Doğal ol, doğal kal

Hastalıklardan korunmak, sağlıklı bir yaşam sürmek için yapacağımız şey son derece basit: Her şeyimizin doğal olmasına özen göstereceğiz.

Haberin Devamı

Hastalıklardan korunmayı, en azından daha az hastalanmayı kim istemez? Gelin görün ki yaşam boyu sağlıklı kalmamızı sağlayacak standart bir program yok, hiçbir zaman da olmayacak.
Olmayacak, çünkü herkesin soy geçmişi de, özgeçmişi de farklı. Bunun bir anlamı da şu: Hepimiz farklı genetik yapılara sahibiz. Çocukluğumuz, gençliğimiz farklı geçti. Farklı hastalıklar, farklı sağlık sorunları yaşadık. Farklı çevrelerde, farklı şeyler yiyip içerek, farklı aktiviteler yapıp farklı ruhsal ve fiziksel eğitimler ve olgunlaşma süreçlerinden geçerek bugünlere geldik.
Kimimiz köyde, kasabada, kimimiz şehirlerde yaşıyoruz. Stresli olanımız da var, boş verip keyfine bakanımız da. Doğru beslenenimiz de var, önüne geleni yutanımız da. Kimimiz güzel, kimimiz kötü uyuyoruz. Kimimiz yan gelip yatarken, kimimiz günün yarısını spor salonlarında geçiriyoruz. Tansiyonu olanımız var, kalbi tekleyenimiz var, şekeri yükselen, kolesterolü artanımız var.
Kısacası fabrikasyon bir sistemin ürünü değiliz. Farklı yaşamlar sürüyoruz. Sadece bu sıraladıklarım bile standart bir hayat tarzı planının işe yaramayacağını açıklamaya yetmez mi? Peki o zaman ne yapacağız? Nasıl bir yol izleyeceğiz? Ortalama çizgiyi nasıl tutturacağız? İşte cevabı...
Yapacağımız iş son derece basit. Kendimizi mümkün olduğu kadar doğal hayatın kollarına teslim edeceğiz ve bunu yaparken de sadece “doğal beslenme”ye takılmayacağız. Yapabildiğimiz kadar, becerebildiğimiz kadar hemen her şeyimizin doğal olmasına özen göstereceğiz. Mesela mı? Meselası şu...

AKTİVİTENİN DE DOĞALI


Yaşam tarzına dikkat edenlerin ilk aklına gelen şey yiyip içtiklerine özen göstermektir. Oysa sadece bu yetmez. Adına kısaca “beden” dediğimiz cihaz -yani biz, yani siz, hepimiz- hareket etmek üzere tasarlanmış cihazlarız. Hareket için planlanmışız. Ne yapıp edip mutlaka ama mutlaka sistemi uyanık kaldığımız saatlerde hareket halinde tutmak zorundayız. Bunun için de aktif ve hareketli bir yaşam sürmek beslenme kadar önemli bir konu.
Aktivite önemli ama burada da anahtar sözcük “doğallık!” Aktivite tarzımızı seçerken de doğal olmalarına özen göstermeliyiz. Aktivitenin en doğalı ise yürümektir. Tabiî ki zaman zaman koşacağız -tıpkı bir şeylerden korkup kaçarken, bir şeyleri yakalamak ya da bir yerlere yetişmek isterken olduğu gibi- ama aktivite denince aklımıza saatler boyu koşmak gelmeyecek.
Daha önce de yazmıştım, koşmak bizi sadece yormaz, sadece eklemlerimizi zorlamaz. Aynı zamanda daha fazla serbest radikal üretimine de yol açacağından -ve bedenimizin doğal aktivite yapılanmasıyla birebir örtüşmediğinden- dozu kaçırıldığında fayda yerine zarar da verebilir.
Bu nedenle aktivite yaparken de tıpkı besin seçimlerimizde olduğu gibi “doğal olmaya ve doğal kalmaya” özen göstermenizi tavsiye ederim. Yürüyüş yapın, doğa gezilerine çıkın, dağlarda, ormanlarda, nehir kenarlarında, parklarda, hadi imkân bulamadınız yürüme bantlarında yürüyüş yapın. Fırsat buldukça dans edin, merdiven çıkın, inin, hatta mümkünse yüzün ama bana sorarsanız ne yapın edin yürüyün.

DOĞAL UYKU VE DOZUNDA STRES...


İnsan bedeni ve ruhu “doğallık söz konusu olduğunda” güzel ve keyifli uykulara da zaman ayırmak ve uyku zamanını da biyolojik mirasına -kromobiyolojisine- ve biyolojik takvimine uydurmak üzere yaratılmıştır.
Gece geç saatlere kadar uykusuz kalıp ertesi gün öğle saatlerine kadar uyumak, günü bölük pörçük uykularla tamamlamak hiçbir yaşta, hiçbir cinse ve bedene uymaz. Uykunun da doğal olanını tercih etmek zorundayız ve bu da her şeyden önce akşam erken saatlerde yatmak ve sabah erken saatlerde uyanmakla ilgili bir alışkanlığı gerektiriyor.
Stres yönetimi için de aynı şeyi sisteme sokmak zorundayız. “Stres yönetiminin de doğalı olur muymuş hocam?” demeyin sakın, bal gibi olur.
Olur, çünkü stresin de faydalısı, zararlısı var. Stresin de azı karar, çoğu zarar.
Eğer huzur odaklı bir yaşam tarzı planlayabilir, stresi üretmek ve yaratmak, sonra da stres haplarıyla savuşturmak yerine onu yönetmek gibi bir doğal tavır geliştirebilirseniz hayatınız emin olun ki her zamankinden daha kolay, sağlıklı, keyifli ve huzurlu olacaktır.
Bana sorarsanız sadece stresinizi yönetirken değil, düşünürken bile doğal olmaya bakın. Duygularınızı, düşüncelerinizi “makulde tutmanın” yani korkuda da, heyecanda da, endişede de, keyifte de, umutta da, beklentide de aşırıya odaklanmamanın bir yolunu bulun.

SONUÇ...

Anlatmak istediğim şey şu: Hayatınızı planlarken sadece besin seçimlerinizin doğal olmasına dikkat etmekle yetinmeyin.
Aktivitenizi, uykunuzu, stres ve duygu yönetiminizi de doğal sınırların içine çekin. Bakın göreceksiniz, daha rahat ve mutlu bir hayat sürecek, daha az hastalanıp daha az üzüleceksiniz.

Yazarın Tüm Yazıları