Önce isterseniz gelin şu iki önemli bilgiyi kayda geçelim, konumuza daha sonra devam edelim.
ÖNEMLİ BİLGİ 1: Ünlü Alman biyolog O. H. Walburg kanserli tümörlerin metabolizmasının temel olarak şeker tüketimine bağlı olduğunu keşfederek Nobel Tıp Ödülü’nü kazanmıştı.
ÖNEMLİ BİLGİ 2: Günümüzün en gelişmiş kanser tarama yöntemlerinden biri olan “PET TARAMALARI”nda da cihaz vücudun en çok/aşırı şeker-glikoz tüketen bölgelerini tespit ederek kanserli dokuları belirliyor.
Bu bilgilerden sonra konuya daha rahat ve anlaşılır bir şekilde girebileceğimizi düşünüyorum. Hazırsanız buyurun...
YANILGI 1
ERKEKLER KADINLARDAN DAHA YALNIZ
ABD’de yapılan yeni bir çalışma ve Gallup verileri başlıktaki bu bilgiyi bir kez daha doğrulamış olsa da bana göre “erkek yalnızlığı sorunu” zaten hep vardı, hep olacak. Sorun, bu problemin çok hızlı bir büyüme eğiliminde olması. Erkekler için yalnızlık konusu o kadar önemli bir hale geldi ki problemin bir çeşit “ARKADAŞ RESESYONU(!)”na dönüştüğünü bile söyleyebiliriz. Erkeklerin neden daha çok yalnızlaşma eğiliminde olduğu sorusunun -bana göre- birden çok yanıtı var.
Her şeyden önce erkeklerin egoları kadınlardan çok daha sivri ve törpülenmeye çok daha az müsait.
Buna pandemi döneminde evden çalışmanın yaygınlaşması ve erkeklerin sosyalleşme olasılıklarının daha da sınırlanması eklenince problem daha da büyüdü.
Erkeklerin önemli bir sorunu daha var: Sevdiklerine sevgilerini ifade ederken kadınlara oranla çok daha kıskançlar. Bu da iletişimlerinin kalitesini düşürüyor, süresini kısaltıyor, sayısını azaltıyor.
Ama yine de son kertede fikrim değişmiyor, konu “hayat ve sağlık bilgisi” olduğunda “Hayat bizim ondan yaptığımız şeydir” diyen Tibetli bilge “bir tık” daha öne çıkıyor. Sağlık önemli, sağlığımız ilk vazgeçilmezimiz. Pandemi de bize net ve açık olarak öğretti ki sağlığımızı korumak ve kollamak düşündüğümüzden çok daha “mühim” ve “ehem” bir “iyi hayat” ayrıntısı. Bu nedenle önümüzdeki dönemde size daha çok “sağlıklı yaşam bilgisi” aktarabilmek için “sağlık notları”mızı zaman zaman “maddeler halinde özetleyerek” aktarmaya karar verdim. Bugün onlardan ilki devreye giriyor, hazırsanız buyurun.
MADDE 1
SAĞLIKLI YAŞAMIN ANAYASASI
1. Yeterli, dengeli ve çeşitli beslenmeye gayret et!
2.
2010’lu yılların hemen başında bir “cuma sohbeti” için telefonla aradığım 9. Cumhurbaşkanı rahmetli Süleyman Demirel’e hastanede tedavi gören eşi Nazmiye Hanım’ın sağlık durumunu sorduğumda başlıktaki “VAR AMA YOK!” cevabını aldığımda çok üzülmüştüm. Demansın -bunamanın- her türlüsü herkes için ama özellikle de eşler ve aileler için çok üzücü, pek yıpratıcı ve yıkıcıdır. Yine o günlerde neredeyse her gün düzenli olarak eşini tedavi edildiği hastanede ziyaret eden Demirel’e doktorların “Efendim, o sizi artık tanımıyor ki. Niye her gün ısrarla ziyaretine geliyorsunuz?” sorusuna Demirel’in verdiği o muazzam yanıt da hatırladıkça her defasında benim içimi acıtmıştır: “Doktor, o beni tanımayabilir ama ben onu çok iyi tanıyorum.”
İsterseniz gelin bu yeni haftaya bu tatsız konuyla ilgili, demans -bunama- ile ilgili önemli bir bilgiyi daha doğrusu mühim bir araştırmayı sizinle de paylaşarak “Merhaba” diyelim. Hazırsanız buyurun...
KÖTÜ HABER
UYKUSUZLUK BUNAMAYI DA HIZLANDIRIYOR
AMERİKA’nın en önemli hastanelerinden birinde, “Brigham and Women’s Hospital”da (Boston) “uyku ve sirkadyen bozukluklar” bölümü başkanı Rebecca Robins ve arkadaşlarının 2020 yılında tamamladıkları ve 2021’de önemli bir bilimsel dergide, “AGING”te yayımladıkları bu araştırma bana göre çok önemli. Araştırmanın sonuçları net ve açık olarak bize şunu anlatıyor: Yaşlılarda uyku bozuklukları, bunama ve ölüm riskini iki kat arttırıyor. Bu nedenle herkesin ama öncelikle de yaşlıların sağlıklı, yeterli ve kaliteli bir uykuya daha fazla odaklanmaları gerekiyor. Bu önemli araştırmanın sonuçları bize “uyku bozuklukları ile demans/bunama” arasında çok güçlü bir ilişkinin olduğunu bir defa daha net ve açık olarak gösteriyor. Bu araştırmaya bakılırsa “5 saatten daha az uyuyan yaşlılarda demans riski 7-8 saat uyuduğunu belirten yaşlılara göre 2 kat daha fazla”.
NETİCE ŞUDUR:
Ama bilelim ki melatonin de pek çok doğal destek gibi rasgele kullanılabilecek bir takviye değil. Onun da farklı ilaçlarla etkileşime girebileceğini lütfen unutmayınız. Özellikle bağışıklık baskılayıcı, kan sulandırıcı, depresyonu iyileştirici, kan şekerini dengeleyici ilaçlar kullanıyorsanız melatonin yutarken çok dikkatli olun. Kanı sulandıran doğal desteklerden panax ginseng, ginkgo biloba, sarımsak ve benzeri destekleri kullanırken dikkatinizi daha da yoğunlaştırın. Melatoninin baş ağrısı, baş dönmesi, huzursuzluk, bulantı hatta yüksek dozlarda alındığında beklenenin tersine uykusuzluk yapabileceğini unutmayın. Kısacası diğer tüm takviyeler gibi melatonine de “ilaç gibi” bakın ve doğru kullanım için mutlaka bir doktor desteği alın.
ÖNEMLİ
DOZ NE OLMALI
Bu sorunun pandemi ile birlikte zirve yaptığı, ardından gelen savaş korkusu ve ekonomik endişeler nedeniyle o zirvenin de ikiye katlandığı ise şüphesizdir. Diğer taraftan melatoninin yalnızca bir “uyku hormonu” olduğu düşüncesi de külliyen yanlış değilse de eksik bir bilgidir. Zira melatonin birçok hastalık için “sağlık sabotajcısı” ya da “hastalık tetikçisi”; sağlıklı bir yaşam söz konusu olduğundaysa bir tür “iç doktor”, bir çeşit “mucize bir doğal molekül” gibidir. İsterseniz gelin, sözü daha fazla uzatmadan kalınca bir “MELATONİN DOSYASI” açalım ve hep birlikte güçlü bir “MELATONİN DUŞU” yapalım. Ve bilelim ki o duş uykunuza iyi gelecek, stresinizi azaltacak, depresyonunuzu hafifletecek, tansiyonunuzu dengeleyecek, şeker zıplamalarınızı engelleyecek, hatta sizi kanserden koruyup yaşam süresi beklentinizi bile etkileyebilecektir.
İYİ BİLGİ 1
MELATONİN NEDİR NEREDE ÜRETİLİR
Oxford Üniversitesi’nde yapılan yeni bir araştırmada da bu bilgi doğrulandı. Oxford’un araştırmasına göre, “bilinç bulanıklığı, bunama, anksiyete bozukluğu ve epilepsi/sara” gibi sorunlar COVID geçirenlerde 2 yıl sonrası dikkate alındığında geçirmeyenlere oranla daha sık görülüyor. Araştırma oldukça önemli. Önemli olduğu için de dünyadaki pek çok büyük yayın kuruluşu araştırma neticelerini “en önemli sağlık haberlerinden biri” olarak değerlendirdi. Araştırmada yaklaşık 1 milyon 250 bin kişi COVID-19’u geçirdikten 2 yıl sonra 14 farklı hastalığın görülme riski bakımından değerlendirildi. Nörolojik ve psikolojik sorunlar bakımından eldeki neticeler yine 2 yıl önce COVID dışı solunum yolu enfeksiyonu geçiren 1 milyon 250 bin kişinin neticeleriyle mukayese edildi. Sonuç mu? Sonuç özellikle “nörolojik/psikolojik neticeler” dikkate alındığında oldukça şaşırtıcı ve endişe verici.
KÖTÜ HABER
COVID KAFAYI KARIŞTIRIYOR
Ülkemize sağlık, huzur, barış ve zenginlik getirsin diyerek yazımıza başlayalım. Sonra da kendi konumuza, “sağlık meselemize” dönelim.
Hepimiz bazen korkarak bazen endişelenerek bazen de sevinerek izliyoruz. Yurdumuzun hemen her bölgesinde sonbahar yağışları daha şimdiden başladı. Bana göre, “sel/su baskını meselesi” olmasa Avrupa’nın neredeyse susuzluktan kavrulduğu bugünlerde toprağımıza düşen her damla yağmur aslında biraz da sağlıktır, hayattır, faydalıdır. Sadece bu nedenle bile “Hocam yaz bitti mi ki sonbahara hazır olalım?” demeyin, gelin beni dinleyin, sonbahar için sağlık hazırlıklarına daha şimdiden başlamaya gayret edin. Zira bizi her zamankinden daha güçlü bir bağışıklıkla girmemizi zorunlu kılan problemli, zorlu bir kış bekliyor. “Peki, bu hazırlıklar neler olmalı?” diyorsanız buyurun...
AKLINIZDA OLSUN
SONBAHAR İÇİN SAĞLIK TARAMALARI