Paylaş
Evlilik kararını verirken, ilk düşündüğüm şey, “çok şükür ya, akrabalar artık susacak” olmuştu. O kararı verirken inanılmaz bir korkuya kapılmıştım. Tek bir adamla birlikte olma, bir daha kimseye aşık olmama, tüm hayatımın değişmesi, aynı evin içinde sonsuza kadar birlikte yaşama! Bu korkularımın yanında bir de, “Ya benden sıkılırsa, beş sene sonra başkasına âşık olup giderse, ya ben onun için yanlış kişiysem!” Aşk dediğin şey dünyanın en garip hissi. Nereden nasıl yakalayacağını bilmiyorsun. Mesela, kocam gibi biri benim için, asla birlikte olunmaması gereken erkek tiplerinin başını çekiyordu. Ama ilk gördüğüm günden beri ağzımın suyu aka aka dolandım peşinde. Keza, ben de onun için öyleydim. Ve ikimiz de aşk için uygun olmadığımız dönemde tanışmıştık. Demek ki aşk denilen planlı programlı bir şekilde oluşmuyor. O yüzden de ikimizin başına her an gelebilir. Mesela, başka birine karşı bir şey hissettiği zaman onu mu suçlamam gerekli; yoksa kendimi mi? Ya da Allah’ın takdiri mi demem lazım?
ZEKİ TAKLİDİ YAPMANA GEREK YOK TATLIM!
Ama bir taraftan da belli bir süre geçince aşkı aramıyorsun. Tuvaletten salona giderken gördüğüm zaman beynim erimiyor mesela. Ama evin içinde görmek istediğim tek canlı da kendisi. ‘Kim 500 Milyar İster?’ yarışmasını izlerken, internetten gizli gizli cevaplarını aramıyorum artık. Çok zeki taklidine gerek yok. Zaten, “Sen bu soruyu bil, kafamı keserim!” diyerek, neyi ne derece bildiğimi biliyor.
Evet doğru: Evlenince aşkın o kafa karıştıran, ‘acaba’larla dolu olan, kendini sürekli beğendirmeye çalıştıran, beynini süngere çeviren kısmını aramıyorsun. Yuva dediğin çoluk çocukla mı olur, o kısmını henüz bilmiyorum ama güvenle oluyor. Yani ilişkinin en zor elde edilen şeyiyle. Kendini tamamen bırakmakla, “bana zarar verecek en son kişi budur” demekle. “Artık yalnız değilim” hissiyle. ‘Sonsuza kadar’ düşüncesinden olan korku, huzura erişince.
Demek ki aşk denilen planlı programlı bir şekilde oluşmuyor. O yüzden de ikimizin başına her an gelebilir. Mesela, başka birine karşı bir şey hissettiği zaman onu mu suçlamam gerekli; yoksa kendimi mi?
Paylaş