Osman Müftüoğlu

İnsulin direncinin ilk 10 işareti

21 Haziran 2017
İnsülin direnci günümüzün en sık görülen sağlık sorunlarından biri. Çok ama çok önemli. Çünkü kilo fazlalığı ve obezite probleminin bir numaralı sebebi. Şeker hastalığına, hipertansiyona, damar sertliğine, bellek bozukluğuna, hatta kanserlere bile yol açabileceğini de net olarak gösterdi. İşte bu nedenle çocuk, yetişkin, yaşlı fark etmiyor, herkesin insülin direnci konusunda uyanık olması gerekiyor. “Bu direncin belirtileri neler?” diyorsanız ilk 10’da şunlar var...

◊ Sık acıkmalar, yemekten daha bir saat bile geçmeden yeniden bir şeyler yeme ihtiyacı duymalar.
◊ Sık ve ölçüsüz tatlı krizleri yaşamalar.
◊ Yemek sonrası gelişen yorgunluk, bitkinlik ve uyuklamalar.
◊ Acıkınca öfkeli ve gergin olmalar, açlığa dayanamamalar.
◊ Uyku sorunları yaşamalar, özellikle sebepsiz yere sık sık uyanmalar, daha da mühimi uykudan uyanıp mutfak kaçamakları yapmalar.
◊ Sabahları yorgun ve halsiz uyanmalar, güne mutsuz, keyifsiz, endişeli başlamalar.
◊ İzah edilemeyen gece terlemeleri, vücudun üst kısmı ve boyun bölgesinde tekrarlayan terleme nöbetleri.

Yazının Devamını Oku

Neden her obez şeker hastası değil?

20 Haziran 2017
 Fazla kilolar, özellikle karın-göbek bölgesinde biriktiğinde insülin direnci, metabolik sendrom gibi sağlık sorunlarını da beraberinde getirir.


Şişmanlığın gizli veya açık şeker hastalığı ve onunla ilişkili kalp krizi, damar sertliği, inme gibi hastalıklara yol açma ihtimali ise bir hayli yüksektir ve fazla kiloluların yüzde 80’i bu gibi sağlık sorunlarıyla er ya da geç tanışır.
Kısacası, kilolu olmak mutlaka şeker hastası olmak anlamına gelmez ama fazla kilolu ya da obez birinin şeker hastalığına yakalanma ve kalp-damar veya beyin, göz, böbrek sorunu yaşama ihtimali çok yüksektir.
Fazla kilolu, bel çevresi geniş, ensesi kalın birinde süreç önce “hiperinsülinemi” yani aşırı insülin salgılanması ile başlar, bunu bir süre sonra insülin direnci takip eder.
Tedavi edilmeyen insülin direncini ise önce gizli diyabet, sonra da şeker hastalığı izler.
Konuya ilişkin pek çok soru var. Onlardan bazılarının yanıtlarını aşağıda bulacaksınız.

Bunları biliyor musunuz?

◊ Yaşlanma ile beraber metabolik hız yavaşlamaya, tiroit bezi daha az çalışmaya başlıyor. Bununla beraber hücrenin şekeri içine alması ve kullanması da zorlaşıyor. Yani yaşlanmanın bizzat kendisi insülin direncini davet eden bir süreç.

Yazının Devamını Oku

Kalp krizi mi geçiriyorum?

19 Haziran 2017
GÖĞÜS ağrısının her türlüsü bizi korkutur. Doğrusu da budur. Hafif bir göğüs ağrısı bile ciddi bir kalp krizinin ilk belirtisi olabilir. Ayrıca şu ‘uyarı’yı da unutmamamız lazım: Kardiyologlar kalple ilişkili göğüs ağrılarını kalbin en değerli dokusunun, kalp kasının ‘feryadı’ olarak kabul ediyor. Hemen ardından da şu uyarıyı yapıyorlar: “Bu feryadı dikkate almazsanız ani ölümle biten sonuçlara bile katlanmak zorunda kalabilirsiniz.”

Peki, ne yapacağız? Göğsümüzdeki her ağrıyı “Kalp krizi mi geçiriyorum acaba?” sorusuyla birlikte değerlendirip panik halinde hastaneye mi koşacağız? Tabii ki hayır. Bilgileneceğiz. Zira göğüs ağrılarının da kalple ilişkili olanları, olmayanları var. “Peki, bu ayrım nasıl yapılacak?” diyorsanız buyurun…

GÖĞÜS AĞRISI NE ZAMAN ÖNEMLİ?

- Göğüs ağrısı fiziksel bir çaba esnasında – örneğin yürürken, merdiven çıkarken, koşarken, kürek çekerken, yüzerken- meydana gelmişse…

- Ağrı göğsünüzün tam ortasında olmakla birlikte çenenize, kollarınıza (özellikle sol kolunuza) yayılma eğilimindeyse…

- Göğsünüzdeki ağrı ciddi bir basınç duygusu, aşikâr bir yanma hissiyle birlikteyse…

- Ağrı esnasında bulantı, terleme, baş dönmesi, baygınlık, dengesizlik, aşırı halsizlik gibi sorunlar da ortaya çıkmışsa…

- Ağrı göğüsten ziyade kollarda, özellikle sol kolda hissedilebilir, bilhassa baş dönmesi, baygınlık hissi, terleme gibi işaretler de varsa

Yazının Devamını Oku

Yaz için 7 tavsiye

17 Haziran 2017
Yaz şefkatli ve sıcak yüzünü biraz gecikerek de olsa göstermeye başladı, bizim için de bir “yaz keyfi” yazısı yazmanın zamanı geldi. Yaz önerilerimizin ilk 7’sini aşağıda bulacaksınız. “Nasıl güneşlenmeliyiz?” sorusunun yanıtını ise gelecek haftaya bırakacağız. Hepimiz için güzel, keyifli, sağlıklı ve huzurlu bir yaz olur inşallah. Hazırsanız buyurun...

 ◊ YÜRÜYÜN. Yaz tabii ki deniz demek. Deniz olunca da yüzme keyfi hep var, hep olacak demek ama siz yine de sadece yüzmekle yetinmeyin. Haftada en az 3-4 gün 40’ar dakikalık yürüyüş programlarınızı yaz boyunca da aksatmayın. Ve tabii ki bunu sabahın erken saatleri ya da akşamüzeri yapmanızda fayda var.
Unutmayın, yürüyüşün pek çok sağlık faydası var. En mühim faydasının da “sadece bedeni değil, beyni de forma sokması” olduğu anlaşılıyor. Düzenli yürüyüş yapanlarda “beynin hafızayı kontrol eden bölümü” olarak kabul edilen “hipokampus”ta yüzde 2’lik bir büyüme olduğu kanıtlandı. Tersi de doğru: Aynı araştırmada hiç yürüyüş yapmayanlarda hipokampusun yüzde 1.4 küçüldüğü anlaşıldı.
◊ EGZERSİZİ EĞLENCE HALİNE GETİRİN. Egzersize eğlence eklemek çoğumuzun farkına varmadığı, varsa bile pek de ciddiye almadığı bir ayrıntı. Batıda bu sorun çoktan çözüldü. Zumba vb. eğlenceli egzersiz aktiviteleri geliştirildi.
Birilerinin bize özgü benzer çözümleri de üretmesi lazım. Mesela mı? “Kolbastı dansı” koreografi olarak bir egzersiz çalışması haline neden getirilmesin?
◊ YAZ DETOKSU BAŞLASIN. Yaz detoksu demek biraz da “ev detoksu” demek. Tabii evi temizlemek söz konusu olduğunda da aklınıza hemen kimyasal temizlik maddeleri gelmemeli, sirkenin, karbonatın da bu amaçla kullanılabileceği hatırlanmalı. En sinsi mikrop yuvalarının ise küvetler, duş perdeleri, evyeler, bulaşık ve çamaşır makineleri, bulaşık süngerleri, diş fırçaları, cep telefonları, telefon ahizeleri olduğu hatırlanmalı.
◊ DUYGUSAL ARINMA DEVREYE GİRSİN. Yaz detoksu programına duygusal arınma da eklenmeli. Yazı bir tür ruhsal terapi zamanı haline getirmeli. Unutmayalım: Yaz daha çok hafifliktir. Hafiflemenin ilk başlaması gereken yer de beyindir.
◊ DAHA ÇOK SU İÇİLSİN. Suyun sağlık marifetleri saymakla bitmiyor ama düzenli su içmek özellikle yaz aylarında vazgeçilmez bir zorunluluk ve sorumluluk haline geliyor. Özellikle reflüsü olanların, ses tellerinde ödem sorunu yaşayanların gün boyu oda ısısında su içmelerinde fayda var.

Yazının Devamını Oku

En yaygın 10 sağlık efsanesi

16 Haziran 2017
Bilgi kirliliği yeni bin yılın en mühim sorunlarından biri. Özellikle “sosyal medya” meselesi devreye girdikten sonra bu kirliliğin boyutu daha da büyüdü. Eski yanlışlara yenileri eklendi. Bazıları ise adeta birer “ŞEHİR EFSANESİ” haline geldi. İşte ilk 10 örnek...

 ◊ Yemeğin üstüne çay içilmez! İçilir. Yemeğin üstüne içeceğiniz 1-2 bardak demli çay o öğünde kazandığınız demirin bağırsaklarınızdan emilmesine ciddi bir engel oluşturmaz. Özellikle hayvansal demir kaynakları çaydaki demir emilimini azaltan maddelerden kolay kolay etkilenmez. Çay keyfinizi bozmayın...
◊ Yazın omega-3 alınmaz! Alınır. Omega-3 zengini besinler de (balıklar, ceviz, semizotu), omega-3 destekleri de yaz-kış rahatlıkla kullanılabilir.
Ama yine de şöyle bir prensip bence daha faydalı: Balık yenilen gün omega-3 hapı yutulmamalı. Neden mi? Gerek yok da ondan.
◊ Demir hapları şişmanlatır! Şişmanlatmaz. Bugüne kadar demir hapı yuttuğu ya da demir iğneleri yaptırdığı için şişmanlayan biri olmadı.
Demirin sizi yağlandırabilecek herhangi bir metabolik/hormonal sürece katılması da söz konusu değil. Kilo sorununuza bir kabahatli arıyorsanız, başkalarını bulun.
◊ B12 kilo aldırır! Aldırmaz. B12 eksikliğiniz varsa eğer, onu yerine koymanız size kilo aldırmak bir yana fazla kilolarınızdan kurtulmanızı bile kolaylaştırabilir.
◊ Kepekli ekmek demir emilimini engeller! Engellemez. Bu da tıpkı “yemek üstüne çay demir emilimini engeller” palavrası gibi mesnetsiz bir diyet palavrasıdır. Kepeğin içindeki maddelerin emilimine engel olabileceği miktarda demir sizi demir fakiri veya anemik biri haline getirmez, getiremez. Hatta tam da tersine ekşi mayalı ekmeğin demir kazanımını artırabileceğini gösteren kanıtlar bile var.

Yazının Devamını Oku

Yoğurdu ayranı sağlık dostu yapan 5 neden

15 Haziran 2017
Biz yoğurt ve ayran sever bir milletiz. İyi ki öyleyiz. Çünkü ikisinin de beş parmağında en az beş farklı marifet var. İşte o marifetler...

1- Mükemmel bir kalsiyum kaynağı: 1 su bardağı kadar yoğurtta 300 mg. civarında kalsiyum var.
2- Kilo kontrolünü kolaylaştırıyor: Zengin protein ve kalsiyum içeriği, yoğurdu kilo dostu bir gıda haline getiriyor.
3- Bol miktarda protein ihtiva ediyor: 200 gram yoğurtta yaklaşık 12-13 gram kadar protein var.Biliyorsunuz protein insüler sisteme zarar vermeden enerji sağlıyor. Ayrıca yapım ve onarım işlerinde de proteinler kullanılıyor.
4- Probiyotik zenginliği var: Yoğurt bifidobakteriler ve laktobasillerden zengin bir besin. Bazıları bu bakterilerden yana ayrıca da güçlendirilebiliyor. Bağırsağınızdaki probiyotik güç arttıkça kabızlık sorununuz hafifliyor, enfeksiyon riskiniz azalıyor, bağışıklığınız güçleniyor, kilo kontrolünüz kolaylaşıyor.
5- Kemik dostu: Yoğurdun protein, D vitamini ve kalsiyumdan güçlü yapısı, onu olağanüstü etkili bir “kemik ilacı” haline getiriyor. Yoğurt tüketimi arttıkça osteoporoz, yani kemik erimesi ihtimali azalıyor. 

MERCİMEK Mİ, MAŞ FASULYESİ Mİ

İkisi de birbirinden lezzetli. İkisi de tıka basa bitkisel protein, posa, vitamin ve mineral dolu. Ne maştan, ne de mercimekten vazgeçin. Fırsat buldukça ikisinden de faydalanmanın bir yolunu bulun.

Yazının Devamını Oku

Neden sürekli üşüyorum

14 Haziran 2017
Önce kısa bir hasta hikayesi: 30’lu yaşları tamamlamak üzere olan genç bir hanım, üç aydır canını sıkan bir sorundan, “sürekli üşümek”ten şikayetçi. Son iki haftayı Dubai’de geçirmiş. O sıcak şehirde bile üşümesi devam etmiş. Haklı olarak merak edip soruyor: “Hocam ben neden sürekli üşüyorum?” Buyurun...

 - KANSIZLIK: Kansızlığın her türlüsü, özellikle demir eksikliği kansızlığında üşümek yorgunluğa, halsizliğe, çarpıntıya, isteksizliğe eşlik eden bir işarettir.
- TİROİT TEMBELLİĞİ: En sinsi ve gözden kaçan üşüme sebeplerinden biri de tiroit bezinin tiroit hormonlarını yeteri kadar üretemediği durum yani “hipotiroidi”dir.
Sürekli üşüme hali burada da halsizlik, cilt kuruması, kabızlık, isteksizlik, saç ve tırnak problemleriyle birliktedir.
- NÖROLOJİK SORUNLAR: Pek çok nörolojik sorunda özellikle omuriliği ilgilendiren önemli sağlık problemlerinde üşüme, hissizlik ve hareket bozukluğuna eşlik eden önemli bir işarettir.
- NÖROPATİLER: Hangi sebeple meydana gelirse gelsin nöropatilerin hemen hepsinde üşüme az çok vardır. En sık görülen nedense B12 ve folik asit noksanlığıdır. D vitamini eksikliğinin de nöropatik üşümelere yol açabileceği aklınızda olsun.
- HİPOGLİSEMİ: Kan şekerinin kronik düşüşleri de üşümeye yol açabilir. Eğer sürekli üşüyorsanız açlık ve tokluk şekerlerinizi de bir kontrol ettirin.
- DAMAR HASTALIKLARI: Eğer kol veya bacaklarınızdaki sürekli üşüme durumundan yakınıyorsanız damar tıkanıklığı gibi bir probleminizin olup olmadığını da araştırmanızda fayda var. ,

Baykuşlar mı tavuklar mı daha şanslı

Yazının Devamını Oku

“Tükendim, tükendim, tükendim artık...” diyorsanız

13 Haziran 2017
Rahmetli Kayahan’ın o çok sevilen şarkısındaki bu dize, günümüzün en sık karşılaşılan sağlık yakınmalarından birinin de tarifi gibi. O yakınmanın tıbbi adı “Tükenmişlik Sendromu”... Peki nedir bu sorunun aslı? Kaynağı nedir bu “bitmişlik” durumunun?

Sanılanın aksine bu derin ve iflah olmaz yorgunluğun sebebi, sabahtan akşama “kol gücü ile çalışmak” yani “balta ile odun kesmek” ya da “çapa ile tarlada ter dökmek” değildir. Sorunun kökleri çok daha derinlerde bir yerde, beyindedir.
Yorgun düşen, üzerindeki yükü kaldıramayan beyniniz size “Biraz dur, bir nefeslen, azıcık ara ver de kendime geleyim!” demektedir. Peki çaresi yok mudur? Merak ediyorsanız eğer buyurun...
Not: Yazının hazırlanmasında ve planlanmasında Türkiye Psychologies dergisinden istifade ettim. Dergi mükemmel. Yayıncılarını ve yazarlarını kutluyorum. Sağlık sorunlarımızın çoğunun salt beden odaklı kalınarak çözülemeyeceğini sık sık dile getiren bir hekim olarak da tüm okurlara tavsiye ediyorum.


AKLINIZDA OLSUN

TÜKENMiŞLiĞiN 10 iŞARETi

* Uyanır uyanmaz hissedilen derin halsizlik duygusu

Yazının Devamını Oku