Pucca Günlük

Zekâ mı meme mi?

1 Şubat 2015
Sorduğum erkekler Amal Alamuddin ile Yolanthe Cabau arasındaki tercihlerini ‘Milli Yenge’den yana kullanıyorlar. Peki niye böyle yapıyorlar onu biliyor musunuz?

George Clooney, Amal Alamuddin ile evlenince hepimiz bir “Nasıl olur ya” diye geri çekilmiştik. Önce “Sen Clooney’sin, n’apıyorsun” diye tepki verdikten sonra kadının altyapısını öğrenince, “Bişi diyeyim mi, ay bu kız bu adama fazla. Vallahi fazla! Tamam dünyaca ünlü oyuncusun falan fıstık ama kadın da zamanında Kofi Annan’a danışmanlık yapmış boru mu” dedik. Sonra gitti adamın soyadını kullandı orada biraz garipsedik ama olsun. Yani ne bileyim, soyadı almak ne ya! Ha ben olsam almaz mıydım, deli misin? Bırak soyadını, donuma kadar George Clooney’nin fotoğrafını bastırırdım!
Her ne kadar birbirleriyle alakaları olmasa bile Yolanthe yengemiz var bi de. Bir araştırma yaptım, beylere sordum “Yolanthe mi, Amal mı” diye. Tahmin edin çoğunluk kimin ismini söyledi? Tabii ki sülün Yolanthe’nin! Her ne kadar Clooney şansını zekâdan yana kullansa da çoğunluk ‘güzellik’ diye inliyor!


Az pilav üzeri seksErkeklerin zekâyı ikinci plana atmalarına bakınca aslında adam da haklı, ne yapacak evde zeki kadını? Durup durup sudoku mu çözecek? Üstelik kendi beyin kapasitesini sadece iş alanında kullanıp, eve gelince şalteri indiren bir türden bahsediyoruz. Zaten adam bitki gibi geliyor eve. İstediği iki kap sıcak yemek, olursa güzel bir seks. Evde sülün gibi dolaşan bir kadın. Erkeğin huzur zannettiği bu çünkü.
Zeki kadından korkma meselesi de var. Bu bana inanılmaz saçma geliyor. N’apıyor da korkuyorsun? Bir anda çarpım tablosunu mu soruyor? Aslında erkeğin evde beyni kapatması durumu biz kadınlarda da var. Tam bitkiye dönüşmesek bile fazla duygusallıktan komaya giriyoruz. En akıllımız bile ilgisizlik karşısında inceden çıldırıyoruz.

Yazının Devamını Oku

Göksel sana bir pijama vereyim mi?

25 Ocak 2015
Özellikle yeni ayrılmışsan, sanki Göksel şarkı söylemiyor da yan koltukta oturmuş, o kendine iki beden küçük gelen elbisesinin içinde sana akıl veriyormuş gibi oluyor.

Her seferinde, “Sana bir pijama vereyim mi?” demek istiyorum!

Yemin ederim ilişki yazmaktan artık ciğerim soldu. İçim dışım terkedilen sevgili modunda. Bu hafta şöyle daha çiçek, aşklar, böcekler müzik falan yazayım diyorum. Tam da Göksel, yeni albümü ‘Sen Orada Yoksun’u çıkarmışken...
Göksel’in sanırım bütün şarkılarıyla -çoğu yazlıkta olmak üzere- anılarım var. Şarkıları şey gibi, hani sevgiline yolladığın zaman anlamayacağı türden. En son lisede sevgilime, “Yokluğunda bana emanet ettiğin tek şey, yalnızlığın o kekremsi tadı. Ve ben sevgilim o tadını bile sevdim” minvalinde bir mesaj attıktan sonra, gelen cevap; “Ne diyon sen be?” olunca, bu kadar dolambaçlı kelimeleri anlamadıklarına kanaat getirmiştim. Göksel şarkıları da öyle işte, adama yolladığım zaman, adım gibi eminim, boş boş bakacak. Petek Dinçöz’den ‘Doktor’u yollarsam belki anlar, anca.
İrem Derici’nin de şarkıları mesela bana o ilk âşık olduğum zamanları hatırlatıyor. Dualar eden melekler, işte ölüyorum, bitiyorum, kurtar beni falanlar filanlar... “Sen yokken ben nasıl yaşarım” döneminden; “Sen hele bi git bak ben sana neler yapıyorum” evresine geçtiğim için. Artık öyle savunmasız bir aşk, feci derecede yalan geliyor. Bana hep maziyi hatırlatıyor. “Senin benimle zorun ne sevgilim” derken böyle okulun tuvaletinin önünde durup, sayısaldaki o çocuğu kestiğim günlere dönüyorum.
Göksel’in şarkılarında o yalanın da farkındasın ya, işte o çok güzel. Adam gitmiş, evet belli seni sevmiyor da. Ölmüyorsun üstelik daha önce denemişsin. Anasına avradına küfür de etmiyorsun. Belli ki arada senin de suçun olmuş. Hafiften bir kendini geri çekme durumun var. Ama acı çekiyorsun. Yapacak bir şey yok. İsyan yok çünkü ortada adam yok. Bi bekleme durumu var sadece. Geri gelmeyeceğinin de farkındasın. Bir süre bekliyorsun. Üstelik suçlamıyorsun, bir cevap beklemiyorsun. Çünkü bunları adamın dinlemeyeceğini, seni duymayacağını, anlamayacağını, bitmiş olduğunu çok iyi biliyorsun. “Kızgınım hiç gelmeyişine, bilmeyişine, hissetmeyişine” dediği an, zaten neremden ağlayacağımı şaşırıyorum.
Ağlamadım mı? Ayıpsın!

Yazının Devamını Oku

Hayat iştahı açık olana zor arkadaş!

18 Ocak 2015
Bir başarı öyküsü: 2 yılda 15 kilo verdim. Sanmayın kolay oldu. İskenderi düşman belledim, mantıyı görünce içli içli ağladım. Ama iş kilo vermekle de bitmiyormuş ki!

2 sene önce başlamış olduğum kilo verme serüvenimi eksi 15 kiloyla tamamlamış bulunmaktayım. Keşke biri bana kiloyu korumanın vermekten daha zor olduğunu anlatsaymış! Zannettim ki onca ay aç kaldım, kepek ekmeği yemekten pul pul döküldüm sonunda ama mutluluk beni bekliyor. Mutluluktan kastım elbette 36 beden bir pantolonun içine girmek. Ama diyetim bittiği gün havuzu mantıyla doldurup, bir yandan yüzüp, bir yandan hepsini yeme hayalleri kuruyordum.
Aslında bakma öyle kilo vermek için ekstra özel bir işkenceye tabii tutmadım kendimi. Sadece yemek yeme düzenimi değiştirdim. İnanılmaz sağlıksız besleniyordum, düzeltmeler yaptım. Dışardan yemek yemeyi kestim. Kendi yemeklerimi kendim yapmaya başladım. Pilatese gittim, yürüyüşler tabii bir de. Eskiden İsveç diyetinden tut, o iğrenç lahana çorbasına kadar denemediğim kalmamıştı. Başta işe yarıyor gibi duruyordu, sonrasında olduğum kilonun da üstüne çıktığımı görüyordum. Pamuk mu yemedim, kusmadım mı, bir hafta boyunca sadece kaşarlı tost yiyerek bile kilo vermeyi denedim. Hele Dukan, en son yemyeşil olmuştum fazla proteinden gözlerim kan çanağıydı. Diyetisyene gittim, o listeye sadece 2 gün sadık kalabildim.
Sanki böyle ne yapsam daha fazla kilo almam için yapıyormuşum gibi duruyordu.


Siyah en zayıf gösteren renktir


Ardından vazgeçiş evresine girdim. Yani artık sığmadığım elbiselerin farkına vardığım durum. Bir süre ‘ya regl olacağım diye böyle şişkinim ondan olmuyor bunlar’ diye kendi kendimi kandırıyordum. Aylarca mı sürermiş o şişkinlik. Sonrasında daha rahat şeyler giymek istiyorsun, ardından tek renkler aaa bi bakmışsın dolabın sadece, ‘zayıf gösteren’ kıyafetlerle dolu. Moda senin için, ‘hangisi daha ince gösterir’ anlamını taşımaya başlamış. Kafam zaten kocaman, istersem 40 kilo kalayım 20’si yanak olacak. O yüzden ‘ye gitsin’ dediğim evreler de oldu. Sonra bir gün göbeğinin boğum boğum katlarını mıncırırken, sanırım artık durmam lazım diye düşündüm.


Yazının Devamını Oku

Kimliğimi kaybettim hükümsüzdür

11 Ocak 2015
Peşin söyleyeyim: Tuğçe Kazaz’ı ‘sürekli din değiştirmesi’ nedeniyle yargılamıyorum. Aksine onu anlıyorum.

Her kadın hayatının bir aşamasında sevdiğinin hayatını yaşamak adına kendi kimliğini değiştirmiyor mu?

Din, konuşulması inanılmaz zor bir mevzu. Sivri köşeleri olan, yoruma açık olduğu halde yorumlanması oldukça büyük suç sayılan bir konu. Herkesin inancı kendisiyle Allah arasında olsa bile, bu başkasının inancına karışmayacağız anlamına gelmeyen tek konu.
Tuğçe Kazaz denince akla gelen ilk tasvir ‘din değiştirmesiyle ünlü bir mankenimiz.’ Bu, kalıplaşan bir dalga konusu haline geldi. Ama ben dalga geçmek için yazmıyorum bu yazıyı, zaten oradan yeterince malzeme çıkartıldı. Ben hak verdiğimi söylemek için yazıyorum. ‘Din’ konusunda değil tabii. Her kadının hayatının bir aşamasında kafasının karıştığı bir dönem oluyor. Tuğçe’nin o dönemi hiç bitmiyor sadece olay bu.
Hepimiz hayatımızda en az bir kere Tuğçe Kazaz durumundan geçmişizdir. Erkek arkadaşına ya da o an girdiği ortama göre şekil değiştiren insan konumuna düşmüşüzdür. Tabii bizim geçişimiz büyük ihtimalle Tuğçe’nin yarı yaşında kadar olan hallerimizde oldu, orası ayrı mevzu.


Yazının Devamını Oku

Ağlaya ağlaya senden vazgeçiyorum

4 Ocak 2015
Bu sene kendim için küçük, etrafımdaki insanlar için kocaman bir adım atarak alkolü bırakmaya karar verdim.

Hoo hooo gelsin şimdi belediye konserleri...

Şaka bir yana alkolik falan değilim, evde öyle kendi kendime şarap açıp, film falan izlemiyorum. Hatta dolabımda otellerin mini barlarından çaldığım küçük şişeler haricinde bir şey yok. Sosyal içici deniliyor sanırım, eş-dostla dışarı çıktığında içenlerdenim. Yalnız benim şöyle büyük bir sorunum var: Bir miktar içtikten sonra olan şeyleri hatırlamıyorum. Önceleri, kendi şalterimi kendim kapatıyorumdur, tiftikleyeyim kesin hatırlarım falan dedim ama yok! Bir noktadan sonrası zifiri karanlık benim için. Çünkü haddim hesabım yok. Dur demek ne demek bilmiyorum. Başladığım zaman, dibini görmem lazımmış gibi oluyor. Yemek yerken de öyleyim, kendimi kaybettiğim noktada artık midem çatlıyor, kulaklarıma kadar yediğim yemekle dolu oluyorum.


Arkadaşlara işkence


Yazının Devamını Oku

Ben sözümü tutmuşum ya sen?

28 Aralık 2014
Her sene klasikleşen ‘yeni yıl, yeni kararlar’ bölümüne geçtik.

Vallahi sizi bilemem ama ben geçen sene hayli uslu bi kız olmuşum. Aldığım bütün kararları tek tek uygulamışım. Aferin kız bana!


-Para biriktirme
Şu devirde para biriktirmenin ne denli zor olduğunu çok iyi biliyorum. İlk işe başladığım gün, babamın bir tavsiyesi vardı. “Her maaşınla bi altın al” diye. Geçen sene onu yaptım. Her ay bir altın aldım. Önceleri tam, sonra yarım, ardından çeyrek korkarım son zamanlara doğru grama kadar düştü. Çünkü dur durak bilmeden evlendiniz! Geldiniz gittiniz, evlendiniz. Kimisine yetmedi, boşandı, üstüne bir daha evlendi. Bir de çocuk yaptınız, çok gerekliymiş gibi. Bütün biriktirdiğim altınların hepsi size gitti. Umarım mutlusunuzdur, şahsen ben hiiiç değilim!
-Kilo verme
Oradan bana coşkulu bir alkış gelsin, çekinme çekinme alkışla! 2 senede 15 kilo vererek hayatımın en mantıklı kararını verdim. Verdim vermesine de koca bir seneye dair tek hatırladığım aç oluşum. İki haftada bir kendime “Ödül günü yapıyorum” ayağıyla yediklerim dışında bütün sene, ‘olsa da yesek’ diye geçti. Peki bu sene ne olacak, yine aç kalacam. Koruma evresi diye iğrenç bir olay var. Oysa ben kilo verdikten sonra her öğlen iskender yiyebileceğime inanmıştım.
-İlişkiler konusunda olgunlaşma

Yazının Devamını Oku

Aşkları için #birşeyyap’tılar

27 Aralık 2014
Geçen hafta ‘Sıra dışı ilişki istiyorum’ diye yeri göğü inlettikten sonra, sizden gelen fotoğraflara kah mutlulukla kah imrenerek, çoğu zaman kıskanarak baktım.

Gözüm değdiyse kimse kusura bakmasın, bi gitsin kurşun döktürsün.

Geçen hafta #birşeyyap hashtag’iyle ‘sıradışı’ pozlarınızı istedim malumunuz.İşe bakın ki, şu devirde sıra dışılık artık normallikten geçtiği için muntazam şeyler geldi. Birlikte tatile gidenler, hamile eşi için ağzını burnunu boyayanlar... İnsan hep, kendinde olmayanı istermiş tabi. Bende ki işe bak yalnız, zaten yeni yıla battaniyenin altında tıkınarak girmeyi düşünüyorum. Üstüne bir de sizden mutluluk pozlarınızı istedim. Gerçek bir intihar değil de nedir bu söyleyin? Neyse, yine de çok tatlısınız, çocuk olursa inşallah anneye benzer, ya siz ruh ikizi misiniz türünde vıcık vıcık kendimden beklenmeyen iyi niyetlerle dolu olarak baktım fotoğraflarınıza. Valla ne diyeyim, Allah ayırmasın.

https://twitter.com/aleynasyildiz/status/546280873700913153/photo/1
Aleyna Sena Yıldız - @aleynasyildiz

#birşeyyap hayatımda verdiğim en doğru ve güzel karar genç anne olmak! Bizim ilişkimiz kimse geçemez

İşte en imrendiğim olay. Çocuğunla büyümek, senin ona; onun sana katabileceği şeyleri öğrenmek. Ne güzelsiniz, hep böyle güzel kalın.

Yazının Devamını Oku

Kafa koparan kadınlar liderini arıyor

21 Aralık 2014
Kural bir: Madem ‘kafa koparmayı’ yani erkeğin parasını sömürmeyi kendine amaç edindin, o zaman ortalıkta evin küçük gibi dolaşmayacaksın

Bizim zamanımızda lisede anket defterimiz olurdu. Sınıf arkadaşlarına işte sorular sorardın, onlar da o deftere cevaplardı. “Aşık olacağın erkekte ilk dikkat ettiğin şey nedir?” diye bir soru vardı. Çok iyi hatırlıyorum, hepimiz kaşı, gözü, burnu diye cevap vermiştik. Banu diye bir arkadaşımız, ‘parası’ yazmıştı. Kızlar tuvaletinde parlatıcılarımızı sürerken kızı kınım kınım kınamıştık. Sonra zaman geçti, hepimizin okulu bitti, iş hayatı derken, bir baktık beraber olacağımız erkekte ilk dikkat ettiğimiz şey, işi gücü, kariyeri, yani parası oldu.
Sanırım bizim genlerimizde olan bir olay. Evleniyorum dediğin an, “Adamın işi ne?” derler: Sana bakacak mı? Çocuğuna bakacak mı? Annemizden, babamızdan böyle gördük. Oysa şimdi kadınlar erkeklerden daha fazla kazanıyor. Çalışmayan kadın neredeyse yok. Kendi ayakları üzerinde duran, ailesinden bağımsız onca kadının içinde hâlâ ‘kafa koparan’ diye tabir ettiklerimiz de var. Koca parası yiyen, yemekle kalmayan, boşanırken donuna kadar alan güzel kadınlar yok mu, var. Olsun, olmasın demiyoruz. Bu da erkeklerin bir cezası olsun mümkünse. Ohhh yesinler tabi, tek muhabbeti olmayan, sonradan görme, o kıllı göbekli ağzında puroyla loca loca gezen adamlara müstahak olsun. Herkes kendi dengine. Ama işte madem böyle birisin, o zaman böyle davranacaksın. Kendini hâlâ evin küçük kızı gibi göstermene gerek yok.

O kadar ağla, bir gram makyaj akmasın

Zamanının ünlü manken mi sunucu mu artık neyiyse o işi yapan bir hanım kızımız her meslektaşı gibi evlenince ekranlardan elini ayağını çekti. Sonra hoop boşandı, ağlayarak röportaj vermeye başladı. Hangi kanalı açsam, kirpiklerini tepeye kırpıştırıp, eski kocasının parası kalmadığı halde onunla çocuğu için görüştüğünü anlatıyordu. Helal olsun falan dememizi bekliyor herhalde. “Adam parasız kaldı ama çocuğunu yine de görüştürüyor” diyeceğimizi düşündü sanırım. Oysa tek düşündüğüm şey şu oldu: Bir insan bu kadar ağlayıp, bir gram nasıl makyajı bozulmaz? Ardından onla yazıldı, bunla yazıldı. Onun sevgilisi, bunun bilmem nesi... Neticede genç boşanmış kafası karışık kötü bir dönemden geçiyor diye düşünecekken bu yine o kirpikler tepede, ‘Anneyim ben anne!’ diye ağlamaya başladı. Alt metin şu: Yaşım geçiyor! Korkuyorum! Parasız kalırsam ne yaparım! Eski kocam da iflas etti, bize bakacak bir adam lazım...
Bir de böyle “Safım ben, iyi niyetliyim, her şeyi söylüyorum” diye ekleyince de daha inandırıcı olacağını düşünüyor. Bir kere saf değilsin, buram buram her yanından şeytanlık akıyor. Her fırsatta ağlayıp, “Üstüme geliyorlar, anneyim ben yeter” diyeceğine, biraz daha yırtık olsan inan daha sevilirsin. Ben “Gencim güzelim; herkesi üzerim”, “Hayat benim hayatım, tabii eğleneceğim” ‘Bunu bana değil o adamlara sorun off çok sıkıldım” yapsa, helal olsun dersin. Şu mağdur edebiyatı artık magazine hiç yakışmıyor bence... İnandırıcılığı yok. Zaten ağlamak yerine gülüp geçse, ikon olacak tarihe geçecek, temsil ettiği grubun lideri olacak haberi yok.

Yazının Devamını Oku