Oya Armutçu

Fenomenlere vergi cezası

5 Ağustos 2024
Ticaret Bakanlığı, sosyal medya fenomenleri ve influencer’lara markalarla işbirliklerini açıklamadan ‘örtülü reklam’la gelir elde ettikleri için ceza yağdırdı. Son olarak Şeyma Subaşı’na 550 bin lira, Cem Özkök’e de 500 bin lira ceza verildi. Peki, sosyal medya reklamlarında uyulması gereken kurallar, yasaklar, cezalar neler?

Sosyal medya platformlarının büyümesiyle birlikte markalar ürünlerini tanıtmak için “influencer” diye bilinen sosyal medya etkileyicileri ve fenomenleriyle işbirliği yapma yoluna gitti.

Artık bir sektör olarak kabul edilen influencer, TikToker, YouTuber, vlogger, blogger gibi yeni meslek mensupları kendi web sitesi üzerinden veya Google Adsense reklamları üzerinden gelir elde ettikleri için vergi mükellefi olarak bile kabul edildiler. Bu tür işbirliklerinin açıkça belirtilmemesi yani “örtülü reklam” verilmesi, tüketicileri yanıltma potansiyeline de sahip. Ticaret Bakanlığı, marka reklamı yaparak milyonlarca lirayı bulan kazanç elde eden sosyal medya fenomenleri ile influencer’lara ceza yağdırdı. Şeyma Subaşı’na birçok markanın reklamını yapıp ‘reklam’ olduğunu belirtmediği için 550 bin lira ceza kesildi. Temizlik videolarıyla ve ‘foşur foşur’ ifadesiyle tanınan Cem Özkök’e de kendi markasını tanıttığı bir paylaşımında ‘reklam’ yazmadığı gerekçesiyle 500 bin lira ceza verildi. Avukat Dr. Burak Aslanpınar’ın bu konuda merak edilenlere yanıtları şöyle:

- Örtülü reklam ne demek

Kısaca bir ürün veya hizmetin tanıtımının reklam olduğunun açıkça belirtilmemesi durumunu oluşturuyor. Kanundaki tanımı ise “reklam olduğu açıkça belirtilmeksizin yazı, haber, yayın ve programlarda, mal veya hizmetlere ilişkin isim, marka, logo veya diğer ayırt edici şekil veya ifadelerle ticari unvan veya işletme adlarının reklam yapmak amacıyla yer alması ve tanıtıcı mahiyette sunulması” olarak belirtilmiş (Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun madde 61/4). Sosyal medya etkileyicileri, genellikle ürünleri doğal bir şekilde hayatlarına entegre ederek tanıtıyor. Ancak bu tanıtımların bazen reklam olup olmadığı konusunda şüpheler ortaya çıkabiliyor. Bu şüphelerin oluşmaması adına son dönemde denetimler ve “örtülü reklam” nedeniyle kesilen cezalar sıklaştı

REKLAM OLDUĞU BELİRTİLMELİ

- Örtülü reklam yasağı örnekleri neler?

Sosyal medya etkileyicilerinin paylaşımlarında, içeriklerinde sıklıkla reklam yaptığını görüyoruz. Bu paylaşımları esnasında örneğin bir markayı, bir restoranı veya herhangi bir yeri reklam yapma amacıyla tüketiciyi harekete geçirecek şekilde tanıtım yapıyorsa ve reklam olduğunu tüketicinin açıkça anlayabileceği şekilde belirtilmezse örtülü reklam ortaya çıkıyor.

Yazının Devamını Oku

Komşunun sesini telefona kaydetmek suç mu

29 Temmuz 2024
Okurum M.R., gürültü yaptığı için uyardığı üst kat komşusunun telefonda kendisine, “Git nereye şikâyet edersen et, beni oraya getirme” diyerek sinkaflı küfür ettiğini, bu konuşmayı kaydettiğini, bu kayda dayanarak, hakaret davası açılıp açılamayacağını soruyor. Birçok okurum, “İzinsiz telefon kaydı suç mu? Bu telefon kaydı mahkemede delil olur mu?”, öğrenmek istiyor.

Konuyu merak eden okurlarımın sorularını Tekirdağ Barosu avukatı Ergün Vardar’a ilettim. Vardar’ın değerlendirmeleri şöyle: “Bir ses kaydının delil olarak kullanılabilmesi için hukuka uygun elde edilmiş olması gerekir. Bir kişinin rızası olmadan ses kaydının alınması, bu kaydın hukuka aykırı yollarla elde edildiği anlamına gelir. Mahkemede delil olarak kullanılamaz. Ancak, hakaret ve tehdit içeren ses kaydı istisnadır. Kişinin kendisine karşı işlenen hakaret ve tehdit olaylarını telefonuna ses kaydına alması belirli kriterler ışığında suç sayılmıyor. Alınmış olan bu ses kayıtları hukuka uygun delil niteliğindedir. Hükme esas alınmasında hukuka aykırılık yoktur.

İŞTE DELİL SAYILMA KRİTERLERİ

Yargıtay’ın değişik tarihlerde verdiği emsal kararlar dikkate alındığında; bir kişinin izinsiz ses kaydı alma eyleminin suç teşkil etmemesi için öncelikle, kişinin şahsına yönelik olarak gerçekleşen hukuka aykırı davranışı başka şekilde ispat edememesi ve bu konuda başka bir delil bulamaması gerekir. Ayrıca yapılan ses kayıt işleminin sadece mağduriyeti ispat amacı taşıması ve ses kaydının provokatif şekilde yönlendirmelerle elde edilmemesi ve üçüncü kişilere ifşa edilmemesi gerekir.

‘SENİ ÖLDÜRECEĞİM’ KAYDI DELİL

Ses kaydının alınmaması durumunda delillerin kaybolma ve bir daha elde edilememesi riskinin bulunması gerekir. Ses kaydının ani gelişen, suç teşkil edebilecek, örneğin “Seni öldüreceğim, şerefsiz” gibi hakaret ve tehdit içerikli durumlar nedeniyle alınması şarttır. Sonuç olarak, kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkânının olmadığı ani gelişen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduğunun kabulü zorunludur. Aksi takdirde kanıtların kaybolması ve bir daha elde edilememesi söz konusudur.

OKUR M.R. SAVCILIĞA ŞİKÂYET ETMELİ

Okur M.R.’nin sorusundaki gibi gürültü yapan üst kat komşunuz “Git nereye şikâyet edersen et, beni oraya getirme” der ve devamında size telefonda hakaret ve tehdit içeren beyanlarda  bulunursa bunu kayıt altına alarak cumhuriyet  savcılığına  şikâyet dilekçesi sunabilirsiniz. Bu durumda yapılacak soruşturma sonucunda hakaret suçu kural olarak uzlaşmaya tabi olduğundan ve “tehdit” suçunun TCK madde 106/1’de temel şekli, taraflar arasında uzlaştırma prosedürünün uygulanmasını gerektiren suçlardan olduğundan uzlaşma sağlanamadığı, takdirde soruşturmaya veya yargılamaya devam edilmesi gerekir.”

Yazının Devamını Oku

Sitelerde havuz problemi 2 | Aşırı sıcakta ‘faydalı yenilik’

22 Temmuz 2024
Site ve apartmanlarda ortak havuzların artan bakım, onarım ve işletme giderleri, kullanımları tartışma konusu olurken bazı okurlarım da sitelerine nasıl havuz yaptırabileceklerini merak ediyor.

Siteye sonradan yaptırılacak bir havuzla ilgili tüm sorularınızı İstanbul Barosu avukatlarından Mustafa Şeref Kısacık yanıtladı...

-Okur B.R.: Mersin’deki sitemizin projesinde açık havuz var. Ancak inşaat şirketi yapmadı. Bazı site sakinleri de “çok masraflı” diye havuzu istemiyorlar. Bu açık havuzu yaptırmamız mümkün mü? Nasıl karar alınmalı? Yapım maliyetini kim nasıl karşılamalı? 

PROJEDE VARSA...

Sitenin projesinde açık ya da kapalı bir havuz var ancak bu yaptırılmadıysa, o proje de hâlâ geçerli ise bir malik bile istese havuz yaptırılabiliyor. Okur B.R., havuz yaptırılmasını talep edebilir. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) 42. maddesindeki düzenlemeye göre ‘faydalı yenilik ve ilave’ kapsamında siteye sonradan da havuz yaptırılabilir. Özellikle de yaz sezonunun 7-8 ay sürdüğü Mersin gibi aşırı sıcak tatil yörelerindeki yazlık sitelerde havuz yapımı ‘faydalı yenilik ve ilave’ niteliğinde değerlendirilir. Sayı ve arsa payı çoğunluğuyla karar alınması yeterlidir. Bu konuda 4/5’le bu kararın alınması gerektiği yönünde de görüşlerin bulunduğunu söylemek gerekir. Bu havuzun yapım, sonrasındaki bakım ve işletme giderleri tüm malikler tarafından sayı ve arsa payı çoğunluğu ile karşılanıyor. Doğuda bir ilimizde, örneğin Kars’ta en fazla 1-2 ay kullanılabilecek olan açık havuzun sonradan yaptırılması halinde de bu havuzun KMK’ya göre ‘faydalı yenilik ve ilave’ kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayabilir. Bu sitenin yazlık site olmaması, açık havuzun çok kısa süre kullanılacak olması ve yaşayanların ekonomik durumu dikkate alındığında KMK’nın 43. maddesine göre, ‘çok masraflı, lüks yenilik ve ilave’ sayılabilir. Böyle bir durumda sonradan açık havuzun yapılmasını isteyenler; yine sayı ve arsa payı çoğunluğu ile karar alırlar. Ancak lüks havuzun yapım, işletme ve bakım- onarım maliyetini Yönetim Planı’nda (YP) başka türlü bir düzenleme de yoksa kendileri karşılarlar. Havuzun yapılmasını istemeyenler de havuzu kullanamazlar. Yapım, işletme ve bakım-onarım giderlerine de katılmazlar.

NEREDEN İZİN ALINIR

- Havuz projede yoksa ve yaptırılacak havuz yapı niteliği taşıyorsa, proje yaptırılması ve bu projenin de belediyeden onaylatılması gerekiyorsa, maliklerin oybirliği ile karar almaları ve belediyenin de bu projeyi onaylaması gerekir. KMK’ya göre ‘faydalı yenilik ve ilave’ niteliğinde yapılacak bir havuzun yapım, işletme ve bakım-onarım giderlerini de YP aksine bir düzenleme yoksa malikler arsa payı oranında karşılarlar. Malikler bu giderlere ben katılmam diyemezler. Sonradan yaptırılacak yüzme havuzu yapı niteliğinde ise ruhsat almak gerekir. Bu durumda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın belirlemiş olduğu yönetmeliğe uygun bir şekilde havuz yapılması için ilgili belediyeye başvurulması ve ruhsat alınması, yapının uygun şekilde inşaa edilmesi gerekir.

GİDERE KATILMAYAN

Yazının Devamını Oku

Sitelerde ‘havuz’ problemi

15 Temmuz 2024
Bir okurum, “Havuzu hiç kullanmıyorum. Giderlerine de katılmak istemiyorum. Bu mümkün mü?” diye soruyor. Bir diğeri de “Kiracıların havuza girişi yasaklanabilir mi?” diye merak ediyor. Okurlarımın sorularını İstanbul Barosu avukatlarından Mustafa Şeref Kısacık yanıtladı.

* OKUR B.E.: -Artan havuz bakım ve onarım giderleri nedeniyle kat mâliklerinin oy çokluğuyla havuz geçici olarak veya tamamen kapatılabilir mi? Yoksa nitelikli çoğunluk mu gerekir?

Bu konuda farklı görüşler olsa da havuzun kullanım hakkı yasadan doğan bir haktır. Tüm maliklerin oybirliği olmadan değiştirilemez. Çünkü, o site havuzlu diye satın alınmıştır. Havuzun geçici de olsa kapatılması için oybirliği gerekir. Deprem ve pandemi gibi durumlarda ise ilgili kamu kurumları site ve apartman havuzlarının kapanmasına (daha doğru bir ifade ile kullanımının yasaklanmasına) karar verebilir.

HAVUZ GİDERİ NASIL ÖDENİR

* Site ve apartmanlarda havuzun bakım, onarım ve işletme giderlerine hangi oranda katılmak gerekir?

Site ve apartmanda mevcut havuzun bakım, onarım ve işletme giderlerine katılımla ilgili olarak yönetim planında (YP) “Eşit ya da kullanacak kişi sayısına göre ödeme yapılacağı” gibi özel bir düzenleme yoksa Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) 20. maddesi gereği malikler arsa payı oranında bu giderlere katılırlar. Bir artı bir daire ile dört artı bir ya da dubleks dairenin arsa payı farklı olduğundan, arsa payı yüksek olan dairelerin ödeyecekleri miktar daha fazla olacaktır. YP’de havuz giderlerinin eşit ya da kişi sayısına göre ödeneceği belirlenmişse, havuz gideri buna göre ödenir.

‘KULLANMIYORUM ÖDEMEM’ DENİLEBİLİR Mİ

* Bir malik, “Ben havuzu hiç kullanmıyorum” diyerek bakım, onarım ve işletme giderlerini ödemem diyebilir mi?

Site ya da apartmanda havuz varsa onu görerek satın alan malikin bu şekilde bir itiraz hakkı yok. “Ben havuzu kullanmıyorum, ödemem” diyemez.

Yazının Devamını Oku

Hayırsız evlat anneyi evden atabilir mi

8 Temmuz 2024
A.T., 77 yaşında iki çocuklu bir anne. 60 yıllık eşi ölünce, baba evlerini satıp annelerini huzur evine yollayarak, evdeki tablo, aile yadigarı gümüşler gibi değerli ev eşyalarını almak isteyen iki çocuğuna hakkını helal etmiyor. 52 yıldır yaşadığı evde kalmak için hukuken ne yapabileceğini soruyor. Babanın üzerine kayıtlı arabanın nasıl paylaşılacağını öğrenmek istiyor.

Aile hukuku davalarında uzman Tekirdağ Barosu avukatlarından Ergün Vardar, A.T., ve diğer okurlarımın benzer sorularını yanıtladı.

- Eşler arasında nasıl bir mal rejimi uygulanıyor?

1 Ocak 2002 tarihinden sonra “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi” yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Bu rejim kapsamında olan mallarda, eşler eşit haklara sahiptir. Malın kimin adına kayıtlı olduğu önemsizdir. Önemli olan malın evlilik birliği içerisinde kazanılması ve o malın “kişisel mal” grubunda yer almamasıdır. Evlilik birliğinin kurulmasından önceki edinilmiş malvarlığı paylaşıma tabi değildir. Boşanmada mal paylaşımı halinde eşlerin “kişisel malları” paylaşıma dahil edilmemektedir.

- Eşin kişisel malları neler?

Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 20. maddesine göre “kişisel mallar”:

“Eşlerden birinin yalnızca kişisel kullanımına yarayan eşya, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla, ya da karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, manevî tazminat alacakları, kişisel mallar yerine geçen değerler.”

MİRAS KALAN MAL

Yazının Devamını Oku

Zina yapan eşe mal yok

1 Temmuz 2024
Zina yaptığı mahkemece kabul edilen eş, boşanırken yasal mal rejimine göre yarı yarıya bölüşülmesi gereken evlilik mallarından pay alabiliyor mu? Bu sorunun yanıtı Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nden geldi. Aldatan kadın ya da erkek, evlilik mallarından yarı yarıyadan daha az oranda pay alacak ya da hiç mal alamayacak. Ayrıca eşine tazminat ödeyecek.

BOŞANMA sürecindeki aldatan eşler için kritik önem taşıyan bu örnek karar, Giresun’dan Yargıtay’a kadar uzanan dosyada verildi. Önce bu dosyadaki yargılama sürecine göz atalım: Giresun’da, 2016’da mahkeme, bir çiftin kadının zinası nedeniyle boşanmasına hükmetti. Evlilik mallarından da hiç pay alamadı.

ALDATAN KADIN DAVA AÇTI

Kusurlu bulunan ve  kocasına maddi-manevi tazminat ödemeye mahkûm edilen kadın, 2021’de, Giresun Aile Mahkemesi’nde evlilik süresince elde edilen iki daire ve arabadan pay almak için dava açtı. Kadın, eski kocasını mal kaçırmakla suçladı. Mal rejiminin tasfiyesi ile tasfiye sonucunda ortaya çıkacak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000.00 TL katılma alacağının faizi ile tahsilini talep etti. Mahkeme, Türk Medeni Kanunu’na (TMK) dayanarak, boşanmanın zinaya dayandığı, kadının katkısı ve mal kaçırmanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davayı reddetti. 

MAL KAÇIRDIĞINI İSPATLAYAMADI

Mahkeme, kadının katılma alacağı davasını bakın hangi gerekçelerle reddetti: “...Her ne kadar davalı tarafça yapılan devirlerin davacı eşin katılma alacağını eksiltmek amacıyla yapıldığı ispatlanmamışsa da söz konusu devirlerin bu amaçla yapıldığı kabul edilse bile tarafların davacı eşin zinası nedeniyle boşanmaları ve davacının söz konusu taşınmazların ve aracın edinilmesinde kişisel malı ile herhangi bir katkıda bulunduğunun ileri sürmediği, Türk Medeni Kanunu’nun 236/2 fıkrası uyarınca da davacı kadının katılma alacağına yönelik açmış olduğu davanın reddi gerektiğinden davanın reddine karar verilmiştir.”

KOCA: İHANET ETTİ MAL VERMEM

Bunun üzerine davacı kadın, hukuk savaşını istinafa taşıdı. İstinafa sunulan dilekçede, “Davalı kocanın aracı önce başkasına satıp, geri aldıktan sonra da kardeşine sattığı, satın alanların taşınmazları alacak ekonomik güçlerinin olmadığı, devirlerin mal kaçırmayı amaçladığı, davalının ve ailesinin halen bu taşınmazda oturduğu, tarafların boşanması nedeniyle müvekkili aleyhine maddi ve manevi tazminata hükmedildiği, aynı gerekçeyle katılma alacağının da tamamen reddedilmesinin hak kaybına neden olduğu” iddia edildi. İstinafta kocanın avukatı, “Davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığını, tarafların davacının zinası nedeniyle boşandıklarını, zina nedeniyle katılma alacağının tamamen kaldırılması veya azaltılması gerektiğini, malların mal kaçırma amacıyla devredilmediğini, müvekkilinin borcu olduğunu, işlerinin de kötü gitmesi nedeniyle malları satmak zorunda kaldığı” savunması yaptı. 

İSTİNAF REDDETTİ

Yazının Devamını Oku

Birden çok ev alıp sattıysanız dikkat... Vergi cezası gelebilir

24 Haziran 2024
‘Tapu harcına dikkat: Eviniz elden gidebilir’ yazımın ardından, yatırım amaçlı satılan gayrimenkullerin vergilendirilmesi konusunda da birçok soru geldi.

1. Okurum B.S., İstanbul, Ankara ve İzmir’de, son 1-2 yılda yatırım amaçlı aldığı 4 ev, 1 yazlık, 5 arsayı sattığını, bu durumun vergi idareleri tarafından ‘ticari kazanç’ gibi değerlendirilip vergi ödemekle yükümlü olup olmayacağını merak ediyor. B.S. ve birkaç okurum da ‘ticari kazanç’ın kriterlerini öğrenmek istiyorlar. Sorularınızı ve bu konuda merak edilenleri vergi uzmanı avukat Dr. Burak Aslanpınar yanıtladı:

“Çok sayıda gayrimenkul satışı olduğu durumlarda vergi idaresince “ticari kazanç” nitelendirmesi ve vergilendirme söz konusu oluyor. Bu gelir veya kurumlar vergisi, gayrimenkul alım satımını devamlı ve ticari olarak yapanların ‘ticari kazanç’ elde ettiği gerekçesiyle doğuyor. Ticari kazanç nitelemesi olduğunda KDV de faizi ve 1 kat cezasıyla birlikte ortaya çıkıyor. Bu noktada dikkat edilecek bir konu var. Gayrimenkul alım satımı konusunda bir şirketin var olması, vergi mükellefi olmak şart değil.

SADE VATANDAŞA DA GELEBİLİR

Gayrimenkul alım satımı yapan kişi sade vatandaş da olsa vergi idaresi ‘ticari kazanç’ nitelendirmesi yapabiliyor. Bu niteleme için en önemli ölçüt de ‘işlem sayısındaki çokluk’. Bu çokluk, gayrimenkullerin aynı takvim yılı içerisinde birden fazla veya takip eden birden fazla takvim yılında art arda satılmış olmasına göre belirleniyor. Ancak, tek ölçüt bu değil ama bir kişi çok sayıda gayrimenkul alım satımı yapıyorsa ya da yapmışsa dikkatli olmalı. Gelir vergisi, KDV ve cezaları yanında, vergi idaresi tarafından geriye dönük vergi mükellefiyeti açılacağından vergisel yükümlülükleri yerine getirmemek nedeniyle özel usulsüzlük cezası da kesilebilir.

20 YIL GEÇSE DE YÜKÜMLÜLÜK DOĞAR

Eğer durum anlatıldığı şekliyle ‘ticari kazanç’ kapsamındaysa, alımın üstünden 10 yıl hatta 20 yıl geçmiş olsa bile vergi doğuyor. ‘Ticari kazanç’ kapsamına girmeyen gayrimenkul satımları için ise alımın üzerinden 5 yıl geçmişse gelir vergisi ödenmesi gerekmiyor. Ancak satın alınan gayrimenkul, alım tarihinden itibaren 5 yıl geçmeden satıldığı takdirde ‘değer artış kazancı’ sebebiyle gayrimenkulün alım ve satımı arasındaki fark üzerinden gelir vergisi ödenmesi gerekiyor. Burada tapuda değeri düşük göstermenin önemli bir tehlikesi daha ortaya çıkıyor. Alım değeri düşük gösterildiğinde satış değeri ile arasındaki fark daha da açılacağından ödenecek gelir vergisi de artıyor.

MİRASTA VERGİ YOK

Buradaki 5 yıl süre içinde satışta uygulanan ‘değer artış kazancı’ vergisi, miras veya bağış yoluyla edinilen gayrimenkuller için yok. Yani miras kalan ya da bağışlanan bir gayrimenkulü, edindikten 5 ay hatta 5 gün sonra bile satsanız satış üzerinden gelir vergisi ödenmesi söz konusu değil. Ancak tapu harcı ödenmesi gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Tapu harcına dikkat: Eviniz elden gidebilir

17 Haziran 2024
Ev, işyeri, arsa, tarla… Gayrimenkul alım satımında tapu harcını az ödemek için değerin gerçeğinden düşük gösterilmesi yaygın bir uygulama. Vergi uzmanı avukat Dr. Burak Aslanpınar, eksik ödenen harcın yanında, gelir, kurumlar ve katma değer vergisinin bir kat cezası ve yüksek faiziyle istenmesinin söz konusu olabileceği hatta gayrimenkulün elinizden gidebileceği uyarısında bulundu.

Okurlarımın bu konudaki sorularını yanıtlayan Avukat Dr. Aslanpınar’ın değerlendirmeleri bakın şöyle:

- Ekspertiz  raporu zorunluğundan vazgeçildi mi? Son dönemde gündeme gelen tüm tapu işlemlerinde ekspertiz (değerleme) raporu zorunluğu getirilmesiyle ilgili kanun teklifinden şu an için vazgeçilmiş durumda. Ama bu, tapuda istenilen değerin gösterilebileceği anlamına gelmiyor. Gerçek alım satım değerinin bildirilme zorunluluğu zaten mevcut. Üstelik genellikle düşük gösterilerek, gerçek değerin bildirilmemesi çok tehlikeli mali ve hukuki sonuçlara neden olabilir.

GERÇEK DEĞER ZORUNLU

- Rayiç bedel mi gerçek satış değeri mi gösterilmeli? Tapudaki devir işlemlerinde, genellikle belediye rayici diye de bilinen emlak vergisi değeri üzerinden hareket ediliyor. Örneğin gerçekte 6 milyon TL’ye satılan bir konut için, belediyeden alınan vergi değeri 1 milyon TL ise, bu değer bildirilerek tapu harcı ödeniyor. Oysa Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı rehberde de belirtildiğine göre, gayrimenkul devir ve iktisaplarında tapu harcı beyan edilen “gerçek devir ve iktisap bedeli üzerinden” binde 20 (yüzde 2) oranında alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı yani toplamda yüzde 4 harç alınması gerekiyor.

- Değerin düşük gösterildiği nasıl tespit ediliyor? Tapuda değeri düşük gösterilmesi durumu, IBAN incelemesi, kredi kullanımı, emsal tespiti gibi pek çok yöntemle tespit edilebiliyor. İlk olarak, son dönemde sıkça karşılaştığımız banka hesapları bir başka deyişle IBAN incelemelerinde, tapuda 1 milyon TL’ye satıldığı görünen gayrimenkul için alıcının ve hatta irtibatlı olduğu kişilerin IBAN’larına 6 milyon TL yatırıldığı tespit edilerek işlem yapılabilir. Kredi kullanımında bankanın yaptırdığı ekspertiz raporundaki tespite de dayanıldığı görülüyor. Ayrıca aynı binada ya da bölgede satılan benzer nitelikteki gayrimenkullerin değeri ile arada çok fark olması halinde de tespit yapılarak cezalı vergi ve harç istenebilir. Önemle belirtmek gerekir ki; yapılan işlemlerin ve uygulanan cezalı vergilerin somut tespit ve delillere dayanması gerekiyor. Aksi takdirde mahkemeler tarafından iptal edilmesine ilişkin çok sayıda karar bulunuyor.

ASIL TEHLİKE VERGİLER VE CEZALAR

-

Yazının Devamını Oku