Pucca Günlük

Kader, kısmet, nasip

2 Kasım 2014
Seneler önce ‘30 olmadan yapmam gerekenler’ diye bir liste çıkarmıştım.

Evlenmek ve çocuk hariç listedeki her şeyi yapmışım. Daha 30 olmadım ama o maddeden umudu kestim. Şimdi de kendime hayal panosu yaptım. Hayallerimi bi mukavvanın üstüne dergiden bulduğum fotoğraflarla kesip yapıştırdım. Evde bant ve yapıştırıcı bulamadığım için ağda bantlarıyla hallettim bu işi. İşim bitti, şöyle kafamı bi kaldırdım. Bütün mukavva gelinlik, çocuk, aşk dolu. Bu umudu kesmiş halim işte
-Sinirli olmasın. Hele bir de sabahları nemrut gibi uyanıyorsa, ay ay ay alın onu buradan, alın gözüm görmesin!
-Sosyal medyadan bi haber olsun. Ben ona gündemde ne oluyor ne bitiyor tek tek anlatırım.
-Yeni şeyler keşfetmeyi, yeni yerler görmeyi, bilmediğini öğrenmeyi, öğretmeyi sevsin.
-Komik olsun. Ağzından çıkan her kelimeye güleyim.
-Dursun dursun şımartsın beni. Şımartılmak dünyanın en tatlı şeyi değil mi ya? Bu adamlara “Şımarınca ağırlık merkezleri kalkar” yalanını kim söylemiş acaba?
-Güvensin. Güvensin ki ben de ona güvenebileyim. Sonra baştan sona bir savaşa dönüşüyor ilişki.

Yazının Devamını Oku

Geçmişi affetmek...

27 Ekim 2014
Arkadaşım bize geldi, dünyanın en sakin ses tonuyla sevgilimle yattığını söyledi.

Küçücük bir oğlan kurusunun yüzünden senelerdir hem kendime hem sevgililerime yapmadığım işkence kalmadı. O yüzden kendinizi suçlamayı bırakın, bıraktığınız an her şey daha iyi olacak


Lise son sınıftayım, üniversite sınavlarına hazırlanıyorum. Bir sevgilim var, Kurt Cobain’in Ege versiyonu. Tek hayalimiz, aynı okulu kazanmak, aynı eve çıkmak, aynı tişörtü giymek, aynı bardaktan su içmek...
Hani böyle bir şey beklerken o arada geçen zamanın bir önemi olmaz ya... Boşuna yaşıyormuşsun gibi gelir, hızlı hızlı geçsin bitsin hemen o an gelsin istersin. Sınavdan sonra işte hemen bu moda girdim. Sonuçlar hemen gelsin, İzmir’den kurtulayım, sevgilimle final notlarımı paylaşayım falan istiyorum. Sonuçlar geldi, puanım bayağı iyi; benimkiyse paragraf sorularını bile yapamamış. O kadar aşıktım ki geri zekalı olduğunu kabullenemedim. O da zaten hemen kıvırdı, yok sistemin kölesi olmayacakmış; vay biz üniversiteye gidenlerin hepsi koyunmuşuz... “Beraber Amerika’ya gidelim, orada yaşayalım. Bir karavan alırız bütün dünyayı dolaşırız” deyince bir mantıklı geldi söyledikleri. Babanın kent kartıyla otobüse binen çocuksun, ne karavanı? Ehliyetin bile yok senin. Vizeyi nasıl alcaz? Gibi sorular hiç aklıma gelmedi. Onun yerine eve gidip, valizimi hazırladım.

Evleri soyacağız

Ardından planı yaptık: İkimizde evde ne var ne yoksa çalacağız. Bir ay sonra Amerika yolcusuyuz. O bir ay boyunca ben yazlıkta kaldım. O da işte vizelerle falan uğraşacaktı. Bu arada ailemi bir daha görmeyeceğim içinse bir iyi davranıyorum onlara, durup durup sarılıyorum. Yemek yerken falan ağlıyorum. Babam kafayı yediğimi düşünmeye başladı, o derece.
Bütün hayatımın seyrini değiştiren gün, yazlıktan döndüğüm gün oldu. Arkadaşım bize geldi, ben ona “Amerika’ya giderken hangi ayakkabılarımı götürsem?” diye sorarken, o bana dünyanın en sakin ses tonuyla sevgilimle yattığını söyledi. Ne söyleyeceğimi bilemedim, kafamı kaldırdım. Bir daha söyledi. “Yani bunun suçlusu sensin canikom, hani biz aynı okulu kazanıp; aynı evde yaşayacaktık. Önce sen aldattın yani beni.”

Yazının Devamını Oku

Ayrılık acısı 1 ay, 4 hafta, 30 gün

19 Ekim 2014
Ayrılığın ilk günü bir kere acı falan çekmiyorsun.

Olayın farkında değilsin çünkü. Ayrıldığına inanmıyorsun hatta. Düşünmek istemiyorsun niyeyse. Ya da düşünme kabiliyetini mi kaybediyorsun artık ne yapıyorsan. Kimseyle de görüşmek istemiyorsun. Birilerine anlatmak, dertleşmek hiç içinden gelmiyor. Öfke bile olmuyor içinde. Garip bir şok anı yaşıyorsun... Ama ya sonra? Adım adım gidelim

İlk Hafta


O şok bittikten sonra; acı, dert, keder, elem. Allah’ım hiç bitmeyecek gibi geliyor. Günler sanki olduğundan daha uzun, insanlar daha sıkıcı ve sevgilin çok acımasız. “Arayacak mı, arasam mı?” diye kafan bi gelip bi gidiyor. İşin kötüsü, ararsan hayatının en büyük hatasını yapmış olacaksın. Üstelik bir de adamın dönmeyesi varsa, inada bindirip olayı seni telefonundan engelleyene kadar uğraşacaksın. Aramadığındaysa arasın diye 12 kere Yasin Suresi’ni bile okuyacaksın. WhatsApp’ta “online mı değil mi?” diye sürekli kontrol ediyorsun. “Ne yazmış, neredeymiş?” diye adamı takip etmekten kendini unutuyorsun. Bir uyusan sanki her şey düzelecek ama ağlamaktan uyuyamıyorsun maalesef.

İkinci hafta


Yazının Devamını Oku

Tatlım iyi misin, retroda geri dönmedin?

13 Ekim 2014
Merkür’ün geri gittiğini duymuşsundur.

Ekimin 25’ine kadar bizi zorlu günler bekliyor. Yeni işlere girmeyeceğiz, elektronik eşyalar bozulacak ama en önemlisi: ESKİ SEVGİLİLER KENDİLERİNİ GÖSTERMEYE ÇALIŞACAK!


Sinsi sinsi yaklaşacak sana. Önce kendini belli etme çabasına girecek. Sosyal medyada oradan buradan engellediyse seni bir bakacaksın hepsini açmış. AA o ne! Twitter’a sizin şarkınızı mı koymuş? Bak bak bak Facebook profil fotoğrafında da senin hediye ettiğin kazağı giymiş! Yok canım, yanlışlıkla aramıştır seni. En son bir daha yüzünü görmek istemediğini söylüyordu. Mesaj attı: “Ne yapıyorsun?” diyor. Cevap versen mi? Allah, ‘ay hadi inşallah!’ adam vallahi geri dönüyor!
Kendine gel, hemen iki tane tokat at yanaklarına. Öyle bir şey yok. Onun yüzünden aldığın kiloları, köşe bucak ağladığın zamanları, aradığın zaman açmadığı günleri hatırla. O ucube kılıklı tiple mutluluk pozları verirken hiç aklına geliyor muydun?
Valla bir rivayete göre geldiği gibi gidecekmiş bu eskiler. Ben demiyorum, Merkür öyle diyor. O yüzden umut bağlamamakla işe başlayabiliriz. “Zaten gidecek, nasılsa bitecek, beni yine aldatacak, yine yalan söyleyecek” diye içinden tekrar ettiğin zaman nefretin katmer katmer oluyor, bu iyi. Bir de tükenmiş bir ilişkinin yeniden hortlaması var, özlemi aşk zannettiğin hani. Onun için de “Yine kavga edeceğiz, yine heveslerimi burnumdan getirecek, yine sadece kendi isteklerini önemseyecek” diye düşündükçe olası bir başlama aşamasından uzaklaşıyor insan.


Yapma annem, yapma kuzum

Hem niye dönüyor yani şimdi bu mendebur? Pişmanlık filan diyerek, saf saf konuşup benim sinirlerimi bozma. Sadece yalnız kaldığı için geri dönmeye çalışıyor. Kusura bakmasın aylarca yalnızlıktan orta sehpayı nikahına almaya çalıştığın günler oldu senin. O zamanlar neredeymiş aklı.

Yazının Devamını Oku

Ben akrabanın harçlık verenini severim

5 Ekim 2014
Akrabalarınla son üç bayramdır tek konuştuğunuz şey hayırsız dayının dedikodusu mu?

Kendine en son ne zaman bayramlık almıştın? Bayramın senin için anlamı tatil mi? Kredi kartı borcun yüzünden bu sene de ana baba eli öpemedin mi? Yoksa şu an pijamayla evin içinde yalnız bir şekilde oturuyor musun? Selam olsun sana, ‘nerede o eski bayramlar’ ile ‘Allah’ım bu işkence ne zaman bitecek’ dönemi arasında sıkışmış kardeşim.

“Ayy çocukken bayramlar ne güzeldi, teknoloji öldürdü efendim geleneklerimizi, kapı kapı dolaşır şeker toplardık” geyiklerini yapmayı çok isterdim ama vallahi içim çürümüş benim. Çok ayıp ama bu bayram, “Arife günü yola çıkılmaz, uçak biletleri almış yürümüş, babam affetsin artık beni” dedim. Bir yandan vicdanım sızlıyor, diğer taraftan da korkunç bayram klişelerini yaşamadım diye seviniyorum açıkçası.

Bir kâbus maddesi olarak, misafir çocukları! Başka bir gezegene savaş açsak, asker olarak bunları yollayabiliriz. Etrafta gereksiz yere koşturmaları, fazla enerjiden nereye çarpacaklarını şaşırmaları, sürekli çişlerinin gelmesiyle annelerini delirtirler. Kadıncağız da bu susmak bilmez veletleri susturmanın çaresini ne hikmetse bende arar: “Ablası ya bi bilgisayarını ver de oynasın şu çocuk.” Düşüncesi bile alnımda damar kabarttı.
Laptop’u balkondan aşağı atarak çocuklardan kurtulduk diyelim, akraba sorgularından kurtul bakalım kurtulabiliyorsan. Bir de böyle aşağılar gibi soruyorlar ya beni deli ediyorlar. Sanki kendisi okulu birincilikle bitirdi, profesör oldu, üstüne dünya güzellik yarışması birincisi olan kızla evlendi, IQ’su yüksek bebeler yapmış gibi: “Okulu ne yaptın? Bitmedi di mi hâlâ, ben diyeyim bu bitiremez okulu,” “Eee daha evlenmedin mi sen, valla evde kalacaksın kimse almayacak seni”, “İşi ne yaptın? Ne kadar maaş veriyorlardı sana, zam yapmayacaklar mı?” En son böyle bir sorgudan sinir krizi geçirerek kurtulmuştum. Şimdi bensiz her akraba yemeğinde, “Ayy aklını kaybetti kız, koca bulamadı diye oldu hep işte bunlar” diye konuşuluyor.
Bir de evin kadınlarına yardım etme olayı var. “Kızım bir odadan çık yüzünü görelim” diye bir giriyor olaya, sonra kurtar yakanı kurtarabilirsen. Yine yüzümü kimse görmüyor, mutfaktan çıkamıyorum çünkü. Bir de üstüne on senedir kocasından şikâyet edip, bir türlü boşanmayan yengemin dertlerini dinliyorum.
Hayatında ilk kez gördüğün uzaktan akrabayla yalnız kalma anı da korkunç. O sessizlik, ne konuşacağını bilememek, televizyonu mu açsam, odadan çıksam ayıp olur mu, burnumdan nefes verirken ıslık gibi bir şey çıkıyor onu duyuyor mu?

Yazının Devamını Oku

Sex and the Fikirtepe

28 Eylül 2014
Kızların yakın arkadaş grubu denilince akla ilk gelen ‘Sex and the City’.

Ekonomik özgürlüğüne kavuşmuş, anasından babasından izin almadan yaşayan, “Doğru erkek nedir?” diye sorgulayan bi grup kız işte... Yabancı yapınca uzaktan öyle duruyor. Bizden tarafa dön bi bak!

Kızlardan biri sevgilisinden ayrılır, acı çekiyordur. Arkadaşları dışarı çıkmak için bunu arar. Bizimki iki nazlanır, “iyi hissetmiyorum kendimi” falan... Sonra kızlar elinde bir şişe şampanyayla gelir, ayrılık acısı çeken kızımıza moral verilir. Biz ise “Kendimi iyi hissetmiyorum” dedikten sonra “Ayy ben demiştim, vallahi de ben dedim billahi de dedim. Aldattı di mi seni? Zaten gözü göz değildi, Cemile’nin bacaklarının içine düştü çıkaramadık çocuğu.” Allahhh yüksek doz acıdan kendi kendine ölme keyfi.
Atıyorum, dizide bir tanesine evlenme teklifi geliyor, kıza bir korku çöküyor. Arkadaşları en mantıklı şekilde buna çözüm arıyorlar. Biz olsak, “Ayy bunun da ağırlık merkezi kalktı. Daha düne kadar yüzük yüzük diye ölüyordu, şimdi ay ben bilmiyorum. Neyi bilmiyorsun be!”
Onca sezon boyunca milyonlarca şeyden kavga eden o kızlar, bir kere bile dedikodu yüzünden tartışmadı. Yani şimdi Allah var, bizde arkadaşlığın bozulması için birinci kural, ‘manitama yan gözle bakmayacaksın.’ İkinci kural, ‘arkamdan konuştuğunu bana belli etmeyeceksin.’ Bizde hemen ortaya çıkıyor. Kız tuvalete gittiği zaman bile arkasından mırmır başlıyoruz. Grubu 5 dakika terk eden yandı. Orada dikkat edilmesi gereken tek konu, ‘Ya o da senin için böyle böyle dedi’ diyen birinin olmaması.
Ve grubun patlamasına sebep olacak olay bizde tabii ki evlilik! Bir kere evlenince anında değişiyor kadınlar. Geçmişe saniyesinde bi reset atıyorlar. Bekâr olanlarla görüşmek istemiyorlar, zaten o kadar meşgul oluyorlar ki zaman kalmıyor. Başka bir boyuta ışınlanmış gibi davranıyorlar. Mutfak ürünleri, “kayınvalideye sevgimi gösteremiyorum” paniği, “çocuk yapmak istiyoruz ama evde oda yok” kargaşası. En önemlisi, sabaha kadar şarap içilip dertleşilen gecelerden, çay ve un kurabiyesine dönüş zamanı. Grubun diğer üyeleri evlenince hoop yeniden birleşilip, “ya biz ne kadar salakmışız” diye geçmişle dalga geçilip, bambaşka sorunlara yelken açılıyor: “Neymiş, benim oğluşumun okulu o kadar iyi değilmiş. Param yok, kocam her an işsiz kalabilir demiyor da benim prensimin okuluna laf söylüyor.”

Yazının Devamını Oku

Kadın ne der erkek ne anlar

21 Eylül 2014
İlişkilerde en çok kavga çıkmasına neden olan dört konuyu irdeledim. Kıssadan hisse: İkiniz ayrı telden çalıyorsunuz, ayrılın.

İlişkilerde en çok kavga çıkaran mevzuların çözüme ulaşmamasının nedeni, farklı düşünüyor olmamız. Biz istediğimiz kadar ‘beni anla’ diye yırtınalım, adamın düşündüğü tek şey, “Beni anlamamak konusunda neden ısrar ediyorsun?” Örneklerle açıklayalım: Erkek arkadaşınızla onun etrafında dolandığını düşündüğünüz bir kız yüzünden tartıştınız mesela. Erkek, bu tartışmanın sonunda size çaktırmamaya çalışarak kızla görüşmeye devam edecektir. Çünkü onca kavgadan, cinnetten, kendinizi yerden yere atıp, çığlık çığlığa bağırmalarınızdan tek anladığı; O kızla görüşmesini ‘görmekten’ hoşlanmadığınız. Yoksa o kızla görüşmesinde nasıl bir sorun olabilir Allah aşkına! Aynı mevzu başka bir erkek için olduğu zaman ise, , “Aşkım saçmalama o gay” “bebeğim komik olma, o çocuk nişanlı, üstelik çok aşık” türü savunmaya geçilir.

AldatmakErkek için “tek gecelikti büyütülecek ne var, huzurumuzu kaçırma” şeklinde özetlenecek bir durum. Savunması bile insanı mal edecek düzeyde yani. Ama kadın aldatsın, adamın dünyası başına yıkılır. Gözlerinden kan gelir, acıdan ağzı burnu yamulur, günlerce gecelerce kendine gelemez.

İlişkiyi canlı tutmakErkeklerin başlarda yaptığı, ortalarda oturduğu, sonlarına doğru uyuduğu bir olay. Kadınlarda ise tam tersi, başta kılını bile kıpırdatmayan “bana ne canım o yapsın” diye omuz silkeleyen kadın sonunda saçını süpürge etmiştir. Oysa kadının sürekli çırpınma hali erkeğe anlamsız geliyor. “Yanındayım işte daha ne istiyorsun” diyerek sorunları görmezden geliyor.

Arkadaş mevzuları“Erkek erkeğe dışarı çıkıyoruz” dendiği an, erkekler dışında akla her türlü şey geliyor. Kadının kan basıncı düşüyor, nefes alışverişi sıklaşıyor. “Kesin eski sevgilisi de yanlarına gelecek, adım gibi eminim. Ya da o sümsük arkadaşı Murat başka kızlara asılacak, onlar bunların masasına gelecek, kızlardan biri benimkine sulanacak. Sonra içki içecekler, sonra kız ‘beni eve bırak’ diyecek, benimki salak hemen kabul edecek. Sonra telefonunu kapatacak. Bana ‘şarjım bitti’ diyecek. Hemen mekânı arayıp bomba ihbarında bulunmalıyım! Sonra Murat’a bi kız ayarlayıp onu da eve tıkmalıyım.” Erkeklerse sevgililerinin arkadaşlarını kocaman göğüsleri yoksa pek akıllarına takmazlar.

Yazının Devamını Oku

Sen hangi ayrılığın insanısın?

14 Eylül 2014
‘Akşam soğuk olur, yanıma bi hırka alayım mevsimi’ başladı.

Yani düğün dernek sezonu bitti, milletin ayrılık hikâyelerini dinleme zamanımız geldi. Oleyy! Ay pardon, tabii insanların ayrılıklarına sevinecek kadar kötü biri değilim yanlış anlama. Şimdi ama yani, eee seviniyorum işte napim! Mıç mıç mıç bütün yaz gözlerimin önünde eridi insanlar. Tamam yeter bu kadar! Şimdi biraz hayatın gerçekleriyle yüzleşme zamanı geldi

Nereden dağıtacağını şaşıranlar
En çok imrendiğim insan modeli. Ayrıldık dendiği an, hoop atıyor kendini gecelere. Sadece geceler olsa iyi; sabah, öğle, akşam günün her saati aktivite peşinde. Zannedersin adamı senelerce evin bodrumuna kitlemişsin, yemeğini suyunu kapı altından vermişsin. Yeni arkadaşlar edinir, sevgilisiyle yapmaya burun kıvırdığı her şeyi yapmaya başlar. Uzaktan bakınca mutluluktan öldüğünü düşünürsün. Gebersin istemiştin ama mutluluktan olmaması gerekliydi. Yaa ama işte o işler öyle değil. Dışı seni içi beni yakar hesabı, her çıkışın bir düşüşü vardır. Bir süre gezer tozar. Ardından yorulur, nefes nefese kalır. Gereksiz yere harcadığı serotonin biter tabii... Kendine yabancılaşır, yeni bulduğu arkadaşları artık ona iyi gelmemeye başlar. Eski bildik tanıdık seni özler. Dönmeye çalışır, bu sefer karşısında, “Bunu sabah akşam gezerken düşünecektin” diyen birini bulur.

Yalnızlık çok güzel, gelseneGenelde aynı evde yaşayanlar için geçerli bir durum. Yatağın sol tarafı, gereksiz televizyon programları, iki kişilik yemek düşünme, ‘evde bekleyenim var’ muhabbetleri artık geride kalır. Kedi kumun dışına kakasını yaptı diye bas bas bağıran biri yoktur. Bir saat sonra uyanman gerekirken, o lanet olası alarmı yüzünden kriz geçirmek zorunda kalmazsın. Spora vakit ayırırsın, kitap okumaya, sinemaya gitmeye, arkadaşlarına... Derken bunun da etkisi kısa sürer. Alışkanlık denilen o virüs ‘özlemek’ adlı hastalığa dönüşür. Ev boş gelir, elin sürekli telefona gider. Ya kimseye âşık olamazsam, bir daha baştan aynı şeyleri yaşamaya hazır mıyım, ya çok büyük hata yapıyorsam diye diye derken hoop alır mı seni bi acı?

Ne demek benden ayrılıyorsun?Ayrılığı kabullenmeyenler, işte bu en zoru! Kavga ediyorsunuz diyelim, kavganın sonu ayrılıkla sonuçlandı. Kime göre, neye göre? Gece hiçbir şey olmamış gibi mesaj atar. Tatlı tatlı anlatırsın, dinlemiş gibi yapar. Birkaç gün ses soluk çıkmaz. Sonra hoop kendini belli eder. Bin tane bahaneyle yeniden birlikte olmaya çalışır. Çok kötüdür, ailesinden birine bir şey olmuştur, işyerinde inanılmaz büyük bir sorun vardır. Ona dönene kadar her yolu deneyecektir. Bu süreç içinde biriyle beraber olamazsın, sıkıyorsa ol bakalım.

Yazının Devamını Oku