Oya Armutçu

Hayırsız evlat anneyi evden atabilir mi

8 Temmuz 2024
A.T., 77 yaşında iki çocuklu bir anne. 60 yıllık eşi ölünce, baba evlerini satıp annelerini huzur evine yollayarak, evdeki tablo, aile yadigarı gümüşler gibi değerli ev eşyalarını almak isteyen iki çocuğuna hakkını helal etmiyor. 52 yıldır yaşadığı evde kalmak için hukuken ne yapabileceğini soruyor. Babanın üzerine kayıtlı arabanın nasıl paylaşılacağını öğrenmek istiyor.

Aile hukuku davalarında uzman Tekirdağ Barosu avukatlarından Ergün Vardar, A.T., ve diğer okurlarımın benzer sorularını yanıtladı.

- Eşler arasında nasıl bir mal rejimi uygulanıyor?

1 Ocak 2002 tarihinden sonra “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi” yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Bu rejim kapsamında olan mallarda, eşler eşit haklara sahiptir. Malın kimin adına kayıtlı olduğu önemsizdir. Önemli olan malın evlilik birliği içerisinde kazanılması ve o malın “kişisel mal” grubunda yer almamasıdır. Evlilik birliğinin kurulmasından önceki edinilmiş malvarlığı paylaşıma tabi değildir. Boşanmada mal paylaşımı halinde eşlerin “kişisel malları” paylaşıma dahil edilmemektedir.

- Eşin kişisel malları neler?

Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 20. maddesine göre “kişisel mallar”:

“Eşlerden birinin yalnızca kişisel kullanımına yarayan eşya, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla, ya da karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, manevî tazminat alacakları, kişisel mallar yerine geçen değerler.”

MİRAS KALAN MAL

Yazının Devamını Oku

Zina yapan eşe mal yok

1 Temmuz 2024
Zina yaptığı mahkemece kabul edilen eş, boşanırken yasal mal rejimine göre yarı yarıya bölüşülmesi gereken evlilik mallarından pay alabiliyor mu? Bu sorunun yanıtı Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nden geldi. Aldatan kadın ya da erkek, evlilik mallarından yarı yarıyadan daha az oranda pay alacak ya da hiç mal alamayacak. Ayrıca eşine tazminat ödeyecek.

BOŞANMA sürecindeki aldatan eşler için kritik önem taşıyan bu örnek karar, Giresun’dan Yargıtay’a kadar uzanan dosyada verildi. Önce bu dosyadaki yargılama sürecine göz atalım: Giresun’da, 2016’da mahkeme, bir çiftin kadının zinası nedeniyle boşanmasına hükmetti. Evlilik mallarından da hiç pay alamadı.

ALDATAN KADIN DAVA AÇTI

Kusurlu bulunan ve  kocasına maddi-manevi tazminat ödemeye mahkûm edilen kadın, 2021’de, Giresun Aile Mahkemesi’nde evlilik süresince elde edilen iki daire ve arabadan pay almak için dava açtı. Kadın, eski kocasını mal kaçırmakla suçladı. Mal rejiminin tasfiyesi ile tasfiye sonucunda ortaya çıkacak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000.00 TL katılma alacağının faizi ile tahsilini talep etti. Mahkeme, Türk Medeni Kanunu’na (TMK) dayanarak, boşanmanın zinaya dayandığı, kadının katkısı ve mal kaçırmanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davayı reddetti. 

MAL KAÇIRDIĞINI İSPATLAYAMADI

Mahkeme, kadının katılma alacağı davasını bakın hangi gerekçelerle reddetti: “...Her ne kadar davalı tarafça yapılan devirlerin davacı eşin katılma alacağını eksiltmek amacıyla yapıldığı ispatlanmamışsa da söz konusu devirlerin bu amaçla yapıldığı kabul edilse bile tarafların davacı eşin zinası nedeniyle boşanmaları ve davacının söz konusu taşınmazların ve aracın edinilmesinde kişisel malı ile herhangi bir katkıda bulunduğunun ileri sürmediği, Türk Medeni Kanunu’nun 236/2 fıkrası uyarınca da davacı kadının katılma alacağına yönelik açmış olduğu davanın reddi gerektiğinden davanın reddine karar verilmiştir.”

KOCA: İHANET ETTİ MAL VERMEM

Bunun üzerine davacı kadın, hukuk savaşını istinafa taşıdı. İstinafa sunulan dilekçede, “Davalı kocanın aracı önce başkasına satıp, geri aldıktan sonra da kardeşine sattığı, satın alanların taşınmazları alacak ekonomik güçlerinin olmadığı, devirlerin mal kaçırmayı amaçladığı, davalının ve ailesinin halen bu taşınmazda oturduğu, tarafların boşanması nedeniyle müvekkili aleyhine maddi ve manevi tazminata hükmedildiği, aynı gerekçeyle katılma alacağının da tamamen reddedilmesinin hak kaybına neden olduğu” iddia edildi. İstinafta kocanın avukatı, “Davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığını, tarafların davacının zinası nedeniyle boşandıklarını, zina nedeniyle katılma alacağının tamamen kaldırılması veya azaltılması gerektiğini, malların mal kaçırma amacıyla devredilmediğini, müvekkilinin borcu olduğunu, işlerinin de kötü gitmesi nedeniyle malları satmak zorunda kaldığı” savunması yaptı. 

İSTİNAF REDDETTİ

Yazının Devamını Oku

Birden çok ev alıp sattıysanız dikkat... Vergi cezası gelebilir

24 Haziran 2024
‘Tapu harcına dikkat: Eviniz elden gidebilir’ yazımın ardından, yatırım amaçlı satılan gayrimenkullerin vergilendirilmesi konusunda da birçok soru geldi.

1. Okurum B.S., İstanbul, Ankara ve İzmir’de, son 1-2 yılda yatırım amaçlı aldığı 4 ev, 1 yazlık, 5 arsayı sattığını, bu durumun vergi idareleri tarafından ‘ticari kazanç’ gibi değerlendirilip vergi ödemekle yükümlü olup olmayacağını merak ediyor. B.S. ve birkaç okurum da ‘ticari kazanç’ın kriterlerini öğrenmek istiyorlar. Sorularınızı ve bu konuda merak edilenleri vergi uzmanı avukat Dr. Burak Aslanpınar yanıtladı:

“Çok sayıda gayrimenkul satışı olduğu durumlarda vergi idaresince “ticari kazanç” nitelendirmesi ve vergilendirme söz konusu oluyor. Bu gelir veya kurumlar vergisi, gayrimenkul alım satımını devamlı ve ticari olarak yapanların ‘ticari kazanç’ elde ettiği gerekçesiyle doğuyor. Ticari kazanç nitelemesi olduğunda KDV de faizi ve 1 kat cezasıyla birlikte ortaya çıkıyor. Bu noktada dikkat edilecek bir konu var. Gayrimenkul alım satımı konusunda bir şirketin var olması, vergi mükellefi olmak şart değil.

SADE VATANDAŞA DA GELEBİLİR

Gayrimenkul alım satımı yapan kişi sade vatandaş da olsa vergi idaresi ‘ticari kazanç’ nitelendirmesi yapabiliyor. Bu niteleme için en önemli ölçüt de ‘işlem sayısındaki çokluk’. Bu çokluk, gayrimenkullerin aynı takvim yılı içerisinde birden fazla veya takip eden birden fazla takvim yılında art arda satılmış olmasına göre belirleniyor. Ancak, tek ölçüt bu değil ama bir kişi çok sayıda gayrimenkul alım satımı yapıyorsa ya da yapmışsa dikkatli olmalı. Gelir vergisi, KDV ve cezaları yanında, vergi idaresi tarafından geriye dönük vergi mükellefiyeti açılacağından vergisel yükümlülükleri yerine getirmemek nedeniyle özel usulsüzlük cezası da kesilebilir.

20 YIL GEÇSE DE YÜKÜMLÜLÜK DOĞAR

Eğer durum anlatıldığı şekliyle ‘ticari kazanç’ kapsamındaysa, alımın üstünden 10 yıl hatta 20 yıl geçmiş olsa bile vergi doğuyor. ‘Ticari kazanç’ kapsamına girmeyen gayrimenkul satımları için ise alımın üzerinden 5 yıl geçmişse gelir vergisi ödenmesi gerekmiyor. Ancak satın alınan gayrimenkul, alım tarihinden itibaren 5 yıl geçmeden satıldığı takdirde ‘değer artış kazancı’ sebebiyle gayrimenkulün alım ve satımı arasındaki fark üzerinden gelir vergisi ödenmesi gerekiyor. Burada tapuda değeri düşük göstermenin önemli bir tehlikesi daha ortaya çıkıyor. Alım değeri düşük gösterildiğinde satış değeri ile arasındaki fark daha da açılacağından ödenecek gelir vergisi de artıyor.

MİRASTA VERGİ YOK

Buradaki 5 yıl süre içinde satışta uygulanan ‘değer artış kazancı’ vergisi, miras veya bağış yoluyla edinilen gayrimenkuller için yok. Yani miras kalan ya da bağışlanan bir gayrimenkulü, edindikten 5 ay hatta 5 gün sonra bile satsanız satış üzerinden gelir vergisi ödenmesi söz konusu değil. Ancak tapu harcı ödenmesi gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Tapu harcına dikkat: Eviniz elden gidebilir

17 Haziran 2024
Ev, işyeri, arsa, tarla… Gayrimenkul alım satımında tapu harcını az ödemek için değerin gerçeğinden düşük gösterilmesi yaygın bir uygulama. Vergi uzmanı avukat Dr. Burak Aslanpınar, eksik ödenen harcın yanında, gelir, kurumlar ve katma değer vergisinin bir kat cezası ve yüksek faiziyle istenmesinin söz konusu olabileceği hatta gayrimenkulün elinizden gidebileceği uyarısında bulundu.

Okurlarımın bu konudaki sorularını yanıtlayan Avukat Dr. Aslanpınar’ın değerlendirmeleri bakın şöyle:

- Ekspertiz  raporu zorunluğundan vazgeçildi mi? Son dönemde gündeme gelen tüm tapu işlemlerinde ekspertiz (değerleme) raporu zorunluğu getirilmesiyle ilgili kanun teklifinden şu an için vazgeçilmiş durumda. Ama bu, tapuda istenilen değerin gösterilebileceği anlamına gelmiyor. Gerçek alım satım değerinin bildirilme zorunluluğu zaten mevcut. Üstelik genellikle düşük gösterilerek, gerçek değerin bildirilmemesi çok tehlikeli mali ve hukuki sonuçlara neden olabilir.

GERÇEK DEĞER ZORUNLU

- Rayiç bedel mi gerçek satış değeri mi gösterilmeli? Tapudaki devir işlemlerinde, genellikle belediye rayici diye de bilinen emlak vergisi değeri üzerinden hareket ediliyor. Örneğin gerçekte 6 milyon TL’ye satılan bir konut için, belediyeden alınan vergi değeri 1 milyon TL ise, bu değer bildirilerek tapu harcı ödeniyor. Oysa Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı rehberde de belirtildiğine göre, gayrimenkul devir ve iktisaplarında tapu harcı beyan edilen “gerçek devir ve iktisap bedeli üzerinden” binde 20 (yüzde 2) oranında alıcı ve satıcıdan ayrı ayrı yani toplamda yüzde 4 harç alınması gerekiyor.

- Değerin düşük gösterildiği nasıl tespit ediliyor? Tapuda değeri düşük gösterilmesi durumu, IBAN incelemesi, kredi kullanımı, emsal tespiti gibi pek çok yöntemle tespit edilebiliyor. İlk olarak, son dönemde sıkça karşılaştığımız banka hesapları bir başka deyişle IBAN incelemelerinde, tapuda 1 milyon TL’ye satıldığı görünen gayrimenkul için alıcının ve hatta irtibatlı olduğu kişilerin IBAN’larına 6 milyon TL yatırıldığı tespit edilerek işlem yapılabilir. Kredi kullanımında bankanın yaptırdığı ekspertiz raporundaki tespite de dayanıldığı görülüyor. Ayrıca aynı binada ya da bölgede satılan benzer nitelikteki gayrimenkullerin değeri ile arada çok fark olması halinde de tespit yapılarak cezalı vergi ve harç istenebilir. Önemle belirtmek gerekir ki; yapılan işlemlerin ve uygulanan cezalı vergilerin somut tespit ve delillere dayanması gerekiyor. Aksi takdirde mahkemeler tarafından iptal edilmesine ilişkin çok sayıda karar bulunuyor.

ASIL TEHLİKE VERGİLER VE CEZALAR

-

Yazının Devamını Oku

Restorandaki ‘bahşiş’ sorusu

10 Haziran 2024
Restoran ve kafelerde bazen hesabın yüzde 20’sini bulan oranlarda ‘servis bedeli, servis ücreti, kuver’ adları altında para alınıyor. Bazı okurlarım, “Zaten bahşiş veriyoruz, neden servis bedeli de hesaba ekleniyor?” diye şikâyet ediyorlar. Müşteriler, ‘servis ücreti’ adı altında ücret ödemek zorunda mı?  İşletmeler bu yüzden vergi incelemesi, ceza gibi sorunlarla karşılaşabilirler mi?

Önce ‘kuver’ adıyla da bilinen servis ücretinin sözlük anlamına bakalım: Kuver, “Yemeklerin servisinden önce masaya serilen örtü ve bu örtüyle birlikte çatal, bıçak, kaşık, şamdan, tuzluk vb şeylerin servise sunulmasından dolayı alınan ücret” demek. Kafe, restoran, bar gibi işletmeler de servis ücreti nedeniyle farkında olmadan cezalı vergi hatta hapis cezası gibi ağır yaptırımlarla karşılaşmamak için dikkat etmeli. Vergi hukuku uzmanı Avukat Burak Aslanpınar’ın okurlarımın soruları ışığındaki değerlendirmeleri bakın şöyle:

MÖNÜDE YAZMALI

“Kafe, restoran, bar gibi yeme içme ağırlıklı satış yapan yerlerde masalara sunulan hizmet ve garsonların servisi için müşteri gönlünden koparsa yiyecek ve içecek hesabına ek olarak bahşiş bırakabilir. Burada bir zorlama veya bahşişin oranı ya da tutarı bakımından bir belirleme bulunmuyor. Bazı işletmeler ise bu hizmetlerin karşılığını yemek tutarının belli bir yüzdesiyle doğrudan hesaba yazarak tahsil ediyor. İşletmeye göre değişen ve yüzde 10, 13, 15 hatta 20’yi bulabilen bu bedelin karşılığı servis bedeli, servis ücreti gibi adlar altında olabiliyor. Bu adlar altında müşteriden ücret alınması, usule uyulması halinde kanuna aykırı değil. Servis ücreti alınacaksa mutlaka bu durumun önceden müşterinin yani tüketicinin zahmetsizce fark edebileceği şekilde belirtilmiş olması gerekiyor.

GÖRÜLÜR OLMALI

Masaya bırakılan, işletmenin girişinde bulunan mönülerde servis ücreti alınacağının ve oranının kolayca fark edilebilir, gözden kaçmayacak şekilde belirtilmesi bu bakımdan önemli. Salgın döneminde hayatımızın bir parçası haline gelen “QR kod” okutularak akıllı telefonlarla görüntülenen mönülerde de bu açıklamaya yer verilmesi hatta kodun okutulduğu yerde ayrıca yazıyla belirtilmesinde fayda var. Aksi takdirde müşteri, gerekli bilgilendirmenin yapılmadığından bahisle bedeli ödemekten kaçınabilir.

TÜKETİCİ HUKUKU KAPSAMINDA

Servis bedelinin müşteriden alınıp alınamayacağı meselesi tüketici hukuku ile ilgili. Ama bu bedel dolayısıyla ortaya çıkan ve pek farkında olunmayan önemli ve tehlikeli konu vergi hukuku kapsamında. Öncelikle alınan bu bedeli işletme tahsil ettiği için vergisel yükümlülükler işletme nezdinde doğuyor. Ancak garsonlara dağıtılan kısım için ayrıca “ücret” kapsamında gelir vergisi stopajı (kesintisi) yapılması gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

‘Uyutmama’ formülleri

3 Haziran 2024
Sahiplenilmeyen sokak köpeklerinin bir ay sonunda uyutulması seçeneğini de içeren yasa teklifinin temmuz ayı içinde Meclis’e sunulması bekleniyor. Buna karşı hayvanseverler de çözüm önerilerini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile tüm partilere ve milletvekillerine iletiyorlar. Benim de incelediğim bu projelerde hayvanseverlerin ve STK’ların desteği ile derhal kısırlaştırma seferberliği ilk sırada. İki milyon erkek köpeğin kısırlaştırılmasının sorunun altı ayda çözebileceği iddia ediliyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sunulan projelerden ilki, İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi eski başkanı avukat Deniz Tavşancıl Kalafatoğlu’nun hazırladığı “Eylem Planı”. Kalafatoğlu’nun, “Köpek OHAL”i öneren planı şöyle:

- ÜÇ MİLYON KÖPEK ACİLEN KISIRLAŞTIRMALI: Ülke çapında, acilen belediyeler, ilgili bakanlıklar, STK’lar Veteriner Hekimler Odaları, Veterinerlik Fakülteleri ve hayvan severlerle işbirliği yapılarak altı ayda tamamlanmak üzere erkek köpeklerden başlayarak ve kırsal kesime ağırlık verilerek, kısırlaştırma seferberliği başlatılmalıdır. Nüfusun yüzde 70’i kısırlaştırıldığında üreme durur. 34 veterinerlik fakültesinin ve 30 bin veteriner hekimin bulunduğu ülkemizde 180 günde 833 veteriner hekim her gün 20 kısırlaştırma ameliyatı yaparak toplamda 3 milyon hayvanı kısırlaştırabilecektir. Evdeki hayvanlar da mutlaka kısırlaştırılmalıdır. Kısır olmayanlar sokağa terk edildiğinde üremeye yol açmaktadır.

- BEŞ YIL HAYVAN ÜRETİM VE SATIŞI YASAKLANMALI: En az 3, ideali 5 yıllığına, ülkedeki tüm hayvan üretim ve satışı, yurtdışından hayvan ithalatı ivedilikle yasaklanmalıdır. Bu sürenin sonunda da, merdiven altı satışlar ve internetten kaçak–kayıt dışı–vergisiz satışlar ile kaçakçılıkla mücadele kapsamında mücadele edilmelidir.

- ALFA KÖPEKLER TOPLANMALI: Sokaklardaki alfa köpekler terörist değildir. İçgüdüsel koruma duygusu ile saldıran bu köpekler, toplanıp rehabilite edilerek sahiplenilir hale getirilebilir.

- YAKALA, AŞILA, KISIRLAŞTIR: Öldürerek bitirmek mümkün değildir. Bitebilse, tüm dünyada bitmiş olurdu. İsveç, İsviçre, Almanya, İspanya’da ötenazi yasak olup, yakala, aşıla, kısırlaştır, yerinde yaşat modeli (CVNR), öldürerek yok etmeye göre, yapılan istatistikler uyarınca daha çok işe yaramaktadır. İngiltere, Fransa ve İtalya’da ise sınırlı ötenazi olmakla birlikte, onlar da çöken bu sistemden çıkma çabası içindedir.

- KAT MÜLKİYETİ KANUNU DEĞİŞTİRİLMELİ: Kat Mülkiyeti Kanunu değiştirilerek, yönetim planlarındaki hayvan beslenmesini yasaklayan keyfi maddeler, hükümsüz kılınmalıdır. Tek başına hayvanın varlığının tahliye sebebi olmasının önüne geçilmelidir.

-

Yazının Devamını Oku

Ortak alandaki ‘kaykay’ kazasında kim sorumlu

27 Mayıs 2024
Site ve apartmanlarda daire giriş kapılarının bulunduğu sahanlıklara bisikletler, kaykaylar hatta ayakkabılık, sandalye, koltuk gibi eşyalar bırakılıyor. Kapıların önüne ayakkabı koymak ‘ortak alan işgali’ sayılır mı? ‘Ortak alan işgali’ nedeniyle yaşanan yaralanma veya ölümden kim sorumlu? Bu sorularınızı kat mülkiyeti bilirkişisi Murat Erdoğan yanıtladı...

* Daire giriş kapılarını kapsayan sahanlıklar ortak alan mı? Temeller ve ana duvarlar, taşıyıcı sistemi oluşturan kiriş, kolon ve perde duvarlar ile taşıyıcı sistemin parçası diğer elemanlar, bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarlar, tavan ve tabanlar, avlular, genel giriş kapıları, antreler, merdivenler, asansörler, sahanlıklar, koridorlar ve buralardaki genel tuvalet ve lavabolar, kapıcı daire veya odaları, genel çamaşırlık ve çamaşır kurutma yerleri, genel kömürlük ve ortak garajlar, elektrik, su ve havagazı saatlerinin korunmasına mahsus olup bağımsız bölüm dışında bulunan yuvalar ve kapalı kısımlar, kalorifer daireleri, kuyu ve sarnıçlar, yapının genel su depoları, sığınaklar, ortak alandır.

ORTAK ALAN KULLANIMI

* Ortak alanların işgali ne demek? Binalarda ve/veya ana yapılarda ‘ortak alan işgali’ en basit tanımıyla KMK Madde 4-a’da detaylı olarak belirtilen alanların herhangi bir yerini diğer kat maliklerinin rızası olmadan kullanmak ’ortak alan işgali’ anlamına gelir. Bu işgal ortak alanlara bir yenilik ya da ekleme yapmak olabileceği gibi bir eşyayı sürekli olarak orada tutmak da olabilir. Otopark alanında izinsiz kurulan bir araç şarj istasyonu da sığınak veya kapalı otopark alanlarında eski eşyaların muhafazası da kapıların önüne ayakkabı bırakılması da ‘ortak alan işgali’ olarak kabul edilir. İzinsiz olarak dış cepheye klima takmak, balkon kapatmak ya da farklı renge boyamak, otoparklara araç şarj istasyonu yapmak, ortak bir alanı maliklerin tamamının izni olmadan kiraya vermek de ortak alan işgali sayılmaktadır.

KAPI ÖNÜNE AYAKKABI KOYMAK 

Binalarda ve apartman girişlerinde kapı önleri de ortak alan olarak kabul edilmiştir. Dairelerin küçüklüğü, eşyaların ya da ayakkabıların ortak alana konulması ve işgal etme sebebi olamaz.

* Ortak alana eşya koymak neden risklidir? Ortak alanlarda bulunan yangın merdivenleri, sığınaklar ve daire giriş kapılarını kapsayan sahanlıklar en riskli alanlardır. Çünkü bu alanlara koyulan eşyalar ve ayakkabılar ciddi sakatlanmalara ve hatta ölümlere bile sebep olmaktadır. Afet anında (deprem, yangın gibi) binalardaki sensörler ya da enerji şirketleri binalardaki elektriği güvenlik açısından kesmektedir. Bu arada dairesinden kaçmak isteyen kişilerin ilk ulaştığı yer içgüdüsel olarak asansörler olmaktadır. Asansörlerde elektrik olmadığını gören bina sakinleri bu sefer normal merdiven veya yangın merdiveni seçeneğine yönelmektedir. Karanlıkta kaçmaya çalışan insanlar karmaşaya ve paniğe sebep olmakta, önce daire önündeki ayakkabılar sebebi ile sonrasında yangın merdiveni ya da normal merdivenlere koyulan bisiklet, kaykay, pazar arabası, bebek arabası, dolap, sandalye, masa, kutu gibi ortak alana koyulmaması gereken şeylere çarparak kaçış anında sakatlanmakta ya da yere düşerek yolu kapatmakta, arkadan gelen kalabalık yere düşen kişiyi görmeden ezmekte ve bazen ölümlere bile sebep olabilmektedir.

YARALANMA VE ÖLÜMDEN SORUMLU KİM

* Komşunun sahanlığa bıraktığı kaykaya basıp kolunu kıran 78 yaşındaki okurum D.S., kime nasıl tazminat davası açabilir?

Yazının Devamını Oku

‘Devremülk’te yeni dönem

20 Mayıs 2024
Yaz sezonuna girerken konutlarda kısa süreli kiralamaya getirilen düzenlemeye ilişkin yeni kanun, devremülklerin kiralanmasını ilgilendiriyor mu? Yazlığına, devremülküne akrabasını gönderenler var. Akraba mı, kısa dönemli kiracı mı? Bu nasıl kontrol edilecek? Prof. Dr. Özmen’e göre devremülkler bu kanuna tabi tutulamaz.

Konutlarda kısa süreli kiralamaya ilişkin kurallar 1 Ocak 2024’te yürürlüğe giren 7464 sayılı kanun ile silbaştan düzenlendi. Kanundaki, “Konutların turizm amaçlı kiralanması” ifadesi ise tartışılıyor. Tapu sicilinde konut amaçlı kayıtlı olan veya üzerinde konut amaçlı kat irtifakı ya da kat mülkiyeti bulunan her türlü bağımsız bölüm yeni düzenlemenin kapsamı dahilinde bulunuyor. Avukat Şimal M. Tol ile birlikte Devre Tatil Sistemleri kitabının da yazarı Prof. Dr. E. Saba Özmen, kanundaki uygulamayı okurlarımın tüm bu soruları ışığında devremülkler açısından değerlendirdi. Bakın şöyle:

NASIL KONTROL EDİLECEK

-Devre tatil sistemlerini de ilgilendiren yeni kanun tartışılıyor. Sizin yorumunuz nedir?

Özmen: Ülkemizin kanunlarının bilimsel bir süzgeçten geçerek hazırlanmama olgusunun izlerini bu kanunda da görmekteyim. Kanunun düzenleme amacı gözetildiğinde her tür kazancın vergilendirilmesi anlayışı çok doğal karşılanmalıdır. Fakat, arkasında gizli niyet belirtileri gördüğümden otel lobisinin eseri olduğu ve birçok sorunu beraberinde getireceği düşüncesindeyim. Bu kanun anayasaya aykırı.

100 GÜN MÜLKİYET HAKKINA AYKIRI

-Kanun neden Anayasaya aykırı? Mülkiyet hakkı, Anayasa'nın 35. maddesi ile Medeni Kanunumuzun 683 ve devamı hükümleri ışığında malikine veya konutu kiraya verme yetkisine sahip ayni hak sahiplerine, kira geliri elde etme hakkı sağlar. Bu açıdan “100 gün ve altında” sınırlaması koyarak kısa süreli kiralama yetkisinin “turizm amaçlı kiralama” tabiriyle izne bağlamak Borçlar Kanunu hükümlerine göre sıkıntı yaratır. Bana göre bu kanun, Anayasa’ya ve mülkiyet hakkına aykırıdır.

-Nasıl sıkıntılar ortaya çıkabilir?

Yazının Devamını Oku