4 Ocak 2008
Sıkıntı verici ya da gerginlik yaratan her durumda obsesyonlar gelişebiliyor. Güvensizlik hisseden çocuklar veya ayrılık yaşayan çocuklarda da bu rahatsızlığın ortaya çıkma ihtimali her zaman var. Günümüzde en sık duyulan psikolojik terimlerden biri olan, kişiyi günlük hayat içinde büyük sıkıntılara sokan, kişinin iradesi dışında gelişen, son derece tedirgin edici, saçma olduğunun bilincinde olunmasına rağmen engellenemeyen her tür düşünce, dürtü ve duygu durumudur obsesyon. Obsesyon maalesef günümüzde çocuklarda da sık olarak görülmeye başlandı. Psikolog Serap Duygulu: "Takıntıların bilinen bütün türleri çocuklarda ya da ergenlerde de aynen görülebilir. Yine aynı şekilde yetişkinlerde görülen bütün etkenler, çocuklar için de geçerlidir. Ayrıca ailede takıntısı olan bir birey varsa, çocuk bu bireyi modelleme yoluna giderek de böyle bir sorun yaşayabilir" diyor.
Sıkıntı verici ya da gerginlik yaratan her durumda obsesyonlar gelişebiliyor. Güvensizlik hisseden çocuklar veya ayrılık yaşayan çocuklarda da bu rahatsızlığın ortaya çıkma ihtimali her zaman var.
Belirtileri
Çocuğunuzda obsesyon ile ilgili oluşabilecek belirtiler şu şekilde sıralanıyor:
n Israrla aynı konuda sorular sorar.
n Eşyalarını aynı düzende yerleştirmeye çalışır.
n Aynı oyuncaklarla bıkmadan usanmadan uzun süre oynar.
n Yaptığı bir şeyde belirli bir sırayı takip etmeye çalışır.
n Çevresindeki her şeyi belirli sınıflara sokar. (Sayılarına, renklerine, büyüklüklerine göre...)
Psikolog Serap Duygulu; "Çocuğunuz büyüdükçe takıntıları da yön değiştirebilir ve bu kez sorun, eşyalara ya da olaylara takılma şeklinde görülebilir. Örneğin yaptığı herhangi bir faaliyet sırasında mutlaka bir oyuncağını ya da eşyasını yanına alır. Bu davranışın ardındaki temel düşünce ise; kendini korumaktır. ’Böyle yaparsam zarar görmem’ ya da ’Böyle davranırsam kötü şeyler olmaz’ gibi kendine göre mantıksal bir çıkarımda bulunur. Aslında çocuğunuz büyüdükçe, takıntıları ve yol açtığı sıkıntılar da büyür" diyor.
Ailelere öneriler
Çocuklardaki takıntılarda tedavinin daha zor olabileceği ve uzun bir süreyi kapsayabileceği bilinmelidir; çünkü onların inançlarını değiştirmek ve yerine yeni düşünce kalıpları oturtmak zaman ve sabır isteyen bir iştir. Bu nedenle çocuğunuzun takıntısı olduğunu fark ettiğiniz anda bir uzmana danışmanız gerekmektedir. Unutmayın, erken tanı ve teşhis, tedaviyi kolaylaştıran en önemli etkendir. Sizlere önerimiz;
n Çocuğunuzun takıntılarına göre yaşamayın.
n Çocuğunuz öyle istiyor diye kullandığı eşyaları defalarca yıkamanız ya da aynı sorulara defalarca aynı cevabı vermeye devam etmeniz sorunu çözmez. Bu sadece o an için çocuğunuzu rahatlatır ancak peşinden aynı davranışı tekrar edeceğinden her seferinde en başa dönülür.
n Çocuğunuzun sizi duyduğundan, dikkatini size verdiğinden emin olarak birkaç kez sorularını yanıtlayın.
n Yıkanmasını istediği eşyanın, temizlendiğini görmesini sağlayıp sonrasında ısrarlarına kulak tıkayın. Onu anladığınızı bilmesi önemlidir, ancak düşüncelerinin yanlış olduğunu anlaması daha büyük önem taşır.
n Tedavi devam ederken, sizin günlük hayattaki uygulamalarınız da uzmanın önerilerini dikkatle takip ederek devam ettirmek olmalıdır. Bu da obsesyonun devamını sağlayacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve rahat davranmakla mümkün olabilir.
Sihirli Ağaç Evi serisi
20 yıldır çocuk kitapları yazan ve pek çok ülkenin en çok satanlar listesine girmiş olan Mary Pope Osborne’un şu ana kadar tüm dünyada yayımlanmış 60’ın üstünde kitabı var... Kahramanlarımız Jack ve Annie, ilk kitapta onları zaman yolculuğuna çıkaracak sihirli bir ağaç evini keşfediyor ve bu sayede kendilerini tarih öncesi çağlarda dinozorlarla beraber, bir şatoda davetsiz misafir olarak, Mısır’da Nil Prensesi’ne yardım ederken buluyorlar. Doğan Egmont Yayıncılık, Tel: (0212) 246 46 46
Tutenstein’ın maceraları
Günümüzden üç bin yıl önce, Mısır’ın 10 yaşındaki çocuk kralı mumyalanır. Ancak bu sonsuz uyku, bir müzede korunan mumyasına yıldırım çarpınca son bulur. Tutenstein gözlerini açtığında artık 21. yüzyıldadır! Ancak dünya değişse de o kral gibi yaşamak ister. Bu arzusu yüzünden Tutenstein’ın başına gelmedik kalmaz.
Ona empati kurmayı öğretin
Bir annenin en büyük sorunu nedir diye sorarsanız eğer "Çocuğuna ne demek istediğini anlatamamaktır" derim ben. Dişlerini ısrarla fırçalamak istemeyen, kış soğuğunda çorap giymek istemeyen veya "Kesinlikle yatmak istemiyorum anne bunu sana kaç kez söyledim aaaa" diye çıkışan benimki gibi 6 yaşında bir velediniz varsa eğer hayatınızda zorunlu olarak öğrenmeniz gereken bir şey bu "empati" hadisesi. Tamam biz yetişkinlerle ilişkilerimizde bile empati yapmaya zorlanıyoruz ama özellikle aile-çocuk ilişkisinde bana göre empati korkunç etkili.
Uzmanlar "Zor görünse bile çocuklara empati kurmak öğretilebilir" diyorlar. Uzmanlar, "Ben onun yerinde olsaydım ne hissederdim?" sorusunu kendisine sorarak yanıt aramayı bir çocuğa öğretmenin sağlıklı bir yetişkin insan olmak için son derece önemli olduğunu da söylüyorlar.
Model oluşturun
İşte öneriler: Çocuğunuzun yaşı kaç olursa olsun ona saygı gösterin. Konuşmalarınızda doğru, tutarlı ve samimi olun. Çocuğunuza örnek alacağı bir model oluşturun. Olayları, çocuğunuzun yaşını ve yapısını göz önünde tutarak basite indirgeyin. "Sen" dili yerine "ben" diliyle konuşun. Mesela "Sen beni üzdün" değil "Şu an ben üzgünüm" deyin. Çocuğunuzu her şeyiyle kabul ederek, bağımsız bir birey olduğunun bilincine varın. Ve lütfen kimsenin çocuğu ile kıyaslamayın. Parmak izi kadar her bireyin birbirinden farklı olduğunu unutmayın. Çocukla doğru bir iletişim kurmak için en önemli kural dinlemeyi bilmek. Lütfen onu dinleyin, hem de gözlerinin içine baka baka...
Bu yazıdan ne öğrendik
Çocuğumuza çalışkanlığımızla, umutlu halimizle, dürüst ve içtenliğimiz ile örnek olmalı ve söylediklerini, onu, benliğini, varlığını önemsediğimizi hissettirecek şey olan dinlemekle ödüllendirmeliyiz.
"Annem beni dinlerdi, ağzımdan çıkan her söz önemliydi..." diye çocukluğunu hatırlayabilen bir insan ne yapar biliyor musunuz? Başkalarını dinler, tıpkı onu dinleyen ailesi gibi...
Çocuklarınızla bol sohbetli iletişimler dilerim, göz göze, el ele...
Hürriyet Medya Towers
Anneyiz.Biz Ofisi / Kat:3 Güneşli / İstanbul
Her türlü görüş ve önerinizi lütfen bize yazın. Siz de Artı 1’in parçası olun istiyorum...
Düş Sokağı Çocukları
İki kardeş olan Zeynep ile Emre, ailelerinin koyduğu yasaklardan çok şikayetçidir. Her zaman her istediklerini yapmak isterler ve bir plan kurarlar, büyüyünce zengin olup anne ve babalarını değiştireceklerdir, böylece istedikleri saatte uyuyacak, oyuncaklarının hepsini kıracak, yenilerini alacak, çok şeker yiyecek, istedikleri kadar sokakta kalabilecek hatta dışarıda uyuyabileceklerdir. Yeni anne babaları da onlara hiçbir yasak koymayacak ve her istediklerini yapacaktır. Birbirleriyle hiç iyi anlaşamamalarına rağmen bu plan, iki kardeşin anlaşma noktası olur. Perilerin ve sihirlerin de işin içine girdiği bu oyunda bakalım Zeynep ve Emre’nin başlarına neler gelecek... Tiyatro Turuncu, Yer: Atacan Sanat Merkezi, Tel: (0216) 410 77 80
Peter Pan
İş Sanat, hiç büyümeyen çocuk Peter Pan ve onunla birlikte maceraya atılan çocukların öyküsünü sezon boyunca küçük izleyicilerle buluşturuyor. Haşarı ve isyankar Peter Pan ile arkadaşları, izleyicileri ocak ayının her pazar günü saat 14:00’te "Düşler Ülkesi"ne doğru heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyor... İngiltere’nin sıradan bir ailesi olan Darling’lerin üç çocuğu, Wendy, John ve Michael da bir gece Peter Pan’ın peşine takılırlar. Yer: İş Sanat Kültür Merkezi, İş Kuleleri... Gişe Tel: (0212) 316 10 83
Özel programı
Disney Channel’da henüz okula gitmeyen küçük çocuklara hitap eden "Playhouse Disney" kuşağında yayınlanan programlar, yeni bölümleri ile ekrana geliyor. "Jojo’nun Sirki", "Mickey Fare’nin Kulüp Evi" ve "Arkadaşlarım Tigger ve Pooh" gibi henüz okula gitmeyen küçük çocuklara özel programlar; onları, araştırma, inceleme, hareket etmeye yönlendirirken aynı zamanda da eğlendiriyor.
Anket sonuçları
Annelere www.anneyiz.biz web sitesinde; günümüzde özellikle çocuklarda sık görülmeye başlayan obsesyon (takıntı) sorunu soruldu.
Çocuğunuz obsesyon belirtilerinden hangisini veriyor?
n Israrla aynı konuda sorular sorma %51
n Eşyalarını aynı düzende yerleştirme %21
n Aynı oyuncaklarla bıkmadan, usanmadan uzun süre oynama %16
n Çevresindeki her şeyi belirli sınıflara sokma (sayılarına, renklerine, büyüklüklerine göre) %12
Yazının Devamını Oku 
28 Aralık 2007
6 yaşında bir çocuğum var benim. Tüm hücrelerine kadar Noel Baba’ya inanan, gece geleceğine ve ona hediye getireceğine inancı sonsuz olan... Şömine yakmayı yasakladı evde ki Noel Baba gelince yanmasın! Filmlerde gördüğünü olacak sanan, hayal kuran minicik bir adam o...
Kötü bir şey yaparsa ona gelecek hediyelerin azalacağını, iyi şeyler yaptığında ise artacağını düşünen bir minik adam... Noel Baba için bisküvi, süt, şeker gibi şeyleri, gece başucuna koymak için de saklayan...
Şimdi nasıl anlatılır böyle bir çocuğa Noel Baba’nın gerçek olmadığı? Yıkılmaz mı hayalleri? Başka bir ülkede olsak içim yanmayacak, doğaldır diyeceğim, ama diyemiyorum. Türkiye’de yaşıyoruz. O kadar global hale gelmiş ki bazı olaylar, önüne geçilemeyecek bu durumları ya direk reddetmek ya da kabul etmek gerekiyor.
Ben oğluma ne diyeyim, gerçeği öğrenip de "Anne neden bana söylemedin?" dediğinde verecek cevabım olsun diye düşündüm uzun süre ve "Noel Baba sadece çocuklar için vardır" diyebildim sadece. "Neden?" dedi. "Ben de bilmiyorum" dedim. Azıcık düşündü. "Kanada’da yaşıyor diye bilmiyor olabilirsin" dedi. Öylece kaldım. "Olabilir" diyebildim. Kafasını salladı, gitti.
Bir iki gün geçti, bir arkadaşının yanında yine Noel Baba dedi. Yiğit "Yoktur öyle bir şey, yalandır hepsi" dediğinde oğlum cevap verdi: "Eğer hayal edersen vardır Yiğit!" Sonra bana dönüp "Değil mi anne?" diye onay istedi. "Evet annecim" diyebildim sadece, "Hayal edersen vardır"...
Benim nasıl yapsam da anlatsam dediğimi, o bir saniye içinde çözdü. Bana da şahane bir ders verdi. Çocuklara bunu nasıl anlatmalı, şunu nasıl yapmalı diye düşünüp durmaktansa, olayları kendi akışına bırakmanın ne demek olduğunu bir kez daha oğlumdan öğrendim ben... Onlara güvenmek gerektiğine, belki de her şeyi bilip sadece bilmiyor gibi davrandıklarına, kendilerine özel bir hayal dünyasında süslü, neşeli bir ortamda yaşamak istediklerine artık eminim.
Birçok insanın "Sen ne rahatsın" dediği, bazen kendinden bu nedenle şüphe eden biriydim ben. Kendime o gün dedim ki; dünyadaki en güzel şeyi öğretmişsin oğluna, hayal kurmak, hayal kurabilmek... Gerisi kimin umurunda...
Obeziteye dikkat
Besinlerle alınan enerji miktarının, metabolizma ve fiziksel aktivite ile tüketilen enerji miktarını aştığı durumda ortaya çıkan obeziteye karşı dikkatli olmanın tam sırası... Çocuğunuzun beslenme şeklini, fiziksel aktivite ve yaşam tarzını, bu çığ gibi büyüyen tehlikeye karşı şekillendirin.
Obezite ya da halk arasında bilinen adıyla şişmanlık, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık... Op. Dr. Halil Coşkun, "Dünya Sağlık Örgütü, bir obezite pandemisinden bahsetmektedir. 1995 yılında dünyada 200 milyon obez erişkin varken, 2000 yılında bu sayı 300 milyona ulaşmıştır" diyor ve ekliyor: "Burada, obezite ve kilo fazlalığı arasındaki farkı vurgulamak gerekiyor. Obezite, vücuttaki yağ dokusunun gereksiz yere fazla olmasıyken, kilo fazlalığı ise ’ideal vücut ağırlığının’ üstünde olmak demektir."
Obezite çocuğunuzun sağlığını nasıl etkiler
Çocuğunuz, obezite kaynaklı ciddi sorunlar yaşayabiliyor.
n Kalp hastalıkları; koroner kalp hastalıkları, yüksek tansiyon ve felç
n Tip 2 diyabet
n Yüksek, kötü kolesterol seviyesiyle birlikte görülen dislipidemi
n Bazı kanser türleri (meme, endometriyal, kolon)
n Astım ve uyku apnesi
n Öd kesesi hastalığı ve safra taşları
n Kas ve iskelet sorunları, özellikle osteoartiris
Obezite, fiziksel sağlığa etkilerinin yanı sıra düşük özgüven, sosyal yaşamdan uzaklaşma ve yoksun kalma gibi psikososyal sorunlar da doğurabiliyor. Çocuklarda depresyon veya hiperaktivite bozukluğuna yol açarak, okulda başarısızlığa neden oluyor.
Çocuğunuzun geleceğini güvence altına alın
Obezite ve aşırı kiloluluk, uluslararası ve yerel yetkililer tarafından son derece ciddiye alınıyor ve genellikle tedavisi zor olarak kabul ediliyor. Bunlar; yaşam tarzı, eğitim, sosyoekonomik şartlar, psikolojik faktörler ve fizyolojik esaslara bağlı, çok sebepli sağlık sorunları... Sorunun karmaşıklığı, çözümün de karmaşıklığını getirdiği için diyetle kilo veren obez kişiler, genellikle kilolarını geri alıyorlar. Bu çerçevede hükümetlerin, aşağıdaki kamu sağlığı tavsiyelerini takip ederek yerel önlem programları geliştirmeleri teşvik ediliyor:
n Gebelikte sağlıklı beslenme ile primer önleme, doğumda başlamalısınız (yeterli protein alımı ve aşırı kilo alımının önlenmesi)
n Emzirme, çocuğunuzun obezite riskini azaltır; bu nedenle katı gıdaların erken verilmesinden kaçınmalısınız
n Bebeklerinizi, özellikle mamayla beslerken ve ek gıdalara geçişte fazla yedirmemeye özen gösterin
n Ek gıdalar, çocuğunuza kilo aldırması için değil, değişik tatları ve kıvamları öğrenmesi için verilmelidir
n Büyürken yediği miktara, çocuğunuzun kendisinin karar vermesine izin verin
n Çocuğunuz için yiyecekleri, ödül veya cezalandırma aracı olarak kullanmayın
n Çocuğunuzu doygunluğun ötesinde yemeye özendirmeyin (Tabağında yemek bırakma, tabağını temizle vb.)
n Çocuğunuza, sağlıklı gıdalarla ve özellikle sebze-meyveyle beslenme alışkanlığı edinmesi konusunda destek olun
n Çocuğunuz kilo almaya yatkınsa, 2 yaşından sonra normal süt yerine az yağlı süt verebilirsiniz
n Çocuğunuz okul yemekleri yiyorsa, enerji alımının üçte birine yakın oranını bu yemeklerden alacağından, okuldaki yemeklerin yağ ve şeker içeriğini kontrol etmelisiniz
n Ebeveyn olarak, yaşam tarzı haline getirdiğiniz fiziksel aktiviteyi artırın. Sebze-meyve tüketimi, televizyon karşısında fazla zaman geçirmeme konularında ise çocuğunuza örnek teşkil edecek davranışlar sergileyin
n Çocuğunuzun daha çok lif ve sebze yemesini sağlayın
n Doymuş yağların tüketimini sınırlayarak, doymamış yağlara yönelin
Su Damlası
Ceviz fidanının dünyaya gözlerini açıp da henüz görmediği, hakkında pek bir şey bilmediği su damlasını beklemeye koyulmasıyla oyun başlar. Ceviz fidanı hemen sonra tıpkı kendisi gibi gözlerini dünyaya yeni açmış olan palamut, çınar ve meşe fidanlarını fark eder. Konuşmaya başlarlar. Meşe fidanının dalındaki muhabbet kuşu da bu konuşmaya katılır. Bir süre sonra su damlasının ne olduğunu, ceviz fidanının onu neden beklediğini tartışmaya başlarlar. Ceviz, su damlasının fidanlar için gerekli olduğunu savunurken, diğer ağaçlar farklı farklı fikirler ortaya atarlar.
Tiyatro Alkış Tel: (0216) 347 14 70
Mickey Mouse, Noel Baba’yı kurtarıyor
Disney’den okul öncesi çocuklara yönelik, hem eğitici hem eğlendirici yepyeni bir çizgi dizi! Noel Baba’nın kızağı, Ökseotu Dağı’nın üzerinde bozulunca, Mickey ve Donald onu kurtarmak için harekete geçer. Sonraki bölümde ise kahramanlarımız saklambaç oynarlar, hem de dünyanın en iyi saklananı Donald Duck ile! Goofy’nin ise bir yavru kuşu, ormana, annesinin yanına götürmesi gerekmektedir.
Tiglon "Anne ve Çocuk" eğitim programı
Aralık Derneği, ocak ve şubat ayları boyunca annelere ve anne adaylarına özel ücretsiz "Anne ve Çocuk" eğitim programları düzenliyor. "Anne ve Çocuk" eğitim programları kapsamında hamilelik sürecini en sorunsuz şekilde yaşama, doğru anne-bebek ilişkileri kurma, 0-3 yaş arası bebeklerin ruhsal gelişimlerini ve ihtiyaçlarını öğrenme gibi konular hakkında bilgiler verilecek. Didaktik bir anlatımdan çok, karşılıklı soru cevaplarla interaktif bir sohbet formatında yapılacak programın eğitmeni ise Uzm. Psikolojik Danışman Pınar Kılıçer... Bu eğitime katılmak için geç kalmayın. Kayıt ve bilgi için: (0212) 258 69 65
Yeni Yılı Parkorman Pine’da karşılayın
2008’e Pine’da, Pınar&Casmir orkestrasının müzikleriyle girmeye ne dersiniz? Üstelik çocuklarınızı da birbirinden eğlenceli bir program bekliyor; Parkorman’ın profesyonel eğitmenleri eşliğinde açık büfe akşam yemeği, masa başı aktiviteleri, animasyon oyunları, grup yarışmaları, dans gösterileri, gece sineması, bingo oyunu, masal dinletisi ve daha birçok sürpriz... Ailelere ve çocuklarına özel bu yeni yıl eğlencesi için Parkorman’da buluşalım derim... Bilgi için: (0212) 328 20 20
Çocuklar için yeni bir seri: Prenses Gelincik
"İş Çocuk Klasikleri"ni çocuklarla buluşturmayı sürdüren Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, renkli resimli "Prenses Gelincik" serisini okurların beğenisine sundu. Janey Louise Jones’un hikayelerinin yer aldığı "Prenses Gelincik" serisini Veronica Vasylenko’nun resimleri süslüyor. Her kitabın başında okurlar için Prenses Gelincik’ten sürpriz bir mektup gizli. Prenses Gelincik serisinde yer alan kitaplar: Arkadaşım Leylak, Doğum Günü, Panayır Balosu ve Gösteri...
Yazının Devamını Oku 
21 Aralık 2007
Biz çocukken bayram demek, bayramlık almak için çarşıya gitmek, sonra da çoraptan ayakkabıya kadar yeni alınan her şeyi yatağın başucuna koyup uyumak demekti. Ama heyecandan hemen uyuyamazdık da... Heyecanlanırdık, çünkü diğer günlerimiz bayram gibi geçmezdi... Bayramlar bizim için hediyeler, harçlıklar, sürprizler ve gezmek anlamına gelirdi...
Belki bu yüzden çok özeldi bayramlarımız... Belki bu yüzden özel olarak hazırlanılırdı bayramlara, bilemiyorum. Açıkçası çok net hatırlayamıyorum bile... Ancak emin olduğum tek şey, "Şimdiki bayramlar neden anlamını yitirdi?" sorusunun cevabı... Yanıt şu: Tükettik biz!
Her gün yeni şeyler satın alarak, parayı, gücü ve milli servetimizi harcayarak tükettik... Çocuklarımıza her gün yeni bir şey vererek, "Gelişmeleri için bunu yapıyoruz" diye kendimizi kandırarak tükettik... Eline her gün "yeni bir şey" alan çocuk için "yeni" kelimesinin bir anlamı kalır mı? Kalmaz tabii ki...
Güzelce paketlenmiş bir kutudan çıkan özenle seçilip alınmış bir kazağı beğenmeyip de yere atan, "Ben hediye olarak oyuncak isterim, ne bu" diye olay çıkaran 7 yaşında bir erkek, eve giden anne ve babasının elini boş görünce "Sürpriz yoksa konuşmayın benimle" diyen 8 yaşında bir kız tanıyorum ben. Ve çocuğunu mutlu etmeye çalışırken kapıldığı "daha çok verme" psikolojisinin ne kadar yanlış olduğunu yeni anlayan, ne yapacağını da bilemeyen bir anne tanıyorum.
Tüm bu örneklerden yüzlercesi ile karşılaşmış, şehirde yaşayan ailelerin çocuklarının ne hale geldiğini görmüş ve görmeye devam eden bir de psikolojik danışman buluyorum. Bana "Çocukların azla yetinmemelerinin tek nedeni, anne ve babalarıdır" diyor. "Çocuklara tüketmeyi öğreten biziz" diye de ekliyor.
Bense bayramınızı kutluyor, çocuklara her günü özel yaşatmanın "özelin ne anlamana geldiğini unutturduğunu" hatırlatmak istiyorum size... Az ile yetinmenin, heyecanlanmayı ve sevinmeyi kolaylaştırdığına inanıyorum.
Sevgilerimle...
Çocuğa görgü kurallarını nasıl öğretebilirsiniz
Erken yaşlarda eğitilerek temel görgü kurallarını öğrenen ve bu doğrultuda büyüyen çocuklar, içinde bulundukları sosyal ortamda daha çabuk onay alıyor ve kabul görüyorlar.
Görgü kuralları; kişinin uyması gereken terbiye, ahlak, incelik kurallarıdır ve bütün bireyler açısından önemli olduğu kadar; bireyin, o toplum içinde var olabilmesinin ve kabul görmesinin de sınırlarını belirler. Psikolog Serap Duygulu "Görgü kuralları, bireyin çok erken yaşlarda öğrenmeye başladığı ve hayatının her aşamasında öğrenmeye devam ettiği; önemli bir eğitim sürecinin sonucunda edindiği kazanımlardır" diyor. Bunların yazılı bir kanun olmadığını, ama uygulanıp uygulanmamasına göre kişinin, içinde yaşadığı toplumdaki konumunu etkileyebileceğini de sözlerine ekliyor.
Bu toplumsal kuralların temel eğitimi, öncelikle ailede başlıyor. Çocukların aslında bir kayıt cihazı gibi doğdukları andan itibaren çevrelerinde olup biten her şeyi kaydederek hafızalarına aldıklarını unutmamak gerekiyor. Bir diğer önemli nokta ise çocuklar sözlü uyarıdan çok, uygulamalı örnekleri dikkate alıyor ve taklit ediyor. Öyleyse ne görmek ve duymak istiyorsanız, öyle konuşup öyle davranmak zorundasınız.
"Çocuktur, anlamaz" biçiminde düşünmek tamamen yanlıştır. Bilinen görüşün aksine çocuk her yaşta, her şeyi anlıyor. Sadece ifade edemiyor. Bilişsel olgunluğa ulaşmaya başladığı 2 yaş ve civarında artık davranışları ve sözleriyle o ana kadar öğrendiği her şeyi ifade etmeye başlıyor. Ailelerin şaşkınlığını da bu dönemde gözlemek mümkün... "Bu çocuk bunları nereden öğrendi?" sorusunu çok sık sormaya başlayan ailelerin, aslında cevabın da kendi içinde saklı olduğunu bilmeleri gerek.
Anne ve babaya öneriler
n
Öğüt vermenin etkisi, uygulayarak göstermenin etkisinin yanında neredeyse sıfırdır.
n Çocuğa bazı kurallar öğretilirken ve ondan bu kurallara uyması beklenirken, aynı kurallara önce anne ve babanın uyması gerekir.
n Anne-baba, konulan kuralları tek taraflı bozmamalıdır.
n Eşlerin birbirine saygılı davranmadığı, bir teşekkürü bile birbirinden esirgediği ailelerde, çocuğa teşekkür etmeyi öğretmek pek de mümkün olmaz.
n Aile bireyleri önce kendilerine karşı dürüst ve samimi davranışlar geliştirmelidir.
n Genellikle bir takım kurallar öğretilirken ailelerin uyguladığı en yaygın yöntem, baskı ve cezadır. Oysa korkutarak ya da cezalandırarak hiçbir şeyi öğretmek mümkün değildir. Öğrendiğini uygulamasını beklemek söz konusu bile olamaz.
n Yemekten sonra eşine "eline sağlık" diyen babayı gören çocuk, bunu derhal taklit edecektir. Ya da kişilerin birbirine "afiyet olsun" dediği bir sofrada oturan çocuk, bu kültürü çok çabuk kapacak ve uygulayacaktır.
Ailede aldığı ilk eğitimin dışında çocuğa, bir de toplum içinde uygulanması gereken kuralları vermek gerekir. İşte bunlardan birkaçı...
n
Sokağa çöp atmamak.
n Çevreyi kirletmemek.
n İnsanlara saygılı davranmak.
n Arkadaşlarla ilişkilerde paylaşımcı ve uyumlu olmak.
Ancak burada da en önemli koşul, çocuğun model aldığı yakın aile üyelerinin de bu kuralları uyguluyor olmasıdır. Arabayla giderken küllüğü caddenin ortasına boşaltan bir babanın çocuğuna nasıl bir örnek oluşturduğunu tartışmak bile anlamsız olacaktır.
Sosyal uyum konusunda yapılan çalışmalar, ailelerin çocuk üzerindeki etkilerinin önemini net bir biçimde ortaya koyuyor. Evlerinde saygı ve sevgi gören, demokratik bir ortamda büyüyen çocuklar, ileriki yıllarda da toplum içinde saygı gören ve gösteren, sağlıklı arkadaş ilişkilerine sahip, girişken çocuklar oluyor ve bu çocuklarda kendini denetleme, kontrol etme becerisinin daha erken geliştiği görülüyor.
Keyifli bir aile kahvaltısı içinFatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden Rumeli Hisarı’na, Hidiv Kasrı’ndan Anadolu Hisarı’na uzanan muhteşem görselliği ile Doğatepe, bir İstanbul klasiği... Bu güzel mekánda, muhteşem bir manzara eşliğinde çocuklarınızla beraber brunch’a ne dersiniz? Çocuklarınızla beraber keyifli bir hafta sonu geçirmek için adres Doğatepe Restoran...
Adres: Nispetiye Cad. Duatepe Parkı No:4-6 Rumelihisarı/İstanbul
Tel: (0212) 257 43 91
Playorena artık Türkiye’de Tüm dünyada üç aylık bebekten 4 yaş okul öncesi çocuğa kadar, çocukların ebeveyn veya bakıcıları ile "oyun ortamını" sağlayan, anne-baba ve çocuk için kaliteli zaman paylaşımını hedefleyen, yenilikçi programı ile uluslararası tecrübe ve başarıya sahip Playonera artık Türkiye’de... Bu merkezde çocuklar doğal olarak aktivitenin içinde yer alırken, kendi kişisel gelişimlerini pratiğe döken malzemelerle oynama şansına sahip oluyorlar. Her çocuk kendi ilerlemesini geliştirirken, Playorena her aşamada onları cesaretlendirerek ilerlemelerini sağlıyor.
İşte kötü bebek
Artık agucuk gugucuk kandırmacasını bırakıp gerçeklerle yüzleşme zamanı geldi. Dünyanın en sevimli, saf, mükemmel yaratıklarının başka bir yüzleri daha var. Bu bebekler utanmaz, arlanmaz ve haylazlar! Boylarından büyük işler peşindeler ve hiç kül yutacak gibi değiller. Bir dahaki sefere en güzel elbiselerinizin üzerine bebek salyası bulaştığında kendinize şunu sorun; bunu gerçekten diş çıkarmakta olduğu için mi yaptı? Bu kitabın hazırlanması sırasında hiçbir bebek zarar görmemiş ve hiçbirinin bezi eğri büğrü bağlanmamıştır.
Uyarı: Bebeksi mizah içerir!
Arkadaş YayıneviBaşıboş Afacanlar’ın macerasıTüm aile için dinamik ve eğlenceli bir macera! Yoğun kar fırtınası sebebiyle Hoover Havaalanı’ndaki tüm uçuşlar iptal edildi. Bu birçok kişi için kötü bir haber. Ancak aileleri olmadan yolculuk eden çocuklar için maceraya bir davet! Bu eğlenceli komedi filminde, Tyler James Williams, Dylan Christopher ve Brett Kelly, güvenliği atlatıp havaalanında kaçmaya çalışan afacan çocukları canlandırıyorlar. Bu kadar başıboş çocuk bir araya gelince eğlence kaçınılmaz oluyor.
TIGLONYazının Devamını Oku 
14 Aralık 2007
"Kendi çocuğumuz dışında bir çocuğun daha hayatını güzelleştirmek" fikrine sıcak bakan, tam üç haftadır gerek mail gerekse telefonla bize ulaşarak "Nasıl yardım edebilirim" diye soran yüzlerce iyi insana teşekkür ediyorum. Yeni yıla girmeye sayılı günler kala, 2008’de iyi şeyler yapmak için nasıl bir arada olacağımıza sonunda karar verdik. "Artı 1 Projesi" adıyla yola koyuluyoruz.
Neler yapacağız
Amacımız, kendi çocuğumuz dışında bir çocuğa daha sahip çıkmak... Uzaktan da olsa yıllarca ona destek verebilmek, hayatını güzelleştirebilmek... Özellikle belirtmek gerekiyor ki, bu tek seferlik bir yardım kampanyası olmayacak. Kendinizi evlat edinir gibi düşünün veya koruyucu aile gibi...
Sistem nasıl işleyecek
Kendi çocuğumuzdan en fazla iki yaş küçük olabilecek bu çocuk... Cinsiyeti de bizimki ile aynı olacak. Yani benim 6 yaşında bir oğlum mu var; "Artı 1 Projesi" ile iki çocuğum olacak. Diğer çocuğum 4 yaşında bir erkek olacak. Belki Diyarbakır’da, belki Urfa’da, belki de Ordu’da...
Çocukları nasıl bulacağız
Valilikler ve İl Milli Eğitim Müdürleri’nden, sosyal hizmetlerden destek istiyoruz. İnternet üzerinden de sistemi geliştireceğimiz için bir havuz oluşturacağız. Kendi çocuğunuzun bilgilerini girerek yeni çocuğunuzu arayıp bulacaksınız. Şu anda işin teknik tarafını hazırlıyoruz. Bu arada tanıdığınız, bildiğiniz yardıma ihtiyacı olan çocuklar ve aileler varsa, bizi bilgilendirmenizi rica ediyoruz.
Sürekliliği nasıl sağlanacak
Vicdan sahibi anneler; bu işin sürekliliği size bağlı. 2008’de "Ben onun diğer annesi olacağım" dediğiniz çocuğun ihtiyacı sadece bezken, 2018’de okuyacak kitap, izleyecek film olacak. Bir bakacaksınız, yaz tatillerinde yanınıza gelmeye başlamış, bir bakacaksınız 2028’de üniversitede okurken sizinle kalıyor...
Benim hayalim bu kadar uzun süreli ve bu kadar sadık bir proje üretmek... Şu ana kadarki geri dönüşler bana umut verdi. Dilerim yapabiliriz, dilerim küçük yüreklere destek olabiliriz.
Hazırda yeni yıl ve bayram geliyorken, evde temizlik yapmanızı, çocuklarınızın artık kullanmadığı eski-yeni şeyleri, oyuncakları, kitapları bir koliye doldurup, üzerine "Yeni çocuğuma, Artı 1 Projesi’ne" yazıp saklamanızı, eğer saklayamıyor ve "Benim adıma ihtiyacı olanlara bunları iletin" diyorsanız da bize göndermenizi rica ediyorum. Yılbaşı öncesi biz dağıtıma çıkıyoruz çünkü...
Hürriyet Medya Towers
Anneyiz.Biz Ofisi / Kat:3 Güneşli / İstanbul
Her türlü görüş ve önerinizi lütfen bize yazın. Siz de Artı 1’in parçası olun istiyorum...
Çocuğum benimle uyumak istiyor
Her çocuğun uyku düzeni ve süresi birbirinden farklıdır; bazı çocuklar uzun süre uykusuz geceler yaşarken, bazılarının uykuları doğdukları ilk günden itibaren düzenli seyreder. Çocuğun yatağında uyuma alışkanlığı, uyku düzeniyle ve ebeveynlerin tutumlarıyla birlikte oluştuğundan, bu konuda tutarlı davranışlar sergilemeniz gerekir.
Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Bölümü’nden Psikolog Nur Dinçer Genç, "Her çocuğun uyku düzeni ve süresi birbirinden farklıdır" diyor. Bazı çocukların uzun süre uykusuz geceler yaşadığını, bazılarının ise uykularının doğdukları günden itibaren düzenli seyrettiğini belirten genç, sözlerine şöyle devam ediyor: "Anne ve baba tutumlarının, çocukların uyku ile yaşadığı problemler üzerinde etkisi büyüktür. Doğumdan sonraki ilk günlerde, annenin oldukça yorgun olması nedeniyle, bebeği uyutabilmek için kazandırılan bazı alışkanlıklar, ileride uyku ile ilgili sorunlara yol açabilir."
Yatağına yatmaya alıştırılmayan, anne ve baba ile uzun süre bir arada yatmasına izin verilen, kendi odasında yatırılmayan, ayakta sallanarak uyutulan çocuklarda, uyku ile ilgili sorunların yaşanabileceğini de vurguluyor Psikolog Nur Dinçer Genç... Bu gibi alışkanlıklarla uyumaya alışan çocuğunuz, özellikle okul dönemlerinde, iyi bir dinlenme sağlamak amacıyla vaktinde uyuma, kendi başına yatağına yatma ve tek başına uykuya dalma konusunda zorlanabilir. İleri yaşlarda ise koynunuzda yatma isteği, kendi odasında yattığında korku hissetme, sık uyanma ve kabus görme gibi sorunlarla ortaya çıkabilir.
İşte size 15 öneri
l Yatmadan önce hareketli aktiviteler yaptırın (küçük bebeklere masaj yapmak, daha büyük çocuklarla hareketli oyunlar oynamak gibi).
l Çocuğunuzu mümkün olduğunca aynı saatlerde yatırmaya dikkat edin.
l Banyosunu, uyku saatinin hemen öncesinde yaptırın.
l Çocuğunuzu çok sıcak ya da soğuk ortamda ve gerektiğinden fazla uyutmaya çalışmayın.
l Şık olduğu ya da sıcak tuttuğu için tercih edilen kalın, rahatsız giysileri giydirmeyin.
l Onun uyku alanının kendi yatağı olduğunu anlamasını sağlayın ve bu dönemde sabırlı olmaya özen gösterin.
l Uykuya yatırmadan önce mutlaka ihtiyaçlarını karşılayın (altını değiştirin, karnını doyurun, oyun oynayın).
l Uyuması için asla ayağınızda sallamayın.
l Uyku zamanı geldiğinde, uyumak istemiyorsa ve ağlıyorsa, onu yalnız başına yatağında bırakmayın.
l Uyuması için tamamen sessiz ve karanlık bir ortam oluşturmaya çalışmayın.
l Seslere alıştırın: Sesle uyumaya alışması, ileride de daha rahat uyku uyumasına yardımcı olacak alışkanlıklar kazanmasını sağlayacaktır. Evin içindeki olağan seslerin yanı sıra, onu uykuya yatırdığınızda hafif bir müzik sesi açmanız, mırıldanarak şarkı söylemeniz ve masal anlatmanız, bebeğinizin hem uykuya geçişini kolaylaştıracak hem de ileride her ortamda uyuyabilme alışkanlığı kazanmasını sağlayacaktır.
l Gece uyanıp yanınıza geldiğinde, onu yatağına götürmeniz ve gerekirse bir süre onun yanında oturarak, uyuyacağı yerin kendi yatağı olduğunu hatırlatmanız gerekir.
l Gece uyanıp oyun oynamak isteyen çocuğunuzu, yatağına yatırmanız ve sessizce uykuya geçmesini beklemeniz gerekir.
l Özellikle ilk bebeklikte mutlaka bebeğinizin gece-gündüz farkını öğrenmesini sağlamalısınız.
l Sevdiği bir oyuncağı yanına almasına izin verebilirsiniz.
Anne ve bebeklere yoga
Anne bebek için yoga, yeni doğum yapanlar için, bebeği de içeren ciddi bir yoga kursu. Şu anı deneyimlersiniz, bu bebeğinizin otomatik olarak yaptığı bir şeydir. Çocuğunuzu tanımaya çalışmak için harika bir yoldur. Tel: (0216) 302 94 37
Sanatı sevdirmek için
Dünya sanatına yön veren çağdaş ustaların yapıtlarının yer aldığı ve 6 Ocak tarihine kadar açık kalacak olan "Collected Visions" sergisi için, Pera Müzesi çocuklara özel bir eğitim programı hazırladı. Eğitim programı, öncelikle çocuklara sanatı sevdirmek, müze bilincini aşılamak ve yaratıcılığı keşfederek geliştirmek amacını taşıyor. Üç ana bölümden oluşan ve dört farklı yaş grubuna göre hazırlanan program, sergi turları, atölye çalışmaları, grup etkinlikleri gibi bölümleriyle katılımcı bir sanat eğitimini hedefliyor.
Çoook eĞleneceĞiz
Çocuklarınızla beraber çılgınlar gibi eğleneceğiniz bu partiye hepiniz davetlisiniz. Partide neler mi var? Yılbaşı ağacı, Noel Baba’dan sürpriz hediyeler, animasyonlar, oyunlar, yarışmalar, çekilişler, çocuklara hediye jetonları, şapkalar, süslemeler, yüz boyama, dev pinyatalar, sürpriz çıkarma dergileri... Bir siz eksiksiniz yani! İşte Anneyiz.Biz annelerine ve onların kuzularına Anneyiz.Biz ekibiyle beraber çılgınca bir eğlence fırsatı. Yeni yılı da hep beraber eğlenerek karşılamaya ne dersiniz? Öyleyse Bebek Mah. Otlukbeli Cad. Yol Sok. Mayadrom Uptown Alışveriş Merkezi Etiler Partikids’te 16 Aralık Pazar günü saat 15:00’te buluşuyoruz.
Piyano öğreniyoruz
Çetin Işıközlü’nün prodüktörlüğünde, Eren Kaplan’ın performansıyla hem unutulmaya yüz tutmuş anonim çocuk oyunlarına, hem de Çetin Işıközlü’nün kendi bestelerine yer verilen albümde 19 eser yer alıyor. Piyano tekniği açısından; glisando, pedal, arpej, parmak geçitleri, gamlar, disonans sesler ve akorlar, üçlü, beşli akorlar ve oktav gibi teknikler özellikle ve titizlikle ele alınmış. Albümdeki parçalar kolaydan zora doğru sıralanmış. Piyano çalmasını az bilen çocukların ve yetişkinlerin de çalabilmeleri düşünüldüğü gibi, parçaları çalmak isteyen kişilerin yoruma katkı açısından albümü dinlemelerini de ayrıca önemle tavsiye ediyoruz.
Yazının Devamını Oku 
7 Aralık 2007
Yeni doğan kardeşini kabullenemeyen, gelişiyle ikinci plana atıldığını düşünen çocuğunuz ilgi çekmek için çeşitli yaramazlıklar yapabilir. Ya da diğer kardeşini kıskandığı için durup dururken ona vurup bağırabilir. Bu tip durumlarda, sakin olmalısınız. Çocuklarınız arasında ayrım yapmadan, her birine eşit sevgi ve ilgi göstermelisiniz.
Kıskançlık; bir insanın sevdiği, sahip olduğu bir şeyi başkasıyla paylaşamaması ya da sevdiği insanların gözünde statüsünü kaybetme kaygısı yaşamasıdır. Çocuklarda görülen kardeş kıskançlığı ise yeni bir kardeş geleceği haberini aldıktan sonra kendisini göstermeye başlar ve temelinde özellikle anne sevgisini kaybetme korkusu, sevgiyi ve ilgiyi başka biriyle paylaşmak istememe arzusu vardır. Çocuk için en değerli varlık annedir; onu başkasıyla paylaşmak istemez.
Uzman Psikolog Eylem Ayrancı, "Bütün dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden benmerkezcil olan çocuk, tahtını kaybetme endişesi yaşar. Zaten kendisi varken ikinci bir çocuğa neden gerek duyulduğunu anlamlandıramaz. Kardeş olgusunu hemen kabul edemez ve kıskançlık belirtileri göstermeye başlar" diyor ve doğduğu ilk günden itibaren bütün ailenin ilgi odağı olan çocuğun, aileye yeni bir bireyin katılmasıyla bütün bu ilgiyi, sevgiyi kaybetme korkusu, statüsünü kaybetme endişesi yaşamaya başladığını sözlerine ekliyor.
Başa çıkmanın 7 yolu
1. Çocuklarınızı birbirleriyle kıyaslamamaya özen gösterin. Çocuklarınızdan biri kardeşine aksi şeklinde davrandığında ona kardeşini yermeyin veya övmeyin. Bu davranış uzun vadede kardeşler arası gerginliğe neden olabilir. Çocuğunuza "Neden kardeşin gibi davranmıyorsun?" gibi çıkışlarda bulunmayın. Çocuğunuz bu tip ifadeleri "Siz kardeşimin benden daha iyi olduğunu düşünüyorsunuz. Onu daha çok seviyorsunuz" diye yorumlayabilir.
2. Bütün çocuklarınızı tarafsız bir şekilde dinleyin ve değerlendirmeniz gereken durumları tüm yönleriyle ele alın. Birini dinledikten sonra ona "Benle bu konuyu paylaştığın için teşekkür ederim; şimdi de kardeşini dinlemek istiyorum" deyin. Çocuklarınızla sağlıklı iletişim kurabilmenizin öncelikli yolu her birinin düşüncelerine saygılı, tarafsız bir dinleyici olduğunuzu göstermektir.
3. Çocuklar okulda yaptıklarını, sınav sonuçlarını ve karnelerini kıyaslayabilirler; ama siz çocuklarınızın derslerdeki başarısını asla birbirleriyle kıyaslamayın.
4. Çocuklarınızın terbiyesini ayrı ayrı verin. Çünkü kardeş olmalarına rağmen her birinin kendi haysiyeti ve farklı karakteri vardır.
5. Çocuklarınızla birlikte vakit geçirmenin yanı sıra, her biriyle ayrı ayrı da programlar yapın. Bunu yaparken diğer çocuğunuzun yalnız kalmaması için eşinizle iş bölümü yapıp, çocuklarınızı o gün farklı etkinliklerde bulunmak üzere paylaşın. Böylece her çocuk ebeveynlerinin ayırdığı ekstra zaman sayesinde kendini daha özel hissedecektir. Birlikte yürümek, sevdiği bir restoranda baş başa yemeğe gitmek, dondurma yemek gibi aktivitelerde bulunmak çok hoşuna gidecektir.
6. Çocuklarınız işbirliği yaptığında onları destekleyin. Çocuklarınız işbirliği halinde birtakım şeyler yapmaya çalıştıklarında onların bu davranış biçimlerini göz ardı etmeyin ve bu durumdan duyduğunuz memnuniyeti açık bir dille ifade edin. Çok sık rastlanmayan bu hoş tablonun yardımlaşma, paylaşma, işbirliği şeklinde daima devam etmesi için çocuklarınızı teşvik edin. Aldıkları takdir sayesinde çocuklarınız aynı güzel davranışları tekrarlamaya başlarlar.
7. Çocuklarınıza, kendi aralarındaki sorunları nasıl çözebileceklerini anlatın ve onlara güvendiğinizi her fırsatta söyleyin. Ailevi kurallarınızı ve aile içinde kabul edilebilir davranışların neler olduğunu çocuklarınıza hatırlatın. Örneğin vurmanın ve kötü konuşmanın kesinlikle kabul edilemez davranışlar olduğunu söyleyin.
Kararlı olmaya karar vermiş anne
Psikologlar hep, "Çocuğa karşı tavrınız net olsun, siz kararlı olursanız onlar da ne yapacaklarını bilirler" diye tembih ediyor. İş hayatında ve diğer konularda gayet kararlı olduğum halde, 5,5 yıllık annelik serüvenimde bu kararlığını çoğu zaman gösteremedim.
Nasıl gösterebilirim ki... Gözlerindeki hüznü gördüğüm anda bir türlü yapamıyorum. Hep yumuşak oldum. Toplasanız üç veya beş dakika ’hayır’ diyebildim oğluma. Üstelik uzmanların, "Aslında çocuğunuzun sizin disiplininize ihtiyacı var" uyarılarını gayet iyi bilmeme rağmen.
Geçen haftaya kadar, içimden gelmeyen hiçbir şeyi yapmadım, zamanımın çoğunu ona ayırdım. Ama geçen hafta gördüm ki, onu mutlu etmeye çalıştıkça, kendimi yok saymışım. Bebekken, sadece karnının tok, altının temiz, sağlığının yerinde ve uykusunu tam alıyor olması önemliydi. Ama işler büyüdükçe daha da karmaşıklaştı. Bana, "En tatlı hali bu hali, büyüyünce görürüm ben seni" diyenleri önemsemezdim. Fark ettim ki, aynı cümleyi yeni doğum yapmış bir arkadaşıma ben söylüyorum.
Ve sonunda, çocukluğunu dibine kadar yaşasın diye bir kuş kadar özgür bıraktığım çocuğum benim özgürlüğümü elimden aldığını fark ettim. İşte o an ’değiş’ dedim kendime. Bu köşede "Kendinize zaman ayırın" dediğim halde, bunu yapmadığım gerçeğini gördüm ve değiştirmek için harekete geçtim. Altı yaşındaki oğlumu karşıma aldım, gözünün içine bakarak "Sen artık büyüdün" dedim. "Yaaaa, ne var yani" dedi. "Artık herkes bu evde akşamları kendine zaman ayıracak, ne istiyorsa onu yapacak" dedim. "Nasıl olacak" diye atladı. "Ben kitap okuyacağım" dedim. "Ben de yaparım o zaman" dedi.
İlk gece, ben yatarak film izledim, o yatağın yanında yerde çiftlik oyunu oynadı. Her beş dakikada bir kafasını yatağıma uzatıp "Anne bak seni rahatsız etmiyorum, özgür bırakıyorum" dedi. Her seferinde "Tamam annecim" diye seslendim. "Di mi anne di mi anne" diye onay istedi. "Evet bebeğim, teşekkür ederim" diyerek onayladım. Yaklaşık 50 soru cevap sonrası ilk geceyi bitirdik. İkinci geceyi de benzer şekilde geçirdik. Sorular azaldı, annenin açıklama yapma süresi kısaldı.
Özgürlüğün ve kendine zaman ayırmanın ne demek olduğunu, kararlı tavır göstermenin önemini ve sabrın anneliğin mihenk taşı olduğunu bir kez daha öğrendim. Size de vicdanınızı çok acıtsa bile en azından "Kararlı olmaya kararlı bir anne olmanızı" tavsiye ederim.
Siyah Süt
Elif Şafak’ın "Siyah Süt"ü, kadınlığın, kadınların hayatının kasvetli ve karanlık ama son tahlilde geçici bir dönemiyle ilgili. Birdenbire gelen ve geldiği gibi hızla dalgalar halinde çekile çekile giden bir haletiruhiye burada incelenen. Bu haliyle elinizde tuttuğunuz kitap bir nevi tanıklık. Otobiyografik bir roman. Doğan Kitapçılık
Galata Moda Festivali
Türkiye’nin en ünlü moda tasarımcıları ve tasarıma değer veren markalarını bir araya getiren Galata Moda Festivali, ikinci kez kanatlarını açıyor. Beyoğlu Belediyesi ile birlikte organize edilen festivalde 24 moda tasarımcısının ürünleri satışa sunuluyor. Galata Kulesi çevresinde, 7-9 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivalde ziyaretçiler ünlü tasarımcıların ürünlerini bir arada bulabilme fırsatına sahip olacak. Keyifli bir alışveriş deneyimi sunacak olan festival bu yıl da sürprizlerle dolu.
Oyun odaları
Pazar günlerinin keyfini ailece çıkarabilmeniz, yeni haftaya sevdiklerinizle rahatlatıcı bir atmosferde başlamanız için Mövenpick Hotel İstanbul’daki AzzuR restoranda her pazar aile sofrası temalı brunch’lar düzenleniyor. Beyaz, peynir, köy tereyağı, petek balı, ev yapımı reçeller, kaymak, poğaça, simit, bazlama, sahanda yumurta gibi Türk usulü kahvaltılık çeşitlerinin yanı sıra kebaplar, döner, yöresel yemekler, kavurma, tahinli katmer, ev baklavaları, muhallebiler, Ruacan Trio’nun canlı caz performansı eşliğinde sizleri bekliyor. Aile Sofrası’nda çocuklar da unutulmadı. Minikler, onlar için hazırlanan özel oyun odasında eğlenceli saatler geçirebilecekler. Bu hafta sonu aile sofrasında buluşalım.
Portakallı Oyun Atölyesi
Çocuklar oyun oynarken merak ettiklerini öğrenmek, için bazen büyüklerden de yardım almak isterler. İşte bu noktada büyüklere düşen, çocukların hayal dünyalarında araladıkları kapıdan içeri girip onlarla kuş olup uçmak, neşeli bir coşkunun ruhu olmaktır. Portakallı oyunlar; bilgilenmenin heyecanı, deneyim kazanmanın büyüsü, keşfetmenin coşkusu ile çocuklarınızın en keyif alacağı çalışmayı onlarla paylaşıyor. Bilgi için: (0216) 368 89 03
Yazının Devamını Oku 
30 Kasım 2007
"İhtiyacı olan çocuklara ulaşmak, onlara yardım etmek" konusunda geçen hafta kaleme aldığım çağrı yazısına ne mutlu ki çok fazla mesaj geldi. Yüzlerce ses veren anne oldu. Özgür İlimsever, "Yazınızdan çok etkilendim. Gerçekten her kelime çok doğru, o çocuklar için ben de çok üzülüyorum. Ben kızıma hormonlu gıda bile yedirmeyip, onu organik gıdalarla beslerken, oradaki çocuklar kim bilir nasıl besleniyor?" demiş. Kısaca çağrıma ses verenler ve "ben de varım" diyenlerin ortak bir sürü yanı var. Neler mi?
Yazanların hepsi anne...
Tek seferlik bir yardım kampanyası değil, sürekliliği olan bir şey istiyorlar...
Hepsi bugüne dek bir şekilde bir yerlere yardım etmiş, ancak yaptıkları yardımın doğru yere ulaşıp ulaşmadığından emin değiller...
Maddi kaygı taşıyan bir yakınları yok ve çevrelerinde ihtiyaç sahibi çocuk ya da aile var mı bilemiyorlar...
Hepsi "Sen haklısın, bu işte ben de varım" diyor...
Hepsi "Gönüllüyüm, beni yardım komitesine alın da sürekli çalışayım" teklifinde bulunuyor...
"Şöyle olsun" diye fikir yürütenler de oldu tabii ve pek çoğuyla uzun uzun yazıştık. Fikirlerimizi paylaştık. Herkesin aklındaki "Peki ne yapacağız?" sorusunun cevabı ise şöyle: Ülkeyi kapsayan, Karadeniz’den Akdeniz’e, Ege’den Güneydoğu’ya ulaşan bir sistem kurup yöneteceğiz.
Tek bir çocuğun hayatını güzelleştirmiş olmak bile şahane bir duygu; biz ise yüzbinlerce çocuğa ulaşmak istiyoruz.
Çocuğunuzun artık ihtiyaç duymadığı bir eşya veya oyuncak, başka bir çocuğun hayatının anlamı olabilir diyoruz. Amaç gereksiz tüketime engel olmakla birlikte "kullanılmış ama yeni" ürünleri doğru yerlere ulaştırmak ve bunu sürekli kılmak...
Biz anneler işte böyle el ele tutuşuyoruz. Gelecek hafta içinde kapsamlı olarak projemiz ortaya çıkacak. Ne yapacağız, nasıl yapacağız; hepsini paylaşacağım sizlerle... Hayalime ortak olan herkese teşekkür ediyorum.
Şimdi de valilikler, sağlık ocakları, Milli Eğitim Müdürlükleri’nden haber bekliyorum.
Not: Geçen haftaki çağrı yazısını www.anneyiz.biz adresindeki köşemden okuyup daha detaylı bilgi alabilirsiniz.
Tuvalet eğitimi
Her çocuk ilk ciddi eğitimini tuvalet eğitimi olarak alıyor. Bu eğitimde çocuk, dikkatini toplamak, vücudundan gelen sinyalleri önce anlamlandırmak sonra da değerlendirmek, bu sinyallere göre tepki vermek ve ebeveynlerden yardım istemek gibi karmaşık bir işlemler zincirini öğreniyor.
Çocukların gelişim süreçleri içinde en önemli ve aileleri en çok zorlayan dönüm noktalarından biri, tuvalet eğitimi oluyor. Çocuklarda tuvalet eğitimine başlamak için belirlenmiş kesin bir yaş yok. Kesin olan tek şey; çocuğun yeterli bedensel ve bilişsel olgunluğa ulaşmasını beklemek gerektiği... Bu olgunluğa ulaşmamış çocuklara verilecek tuvalet eğitimi ise eğitimden çok zorlama oluyor! Yetişkin yaşlarda karşılaşılan çeşitli davranış sorunlarının en yaygın nedeni de işte bu zorlamalar...
Psikolog Serap Duygulu, "Kalıcı bir tuvalet eğitimi için çocuğun yeterli düzeyde kas kontrolüne sahip olması gerektiğinden, eğitim verilirken kesinlikle zorlama ve baskı yoluna gidilmemelidir. Aksi takdirde çocuklarda ileri yaşlarda alt ıslatma, uyum ve davranış bozuklukları görülebilir" diyor.
Çocuk, tuvalet eğitimine ne zaman hazır olur
20 aylık bir çocuk, fiziksel olarak tuvalet eğitimine hazır oluyor. Bazı çocuklar yeterli olgunluğa 18 ay civarında ulaşırken, bazı çocuklar için bu iki yaş civarını bulabiliyor. Tuvalet eğitimine başlamayı düşünen ebeveynlerin çocuktaki davranışları gözlemlemeleri ve doğru değerlendirmeleri için Psikolog Serap Duygulu’dan önemli ipuçları aldık.
İşte çocuğunuzun tuvalet eğitimine hazır olup olmadığını anlamanızın yolları:
n Çocuk, tuvalet ihtiyacını daha uzun aralıklarda gidermeye başlamışsa
n Birkaç saat süresince bezi kuru kalabiliyorsa
n Altı kirlendiğinde rahatsız oluyorsa
n Kendini ifade edebiliyor ve basit talimatları anlayabiliyorsa
n Belli sürelerle ve sıkılmadan oturabiliyorsa
n Tuvalet ihtiyacı duyduğunda bunu mimikleriyle, duruşuyla veya sözel olarak ifade etmeye başlamışsa, çocuğun yeterli kas kontrolünü kazandığı düşünülebilir.
Çocuğa tuvalet alışkanlığı kazandırmanın temel kuralı, kararlı olmaktan geçiyor. Psikolog Serap Duygulu, bu konuda şu bilgileri veriyor: "Eğitim sırasında karşılaşılan sorunların asıl kaynağı, ebeveynlerin yanlış tutumlarıdır. Aileler, gün içinde çocuklarına bez bağlamazken geceleri bez bağlayarak uyutmaktadırlar. Gerekçe olarak, bu alışma döneminde çocuğun uyku düzeninin bozulmasını gösterirler. Oysa bu şekilde başlanmış tuvalet eğitiminin çocuğa verdiği mesaj şudur: ’Gündüz altına yapmamalısın ama gece yapabilirsin.’ Bu mesajı alan ve böyle şartlanan çocuğa kalıcı ve doğru tuvalet alışkanlığını kazandırmak neredeyse imkansız hale gelir. Gündüz temiz kalmaya alışmış çocuğa ikinci bir eğitimle gece de temiz kalması gerektiğini öğretmek, çocuk için kafa karıştırıcı ve zorlayıcıdır. Halbuki eğitime gece ve gündüz temiz kalmak amacıyla tek bir aşamada geçilmelidir. Ebeveynler için gece çocuğu tuvalete kaldırmak, uykusunu açmak zordur, ama sistem bir kez oturduktan sonra hiç sorun yaratmadan düzene girer."
Dikkat edilmesi gereken kurallar
Tuvalet eğitimine geçerken işleri kolaylaştırması açısından dikkat edilmesi gereken bazı kurallar var. Örneğin yatmaya hazırlanan çocuğa çok sulu gıdalar vermemek, aşırı hareketliliği engellemek ve uykudan önce tuvalet ihtiyacını gidermek önemli...
Ayrıca, gece belli bir saatte çocuğu tuvalete kaldırmak gerekiyor. Örneğin, saat 21.00’de uyumuş olan çocuğu gece 24.00-01.00 sıralarında tuvalete kaldırmak ve mutlaka uyanık olmasını sağlamak şart. Ebeveynler, çocuğun uykusunun kaçacağını ve uyumakta zorlanacağını düşünebiliyorlar. Ancak bu tamamen yanlış bir inanıştır. Herhangi bir sağlık sorunu olmayan çocuklar, çok çabuk derin uykuya geçebiliyorlar.
Dikkatli aileler, çocuk uyumakta iken tuvalet ihtiyacının olup olmadığını iyi bir gözlemle fark edebiliyorlar. Böyle bir durum söz konusu olduğunda, uyuyan çocuk huzursuzlaşır, çok sık kıpırdar, yatakta döner. Bu tarz bedensel ifadeler önemli ipuçlarıdır ve tuvalete kaldırmak için uygun anlardır.
Çocuklara enstrümanları sevdirin
Kadıköy Fenerbahçe’deki Kendiköşk, çocuklara kolay ve eğlenceli yoldan müzik eğitimi alma fırsatı sunuyor. Merkez, enstrüman eğitiminde hayli iddialı. Yamaha Müzik Okulu, 50 yılı aşkın süredir müzik pedagojisi alanında araştırmalar yapan ünlü marka tarafından, çocukların müzik eğitimini kolay ve eğlenceli şekilde almalarını sağlamak üzere kurulmuş. Eğitim programı, yine Yamaha tarafından hazırlanan sisteme birebir bağlı kalınarak gerçekleştiriliyor. Bu özel sistem içinde, çocukların yaş grubuna yönelik üç farklı program mevcut. Adres: Recep Peker Cad. Şefikbey Sok. No:17 Kadıköy İstanbul Tel: (0216) 338 72 90
Nasılettin Hoca
Fıkralar, çocukların dünyasına girmenin en kısa ve kolay yollarından biridir. Fakat onları ciddiye alıp, görüşlerine değer verdiğinizi hissettirmek, fıkralardan daha etkilidir. Bunu hissettiği zaman, çocuktaki cevher, gerçek potansiyel, tabii olarak harekete geçmeye başlar. Kısa sürede kendilerini aşmaya başladıklarını ve hiç beklemediğiniz güçte ve güzellikte şeyler yaptıklarını şaşkınlıkla görürsünüz. Bu kitapta, büyük dáhi Nasreddin Hoca’nın fıkraları yeni bir bakış açısıyla işleniyor. Yazan: Ahmet Maraşlı / Nesil Yayınları
Anne babalar okul sıralarında
Memorial Hastanesi’nin düzenlediği "Anne Baba Okulu" başladı. 0-18 yaş arası çocuklara sahip anne ve babaların katılabildiği bu derslerde; çocuklara uygulanan davranış ve disiplin yöntemlerinden okul başarısını artıracak faktörlere kadar pek çok konu uzman doktorlar tarafından anlatılıyor. Her çarşamba 18.30-20.30 saatleri arasında düzenlenen ve sekiz hafta sürecek olan ücretsiz derslere herkes davetli...
Küçüklere eğlence büyüklere dinlence
Bebek’te bulunan Lilliput Çocuk Oyun Evi&Cafe, saatli bakım, oyun grupları, doğum günü partileri, hafta sonu brunch’ları ve tüm özel partiler için sizlere önerebileceğim hoş bir mekan... Lilliput, ev yapımı kurabiye, kek ve poğaçalar eşliğinde günün her saati, özellikle 17.00 çayı için annelerin çocuklarıyla rahat edebileceği bir buluşma noktası olacak.
Adres: Cevdetpaşa Cad. No:31/1 Bebek İstanbul
Tel: (0212) 263 73 78
Aptal Hamdi
Bir sırrınız olsun hayatta... Kimsenin bilmediği... Her şey olabilir bu! Hatta bunun için kendi adınızın başına ’aptal’ lakabını da getirebilirsiniz. Varsın herkes sizi aptal bilsin, akıllı olduğunuzu sırf siz bilin...
Aptal Hamdi, Müjdat Gezen Tiyatrosu’nda
Tel: (0216) 449 59 52
Yazının Devamını Oku 
23 Kasım 2007
İstanbul dışında olan, özellikle de Güneydoğu ve Doğu’da yaşayan çocuklar ile ilgili bir hayalim var. Geçen haftalarda Emre Berent ile birlikte, bir haber programında Van’daki pamuk tarlalarında çalışan küçücük çocukları izledik. Aynı haber içerisinde, okula gitmek için yürümek zorunda oldukları iki kilometrelik yolu askerler eşliğinde kateden minicik birinci ve ikinci sınıf öğrencileri de vardı.
Sonrasında oğlum sordu, ben de cevap verdim elimden geldiğince... Ama sandığımdan fazla etkilenmiş olacak ki, bu haberi izledikten neredeyse 10 gün sonra "Oğlum ben senin gibi şanslı bir çocuk değildim" dediğimde, bana "Sen de askerlerle mi okula gidiyordun annecim?" diye sordu.
O günden beri düşünüyorum. Biz büyük şehirde yaşayan anneler, birbirimize gerek internet gerekse çeşitli yayınlar aracılığıyla bir şekilde ulaşıyoruz. Çoğumuz çalışıyoruz. Konuşuyoruz, araştırıyoruz, okuyoruz. Ama ya diğer illerdeki anneler ve onların çocukları?
Okula giderken bu soğukta kafasına şapka bile takmadan kilometrelerce yürümek zorunda kalan çocuklar benim bahsettiklerim... Uzun uzun yollarda, incecik tabanlı ayakkabılar ile yürüyen veya ablası okula gittiğinde tek başına evde kalan, anaokulu nedir bilmeyen, kendi kendine -varsa sobanın yandığı odada- tek başına oyun oynamaya çalışan, belki de oyun oynayamayan çocuklar...
Soru şu: Bu çocuklara nasıl ulaşabiliriz?
Tecrübelerimiz hep çevremiz ile kısıtlı. Çoğu zaman, çocuğumuzun artık oynamadığı oyuncakları ve giysileri bile gidip en yakınımızdaki küçük çocuklu arkadaşlarımıza veriyoruz. Onlar alabilecek durumdayken üstelik... Çocuklar hızla büyürken (özellikle ilk altı-yedi yılda), bir ayakkabıyı eskitemeden büyüyüveren ayakları yüzünden kaç çift ayakkabı alıyoruz bir yılda, hiç düşündünüz mü? En az dört çift! Bu tip kullanılmış ama hálá yeni olan kaç giysinin ve oynamaktan sıkılınıp da bir kenara atılmış kaç oyuncağın boş yere beklediğini biliyor musunuz? Lütfen sayın, en az 20 tane.
Benim şimdiki hayalim başka çocuklara da ulaşmakla ilgili... Bahsettiğim yerlerde çalışan öğretmenlerimizden, sağlık görevlilerinden, bu yazıyı okuma fırsatı bulanlardan bana ulaşmalarını ve nasıl birlik olup da bir şeyler üretebileceğimiz konusunda fikir vermelerini bekliyorum.
Ben tek değilim; web sitemizdeki 100 binden fazla anne ile bu çağrıyı yapıyorum. Çocuğuma başka bir yerden, benim yardımıma ihtiyacı olan bir kardeş istiyorum. Bu nedenle de vicdanen "bir çocuğu mutlu etmek" konusunda benimle hemfikir olan, benim hayalimi paylaşan herkesi, adı şu anda belli olmayan ama birlikte kuracağımız "iyi bir şey yapmaya" çağırıyorum.
Annelerin korkulu rüyası
Ev kazaları
Çocuğumuz ve kendimiz için en güvenilir yer sandığımız evlerimiz, bazen çocuklar için birbirinden tehlikeli tuzaklarla dolu olabiliyor. Özelikle yeni yeni emeklemeye, yürümeye başlayan çocuklar için tehlike çemberi daha da daralıyor. Küçük çocuklar evde en fazla düşme, ilaç yutma, soluk borusuna cisim kaçması gibi tehlikelerle karşı karşıya kalıyor.
Evde alınması gereken önlemler
n 1 yaş civarındaki çocuklar, büyükleri taklit ederler. Bu nedenle çocuğunuzun yanında ilaç yutmayın. İlaçlarınızı ambalajlarından çıkardıktan hemen sonra alın ve tekrar çocuğunuzun ulaşamayacağı bir yere koyun.
n Çocuğunuz, emekleyerek veya yürüyerek mutfağı, banyoyu karıştırabilir. İlaç, deterjan, kireç çözücü, lavabo açıcı, böcek öldürücü gibi kimyasal maddeleri çocuğunuzun ulaşamayacağı yerlere kaldırın.
n 1 yaşından itibaren gazın düğmesini çevirebileceği için, çocuğunuzu mutfakta yalnız bırakmayın.
n Yemeğinizi ocağın arka gözlerinde pişirin.
n Ocağın üstündeki tava, tencere ve çaydanlık gibi malzemelerin saplarının çocuğun ulaşabileceği yönde olmamasına dikkat edin.
n Odada veya mutfakta, piknik tüpü üzerinde herhangi bir şey pişirmeyin.
n Soba gibi ısı veren cisimlerin etrafında korkuluk olmasına; uygun biçimde yakılmayan hiçbir soba kullanmamaya dikkat edin.
n Pencerelerin önünde çocuğunuzun basıp tırmanmasına yardımcı olacak sehpa, koltuk, kanepe gibi mobilyalar bulundurmayın.
n Çocuğunuzun balkona yalnız başına çıkmasına kesinlikle izin vermeyin. Balkon demirlerinin başını sokabileceği genişlikte olmamasına dikkat edin ve balkonda da üzerlerine basıp düşebileceği eşyalar bulundurmayın.
n Evde su biriktirmeniz gerektiğinde, bunu geniş ağızlı kaplarda yapmayın.
n Evinizdeki çatal-bıçak çekmecesinin, çocuğunuzun boyundan daha yüksekte olmasına dikkat edin.
n 9’uncu aydan itibaren bir şeylere tutunup ayağa kalkabileceği için, masa ve sehpa gibi mobilyaların üzerinden sarkan örtülere dikkat edin. Bunları çekerken üzerine eşyaları düşürüp yaralanabilir.
n Çocuğunuzun giysilerinin üzerine, emzik ipi gibi boynuna dolanıp onu boğabilecek uzunlukta zincir ve ip benzeri şeyler kesinlikle takmayın.
n Giysilerinin üzerindeki kopma tehlikesi olan cisimleri hemen onarın.
n Gazyağı, petrol gibi maddeleri, daha önceden içinde yiyecek ve içecek bulunan kaplara koymayın.
n Elektrik prizlerinin mutlaka kapağı olmasına, elektrik kablolarının koltuk arkası ya da halı altına gizlenmesine özen gösterin.
n Tadına bakmaya kalkabileceğinden, evde zehirli bitki bulundurmayın.
n Ütüyü çocuğunuzun bulunduğu yerde yapmayın.
n Pencere ya da dolap kapaklarının kırık camlarını hemen değiştirin.
n Çocuğunuzun çarpıp düşebileceği köşeli mobilyalar almayın.
Anneler dikkat! Meraklı davranışlar, ciddi ev kazalarına neden olabiliyor.
Okumaya kedilerden başlasın
Kediler neden mırlar? Nasıl "merhaba" derler? Hangi kedinin kuyruğu yoktur? "İlk Okuma Kediler" adlı kitapta bu soruların cevapları ve kedilerin ilginç dünyasıyla ilgili birçok bilgi bulacaksınız.
Ormanda eğlence var
Mowgli ve arkadaşı bilge panter Bagheera’nın insanların köyüne gitmek için çıktıkları maceraya siz de katılın. "Orman Çocuğu" adlı DVD’de onların yolu, Kral Louie, hipnotize edici yılan Kaa ve kendisine arkadaşlığın gerçek anlamını öğreten sevimli ayı Baloo ile kesişecek. Ormanın tüm eğlencesini içinde barındıran bu 2 diskli özel versiyon DVD ile siz de daldan dala zıplayacaksınız. Kayıp karakter Rocky the Rhino ile tanışacak, hiç duymadığınız film müzikleri ve yepyeni oyunlarla eğlencenin tadını çıkaracaksınız. TIGLON
Kanyon’da atlıkarınca coşkusu
Çocuklar için sık sık birbirinden eğlenceli etkinlikler düzenleyen Kanyon, aktivite alanına kurduğu rengarenk atlıkarınca ile yine miniklere keyifli anlar yaşatıyor. Atlıkarıncayı kim sevmez ki? Kanyon’da çocuklar atlıkarıncanın büyüleyici görüntüsü ve neşeli melodileri eşliğinde eğlenirken, aileler de çocuklarıyla birlikte bu keyifli atmosferin tadını çıkarabilirler. Kanyon Levent
İyilik her zaman kazanır
Kötü niyetli Madam Rose, yardımcısı Küçük Can ile büyük soytarı ustalarını iyi bir iş, iyi bir maaşla kandırarak otelinde çalıştırır. Amacı, Soytarılar Okulu’nu Veli Usta’nın elinden almak ve orayı alışveriş merkezi yapmaktır. Oyun, kapanmakta olan Soytarılar Okulu’nu kurtarmak isteyen minik yüreklerin, "kötülükler karşısında iyilik daima kazanır" diyenlerin danslı müzikli muhteşem hikáyesi...
Minik şefler mutfakta
24 Kasım Cumartesi günü Pasta Malzemeleri Akatlar’da, Play House ve www.pastamalzemeleri.com işbirliği ile kurabiye yapımı, kalıplarla şekillendirilmesi ve süslenmesinin öğretileceği bir atölye çalışması yapılacak. Haydi; tüm minik şefler 13:00-15:30 saatleri arasında düzenlenecek "Kurabiye Yapımı ve Süsleme" atölyesine...
Rezervasyon ve katılım için: (0212) 279 40 68
Yazının Devamını Oku 
9 Kasım 2007
Zihinsel gelişimi henüz tamamlanmamış çocuklar, başlarından geçenleri abartarak, süsleyerek, araya gerçek dışı öğeler katarak aktarabilir ya da başrolde olmak, ön planda yer almak için yalan söyleyebilirler. Bu durumda aileler, çocuğun bu davranışına aşırı tepki vermemeli ve onun yalan söyleme nedenlerini anlamaya çalışmalıdırlar.
Çocuklar anne ve babanın ilgisizliği, takdir görmemek, ödüllendirilmemek, sosyoekonomik seviyenin yarattığı utanç gibi nedenlerle çevrelerine yalan söyleyebilirler. Bu durumu alışkanlık haline getiren çocukların ebeveynlerinin ise paniğe kapılması çok doğaldır.
Çocuğunun söylediği yalanlardan şikayet eden ve durum karşısında panikleyen anne-babalar, bu sorunu çözebilmek için sıkça psikiyatrlara başvururken; okulda öğretmenler de yalan söylediğini tespit ettikleri öğrenciler hakkında ebeveynleri uyarabiliyorlar.
n Çocuklar neden yalan söyler
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Zahmacıoğlu, konuyla ilgili şunları söylüyor: "Kişiliği henüz oturmadığı, zihinsel gelişimi tamamlanmadığı için çocuklar başlarından geçenleri abartarak, süsleyerek, araya gerçek dışı öğeler katarak aktarabilirler ya da başrolde olmak, ön planda yer almak için yalan söyleyebilirler. Anne ve babanın yalanı fark etmesi, çocuğun yalanıyla yüzleşmesi ise çocuk için büyük bir utanç nedeni olabilir."
Ancak 0-6 yaş grubundaki çocukların aktardıkları her şeyi yalan olarak nitelendirmemek gerekir. Böyle bir durumda "Neden yalan söyledin?" diye fevri bir tavırla çocuğun üzerine gidip korkutmak, doğru bir tavır olmaz. Bunun yerine çocuğun neden yalan söylediğini anlamaya çalışmak daha doğrudur. Kreş veya anasınıfına giden bir çocuk, anne ve babasına gelip öğretmeninin kulağını çektiğini, kendisine bağırdığını söyleyebilir ve bu durum iyice araştırıldığında aslında böyle olayların yaşanmadığı anlaşılabilir. Bu durumda ebeveynlerin çocuklarına kızmaları doğru değildir. Çocuklar bu tür davranışları planlayarak yapmazlar; saptırılmış ya da abartılmış hikayeler anlatan çocuklar, bu davranışları genelde dikkat çekmek amacıyla yapar.
Ayrıca aile içinde ödüllendirilmeyen, takdir ve onay görmeyen çocuklar da sık sık yalana başvurabilirler. Ancak eleştirilme ve mimlenme pahasına başrol kapmak, sivrilmek için böyle bir yola başvurmayı alışkanlık haline getiren bazı çocukların yalan söyleyerek edindikleri konum, zamanla onların varoluş biçimi haline gelebilir ve bu da kontrol altına alınması gereken bir durumdur.
Nasıl davranılmalı
n Çocuğunuzun yalan söylediğini tespit ederseniz, onu bu durumla hemen yüzleştirip de konu hakkında yorum yapmayın.
n Çocuğunuza yalan söylediği için kızıp fevri davranmayın.
n Neden yalan söylediğini anlamaya çalışın.
n Geçmişi düşünerek yalanın sebeplerini ortaya çıkarmaya uğraşın.
n Doğru davranışlarda bulunduğunda çocuğunuzu takdir edin, ödüllendirin, kendisini sevmesini sağlayın; böylece yalana başvurmasına gerek olmadan da sevileceğini ona göstermiş olursunuz.
n Çocuğunuz yalan söylerse, ona zihinsel travma yaratacak cezalar vermeyin.
Ayşecan’ın suçu ne
Erkek çocuklara mı özel bu tür konuşmalar bilmiyorum, ama arada sırada ne yapacağımı şaşırıyorum!
Oğlum geçen hafta bir kız arkadaşına "Sen hiç sevişen insanlar gördün mü Ayşecan?", "Peki ya kızlar? İki kızı birbirini dudaktan öperken gördün mü?" gibi sorular sordu. Aynı gün tüm bunların üzerine adı Emre olan bir yetişkine de "Sen büyüksün, Pirelli takvimin var mı?" dedi.
Şu ana kadar "Oğlumun kelime bilgisi ve konuşma becerisi şahane, iki yaş önde gidiyor" diye sevinen ben, üzüntüden kahroldum.
Utanç ile karışık bir şaşkınlık yaşadıktan sonra, telefona sarılıp kaç psikolog ve pedagog tanıyorsam hepsini aradım. Onlara "Bunları nereden, nasıl öğreniyorlar? Bu konuda ne yapmak lazım?" diye sordum. Hepsinin hemfikir olduğu bazı yanıtlar aldım.
Uzmanlar "Çocukların yaşamı kurgulamaları için kısacık bir film fragmanı, o oynarken yan odada yapılan bir sohbet, televizyonda kanal değiştirirken gördükleri bir-iki saniyelik görüntü ya da yemekte konuşup eğlendiğiniz bir konu bile yeterlidir" diyor ve ekliyorlar: "Konuların üzerinde durup olayı büyütmeyin ki önemli olduğunu sanarak konunun üzerine daha da fazla gitmesin..."
Sonrasında birkaç gün boyunca düşündüm de; 5,5 yaşında olmalarına rağmen bunlar arkadaşları ile planlar yapıyorlar. Biz anne, babalara ise yapılan planlara, davetlere, doğum günlerine gitmek düşüyor. Tüm bunlara gülüp "Çocuğumuz büyüyor, sosyalleşiyor. Süper bir şey bu" diye sevinirken, öğrendiği olumsuzluklara sert ve negatif tepki vermek yanlış olabilir.
Dün gece telefonda bir arkadaşıma yaşanan bu diyaloğu anlatırken, üstelik bu yaşananlar yüzünden hayli mutsuzken, elinde sütle yanıma geldi Emre Berent... Gözlerinin içi gülerek "Anne, uyumamaya cüret etmek istiyorum" dedi. İşte o an dedim ki: "Abartma Pınar, bu çocuk ne dediğini cidden bilmiyor!"
Şimdi anne olarak böyle düşünüp, olayları büyütmeden kendi kendimizi iyileştiriyoruz. Ama büyüdükçe bu sorulara nasıl cevaplar bulacağız, orasını bilemiyorum.
Çocuklar eğlenceye doyacak
Play Barn’ın yeni açılan bayilerinde, eğlence her zaman doruk noktasında! Alsancak’taki "buzul", Altunizade’deki "şeker ev" ve Ortaköy’deki "denizaltı" konseptleri sizi çocukluk günlerinize götürürken, çocuklarınıza da sınırsız eğlence sunuyor. Çocuklar mekanın masalsı havasını yaşarken, The Play Barn’da zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacak.
Atatürk Müzesi
Mustafa Kemal Atatürk’ün Milli Mücadele çalışmaları sırasında kiracı olarak kaldığı ev (Aralık 1918-16 Mayıs 1919) 28 Mayıs 1928’de İstanbul Belediyesi tarafından satın alınarak, 15 Haziran 1942’de İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından Atatürk İnkılábı Müzesi olarak ziyarete açıldı. Müzede özellikle görülmesi gereken eserler: V. Pisani suluboya tablolar, İbrahim Çallı tabloları, Atatürk’e ait Müşir elbisesi, Atatürk’ün saçından bir tutam...
Ziyaret gün ve saatleri: Pazar ve perşembe dışında 09.00-16.00 saatleri arasında ziyarete açık. Giriş için de ücret alınmıyor.
Anababaca
21. yüzyıl’ın en büyük sosyal problemi, kişisel mutsuzluk ve bunun aile hayatına getirdiği sorunlardır. Bu kitapta öncelikli olarak yarınlarımızın teminatı olan çocukların, sonrasında ise mutlu bir ailenin temellerini oluşturan ebeveynlerin neleri yapıp neleri yapmamaları gerektiği gibi konular ele alınmış. Psikiyatr Uzman Dr. Neslim Güvendeğer Doksat’ın özenle hazırlayıp toplumun bilgisine sunduğu ANABABACA (Mutlu ve Sağlıklı Aile olmak için Hayat Rehberi) adlı kitabı mutlaka okuyun. Markiz Yayınları
Peter Pan buz üstünde Kaptan Hook’a karşı
Peter Pan’ın var olmayan ülkesi şimdi buzda kuruluyor. Holiday On Ice ekibi, bu yüzyıllık hikayeyi, dansları, müzikleri ve akrobasi gösterileri ile inanılmaz bir şölene dönüştürüyor. Buz patenleri ile rüzgar hızında kayan, kimi zaman da uçan Peter Pan ve arkadaşları, gösteri boyunca rengarenk 350 kostüm giyiyor. Ekip her ülkeye terzileriyle gidiyor. Bu dev prodüksiyonlu gösteri NTV-BKM Organizasyonuyla 8-18 Kasım tarihleri arasında Parkorman’da izleyiciyle buluşacak. Bilgi için: (0212) 236 18 18
Leziz tatlar
Zincirlikuyu’dan Etiler girişinde yer alan Güveççi Abdullah, lezzetli yemekleri, büyüleyici bahçesi, modern dekorasyonu ve güler yüzlü, sıcak hizmetiyle kısa zamanda vazgeçilmez adresleriniz arasına girecek. Ev sıcaklığına, tadı damakta kalan ev lezzetlerine özlem duyanlar için bir cennet bu mekan... Çocuklara gösterilen ilgi de cabası! Güler yüz, ve sağlıklı Türk yemekleri, fonda klasik müzik; hem de ekonomik fiyatlara... Adres: Aytar Cad. No: 14/A Levent Tel: (0212) 269 08 09
Zincirlikuyu’dan Etiler girişinde yer alan Güveççi Abdullah, lezzetli yemekleri, büyüleyici bahçesi, modern dekorasyonu ve güler yüzlü, sıcak hizmetiyle kısa zamanda vazgeçilmez adresleriniz arasına girecek. Ev sıcaklığına, tadı damakta kalan ev lezzetlerine özlem duyanlar için bir cennet bu mekan... Çocuklara gösterilen ilgi de cabası! Güler yüz, ve sağlıklı Türk yemekleri, fonda klasik müzik; hem de ekonomik fiyatlara... Adres: Aytar Cad. No: 14/A Levent Tel: (0212) 269 08 09
Yazının Devamını Oku 