11 saat daha kalsaydım çıldırırdım. Sana halisane fikrimi söyleyeyim mi? İnsanlık da Türkiye’de, Müslümanlık da Türkiye’de... Allah benim canımdan alıp Mustafa Kemal’e versin.” Büyük şairin bu sözleri gerçeği gözler önüne seriyor. Başbakan bunları da öğrenmeli!