Oya Armutçu

Eski binalarda asansör rehberi

4 Aralık 2023
Engelli asansörünü sadece engelli mi kullanır? Eski bir apartmanda sonradan asansör yaptırılması ile bir engellinin kendisi için asansör yaptırması farklı mı? Engelli bunun için nasıl bir yol izlemeli? Bu durumda asansörün parasını kim öder? Engelli asansörünü sadece parasını ödeyen o engelli malik mi kullanır? Okurlarımın bu sorularını İstanbul Barosu avukatı ve kat mülkiyeti hukuku uzmanı avukat Mustafa Şeref Kısacık yanıtladı.

1- ASANSÖR İÇİN HANGİ SAYISAL ÇOĞUNLUKLA KARAR ALINMALI

- Okur M.R.: Ankara’da beş katlı bir apartmanda oturuyoruz. Maliklerin çoğu yaşlı ve hasta. Giriş kattaki iki malik asansör istemiyor ve karşı çıkıyorlar. Asansör yaptırmak için hangi sayısal çoğunluk ile karar alabiliriz?

Avukat Kısacık: Okurun sorusundaki gibi beş katlı eski bir binada oturuyorsak, asansör olmadığı için üst kattaki yaşlılar ve hastalar sıkıntı yaşıyorlarsa sonradan binaya asansör yaptırılması bazı koşulların gerçekleşmesi halinde mümkündür. Kat malikleri apartmanın ortak yerlerinde kendi başlarına bir değişiklik yapamazlar. Kat Mülkiyeti Kanunu’na (KMK) göre ortak alanda yapılacak bütün faydalı yenilik ve ilaveler apartmandaki tüm kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu ile verecekleri karar üzerine yapılabilir. Burada dikkat edilecek konu toplantıya katılanların çoğunluğu değil bütün kat maliklerinin çoğunluğudur.

2- PROJEDE ASANSÖR YOKSA

Orjinal projemizde asansör yok. GK’da karar alarak asansör yaptırmamız mümkün mü?

Böyle bir durumda binaya sonradan asansör yaptırmak için sayı ve arsa payı çoğunluğu sağlanması yeterli olmaz. Eğer binanın projesinde asansör yoksa; bu durumda proje tadilatı gerektiği için maliklerin oybirliği ile karar almaları ve ilgili belediyenin de bu tadilat projesine izin vermesi gerekir. Bina asansör yapımına uygun değilse, asansör yapacak yer yoksa, asansör yapılması binanın statiğine zarar verecekse; belediye tadilat projesine onay vermeyecek ve oybirliğiyle karar alınmasına rağmen asansör yapılamayacaktır.

3- ASANSÖR BOŞLUĞU 

Yazının Devamını Oku

2. taksitin son günü 30 Kasım... Emlak vergisi rehberi

27 Kasım 2023
Emlak vergisi yıllık olarak iki taksit halinde ödeniyor. İlk taksit mayıs ayı sonunda ödendi. İkinci taksitin son günü ise 30 Kasım. Son ödeme gününe üç gün kala okurlarımdan çok sayıda emlak vergisi sorusu geldi. Kimler emlak vergisinden muaf? EYT’liler emlak vergisi ödüyor mu? Tinyhouse için emlak vergisi var mı? Okurlarımın bu sorularını vergi hukuku uzmanı avukat Dr. Burak Aslanpınar yanıtladı.

KİM NASIL MÜKELLEF OLUYOR

“Bizim vergi sistemimiz beyan usulü ağırlıklı. Örneğin gelir ve kurumlar vergisi açısından ’Benim bu kadar gelirim, bu kadar da giderim var’ diye kendiniz beyanname veriyorsunuz. Vergi onun üzerinden hesaplanıyor. Oysa emlak vergisinde bildirim usulü var. Burada mülk sahibine düşen, bir taşınmazı edindiğinde aynı yıl içinde (yılın son 3 ayında edinilenler için edinmeden itibaren 3 ay içinde) bunu taşınmazın bulunduğu belediyeye bildirmesi. Sonraki süreç kendiliğinden işliyor. Ancak bildirim yapılmazsa cezası olduğunu belirtmek gerekir. Emlak vergisinin mükellefi ve dolayısıyla bildirim yapması gereken kişi öncelikle taşınmazın maliki. Eğer taşınmazda intifa hakkı varsa bu durumda intifa hakkı sahibi mükellef oluyor. Her ikisinin de bulunmaması halinde ilgili gayrimenkulden malik gibi tasarruf edenler emlak vergisinin mükellefidir.

EMLAK DEĞERİNİ KİM BELİRLİYOR

Emlak vergisine konu olan gayrimenkulün (bina, arsa veya arazi) değeri takdir komisyonu dediğimiz kanunda belirlenmiş bir komisyon tarafından belirleniyor. Bu değer üzerinden de çeşitli oranlarda vergi ödenmesi gerekiyor. Burada takdir komisyonunun değer tespitine ilişkin kararlarının ve yüksek olduğu düşünülüyorsa süresinde dava açmanın çok önemli olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü söz konusu değer 4 yıl için geçerli oluyor ve sadece emlak vergisi için değil değerli konut vergisi, veraset ve intikal vergisi, kira geliri ve gayrimenkul satışı üzerinden alınan gelir vergisi ile KDV ve tapu harçları gibi birçok başka mali yükümlülüğü de doğrudan ilgilendiriyor. Emlak vergisi değerleri en son 2021 yılında belirlendi. Bu değerler 2025 yılı dahil olmak üzere uygulanmaya devam edecek.

EMLAK VERGİSİ ORANI NE KADAR

Emlak vergisi oranları mesken olan binalarda ve arazide binde 1, diğer binalarda binde 2, arsalarda binde 3. Gayrimenkul büyükşehir sınırları içindeyse bu oranlar iki katı olarak yani sırasıyla binde 2, 4 ve 6 olarak uygulanıyor.

2024 YILI BU ORAN YÜZDE KAÇ

Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’ne göre, yeniden değerleme oranı 2024 yılı için yüzde 58.46 olarak tespit edildi. Buna göre Emlak Vergisi, Çevre Temizlik Vergisi, çeşitli harçlar, araç muayene ücreti, Gelir Vergisi tarife dilimleri ve idari cezalar için 2024 yılı için esas alınacak yeniden değerleme oranı yüzde 58.46 oldu. Emlak vergisinde artış, kanuna göre bu oranın yarısı kadar yapılıyor (EVK md. 29). Bu çerçevede emlak vergisindeki önümüzdeki yıl artış yeniden değerleme oranının yarısı olan  (yüzde 58.46/2) yüzde 29.23 kadar olacak.

Yazının Devamını Oku

Devremülke 35 bin TL aidat istenebilir mi

20 Kasım 2023
Tüketiciler, kaplıca ya da deniz kenarında devremülk, devre tatil alırken mağdur olmamak için nelere dikkat etmeliler? Bir haftalık devre karşılığı o yıl için 35 bin lira aidat istenirse tüketici ne yapabilir? Devremülk mağduru olan okurlarımın sorularını Prof. Dr. Saba Özmen yanıtladı...

1) Devreli tatil uygulamalarında kaç tür sistem var? Farkları neler?

Bugün üç ayrı sistem söz konusudur. Bunlardan devremülk hakkı, kat mülkiyeti kanunu hükümlerince kurulan ve halk arasında “tapulu” şeklinde bilinen sistemdir. Bu sistemde her hak sahibinin bir payı (hissesi) bulunmakta ve tapuda irtifaklar sütununa tescil edilen zorunlu olarak eski uygulamada 15 şimdi kanun değişikliği ile bir haftadan aşağı olamayacak süreli sistemdir.

İkinci olarak devre tatil, sadece bir arazi malikinin sahip olduğu ünitelerden herhangi bir ayni hak yani tapu devretmeksizin alacak hakkı bahşeden sistemlerdir. Üçüncü ve artık kurulması tüketici mevzuatıyla yasaklanmış model ise, geçmişte devrelerin 15 günlük asgari süresi kısıtlamasından kurtulmak için pay (hisse) tapusu vererek ve fakat irtifak hakkı söz konusu olmaksızın kullanma ve yararlanma sözleşmeleriyle yürütülen ve uygulamada haksız rekabeti önlemek üzere bilinçli davranan firmalarca “dönem mülk” olarak adlandırılmış sistem, hak sahipleri yasaktan etkilenmeksizin tabi olduğu kurallara dayalı olarak varlıklarını sürdürecektir.

TAPULU SİSTEMİ TERCİH EDİN

2) Tüketiciler devreli tatil sistemi seçerken nelere dikkat etmeli?

Dolandırıcıların da cirit attığı piyasada ilkeli ve dürüst firmaların varlığına bağlı olarak tüketici tarafından bilinçli bir tercih yapılması öncelikle bu modellerden seçimle başlayacaktır. Artık mevzuat gereği ikili bir sisteme dayanmakla “tapulu” değil “alacak hakkı” bahşeden devre tatil sistemlerinin bir sözleşmeye dayanmakla; borçlu arazi malikinin hileli iflası veya bu yönde bilinçsiz borçlanmasıyla araziye hacizler gelmesi sonucu devrelere bağlı yararlanma hakkının bu sistemde iflas masası alacağı haline gelebileceği unutulmamalıdır. Böyle bir firmadan güvenerek devre tatil alınmak istenmesi halinde, sözleşmelerin kombine sözleşme olarak kira içeriği barındırmakla şerhi özelliği aranmalıdır (bu imkânı tanıyan firma olmamakla birlikte önerimiz bundan sonra pazarlama yapacak firmalara bu hususu hatırlatmak içindir). Önem arz eden bu hususta, devreli tatil sistemlerinde tapulu veya tapusuz farketmeksizin, mağdurların uygulamada bir araya gelmemesi sakıncalarıyla işletilememesi sonucu mağduriyetler kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, devremülk hakkı, arazide süreye bağlı olmayan ve binaların ömrü ile de sınırlandırılamayacak varlığıyla “tapulu” olmakla tercih edilmelidir. Bu sistemde mağduriyet aidat ve arizi harcamalar karşılığı talep edilen onarım ve bakım masrafları konusundaki fahiş ve sömürülere indirgenmiş olur.

Yazının Devamını Oku

Gayrimenkul vergisi rehberi... Emlak vergisi değerini düşük göstermek neye yol açar

13 Kasım 2023
Vergiden kaçış yok. Ev, arsa, işyeri, tarla alıp-satarken tapu harç ve vergilerine dikkat! 10 milyon TL’lik bir ev satışında 400 bin tapu harcı çıkmasın diye çoğu zaman 10 milyon TL’lik evin emlak vergisi değeri, tapuda 1 milyon TL gösterilip toplam 40 bin TL harç ödenmesi yoluna gidiliyor. Bu durum kanuna aykırı değil mi? Cezası var mı? Tapuda düşük gösterilen bu değer sonradan artırabilir mi? Avukat Dr. Burak Aslanpınar yanıtladı.

Okurum T.S., sonradan ticari anlaşmazlığa düştüğü dört ortağı ile aldıkları 20 milyonluk dükkânın değerini 2 milyon lira gösterdiklerini, bu durumun mali ve hukuki açıdan bir tehlikesi olup olmadığını soruyor. Tapuda düşük gösterilen değerin sonradan artırılıp artıramayacağını öğrenmek istiyor.

Okurum D.T. ise geçen yıl siteden 1.2 milyona aldığı dairenin değerinin 560 bin lira gösterildiğini, şimdi değerinin 5 milyon olduğu için bir vergi cezası ile karşılaşmamak adına ne yapabileceğini soruyor.

İki okurumun sorusu başta olmak üzere okurlarımın gayrimenkul vergileri ile ilgili sorularını Avukat Dr. Burak Aslanpınar’a sordum:

HARÇ İLE VERGİ AYNI MI

- Tapuda ödenen harç ile vergi aynı mı? Öncelikle sıkça yapılan bir isimlendirme hatasından söz edelim. Tapuda ödenen harçlara vergi denildiğini görüyoruz. Oysa vergi ve harç son derece farklı kavramlar. Aynı gayrimenkul için hem vergi hem de harç ödenmesi gerekebiliyor.

- Alım satımda tek vergi mi ödeniyor? Vergi genel anlamda kullanılsa da tek bir vergi de olmuyor. Alım satım arasındaki ticari kazançtan ya da değer artışından, kira gelirinden kaynaklanan gelir vergisi, şirket ise kurumlar vergisi, duruma göre katma değer vergisi (KDV), emlak vergisi, değerli konut vergisi gibi çok sayıda vergi ile muhatap olunabiliyor.

KİM NE KADAR ÖDER

Yazının Devamını Oku

Bakan Tunç: Kirada yüzde 25’in üzerinde de anlaşma oluyor

6 Kasım 2023
1 Eylül’de kira uyuşmazlıklarında dava şartı olarak zorunlu arabuluculuk uygulamasının başlamasının ardından okurlarımın merak ettiklerini Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a sordum. Bakan Tunç, “1 Eylül’den itibaren kira, kat mülkiyeti ve komşuluk hukuku konularında zorunlu arabuluculuk uygulamasını başlattık. 40 bin uyuşmazlıktan 6 bini anlaşma, 5 bini anlaşmama yönünde sonuçlandı. 12 bin kişi mahkemeye gitmedi. Bugün itibarıyla taraflar yüzde 25’in üzerinde kira artışında da anlaşabilmektedir” dedi.

KONUT kira artışlarını yüzde 25 ile sınırlandıran geçici düzenleme hâlâ çok tartışılıyor. 1 Eylül’de kira uyuşmazlıklarında dava şartı olarak ‘zorunlu arabuluculuk’ uygulamasının kira sorununu çözüp çözmediği de merak ediliyor. Kiracılar ev bulamamak-tan, fahiş kira ücretlerinden, ev sahipleri ise yüksek enflasyona rağmen konut kira fiyatlarına yüzde 25 artış sınırı getirilme-sinden şikâyetçiler. Arabulucuda kanunda öngörülen yüzde 25’in üzerinde kira artışında anlaşılıp anlaşılamayacağını öğrenmek istiyorlar. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, geçen hafta Hürriyet’in konuğuydu. Okurlarımın, en çok merak ettiği kira ve yoksulluk nafakası konularının yanı sıra Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kritik iki iptal kararı sonrası yapılacak yeni düzenlemeleri sordum. Önce Bakan Tunç’un konut kiraları ile ilgili değerlendirmesi:

DÜZENLEME NE DİYOR

“Kanunla yapılan geçici düzenleme ile bir yıl süreyle daha 1/7/2024 tarihine kadar devam eden konut kiraları bakımın-dan yapılacak kira artışları yüzde 25 ile sınırlandırılmıştır. Tarafların kira bedelinde yapacakları artış, bir önceki kira yılına ait kira bedelinin yüzde 25’ini geçemeyecektir. İşyeri kiraları düzenlemenin kapsamı dışında bırakılmıştır.

Yılmaz Tunç - Oya Armutçu

MAHKEMELER SINIRLAMAYA UYACAK

Tüketici fiyat endeksindeki 12 aylık ortalamalara göre tespit edilen değişim oranı yüzde 25’in altında kalacak olursa, bu oran uygulanmayacak, değişim oranı uygulanacaktır. Bu kural, 1 yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulana-ak ve bu oranları geçecek şekilde yapılan sözleşmeler, fazla miktar yönünden geçersiz olacaktır. Mahkeme tarafından verilecek kira artış kararlarında da bu sınırlamaya uyulacaktır.

SÜRE BİTİNCE NE OLACAK?

Bu düzenlemeler geçici niteliktedir. Kiralarda meydana gelen ve normalin dışında gerçekleşen artışların önüne geçebilmek için yapılmıştır. Hükümde öngörülen sürenin sona ermesiyle birlikte taraflar kira bedelini yüzde 25 sınırıyla bağlı olmadan kararlaştırabileceklerdir.

Yazının Devamını Oku

Sinem neden öldü

30 Ekim 2023
İstanbul Beyoğlu’nda, Paksoy Holding’in veliahtı kardeşlerin yaşadığı evin havalandırma boşluğunda cansız bedeni bulunan Nazlı Sinem Erköseoğlu’nun ölümündeki sır perdesi aradan geçen 13 yıla rağmen aralanamadı. Olayın ‘cinayet mi’, ‘intihar mı’ olduğu konusunda son sözü Yargıtay Ceza Genel Kurulu söyleyecek.

Erköseoğlu Ailesi’nin avukatı Rezan Epözdemir, sosyal medya hesabından Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca’ya, “Adli kontrol tedbiri yok. Beraati bozulan sanık Can Paksoy ya yurtdışına kaçarsa ve bu cinayet cezasız kalırsa, bunun hesabını kim verecek?” diye sitem ettiği bu dosyada neler olduğu merak ediliyor. Bu hafta bu dosyayı araştırıp yazdım. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin sanık kardeşlerden Can Paksoy’un beraatini bozup ağabeyi Mahmut Emre Paksoy’un beraatini onadığı kararda ne deniyor? Gözlerin çevrildiği çok tartışılan davada hangi flaş gelişme yaşandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ağabey Mahmut Emre Paksoy’un beraatine neden itiraz etti? Dava dosyasına göre yargılama süreci ve bu soruların yanıtı bakın şöyle:



PAKSOY KARDEŞLERE CİNAYET SUÇLAMASI

Boston Üniversitesi’nden mezunu 26 yaşındaki Nazlı Sinem Erköseoğlu’nun cesedi, 26 Eylül 2010’da İstanbul Beyoğlu’nda Paksoy kardeşlerin dairesinin bulunduğu 10 katlı apartmanın havalandırma boşluğunda bulunmuştu.

İncelenen görüntülerde, iki kardeşin o gece bir kulüpte ve apartman girişinde görüntüleri tespit edildi. Ağabey Mahmut Emre Paksoy ile kardeşi Can Paksoy hakkında “kasten adam öldürmek” suçundan müebbet hapis talebiyle dava açıldı.

Yazının Devamını Oku

AYM temyizde para sınırını kaldırdı… Her dosya Danıştay’a mı gidecek

23 Ekim 2023
Anayasa Mahkemesi (AYM) vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davalarda istinaf sonrasında temyiz talep edebilmek için öngörülen parasal sınırı Anayasa’ya aykırı buldu ve iptal etti. Peki iptal kararı sonrası temyizde neler değişti? Davanın konusu kaç lira olursa olsun Danıştay’da temyiz yolu mı açıldı? Milyonlarca vatandaş ve vergi mükellefini ilgilendiren bu iptal kararı ile ilgili merak edilenleri avukat Dr. Burak Aslanpınar’a sordum...

ANAYASA’YA AYKIRI BULUNDU

- Bu karar ne anlama geliyor? 

Avukat Aslanpınar: İdari yargıda önceleri iki dereceli sistem vardı. Yani vergi veya idare mahkemesi kararı temyiz edilebiliyor ve Danıştay karar veriyordu. Başka bir merci yoktu. Daha sonra istinaf devreye alındı. Böylece üç dereceli bir sistemimiz oldu. Bu sistemde ilk derece mahkemesi kararı, önce istinaf edilerek bölge idare mahkemesine sonra da temyiz edilerek Danıştay’a taşınıyor. Ancak kanunda belirlenen bazı davalardaki kararlar ve her yıl yeniden belirlenen belli parasal sınırların altındaki dava dosyaları istinaf ya da temyiz edilemiyor. 2023 yılı için temyiz sınırı 581 bin TL, istinaf sınırı ise 20 bin TL olarak belirlendi. AYM’nin iptal ettiği hüküm gereğince dava konusu 581 bin TL olan bir uyuşmazlıkta istinaf mahkemesi kararını temyiz edemiyorsunuz. Ama 581 bin 1 TL olunca temyiz yolu açık oluyordu. Yani 1 TL davanın kaderini değiştirebiliyordu. AYM konusu 581 bin Türk Lirası’nın altındaki davalar hakkında temyiz kanun yoluna başvurulamamasını öngören kuralın Anayasa’ya aykırı buldu ve iptal etti.

- İptal kararının gerekçesi nedir?

AYM, hükmü iptal ederken, kuralın “belirli” ve “ölçülü” olmadığı yönünde iki gerekçeye dayanmış. Öncelikle temyizdeki her yıl değişen parasal sınırda, dava açılma tarihinin mi istinaf tarihinin dikkate alınacağının belirli, açık ve öngörülebilir olmaması Anayasa’ya aykırı bulunmuş. Ayrıca parasal sınırın (2023 yılı için 581 bin TL) altındaki tüm davaların nispeten önemsiz görülerek temyiz denetimi dışında bırakılması, özellikle davacı durumundakiler bakımından aleyhe sonuçlar doğurabileceğinden ölçülülük ilkesine aykırı görülmüş.

13 TEMMUZ’DA YÜRÜRLÜĞE GİRECEK

-

Yazının Devamını Oku

AYM’ye bireysel başvuruda yeni dönem

16 Ekim 2023
2022 itibarıyla önündeki 130 bin başvurudan 80 bini “Makul sürede yargılanma hakkının ihlali” iddiasına dayanan Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, bir dosyada “Tazminat kararları bir işe yaramıyor. Yapısal sorunu çözmüyor. Artık ben bu dosyaları incelemem” dedi. 80 bine yakın başvuruda Tazminat Komisyonu’na havale ya da başka bir çözüm getirilmezse düşme kararı verilecek. Siyaset ve yargı kulislerinde büyük tartışma yaratan karardan sonra bireysel başvuruda önümüzdeki süreçte neler olacağı merak ediliyor.

2022 yılı itibarıyla önündeki 130 bin başvurudan 80 bini “Makul sürede yargılanma hakkının ihlali” iddiasına dayanan ve bu konuda 55 binden fazla ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, bu verileri gerekçe göstererek, 25 Temmuz’da çarpıcı bir karara imza attı. Bu karar Keser Altıntaş (B. No: 2023/18536) kararıydı. 10 Ekim tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Altıntaş kararında AYM özetle şöyle dedi:

“Bireysel başvuru mekanizması ‘istisnai nitelikte ve ikincil’ niteliktedir. Ben sadece tazminat mahkemesi değilim. Bu konuda 55 binden fazla karar verdim. Ama yapısal sorunun çözümünde hiçbir işe yaramadı. Çözüm için kanun koyucu ya da idare mekanizma oluşturmadı. İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesine katkı sağlamıyor. Ben artık bu başvuruları incelemek için haklı bir neden göremiyorum. İçtüzüğü gereği mevcut dosyalar ve gelecek olanlar için düşme kararı vereceğim.”

TARTIŞMA YARATTI 

Siyaset ve yargı kulislerinde büyük yankı bulan ve tartışma yaratan karardan sonra bireysel başvuruda önümüzdeki süreçte neler olacağı merak ediliyor. Bu soruları Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersoy Kontacı ile konuştum. Tamamen farklı görüşteki Sağkan ve Doç. Kontacı’nın herkesin merak ettiği sorulara yanıtları şöyle:

ANAYASA’YA AYKIRI

* AYM ne karar verdi?

TBB Başkanı Sağkan: AYM, Altıntaş kararı ile makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvurulara, ‘Artık ben bakmayacağım’ dedi. Bu konuda daha önce yaptığı gibi TBMM’ye yasal düzenleme için süre vermek yerine zaten makul sürede yargılanma hakları ihlal edilen vatandaşların başvurularının incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmediğinden düşmesine karar verdi. Davaları yıllarca süren yurttaşlar, AYM’den sorunlarının çözümünü beklerken yine mağdur oldular.

*

Yazının Devamını Oku