Paylaş
Keyifli ve güzel bir şeyler yediğimizde sadece ruhumuz ve midemiz değil, tepeden tırnağa her hücremiz mutlu olur, mutluluğu en yoğun yaşayan organların başındaysa beynimiz gelir.
Beyin hem enerji ihtiyacını giderip bellek, düşünme fonksiyonlarını sürdürmek, hem de mutlu ve huzurlu olmak için genelde bir yeme iştahı içindedir ve bu iştahı kan şekerimiz düştüğünde tepe noktasına ulaşır.
Ne var ki bazı beyinlerin ait oldukları bedendeki metabolik arızalar nedeniyle yemek sonrası mutlulukları pek uzun sürmez, süremez. Mesela metabolik sendromunuz varsa, insülin direnciniz söz konusuysa, ailenizde diyabet öyküsü mevcutsa, hele bir de kilolu biriyseniz, göbeğiniz büyük, bel çevreniz genişse beyninizin yemeklerden kısa bir süre sonra bazı sarsıntılarla karşı karşıya kalma riski fazladır.
Yemek sonrası oluşan, yemeğin miktarı ve içeriğiyle doğrudan ilişkili olduğu anlaşılan sorunların tamamı ortak bir isimle tanımlanıyor: Yemek sonrası/tokluk ve tepki hipoglisemileri.
Bu durum bazen yaşamı ciddi biçimde olumsuz yönde etkileyen, halsiz, yorgun, bitkin bırakabilen, iş verimini bozup bazen sosyal ilişkileri etkileyecek düzeye varabilen bir dizi probleme de yol açıyor.
BELİRTİLERİ NELER
Yemek sonrası hipoglisemilerin şaşırtıcı belirtileri var. Mesela sabah kahvaltısını hemen takiben yeniden uykuya geçme arzusu mu duyuyorsunuz? Sebep tokluk hipoglisemisi olabilir.
Öğlen yemeklerinden sonra yorgun düşüyor, şirketteki toplantılarda, okuldaki derslerde kafanızı toplamada zorlanıyor musunuz? Sebep büyük bir ihtimalle yine “reaktif hipoglisemi”dir.
Eğer akşam yemeğinden sonra televizyonun karşısında horlamaya başlıyor, horlamıyorsanız bile hafiften uyukluyorsanız ya da uykuya geçtikten birkaç saat sonra uyanıyor, sık sık kötü rüyalarla terden sırılsıklam pat diye gözlerinizi açıyorsanız muhtemelen yemek sonrası kan düşmeleridir.
Eğer şikâyetleriniz bir şeyler yiyince, özellikle şekerli bir şeyleri atıştırınca ya da içince anında düzeliyorsa, titremeler, çarpıntılar, açlık hissi, sinirlilik halleri, öfke nöbetleri, huzursuzluklar, kendini tatlı bir uyuşukluk ve mutluluğa bırakıyorsa sorununuzun “post prandiyal -yemek sonrası- hipoglisemi” olduğundan hiç şüpheniz olmasın. Yemek sonrası hipoglisemilerin en sık görüldüğü saatler sabah saat 10.30-11.30, öğleden sonra 15.00-17.00 aralığıdır.
Reaktif hipoglisemisi olanların ortak bazı özellikleri de var: Depresyona daha kolay girerler, başları daha sık ağrır. Yorgunluk ve bitkinlikten daha sık yakınırlar. Unutkanlık, dalgınlık ortak yakınmalarıdır.
Daha gergin, öfke patlamalarına daha eğilimlidirler. El ve ayakları soğuk, avuç içleri daha terli olma eğilimindedir. Psikolojik iniş çıkışları daha sık yaşarlar. Üşümeye daha eğilimlidirler.
Sabahları yataktan daha mutsuz kalkarlar, güne daha huzursuz, keyifsiz ve karamsar başlarlar.
KİLO KONTROLÜ BOZULUR
Yemek sonrası hipoglisemiler sadece yaşam kalitesini bozduğu için değil, kilo almayı kolaylaştırdığı, kilo vermeyi zorlaştırdığı için de önemlidir.
Bu kişilerin birçoğu gereksiz yere depresyon tedavisi de görebilirler.
Eğer durumlarının farkında olmazlarsa alkolü, şekerli içecekleri fazla miktarda kaçırdıklarında birdenbire çok düşük kalorili diyetlere başladıklarında şiddetli hipoglisemi atakları yaşayabilirler.
Oysa sadece yeme içme bakımından alınacak basit bazı önlemler bile sorunu çözmeye, hayat kalitesini yükseltmeye yeterli olabilir.
NASIL TEDAVİ EDİLİR
Yemek sonrası hipoglisemileri tanımlamanın en basit yolu aç karna kan şekeri ve insülin baktırdıktan sonra 400-500 kalorilik karbonhidrattan zengin bir test yemeği yemek ve ilk lokmayı takip eden birinci ve ikinci saatlerde kan şekerine -eğer ekonomik imkan müsaitse insülin değerlerine- bakmaktan geçiyor.
Bu testlerle eğer varsa insülin direncinin belirlenmesi ve metabolik profilin ortaya çıkarılması yeterli oluyor.
Bazı durumlarda bu testlerle sonuca gidilemezse eğer böbrek üstü ve tiroid fonksiyonlarını incelemek, karaciğer ve böbrek fonksiyonları yönünden de araştırma yapmak gerekebiliyor.
NE YAPMAK GEREKİR
* Rafine –işlenmiş/paketlenmiş karbonhidratlardan, özellikle fırın ve pastane ürünü unlu şekerli, unlu tuzlu besinlerden, beyaz ekmekten, patates püresi, pirinç pilavı ve benzeri yiyeceklerden uzak durunuz.
* Öğün atlamayınız. Mümkünse sabah, öğlen ve akşam aynı saatlerde yemeye çalışınız.
* Proteinden zengin bir beslenme planı yapınız.
* Alkolden özellikle aç karna alkol tüketmekten uzak durunuz.
* Ara öğünlerde rafine karbonhidratlar yerine badem, ceviz, fındık ya da protein içerikli besinler –yoğurt, ayran, peynir- tüketiniz.
* Su içmeyi ihmal etmeyiniz.
* Şekerli yiyeceklerden, içeceklerden, tatlılardan kesinlikle uzak durunuz.
* Yavaş ve iyice çiğneyerek yiyiniz.
* Hiçbir öğünde fazla miktarda gıda, özellikle karbonhidrat tüketmemeye özen gösteriniz.
Paylaş