Paylaş
DİYANETÇİDEN FIRÇA YEDİM
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk Hoca’nın altmış küsur eserinden ben sadece birini okuyabildim! Afet yönetimi ile ilgilenen birisi olarak “Kur’an Açısından Küresel Afetler” adlı kitabı okumam gerekiyordu. Normalde din hakkındaki kitapları okumam. İnanç, bence çok mahrem, tartışılamaz bir konudur. Ama halkımızın afetler ve çevre konusunda neden hiçbir şey yapmadığının sosyolojik nedenini de anlamam gerekiyor.
Bir başka hayalim de Kuran’da geçen atmosfer, hava, su ve afet konularının tefsirinde din adamlarına yardımcı olabilmek. Geçenlerde eski bir diyanet işleri başkanından bu yüzden fırça yedim. Ona “Kuran’ı tefsir etmek için sadece Arapça bilmenin yetmeyeceğini. Kuran’ın bahsettiği konuların da uzmanlarıyla bir araya gelerek açıklanması gerektiğini” söyledim. Bana neden kızdığını hâlâ anlamış değilim. İlahiyatçılar, bilim ve teknolojideki gelişmeleri ne kadar yakından takip edebiliyor? Örneğin ilahiyat profesörlerimiz yağmurun nasıl yağdığını hâlâ ilköğretim kitaplardaki yanlış ve eksik bilgilerle mi yorumluyor?
KURAN’DA KÜRESEL ISINMA
Öztürk Hoca’nın kitabında bizim bildiğimiz anlamda deprem, sel gibi çok bilindik afetlerden bahsedilmiyor. Yerkürenin kıyametleri, küresel afetler olarak ele alınıyor. Böylece aşırı tüketimden, hidrojen enerjisine; küresel iklim değişiminden Kyoto Protokolü’ne; genetiği değiştirilmiş gıdalardan nüfus artışına kadar çevre bazında günümüzdeki insanlık problemleri ele alınıyor. Hocanın amacı okuyucuya “doğal yaşama coşkusu ve tabiat sevgisi taşıyabilmek.” Kitabın içeriği ve başlığından bu pek anlaşılamıyor.
Kitapta ülkemizde bizim bildiğimiz klasik afetlere halkın hazırlanmasında bir engel olarak görülen ve yanlış bir şekilde algılanan “kader”, kavramı da ele alınmış. Hoca kaderin Kuran’da, “ölçü, ilke, kural, düzen, takdir ve ahenk” anlamında kullanıldığını söylemekte. En çarpıcı olanı da “Kuran’ın gösterdiği iman esasları içinde ‘kadere iman’ diye bir şey yoktur” şeklindeki açıklaması.
Çok ilginç bir yorum da bu gün küresel ısınmadan dolayı kutuplardaki buzulların erimesinin, Ra’d ayetiyle Kuran’da çok önceden açıklanmış olması konusu. Hoca’ya göre Kuran; hesap, azap ve kıyametten söz ettiği ayetlerin en dikkat çekicilerinden ikisinde “yerkürenin uçlarından sürekli azaltmalar” yapıldığını söylemekte.
DOĞAYI TAHRİP GÜNAH MI?
Koyunlarda başlayan klonlama, Nisa Suresi’nin 119. ayeti ile hayvanlar üzerinde başlayan “şeytani değiştirme ve yaratılışı bozma” olarak yorumlanıyor. Benzer şekilde En’am ayeti ile Kuran’ın doğal niteliğini kaybetmiş gıdaların yenilmemesi, özellikle, genleri değiştirilmiş hormonlu gıdaların insan hayatından çıkarılmasını istediği söyleniyor.
Türkiye’nin Kyoto ötesi Kopenhag Protokolü’nün gereklerini yerine getirebilmesi ve yerel afetlere hazırlanabilmesi için din adamlarımıza da büyük görevler düşüyor. En azında Öztürk Hoca’nın “En Büyük Dinsizlik: Doğayı Tahrip” bölümünü halka anlatmalılar.
Hocaya göre tarihte eşine az rastlayacağımız bir doğa koruma önderi olan Hz. Muhammed’in giysisinden saçına sakalına kadar her şeyi ülkemizde dinleştirildi ama onun doğayı koruyan icraatları halka henüz anlatılmadı ve uygulanmadı! Neden acaba?..
Paylaş