Osman Müftüoğlu

Ömrü uzatan ilaç bulundu mu?

6 Aralık 2015
Biz doktorların neredeyse kırk yıldır kullandığı bildik, tanıdık bir diyabet ilacının, hep hayali kurulan ‘ömür uzatan, hatta gençleştiren’ mucize olabileceği haberi çıktı.

Peki bu mümkün mü? Buyurun...

 

Geçen haftanın en önemli sağlık haberi şu oldu: Uzun süredir kullanılan bir diyabet ilacı (metformin), belki de yolu yıllardır gözlenen “ömür uzatan hap” olabilirdi. Haber önemliydi. “Ömrü uzatan”, sadece uzatmakla da kalmayıp “yaşlanmayı gençleştiren” mucize bir hap söz konusuydu. Daha da önemlisi o hap biz doktorların neredeyse kırk yıldır kullandığı bildik, tanıdık, güvenli bir ilaçtı. Herkesin ulaşabileceği kadar da ucuzdu. Peki, bu haber bizi ne kadar umutlandırmalı? Metformin mucizesinin gerçekleşme ihtimali var mı?


Bana sorarsanız bu ihtimal var ve daha şimdiden en az yarı yarıya gerçekleşmiş durumda. Nedeni şu:


İŞTE O ÜÇ NEDEN


Yazının Devamını Oku

Tok kalmanın 8 etkili yolu

4 Aralık 2015
Sık sık tekrarlayan açlık atakları bedeni de, ruhu da yorar. Her şeyden önce açsak eğer mutsuz biri oluruz. Daha sert tepkiler veren, öfkeli, tedirgin biri haline geliriz. Açlık yorucudur aynı zamanda. Acıktığımız zaman halsiz ve bitkin düşeriz.

Bu nedenle “tokluk hissi” mühim bir duygudur. Tokluk durumunu sürdürmek kilo dengemize de, iyi hayat sürmemize de ciddi katkılar sağlar. Neticede tok kalabilme ve bu duyguyu güçlü tutabilmenin bir yolunu bulmamız lazım. Peki, nasıl başaracağız bu işi? “Karnı tok, sırtı pek biri” olmayı nasıl becereceğiz? Kalıcı ve sağlam bir tokluk durumunu nasıl kazanabileceğiz? Buyurun...

ÖNERİ 1

Kötü karbonhidratlardan uzak durun


Açlık hissinin duygusal nedenleri de var ama birinci nedeni kan şekerinin düşmesidir. İşte bu yüzden tok kalmak istiyorsanız ilk işiniz kan şekerinizi makul rakamlar içinde tutmak olmalı. Kan şekerini hızla yükseltip düşürebilen gıdalardan uzak durmalısınız.
Kan şekerini etkileyen besinlerin başında karbonhidratlar var. Şeker eklenmiş yiyecek ve içecekler, unlu, şekerli tatlılar, meyve suları, şeker kaynaklarımızdan bal, pekmez ve şeker zengini meyveler kan şekerinde ani fırlama ve düşmelere yol açabilen “kötü karbonhidratlar”dır.

Yazının Devamını Oku

10 SORU 10 CEVAP

3 Aralık 2015
Sorularınıza uzun süre yanıt veremedik, bugün soru yanıtlama günümüz. Buyurun...

SORU 1: Tiroid hormonu hangi ilaçlarla yutulmaz

Tiroid hormonu içeren hapları kullanmak maharet, ilgi ve bilgi ister, zira bunlar oldukça nazlı haplardır. Usulüne uygun alınmazlarsa faydalanma oranı ciddi biçimde düşebilir.
Birincisi bu hapların mutlaka aç karna alınmaları lazım, yemekle birlikte veya tok karna alındıklarında emilen hormon miktarı azalıyor.


İkinci önemli nokta şu: Kullandığınız ilacın markasını mümkün olduğu kadar değiştirmemeli, hele hele ilacın dozuyla asla oynamamalısınız. Marka değişikliği zorunlu hale gelirse bunu doktorunuzla mutlaka paylaşmalısınız. Çünkü “marka-ilaç” değişikliği emilen hormon miktarında değişikliğe sebep olabiliyor.
Gelelim tiroid hormonu ile etkileşebilen haplara: Tiroid haplarını demir ve kalsiyum tabletleriyle birlikte yutmayın. Anti asitlerle (mide hapları) birlikte kullanmayın. Kolesterol ilaçlarıyla da etkileşim söz konusu olabiliyor aklınızda olsun.

Yazının Devamını Oku

Düşük tansiyonun tedavisi var mı

2 Aralık 2015
Bu sorunun cevabı bence “hayır” olmalı. Çünkü sorun çok özel bazı durumlar dışında ve bir hastalık işareti olmadıkça tedavi gerektirmez. Dahası yaşı genç, hareketli ve sağlık sorunu yaşamayan kişilerde düşük tansiyon, tıpkı yavaş nabız gibi “iyi kondisyon ve formda olma” alameti bile sayılır.

Sporcuların tansiyonları bilhassa düşük ve nabızları da yavaş olur. Ama ileri yaşlarda tansiyonun 90/60’tan düşük ve nabzın 60’tan yavaş olması sağlık açısından önemlidir. 

Bu durum kalp ve beyin başta olmak üzere hayati organların çalışması ile ilgili sorun yaratabilir.
Sürekli olarak düşük tansiyonla yaşayanlar, kalp-damar sistemleri alışmış olduğu için pek rahatsız olmazlar.
Fakat tansiyon aniden düştüğünde beynin kanlanması yetersiz kaldığı için baş dönmesi, göz kararması, “gözlerin önüne perde inmesi” hissi gibi yakınmalar, hatta baygınlık bile olabilir.
İshal, kusma, yüksek ateş ya da aşırı terlemeye bağlı sıvı kayıpları, bazı ilaçlar, kan şekeri düşmeleri tansiyonu düşürür. Gebelikte de tansiyon düşmesi görülebilir.
Ayrıca kalp yetmezliği, ritim bozuklukları, karaciğer hastalıkları, ani gelişen alerjik reaksiyonlar da düşük tansiyon nedeni olabilir.
Aniden tansiyonu düşen, fenalaşan birini hemen yastıksız, sırt üstü yatırıp bacaklarını kalp seviyesine kadar kaldırmak ve takibe almak en uygun davranıştır.

Yazının Devamını Oku

Göze krem yetmez

1 Aralık 2015
Her göz, tıpkı cildimiz gibi dıştan değil, içten beslenmeyi hak ediyor.

Her göz, tıpkı cildimiz gibi dıştan değil, içten beslenmeyi hak ediyor. Çünkü siz ne kadar sağlıklı kalırsanız kalın yaşlanma sürecinde karşılaşabileceğiniz önemli bazı göz sorunları da var ve bunlar yaşlılığın doğal neticeleri değil, sizin gözlerinize gösterdiğiniz ilgiyle bağlantılı hastalıklar. Bu nedenle daha 30’lu yaşlara bile varmadan hepimizin gözlerini yavaş yavaş mercek altına almasında fayda var.

Konu göz bakımından açıldı mı aklımıza nedense hemen ve sadece göz kremleri geliverir. Bu özellikle yaşı 40’ı geçen hanımlar için değişmez bir algı biçimidir. Oysa kadın erkek fark etmiyor, yaşlanan her göz tıpkı cildimiz gibi dıştan değil, içten beslenmeyi hak ediyor. Çünkü siz ne kadar sağlıklı kalırsanız kalın yaşlanma sürecinde karşılaşabileceğiniz önemli bazı göz sorunları da var ve bunlar yaşlılığın doğal neticeleri değil, sizin gözlerinize gösterdiğiniz ilgiyle bağlantılı hastalıklar. Mesela sarı nokta hastalığı. Bu hastalık yaşlılıkta başa gelebilecek olan en önemli göz sorunlarından biri. Sarı nokta hastalığı olarak da biliniyor. Hastalığın genetik olmadığı, yaşam tarzından kaynaklandığı düşünülüyor. Genetik yapının da bir miktar rolü olsa bile iyi bakılan gözlerde maküla dejenerasyonu ihtimali azalıyor. Katarakt ve glokom hastalıkları için de aynı şeyler söylenebilir. Her ikisi de sizin gözlerinize gerçekten bakıp bakmadığınızla alakalı. Aşırı sigara içen, yoğun alkol tüketen, gözlerini güneşten korumayan, göze zarar verebilecek olan ilaçları bilmeyerek uzun süre kullanan, şekerine, kolesterolüne özen göstermeyen kişilerin yaşlılıkta daha sık karşılaşabileceği sorunlar bunlar. Bu nedenle daha 30’lu yaşlara varmadan hepimiz gözlerimizi  mercek altına almalıyız. Tıpkı cildimiz, saçlarımız, kalbimiz, damarlarımız gibi gözlerimiz de şımartılmayı bekliyor. Unutmayın! Tıpkı saçlarınız ve cildiniz gibi gözleriniz de içten beslenir, dıştansa sadece desteklenir...

KESİP SAKLAYIN 

Gözleriniz için neler yapabilirsiniz? 

- Omega-3 takviyeleri, özellikle DHA destekleri gözlerin gücünü artırıyor. Ispanakta, havuçta ve yeşil yapraklı sebzelerde bol bulunan lütein, zeoksantin, C vitamini ve biyoflavanoidlerden oluşan göz desteklerinden de faydalanmanız mümkün.
- Su için! Göz kuruluğu son yıllarda en sık karşılaşılan göz problemlerinden biri olma yolunda. Özellikle gözlerini bilgisayar ekranlarına yapışık bırakanlar, televizyon bağımlıları daha çok su içerek, kuru göz sorunuyla mücadele etmeli.

Yazının Devamını Oku

Beynimizin sevmediği 4 besin

30 Kasım 2015
Beslenmemiz her organ gibi beynimizi de etkiler.

Beynimiz B12 vitamini, omega-3 yağları, kolin, folik asit gibi maddelerden zengin besinlere bayılıyor. Peki, beynin hoşlanmadığı besinler neler? Onu neler zora sokuyor? Buyurun…


Meyve suları: Yoğun şeker içerikleri nedeniyle kanda şeker ve insüline ani zıplamalar yaptırıyor. Neticede mizaç ve huy değişimlerimiz oluyor. Üstelik bu olumsuz etkiler sadece gazlı, kolalı, fruktoz şuruplu, renkli ve boyalı meyve sularıyla da sınırlı değil. Sabah kahvaltısında “sağlığıma iyi gelir” beklentisiyle yudumladığımız bir bardak portakal suyu da beynimiz için sağlıksız bir içecek olabiliyor. Nedeni içindeki yüksek fruktoz oranı. Kısacası taze sıkılmış bile olsalar fazla miktarlarda içildiklerinde hızlı ve aşırı fruktoz yüklenmesi yaptıkları için meyve sularına da dikkat etmemiz lazım. Özellikle hipoglisemik biriyseniz aman dikkat!


Kızartılmış yiyecekler: İster sebzeleri, etleri, ister hamur işlerini kızartın fark etmiyor; her türlüsü (sadece mideniz ve kalbinize değil), beyninize zarar verebiliyor. Özellikle yağda kızartılan şekerli, unlu yiyeceklerden uzak durun. Tabii bir de dışarıda yemek yediğinizde kızartmaları hemen pas geçin. Çünkü ev dışı kızartmalarda kullanılan yağlar en az 3-5 kez kullanılabiliyor.

 

Trans yağlı ürünler: Son yılların en tehlikeli sağlık düşmanlarından biri. Kilo sorunundan kansere kadar pek çok sağlık probleminde başrolde onların olduğu anlaşıldı. Farklı merkezlerde, farklı nörologların yaptıkları araştırmalarla da gösterildi ki vücudunuza giren trans yağ miktarı arttıkça beyniniz küçülüp bilişsel beceri gücünüz zayıflıyor. Trans yağları fazla tüketenler bellek testlerinde de sınıfta kalıyor.


Yazının Devamını Oku

Ziynet neden kilo veremiyor?

28 Kasım 2015
Ziynet Sali’nin üç temel sorunu var: Kronik depresyon, kilo problemi ve uykusuzluk. Peki ne yapmalı? Bu sorunların üstesinden nasıl gelecek?

Ziynet Sali ne anlattı?

Aile mirasım iyi değil. Kolesterol yüksekliği ve şeker hastalığı ile boğuşanlar, kalp hastalığına yakalananlar var.
Bana gelince... Sorunlarım saymakla bitmeyecek kadar çok. Mesela kolesterolüm çok yüksek. Eklem ve kas ağrılarım var. Mide-bağırsak sorunlarım yıllardır sürüyor. Kabızlık, hazımsızlık, şişkinlik sürekli problemlerim. Ciddi ölçüde uyku sorunlarım var. Uykuya dalmam da, derin uykuya geçmem de zor. Sık uyanıyor, gün içinde uyku eğilimi yaşıyorum. Uykusuzluğun neticesi olarak kronik yorgunluğum, dikkat eksikliğim ve çok zayıf bir belleğim var.
Bitmedi! Yıllardır baş edemediğim kilo sorunumu da eklemeliyim. Yaptığım diyetlerin sayısını hatırlamıyorum. Verdiğim kiloları fazlasıyla ve hemen geri aldım. Neyse ki bu aralar kilo durumum iyi. 3-4 kiloluk bir fazlalıkla vaziyeti idare ediyorum.
Beslenmem de iyi değil. Bir kere çok sık diyet yapıyorum. Gece çalıştığım için yeme süreçlerimi ve yediklerimi kontrol altında tutamıyorum. Hamur işlerine düşkünüm. Çikolata ve tatlı görünce çıldırıyorum. Pilava, makarnaya, patatese pek düşkün değilim ama meyvelerin hepsini severim. Kontrolsüz ve sık atıştırıyorum. Benim sorunum düzensiz, gereksiz ve kontrolsüz atıştırmalar.
Stres durumuma gelince... Stresimi doğru dürüst yönetemediğim için doktorların tavsiyesi ile fluoxetin içeren bir antidepresan kullanıyorum. Kullandığım herhangi bir besin desteği, vitamin, mineral yok.

Yazının Devamını Oku

Akıl koruma diyeti

27 Kasım 2015
Günümüzün en önemli sağlık sorunları arasında yer alan bellek zayıflaması, hatta bunama ve Alzheimer hastalığı bile ne yiyip ne içtiğimizle bir şekilde ilintili.

Bir başka deyişle bilişsel becerilerimizin yolu biraz da sofralarımızdan geçiyor. Zaten böyle olduğu için ilgili uzmanlar konu üzerinde yoğun bir şekilde çalışmaktalar. Son zamanlarda “bellek-beslenme” ilişkisi hakkında birçok araştırma sonucu yayınlandı. Rush Üniversitesi Beslenme Bölümü’nde yapılan bir çalışma ise bunların belki de en kapsamlısı. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar, beslenmenin bilişsel becerilerimiz üzerindeki önemini yeniden vurguluyor. Neler mi söylüyor? Buyurun...



MIND Diyeti ne yapıyor? 


Yıllardır kalp-damar sağlığını korumak ve kolesterolü kontrol etmek için Akdeniz tipi besleme, yüksek tansiyonun tedavisi için –tansiyon düşürücü ilaç kullanılsa bile- DASH diyeti öneriliyor. İşte Rush Üniversitesi Beslenme Bölümü’nden Prof. Martha Clare Morris ve arkadaşlarının uyguladığı yeni beslenme planı, bu iki diyetin özelliklerini bir araya getiriyor. MIND Diyeti adını verdikleri bu beslenme düzenini, 2-10 yıl arası değişen sürelerle bine yakın 60 yaş üzeri deneğe uygulatmışlar. Sonuç olarak, her yıl hem biyokimyasal değerleri hem de bilişsel becerileri ölçülen katılımcıların Alzheimer hastalığı riskinde yüzde 35 düşüş olduğunu gözlemlemişler. Aslında diyetleri birbiriyle yarıştırmak, “o mu, bu mu” diye kafaları karıştırmak pek doğru değil. MIND Diyeti’nde de sınırlanan gıdaların hemen hepsi zaten genel sağlık açısından “uzak durulması gerekenler” listesinde yer alıyor. Örneğin kırmızı et, margarin, tatlı, şekerleme, kek, kurabiye, kızarmış gıdalar bu diyette de kırmızı kart cezasında! MIND Diyeti’nin en önemli farkı diğer diyetlerde oldukça özgür biçimde tüketilen bazı gıdalara sıklık yönünden kısıtlama getirmesi. Söz gelimi, peynir haftada sadece bir kez tüketilebiliyor. Bu diyette her gün –özellikle koyu yeşil yapraklı- sebze, bakliyat, tam tahıl içeren gıdalar, kabuklu yemişler, zeytinyağı ve bir kadeh şarap; haftada en az bir kere balık, en az iki kere tavuk/hindi ve yumurta, en az iki kere ahududu, böğürtlen gibi dutsu meyveler yenmesi de öneriliyor.

BİR BİLGİ

Yazının Devamını Oku