Osman Müftüoğlu

Cildinize yaz sonrası temizliği lazım

10 Ekim 2018
Yaz bitti, hepimiz “İnşallah yenisine” deyip kış hazırlıklarına başladık. Tabii ki bu hazırlıklara kadınların cilt bakım ve onarımı da dahil edilecek.

Yaz boyunca ciltlerimiz güneşti, deniz/havuz suyuydu, güneş yağı/kremiydi derken epey tahrip oldu. Güneşin yol açtığı “foto yaşlanma” da cildimizi olumsuz etkiledi. Neticede de cildimize destek olma zamanı geldi.
Peki ne mi yapılacak? Bana sorarsanız hemen o pahalı kremlere, mucize serumlara sarılmak yerine “Cilt içeriden beslenir, dışarıdan desteklenir” mottosunu hatırlayın.
Çözüm için de öncelikle doğal cilt desteklerinden yardım alın. Nasıl derseniz... İşte kısa bir özet, buyurun...

CiLT KOLAJENSiZ YAPAMIYOR

Yaz boyu güneşin etkisiyle azalan kolajen rezervinizi tamamlamak ilk işiniz olsun. Eğer güneşte uzun süre kaldıysanız bunun sadece kolajen üretimini azaltarak değil, mevcut kolajenlerinizin yapısını bozarak da cildi tahriş etmiş olması mümkün.
Kısacası yaz izlerini silerken cilde yapılacak ilk ve en büyük yardım kollajen zengini besinlere yüklenmek ve imkan ölçüsünde kolajen takviyelerinden istifade etmektir.
C vitamini, alfa lipoik asit takviyeleri, damar yolu ile uygulanan glutation kürleri de kolajen üretimini artıracaktır.

Yazının Devamını Oku

Kilo kontrolü için 5 mühim tavsiye

9 Ekim 2018
Kilo vermek bir hayli güç ve zahmetli bir iş. Verilen kiloları geri almak ise çok kolay. Bu bilgiyi istatistiksel veriler de doğruluyor, kilo verenlerin yüzde 70’inden fazlası 1 yıl geçmeden yüzde 90’ı da en çok 5 yıl içinde eski kilolarına geri dönüyor. Peki bu işin kalıcı olması gayretlerin başa çıkmaması için ne yapmalı? İlk tavsiyem şunlar: Kilo verdikten sonra da doğru beslenme alışkanlıklarınızı ısrarla sürdürün ve her gün bıkıp usanmadan egzersiz yapın. Beslenmenizi ciddiye alın ve her gün en az 5000, mümkünse 7500 adım atma görevinizi yerine getirin. Peki ya diğerleri? Hazırsanız, buyurun...

Protein tüketiminizi artırın

Eğer kilo probleminiz varsa, hele hele insülin fazlalığı ya da insülin direnci gibi bir sorun da söz konusuysa proteinden zengin, karbonhidratı sınırlı bir beslenme planını ısrarla uygulamak akılcı bir yaklaşım gibi görünüyor.
Burada dikkat edilmesi gereken ayrıntılar ise şunlar: Sadece hayvansal proteinler değil, bitkisel proteinleri de sürece dâhil etmek lazım. Daha hızlı kilo kaybı yapar düşüncesiyle proteinlere aşırı yüklenmemek de önemli bir nokta. Protein seçimlerini yaparken biyolojik değeri yüksek proteinleri seçmekse son derece akılcı bir yaklaşım.

Probiyotik gücünüzü çoğaltın

Kilo dengesini korumada ve besinleri sağlıklı, doğru ve hakkıyla hazmetmede bağırsaklardaki probiyotik güç son derce etkili.
Probiyotik bakterilerin yalnızca hazmı kolaylaştırmadıkları, aynı zamanda gıdalardan kazanılan enerji/kalori değerini de belirledikleri anlaşılıyor ki bu son derece mühim bir gelişme. Yakın zamanda yapılan pek çok araştırma aynı miktar ve yapıda besin alınmasına rağmen farklı probiyotik güce sahip bağırsaklar o besinlerden farklı miktarlarda enerji kazanımına yol açabiliyor.
Bu bilginin anlamı şu: Diyelim ki bir tabak pirinç pilavı tükettiniz. Eğer bağırsağınızdaki bakteri yükü problemli ve yetersiz ise bir başka deyişle biyolojik denge bozulmuşsa o pilavdan ürettiğiniz yani kazandığınız kalori miktarı daha fazla olabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Elma kanseri yener mi

8 Ekim 2018
Elma kanseri önler mi? Hatta mevcut bir kanserin tedavisine yardım bile edebilir mi? Bu sorunun cevabı 20 yıl önce ‘Hayır’ idi. Aynı soruyu şimdi mutlulukla ‘Neden olmasın!’ diye yanıtlayabiliriz.

Nedeni elmada, özellikle de elmanın kabuğunda bulunan mucize bir doğal madde. Bu mucize madde (ya da maddeler) kısa adı ‘MASPİN’ olan ve meme ya da yumurtalık kanseri hücrelerinin çoğalmasını engelleyen doğal bir antikanser savunma proteinini aktive eden, dolayısıyla bedenin kendi bağışıklık sistemi ile kanseri yenebilen bir yapıyı harekete geçiriyor. Bunlar elmada, en çok da elmanın kabuğunda var.

EN MÜHİM SAVUNMA

Şu kesin: Elmada antioksidan ve antikanser etkili pek çok doğal bileşen var. Kuersetin, kateşin, proantosiyanidin, gallik asid, klorojenik asid bunların en ünlüleri. ‘MASPİN’ ise tümör hücrelerinin çoğalmasını engelleyen en mühim savunma proteinlerinden biri.

KAÇ BEYNİMİZ VAR
ŞU bilgi kesinleşti: Bir değil, iki beynimiz var. İkincisine “yavru” ya da “ek” beyin desek daha doğru. Ama onun da önemli marifetlerinin olduğu net ve açık. İkinci beyin karnımızın içinde, sindirim sistemi ve çevresinde yerleşen kompleks bir yapı. Merkez üssü ‘bağırsaklar’ ve onu sarıp sarmalayan ‘sinir sistemi’. Genel sağlığa destek olan muhteşem bir bağışıklık organizasyonu ile sayıları trilyonları, ağırlıkları kiloları, cinsleri yüzlü rakamları bulan ‘probiyotik bakteri’ ailesi ise yavru beynin en mühim oyuncuları.

SADECE HAZMETMİYOR

Yazının Devamını Oku

Çocuk obezitesinde şampiyonluğa oynuyoruz

6 Ekim 2018
Çocuk obezitesi ile mücadele öncelikle evlerimizde ve okullarda başlamalı. Okul kantinlerinde ne satılıyor, yemeklerde ne veriliyor, sportif anlamda neler yapılıyor takibe alalım.

Yaklaşık üç milyon civarında obezimiz var. Bunun iki milyona yakını da maalesef çocuklar ve gençlerimiz.
Bu rakam bize, 20-30 yıl sonraki nüfusumuzda en az bu rakama yakın kalp hastası, hipertansiyonlu, artritli, bellek sorunlu ve hatta kanser hastasının olacağını anlatıyor.
Lütfen duyarlı olalım. Lütfen uyumayalım. Lütfen ilgilileri ısrarla uyaralım. Bu çok mühim tehlikeye lütfen daha dikkat!
Çocuk obezitesi ile mücadelenin öncelikle evlerimiz ve okullarda başlaması gerektiğini unutmayalım. Okul kantinlerinde ne satılıyor, yemeklerde ne veriliyor, sportif anlamda neler yapılıyor takibe alalım.
Eğitim programlarında beslenme ve aktivitede neler öğretiliyor bilgilenelim. Bu süreçlerde müdahil ve yardımcı olalım. Biliniz ki yeni çağın vebası yukarıda saydığım hastalıklardır. Obezite tüm bu hastalıkların anasıdır. Obezitenin orkestra şefi de fruktoz yüklü şeker bombası meşrubatlardır.

Zayıflamak palavra mı?

Bedeninizin orasına burasına biriken vıcık vıcık aşırı yağdan mı şikayetçisiniz? Özellikle karın, göbek bölgeniz yağlı ise hedefiniz daha zayıf olmak değil, daha yağsız olmak!

Yazının Devamını Oku

D vitamini “K”sız olmaz mı?

5 Ekim 2018
Sağlığımızı korumak için D ve K vitaminlerinin ikisine de ihtiyaç var. İkisini de düzenli olarak kazanmak zorundayız.

Gündemde yeni bir sağlık sorusu var. Soru şu: D vitamini K vitamini olmadan işe yarıyor mu, yaramıyor mu?
Yanıt kısa ve net: Sağlığımızı korumak için D ve K vitaminlerinin ikisine de ihtiyaç var. İkisini de düzenli olarak kazanmak zorundayız. Bunların ikisi de yağda çözülen vitaminler.
Aralarında mükemmel ve vazgeçilmez bir “ortak görev” ilişkisi var. Hatırlayalım: D vitamini ihtiyacımızın yüzde 95’ini cildimizi güneşle buluşturarak bedenimizde üretiriz. Çok az bir bölümünü ise yağlı balıklardan, süt ürünleri, yumurta gibi besinlerden karşılarız.
K vitaminine gelince... Yeşil yapraklı bitkilerde, fermente edilmiş baklagiller ve turşularda, yumurta sarısı, peynir gibi bazı hayvansal besinlerde bulunuyor.
Nasıl ki D vitamini sadece bir kemik ya da diş vitamini değilse K vitamini de yalnızca bir pıhtılaşma sorumlusu gibi hareket etmez. Ayrıca bu ikili bazı durumlarda aynı takımın oyuncuları gibi çalışır. O takımın görevleri ve çalışma yöntemlerini yandaki kutuda bulacaksınız. 

Kemik “K”sız da yapamıyor

Kanınızda dolaşan D vitamini, yediğiniz yemeklerdeki kalsiyumun bağırsaklardan emilimini artırmaktır.

Yazının Devamını Oku

Omega-3 devrimi başlıyor mu?

4 Ekim 2018
Omega-3 haplarını artık “takviye” değil “ilaç” gibi yutacağımız, dolayısıyla kalbimizi kimyasallar ile değil doğal besinlerle koruyacağımız yeni bir çağ başlıyor.

İlaçların besin haline getirildiği tıp ya da sağlık anlayışı bitiyor. Onun yerine, besinlerin ve diğer doğal unsurların ilaç olarak tercih edildiği yeni bir sağlık anlayışı devreye giriyor. Bunun bir örneği de omega-3 bazlı yeni bir ilaçta yaşanıyor.
Gelişmelere bakılırsa omega-3 takviyelerinin yerini reçeteli omega-3 hapları alabilecek. Bu yöndeki olumlu bulgulara bir yenisi daha eklendi.
ABD’de Amarin ilaç firması tarafından üretilen omega-3 bazlı bir molekülün kalp damar hastalıkları ile mücadelede ciddi şekilde işe yarayabileceğini gösteren bulgular elde edildi. Aslında bu ilaç en az 5 yıldır gündemde.
Amarin’in Vascepa isimli ürününün başına gelenleri, FDA ile yaşadığı sürtüşmeleri yıllardan beri “omega-3 hayranı” bir hekim olarak ben de dikkatle izledim, izliyorum!
Son durum şu: Balık yağından
elde edilen ve
kanı incelten bir omega-3 asidi olan EPA’nın bir türü olan icosapent ethyl maddesi özellikle yüksek trigliserit seviyelerini azaltıyor ve aspirin benzeri bir kan inceltici etki gösteriyor.

Yazının Devamını Oku

Zeytinyağı mı cinsellik hapı mı?

3 Ekim 2018
Atina Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre zeytinyağı tüketen kişilerde testosteron seviyesinin yüzde 40 daha fazla olduğunu tespit edilmiş. Araştırmanın detaylı sonuçları Avrupa Kalp Birliği’nin önümüzdeki günlerde Münih’te yapılacak toplantısında açıklanacak.

Zeytinyağı ilaçtır! söyleminden pek hoşlanmam. Zeytinyağı ilaç değil, yağların kraliçesidir. Zeytin meyvesi ile çok sağlıklı bir gıdadır.
Ne var ki zeytinyağını cinsel destek veren ilaçlarla mukayese etmek isteyen Atina Üniversitesi’nden bir grup uzman, 600’den fazla erkeğin katıldığı güzel bir araştırma yapmış, araştırmaya katılan erkeklere her gün 9 çorba kaşığı saf zeytinyağı içirmişler.
Araştırma bitiminde de bu kişilerde testosteron seviyesinin yüzde 40 daha fazla olduğunu tespit etmişler.
Araştırmanın ön sonuçları 29 Ağustos’da Daily Mail ve Telegraph (İngiltere) gazetelerinde yayınlandı. Araştırmayı yöneten Dr. Christian Chrysochou bu neticenin zeytinyağının ve “Akdeniz tipi beslenmenin” sağladığı “yüksek damar koruması” ile ilgili olduğunu açıkladı.
Araştırmanın detaylı sonuçları Avrupa Kalp Birliği’nin önümüzdeki günlerde Münih’te yapılacak toplantısında açıklanacak.
Tavsiyem şu: Yemeklerde zeytinyağlılar tercih edilecek. Soğuk sıkım zeytinyağı salatalara eklenecek. Kahvaltıda 4-5 değil 10-15 zeytin yenecek, Akdeniz tipi beslenme alışkanlığından da asla vazgeçilmeyecek.

Yemeğin üstüne çay içilmez mi?

Çayın içindeki bir maddenin besinlerle kazanılan demiri bağırsaklarda demiri bağladığı ve yemekten hemen sonra içilen çayın demirin emiliminin bozacağı yönünde yaygın bir kanaat var. Bu teorik olarak doğru bir bilgi ama pratikte zannedildiği kadar anlamlı değil. Yemek sonrası çay yasağı olsa olsa ağır demir eksikliklerinde geçerli olabilir. Sağlıklı birinin beslenmesinde zorunlu bir kural değildir. Bana göre yemeğin üzerine çay, afiyetle içilebilir. Tabii ki abartmamak koşulu ile.

Yazının Devamını Oku

Yumurta bir mucizedir

2 Ekim 2018
Yumurta müthiş bir besin. Sadece harika bir protein deposu falan da değil. Sağlıklı yağlardan, vitamin ve minerallerden, kolin benzeri mükemmel moleküllerden de çok zengin. Harika bir aminoasit içeriğine sahip. Protein deposu. Koenzim içeriği çok yüksek. Antioksidan yapılanması çok iyi. Bitmedi! Yumurtada harika kolajenler de var. Zarı tip2, beyazı ise tip 1, 3, 5 kolajen zengini. Detaylar için buyurun...

Yumurta kolajeninin 5 faydası

EKLEM VE BAĞ DOKUSUNA YARDIMCI OLUR

Yumurta kabuğunun altındaki ince zar yapısı, I ve V tipi kolajen, glukozamin sülfat, kondroitin sülfat ve amino asitlere benzer besin öğeleri bakımından zengindir.
Bunlar eklem ve bağ doku sağlığı için faydalıdır. Yumurta zarlarının yüksek kolajen içeriği, bağ doku hastalıklarının tedavisinde yardımcı olur.

EKLEMLERDEKİ AĞRI VE SERTLİĞİ AZALTIR

En sık görülen artrit şekli osteoartrit, milyonlarca kişiyi etkilemektedir. Osteoartrit, kemiklerin uçlarındaki koruyucu kıkırdak zamanla azaldığında oluşur ve en çok el, diz, kalça ve omurgadaki eklemleri etkiler. Kolajen içeren yumurta kabuğu takviyelerinin artritik ağrı ve diz osteoartritinden kaynaklanan eklem sertliğini azalttığı gösterilmiştir.
Klinik romatolojide yayınlanan bir çift kör, randomize, plasebo kontrollü bir çalışma, günde 500 miligramlık bir dozda deneklere bir yumurta zarı takviyesi verilmiştir.

Yazının Devamını Oku