Osman Müftüoğlu

Dr. Nathan’a kulak verin!

8 Ocak 2015
Amerika’nın önemli uzmanlarından Dr. David Nathan, “kilo vermeye karar veren” herkes için geçerli bazı sorular hazırlamış. Dr. Nathan’a göre sadece “diyet yapmaya” karar vermeniz kilo sorununuzu kalıcı olarak çözmenize yetmiyor. Dr. Nathan kilo verme yolculuğuna çıkanlara önce bazı sorulara samimi yanıtlar vermelerini öneriyor. İşte o sorular...

1. Beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmeye ve daha aktif olmaya hazır ve istekli misiniz?
2. Haftada yarım ile bir kilo arası zayıflamaya yönelik mantıklı bir beklentiniz var mı?
3. Yaşam koşullarınız (ev, araba, işyeri) başarınıza destek olmaya mı, yoksa baltalamaya mı daha elverişli?
4. Zehir saçan bir dünyada beslenme planınız nedir?
5. Kendinizle yaptığınız konuşmalar zayıflama çabalarınıza yardımcı mı oluyor, yoksa zararlı mı?
6. Kendinizi mahrumiyet duygusu içinde değil, tatmin olmuş hissedecek şekilde sağlıklı beslenmeye hazır mısınız?
7. Duygusal açlıktan çok fiziksel açlığınızı gidermek için yemek üzerinde odaklanmaya istekli misiniz?

Yazının Devamını Oku

Yapay tatlandırıcılara dikkat

7 Ocak 2015
Yapay tatlandırıcıların bağırsak iç dengesini koruyan ve sağlığımız için çok önemli olan biyolojik doğal mikrobik florayı etkilediğini gösteren çalışmalar var.Yapay tatlandırıcıların bağırsak iç dengesini koruyan ve sağlığımız için çok önemli olan biyolojik doğal mikrobik florayı etkilediğini gösteren çalışmalar var. Dahası şekere karşı toleransı azalttığını, yani bizi bir anlamda “şeker hastalığına giden bir yolculuğa” çıkarabileceğini gösteren işaretlere rastlandı.

Şekeri çok seviyoruz ama yokluğuna dayanılması, tümüyle vazgeçilmesi çok güç olan bu müthiş lezzetin zararları ile ilgili yayınların sayısı her gün artıyor. Dahası “Şeker mi, zehir mi?” gibi sorular bile gündeme gelmeye başladı.
Benim şeker konusundaki tutumumsa net: Mümkün olduğu kadar az tüketilmesi ve günlük beslenmenin vazgeçilmez bir parçası haline getirilmemesi gereken bir lezzettir.

“Ne kadar çok şeker, o kadar çok sağlık sorunu, o kadar zayıf bağışıklık sistemi, o kadar yüksek kan basıncı, insülin direnci, obezite, şeker hastalığı ihtimali, o kadar yaygın karaciğer yağlanması, o kadar erken sertleşip yaşlanan damarlar” demektir. Zaten bu nedenle de “içine şeker ilave edilmiş her türlü içecekten uzak durun” uyarısında bulunuyor, ilave olarak fosforik asit ve kola gibi başka unsurlar olan içeceklere elinizi bile sürmeyin diye üsteliyorum.
Dahası yüksek oranda meyve şekeri (fruktoz) içerdikleri için bırakın katkısız ya da yüzde 100 olanlarını, taze sıkılmış olsalar bile meyve sularından uzak kalın diyor, tatlılarla ilişkinizi sınırlayın tavsiyesinde bulunuyorum. Kısacası “ne kadar çok şeker, o kadar az sağlık!” düşüncesindeyim.

Peki, bu durumda ne yapacağız? Şekerli içecekler ve tatlılardan tamamen vaz mı geçeceğiz? Eğer böyle bir şeyi başarabilirseniz bence en doğrusunu yapmış olursunuz. Peki, ya bunu yapamayanlar hangi çareye başvuracaklar? Bu durumda geriye tek bir seçenek kalıyor: Tatlandırıcılardan istifade etmek!

Yazının Devamını Oku

9 soru 9 yanıt

6 Ocak 2015
Yeni yıla yeni bilgilerle girelim... Bugün size çalışma arkadaşım Dr. Evren Altınel’in, son zamanlarda kliniğimizde sık duyduğumuz bazı sorulara hazırladığı yanıtları aktarıyoruz.

1- YAĞ YAKMAK İÇİN 20 DAKİKADAN FAZLA HAREKET ŞART MI?
Önemli olan yaptığınız hareketin hızı, yoğunluğu, sizin bedensel özellikleriniz ve ne kadar sık antrenman yaptığınızdır. Her hareket yağ yakmaya katkıda bulunur. 20 dakika yağ yakmak için yeterlidir. Sık sık aktivite yapmayanlarda hızı ve yoğunluğu düşük hareket de yağ yakar, ama düzenli spor yapanlar kadar değil.
2- KAHVE SICAK BASMALARINI TETİKLER Mİ?
Uzmanlar yalnız kahvenin değil, sigaranın ve alkolün de sıcak basmalarının şiddetini ve sıklığını artırdığını öne sürüyor. Yakın tarihli bir araştırmanın sonuçlarına göre günde 2 fincandan fazla kahve ve 10 taneden fazla sigara hem sıcak basmalarını hem de gece terlemelerini sıklaştırıyor. Üstelik menopozun gelişini de hızlandırıyor.

3- PROBİYOTİKLER KABIZLIĞI ÇÖZER Mİ?
Kabızlık ilaçlarının kullanımı tartışma konusu olmayı sürdürüyor. Laksatifleri kullananların bir bölümü gittikçe azalan etkisi, diğerleri de karın ağrısı, kramp ve ani tuvalet isteği nedeniyle konfor bozması yüzünden memnun değiller. Peki, probiyotikler kabızlığa karşı işe yarar mı? Yoğurt, kefir ve diğer kültür besinlerinde bulunan bu yararlı bakteriler uzun süren sindirim sıkıntılarını iyileştirmede oldukça yeteneklidir.

Yazının Devamını Oku

Ne içmeli yemeli

5 Ocak 2015
2015’in ilk pazartesi yazısını denenmiş ve pratik bilgilere ayırmak istedim.

Bunu için de yeni yayınlanmış olan ‘Yaşasın Hayat II’ adlı kitabımdan bazı alıntılar yaptım. “Neyi, nasıl, ne zaman, nelerle birlikte yemeliyim” sorusunun yanıtlarını merak ediyorsanız buyurun...


1. HANGİ SU?
Her gün 8-10 bardak su için. Minerali bol sert suları tercih edin. Alkali özelliği yüksek sulara öncelik verin. Cam şişelerde satılanları tercih edin.
2. HANGİ İÇECEK?
Susuzluğunuzu gidermek için ilk tercihiniz her zaman su olsun. Canınız ille de içecek bir şeyler arıyorsa seçiminizi ayrandan yana kullanın. Bence köpüklü olmayanı, yarım yağlı olanları tercih edin. Meyve sularının taze sıkılmış olanlarını sadece ve sadece çeyrek su bardağı kadar, hadi bilemediniz yarım su bardağını geçmeyecek miktarlarda için. Kolalı içecekler, meyve suyu konsantreleri, boyalı, şekerli, aromalı meyveli içeceklere elinizi sürmeyin.
3. HANGİ YAĞ?

Yazının Devamını Oku

Kış bunaltır

3 Ocak 2015
Güneşsiz, ışıksız, bulutlu, sisli ve hatta karlı kış günleri, uzun ve soğuk kış geceleri yorucudur. Kimi zaman bir “iç sıkıntısı”, kimi zaman “bunalma ve daralma hissi” bazen de dayanılmaz bir ruhsal çöküntünün tetikleyicisi olabilir. Böyle anlarda ortaya çıkan belirtiler depresyonda görülenlerle neredeyse aynıdır. Daha çok kış aylarında ortaya çıkan bu psikolojik rahatsızlığa tıp dilinde Mevsimsel Duygu Durum Bozukluğu denilmektedir.

Mevsimsel Duygu Durum Bozukluğu, gri, kasvetli ve soğuk kış günlerinde sıkça karşılaşılan sıradan ve geçici can sıkıntı hissinden oldukça farklı bir şeydir. Çoğu insan gibi siz de kış aylarında birkaç gün ya da hafta kendinizi fazlaca yalnız, yorgun ve bitkin hissedebilirsiniz. Mevsimsel Duygu Durum Bozukluğu’nda durum biraz farklıdır. Bu sorunda, yeme bozukluğu, bazı gıdaları aşırı miktarda tüketme eğilimi, kilo alma, önüne geçilemeyen ve yoğun bir uyuma isteği ile birlikte depresyon belirtilerinin pek çoğu bir aradadır. Bu rahatsızlık bir tür mevsimsel depresyon rahatsızlığı gibi de tanımlanabilir: Kış Depresyonu.

SEBEBİ BİLİNMİYOR
Kış Depresyonu’na neyin sebep olduğu tam olarak bilinmemekle birlikte kış aylarında güneş ışığının azalmasının etkili olabileceği düşünülmektedir. Aylar boyunca gün ışığından pek az yararlanabilen bölgelerde, sorunun daha yaygın görülmesi bu düşünceyi destekliyor.
Mevsimsel Duygu Durum Bozukluğu’nda, yakınmalar kış mevsimi süresince devam etmekte, ilkbahar veya en geç yaz başında kendiliğinden düzelmektedir. Bazı olgularda ise depresyon belirtileri ilkbahar ve hatta yaz süresince de devam edebilmektedir.
Genetik eğilim, aşırı ve uzun süre stres altında kalma ve beden kimyasındaki değişmeler, kış depresyonundan sorumlu tutulmaktadır. Bu tablonun ortaya çıkışında melatonin hormonunun etkili olabileceğini belirten uzmanlar, uzun ve karanlık kış geceleri boyunca gereğinden fazla salgılanan melatonin yüzünden uyku artışı ve depresyon belirtilerinin yaşandığını ileri sürmekteler.
Güneş ışığı altında, aydınlıkta daha çok üretilebilen bir beyin kimyasalı olan, mutluluk ve keyif hormonu Serotonin yapımındaki yetersizliğin kış depresyonuna sebep olduğunu belirtenler de var. Ancak genel kanı kış depresyonunun daha ziyade biyolojik saatin çalışmasını ayarlayan güneş ışığındaki yetersizlikle ilgili olduğudur.

BİR UYARITeşhisi zor

Yazının Devamını Oku

Yanlış bilgilere dikkat!

2 Ocak 2015
Omega-3 yağ asitleriyle ilgili pek çok yanlış bilgi var. Bunlardan bazıları da kilo konusuyla ilgili. İşte o yanlış bilinenlerden bazıları...

2015 yılının omega-3 yağ asitlerinin yıldızının daha da parladığı bir yıl olacağı kesindir. Omega-3 yağ asitlerinden zengin beslenmenin insülin direnci ile mücadeleye katkıda bulunduğunu ve “kilo kaybını destekleyici bir etki” sağladığını gösteren çalışmaların sayısı bir hayli fazladır.
Kolesterol yüksekliği ve damar sertliği olanların da omega-3’ten zengin yiyecekleri yani balığı, cevizi, semizotunu, keten tohumunu, yumurtayı, etleri ve koyu yeşil yapraklı sebzeleri ön plana çıkaran beslenme planları sayesinde hem kilo vereceklerini, hem sağlıklı bir kilo aralığında durmayı başarabileceklerini hem de vücutlarının omega-3 yapılanmasını güçlendirme avantajını yakalayacaklarını düşünüyorum.
Omega-3 yağ asitleriyle ilgili pek çok yanlış bilgi de var. Bunlardan bazıları da kilo konusuyla ilgili. İşte o yanlış bilinenlerden bazıları...
* Omega-3 yağları kilo aldırmaz, tersine zayıflamanıza yardımcı olur.
* Omega-3 yağları yazın da, kışın da kullanılabilir. Sıcak ya da soğuk mevsimler omega-3 kullanımını etkilemez.
* Omega-3 yağlarını kazanmanın en doğru yolu onları doğal kaynaklarından temin etmektir.
* Omega-3 yağlarından zengin beslenmek sağlığın her alanını etkiler.

Yazının Devamını Oku

Yeni yıla merhaba!

1 Ocak 2015
Eğer yeni yıla yeni ve güzel bir başlangıç yapmaya kararlıysanız, yeni yılın ilk sabahından itibaren önceliklerinizi biraz değiştirmekle işe başlayın...

Kimlere ve nelere daha çok zaman ayırmalı, nerelerde hızlanıp koşmalı ya da frene basıp yavaşlamalısınız...
Geliştirmeye, büyütüp çoğaltmaya, yeniden yeşertmeye ihtiyaç duyduğunuz ilişkiler neler?
Sevgi, şefkat, sabır ve hoşgörünün neresindesiniz?
Kendinize yeterince bakıyor musunuz?
Sağlıklı biri misiniz?
Akıl, ruh ve beden ilişkileriniz ne durumda?
Yedikleriniz, içtikleriniz, uykularınız ve bedensel aktiviteniz nasıl?

Yazının Devamını Oku

Bir yıl daha bitiyor...

31 Aralık 2014
Hayat inanılmaz bir hızla akıp gidiyor. Bu hıza ayak uydurmak ise oldukça zor ve yorucu. Hep daha çok öğrenmek, üretmek ve daha hızlı büyüyüp yükselmek gerekiyor ayakta kalabilmek için. Bedensel ve ruhsal enerji ihtiyacımız da buna paralel olarak sürekli artıyor. Sorunun büyüğü, bu enerjiyi nereden bulacağımızda...

Enerji açığını gidermenin en kolay çözümü bedenimizi daha fazla adrenalin ile ateşleyip, ruhumuzu ve beynimizi daha yüksek dozda serotonin ile yıkamak gibi görünüyor. Geride kalmamanın da düşüp yıkılmamanın veya depresyon batağına saplanmamanın da en kolay çözümü bu kimyasal banyo olsa gerek! Adrenalininizi maksimum yaptıran stres sıçramalarının da serotonini patlatan antidepresan ilaç satışı artışlarının da bu konuyla bağlantılı olduğundan şüpheniz olmasın!
Bu baş döndürücü hız içinde kendinize iyi bakmayı ihmal edebilir, kendinizle olmayı, doğal ve yalın kalmayı unutabilirsiniz. Size ait olmayan başka hayatları yaşamanız, başkalarını oynayıp kendi hayatınızda figüran olmanız işten bile değildir. Bütün bunların o adrenalin ve serotonin denen iki maddeden kaynaklandığı hep aklınızda olsun. Bu iki çılgın hormondur sizi ayartıp yoldan çıkaran!
Eğer isterseniz bu yılı farklı bir yıl yapabilir, yeni yıla yeni adımlarla başlayabilirsiniz. Her adımınızla hayatınızı sağlık, mutluluk ve kalite ile yeniden donatabilirsiniz. Hırçın, kızgın, kıskanç ve saldırgan biri olmaktan, işsiz kalmaktan, can sıkıntılarıyla boğuşmaktan, amaçsızlıktan, yalnızlıktan uzak tutmasını Allah’tan dileyebilirsiniz. Empati ve sempati denizinde boğulmayı, motivasyonunuzu kaybetmek bir yana daha da artırmayı, daha çok paylaşmayı, övmeyi, övgü almayı isteyebilirsiniz... Ve tabii ki huzurun ve sağlığın hayatınızdaki en değerli nimet olduğunu aklınızdan hiç çıkarmamalısınız.
Sağlıklı, huzurlu, başarılı, verimli bir yıl diliyorum.

BİR SORU-BİR CEVAP
Diyetteyim ne yemeliyim?
Yılbaşı akşamı güzel bir sofranın başında “Ama ben diyetteyim! Ne yiyebilirim ki” diyerek hayıflanmamanız ve kendinizi o lezzetlerden çok da mahrum etmemeniz için örnek bir mönü hazırladık. “Aman gündüz kendimi tutayım, fazla kalori yüklenmeyeyim de hakkımı akşam sofrasına saklayayım” düşüncesiyle gün boyu kendinizi aç bırakmayın ve kesinlikle öğün atlamayın lütfen...

KAHVALTI

Yazının Devamını Oku