AYM BAŞKANI’NIN PROJESİ
AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın projesi ve talimatıyla hazırlandığını öğrendiğim kitap, iki raportör Yunus Emre Yılmazoğlu ve İsmail Emrah Perdecioğlu’nun çalışması. 19 kez değişikliğe uğrayan 1982 Anayasası, Danışma Meclisi, Milli Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği metinler-gerekçeleri, değişikliklerin metinleri-gerekçeleri kitaplaştırılmış. Tarihi yorum yöntemi bağlamında anayasa maddeleriyle ilgili gerekçe kavramına karşılık gelebilecek her metin de özenle kitaba aktarılmış. Bu yönüyle 1266 sayfalık anayasa kitabı en kapsamlı ve güncel kaynak niteliği taşıyor.
KAYNAK ESER
Kitabın önsözü de Başkan Arslan’ın kaleminden. Özetle şöyle:
“Anayasa Mahkemesi kendisine anayasa ile verilen görevlerini yerine getirirken, en başta anayasal hükümleri yorumlamak, anlam ve kapsamlarını belirlemek durumundadır. Anayasa hükümlerinin yorumu ise onların hangi gerekçelerle hazırlandığını, hangi aşamalardan geçerek kabul edildiğini ve hangi değişikliklere uğradığını bilmeyi gerektirmektedir. Elinizdeki çalışma tam da bu amaçla hazırlanmıştır. 1982 Anayasası’nın başlangıçtan itibaren geçirdiği tüm değişiklikleri, madde gerekçelerini, komisyon raporlarını, diğer yasama sürelerini dikkate alarak hazırlanan bu çalışma anayasa metninin adeta anatomisi niteliğindedir. Bu nedenle kitabın sadece mahkememizin üyelerine ve raportörlerine değil, anayasayı öğrenmek, anlamak, yorumlamak ve uygulamak konumunda olan herkese faydalı olacak bir kaynak eser mahiyetinde olduğuna inanıyorum.”
21 KARARNAME MASADA
Son bir not. Başkan Arslan’ın kuruluş yıldönümü konuşmasında vurguladığı gibi 2017 yılındaki referandumla AYM’nin görev alanındaki üçüncü evreye geçildi. Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yargısal denetimi de AYM’ye verildi. Şu anda AYM’nin önünde iptal talebiyle bekleyen 21 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi var. AYM üyeleri, işte bu yeni anayasa kitabını masaya koyup önce Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin hukuki rejimini açıklığa kavuşturan örnek kararı verecek. AYM bu kararıyla yeni hükümet sisteminde yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki ilişkilerin niteliğine de ışık tutacak.
Eski bir apartmanda oturuyorsanız, asansör yoksa sonradan yaptırılabilir mi?
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun ‘Yenilik ve İlaveler’ başlıklı 42. maddesi çerçevesinde “Evet”, yaptırılabilir. Maddeye göre binadaki ‘ortak yerlerde’ apartman sakinlerinin tek başlarına değişiklik yapma olanağı yok. Ancak “ortak yerlerin düzgün veya bunları kullanmanın daha rahat ve kolay bir hale konulmasına veya bu yerlerden elde edilecek faydanın çoğaltılmasına yarayacak bütün yenilik ve ilaveleri” yaptırmak mümkün. Bu ilave ve yenilikler için kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu ile kat malikleri kurulunda karar alınması gerekiyor. Eğer apartmanınızda bu şekilde karar alırsanız sonradan asansör yaptırabilirsiniz.
BÖLÜM 1
ASANSÖR KARARI NASIL ALINIR?
İstanbul Barosu avukatlarından Gülbeyaz Karadeniz, sonradan asansör yaptırmak isteyen çok sayıda okurumun sorularına ışık tutacak şekilde sizden gelen soruları şöyle yanıtladı:
Okur A.H.Ö.: Apartmanımızın sakinlerinin çoğu yaşlı. Asansör yaptırmak istiyoruz. Bina 5 katlı, her katta 2 daire, toplam 10 daireden oluşmaktadır. Yapım için kat maliklerinin kaçta kaçının muvafakati gerekir ve masrafa katılmaktan hangi kat malikleri muaftır?
Avukat Karadeniz: Öncelikle binanın asansör yaptırılmasına uygun olması lazım. Proje değişikliği vs gerekebilir. Bina açısından sorun yok ise kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu ile bu karar alınabilir. 6 daire sahibinin muvafakati yeterli. Zorunlu ve faydalı bir ihtiyaç olduğu için masrafı bütün kat malikleri paylaşmalıdır.
YAZ kapıda, bahar geldi. Apartmanlarda, evlerde yine tadilat telaşı var. Ahşap parke, boya badana... Hatta daha kapsamlı, mutfak ve banyo dahil dairesini dört duvar bırakıp yeniden yaptıranlar var. Tadilat, yaptıran için de komşular için de zahmetli ve gürültülü. Mimar okurum M.B., bu tadilatlardaki gürültü sınırını soruyor:
GÜRÜLTÜSÜZ TADİLAT OLUR MU?
“Daire tadilatı hakkındaki bir yazınızı okudum. Bu yazıda ‘Tadilatın ortak yerlerden olmaması ve binanın statiğini bozmaması kaydıyla, diğer kat maliklerinin onayı aranmaksızın her zaman hafta içi 08.30-17.30 hafta sonu ise 11.00-17.30 saatleri arasında yapılması gerekir’ diye yazmış ve ‘Bu saatler arasındaki tadilat esnasında diğer bölüm maliklerini rahatsız edecek şekilde gürültü yapılmaması yasal bir yükümlülüktür’ demişsiniz. Yalnız tadilatın gürültüsüz bir şekilde yapılabilmesi nasıl olur?”
KRİTER: KOMŞUYU RAHATSIZ ETMEMEK
Okurum M.B.’nin bu sorusu ve cam balkon tadilatlarının nasıl yapılması gerektiğini Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan (KMK) kaynaklı davaların temyiz incelemesini yapan Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin emekli üyesi Avukat Mahmut Kamacı’ya yönelttim. Kamacı’nın yanıtları bakın şöyle:
“Gürültüsüz bir tadilat elbette olmaz. Önemli olan gürültünün diğer kat maliklerini rahatsız edecek boyutta olup olmamasıdır. Kanun ‘Kat malikleri, gerek bağımsız bölümlerini, gerek eklentileri ve ortak yerleri kullanırken, doğruluk kaidelerine uymak; özellikle birbirlerini rahatsız etmemek, birbirlerinin haklarını çiğnememek ve yönetim planı hükümlerine uymakla karşılıklı olarak yükümlüdürler’ diyor. Bağımsız bölümde meydana getirilen gürültü, ses, pis koku vb. diğer bağımsız bölüm maliklerini rahatsız edecek boyutta ise ve başka türlü önlemlerle giderilemiyorsa, rahatsız olan kat maliklerine hâkime başvurma hakkı tanıyor.
HÂKİM BİLİRKİŞİ
AYNI hukuk fakültesinden mezun, biri devletin hâkimi-savcısı, diğeri avukatı iki meslek grubu arasında yaklaşık üç kat maaş farkı ortaya çıktı. Devletin milyonlarca liralık davalarına bakan ‘kamu gücünü’ temsil eden 20 yıllık bir kamu avukatı 5 bin 490 lira maaş alıyor. Devlet, aynı meslek grubundan birinci sınıf hâkim-savcıya ise 14 bin 600 lira maaş veriyor.
DÜŞÜK MAAŞ SORUNU
4 bin 200 kamu avukatının temel sorunu, 29 yıldır özlük haklarında emekliliklerine de yansıyacak iyileştirme yapılmaması. Düşük maaşları gibi “tahsil” şartıyla ödenen ve yıllık 22 bin TL limit konulan “vekâlet ücreti” adı altındaki ücretleri de yetersiz. Bu yüzden kamu avukatlığından kaçış başladı ve sürüyor. Kamu avukatları, hâkim-savcılık, müfettişlik gibi mesleklere geçiyor.
Hazine’nin 1300 olan avukat sayısı 800’e indi. Diğer kamu kuruluşlarındaki avukat sayısı da her geçen gün azalıyor. Bu tablo böyle sürerse, önümüzdeki yıllarda devlet avukatsız kalacak. Bu düşüş nedeniyle kamu adına yürütülen hukuk hizmetinin zaafa uğrayacağı ve kamu zararı ortaya çıkacağından endişe ediliyor.
YÜKSEK MESLEKİ RİSK
Kamu avukatlarının ikinci temel sorunu yüksek mesleki risk. Yoğun iş yükü altında usuli işlemlerin süresinde yapılamaması nedeniyle kamu zararı doğması halinde bu zarar dosyaya bakan avukata rücu ediliyor. Mesleğe yeni başlayan 4 bin 700 lira maaşlı genç bir kamu avukatı, bu yüzden 7 bin 500 liralık “kamu zararını” ödemek zorunda kalabiliyor. Diğer yandan sigorta şirketleri, kamu avukatlarına “Riski çok yüksek” gerekçesiyle “mesleki mesuliyet sigortası” yapmıyorlar.
O KURUM Veysel K. Antalya’da 29 bloktan oluşan bir sitede oturuyor ve toplu yapı yönetimine geçmek için gerekli şartları soruyor. Önce soruları:
- Tek ada tek parselde iki ayrı yönetim vardı. Mahkeme kararı ile yönetimler feshedildi ve tek bir yönetim oluşmasıyla ilgili karar çıktı.
- Tek yönetim oluşturulurken toplu yapılara ilişkin mevzuata göre nasıl işlem yapmalıyız?
- Yönetim planında 4 yönetici seçilebileceği maddesi var. Yönetim bu şekilde mi oluşacak?
- Blok temsilcileri kurulunun görevleri nelerdir?
- Toplu yapı yönetimine geçişte yönetim planının değişmesine gerek var mıdır?
TOPLU YAPI MI, YAPI BİRLİKTELİĞİ Mİ?
Bu soruları Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan (KMK) kaynaklı davaların temyiz incelemesini yapan Yargıtay 18. Hukuk Dairesi’nin emekli üyesi Avukat Mahmut Kamacı’ya yönelttim. Kamacı’nın benzer sorulara da ışık tutan yanıtı bakın şöyle:
HÜKÜMETİN gündeminde ceza adaletini sağlamaya dönük düzenlemeler var. En çok merak edilen konu, İnfaz Yasası değişikliği. Vatandaşlar, özellikle mahkûmlar ve yakınları, yargı paketinin ne zaman çıkarılacağını soruyor. Okurum S.T’nin e-postası hepsinin ortak sorusu:
“Mahkûm yakınıyım. Gazetenizde İnfaz Yasası değişikliği ve uzlaştırmanın kapsamının genişletilmesiyle ilgili bir haber okumuştum. Yeni yargı paketinde bu düzenlemeler var mı? İnfaz, Sayın Yargıtay Başkanı’nın önerdiği gibi yüzde 50’ye inecek mi? Bu düzenlemeler ne zaman çıkar?”
İKİSİ DE SEÇİMDEN SONRA
Okurlarıma öncelikle, İnfaz Yasası değişikliği ile uzun süredir üzerinde çalışılan Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin iki ayrı düzenleme olduğu bilgisini vermek istiyorum. Bakanlar Kurulu’nda görüşülen bu belge görüşe açıldı ve 31 Mart’taki yerel seçimden hemen sonra açıklanacak.
İnfaz Yasası değişikliği farklı ve tamamlanmadı. İstinaf mahkemelerindeki uygulamaya dönük aksaklıkları gidermeye dönük çalışma ile birlikte gündeme gelebilir. Ancak yeni yargı paketine son şeklinin verilip Meclis’e sunulması en erken nisan-mayısı bulabilir.
YARGITAY’DAN ÖNERİ VAR
İnfaz sistemiyle birlikte ceza adalet sistemini masaya yatıran Adalet Bakanlığı’na, uygulamacı konumundaki Yargıtay’dan da yasa değişikliği önerileri geliyor. Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, benim de katıldığım yıllık değerlendirme toplantısında, affa karşı olduğunu vurgulayarak infaz sistemine göre şu anda yüzde 66 olan cezaevinde kalma süresinin yüzde 50’lere doğru indirilmesi önerisinde bulunmuştu.
EŞİNİZ boşanma protokolü ile size ve çocuklarınıza bıraktığı, üzerine kayıtlı ama ortak aldığınız evi sizden habersiz bir yıl sonra sattı. Ne yapacaksınız? İkiz kızları olan yapımcı ve sunucu G.Ş.’nin de başına bu geldi. Önce G.Ş.’nin o mesajı:
“Kadın istismarı her türlü kabul edilemeyecek bir durum. İstismar sadece fiziksel olmuyor. Bölünmüş bir ailede sadece anne olan kadına değil, kız evlatlarına da yapılıyor. Şöyle ki: 2013’te eşimden anlaşmalı olarak ayrıldım. Meğer anlaşmalı boşanmak hiç kolay değilmiş. Çünkü eski eşim, evliliğimiz sırasında birlikte aldığımız, protokolle bıraktığı evi bir sene sonra bizden habersiz satmış.
PROTOKOLÜN NE ANLAMI KALDI?
Protokol imzalayarak tek celsede boşandığım eski eşim vaat ettiği hiçbir maddeyi yerine getirmiyor. Protokole göre, birlikte aldığımız, yarısı benim olan evi kalan yarısını iki kızımıza verecekti. Yapmadığı gibi sattı ve parasını yedi tabiri caizse. Kızlarımızın okul masraflarında kendine düşen ödemeyi yapmıyor ve icra yoluyla alıyoruz. Bize ancak 570 lira düşüyor. Ailesi de kızlarımızın eğitimine hiç destek vermiyor. Bu protokolün ne anlamı kaldı?
ADALET SİSTEMİNİN İSTİSMARI DEĞİL Mİ?
Beş bin liralık maaşla kirayı mı, iki kızımın okul masrafını mı, ev ihtiyaçlarını mı yoksa dava masraflarını mı ödeyeyim? Benden zor koşulda olanlar vardır muhakkak. Ama ben maddi-manevi yaşadığım zorluğu kendime yediremiyorum. Çığlığım boğazımda düğümlenip kalıyor. Soruyorum. İstismar, sadece eski eşim ve ailesi tarafından mı gerçekleşiyor? Yoksa adalet sisteminin (süren ev davası/icra yoluyla alınan iki çocuk için 570 TL) istismarı da ekleniyor mu?
3 HÂKİM DEĞİŞTİ,
DİYARBAKIR Çermik’te, halı sahada maç saati tartışması yüzünden savcının öfkelenip 14 öğretmeni gözaltına aldırdığı iddiası geçen hafta Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Tepki çeken iddia üzerine Adalet Bakanı Abdulhamit Gül devreye girdi. Twitter hesabından başkanı olduğu Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) kendi imzasıyla “hukukun üstünlüğü, mesleki ve etik kurallar çerçevesinde” inceleme başlattığını ve olayın sonuna kadar takipçisi olacağını duyurdu.
HSK müfettişleri şimdi o savcının hem yetkisini aşıp aşmadığını hem de davranışının meslek etiğine uygun olup olmadığını inceleyecek. Savcı hakkındaki bu inceleme yargı etiğini bir kez daha gündeme getirdi.
TÜRK YARGISI ETİK KODU YOK
Ulusal mevzuatımızda henüz kabul edilmiş bir yargı etiği kodu yok. Ancak, BM Bangalor Yargı Etiği ilkeleri ve Budapeşte İlkeleri HSK kararları ile 13 yıl önce benimsendi.
Bakanlar Kurulu’nca da kabul edilen Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin de en önemli hedefleri arasında yargıya etik kod belirlenmesi yer alıyor. Bu çalışmada ise son aşamaya gelindi. HSK önümüzdeki cuma günü geniş katılımlı bir toplantı yapacak ve etik ilkeler bir kez daha değerlendirilecek. Bakanlık kaynakları Türk Yargı Etiği Bildigesi’nin yakında açıklanacağını bildirdiler.
HSK, 2017-2021 Stratejik Planı çerçevesinde üç yıl önce bir adım daha attı ve “Yargı Etiği Bürosu” kuruldu.
ETİK KODLAR TÜRKÇEYE ÇEVRİLDİ
Büro, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi ile birlikte finanse edilen “Türkiye’de Yargı Etiğinin Güçlendirilmesi Projesi”nin koordinesini yürüttü ve önemli bir başarı sağladı. Diğer ülkelerin etik kodları bir araya getirilerek bir veritabanı oluşturuldu. Yabancı etik kodlar da Türkçeye çevrilerek, hâkim ve savcıların hizmetine sunuldu.