Osman Müftüoğlu

Nezleyim ne yapayım?

21 Kasım 2018
Nezleyi de gribi de kolay atlatmakta boğaz bölgesini koruyan özel bazı probiyotik pastillerin etkili olduğunu gösteren ciddi yayınlar var. Bu nedenle hem “ koruyucu” hem de “tedavi edici” özelliği olan ve çoğu Laktobasillus Casei içeren farklı probiyotik çiğneme pastillerini kullanmak, tedavide de korunmada da oldukça etkili.

Nezlenin de gribin de basit ve kolay bir tedavisi maalesef hâlâ yok. Bu nedenle geleneksel ve bildik yöntemlerden yararlanmakta fayda var. Nezleyi de gribi de kolay atlatmakta boğaz bölgesini koruyan özel bazı probiyotik pastillerin etkili olduğunu gösteren ciddi yayınlar var.
Bu nedenle hem “koruyucu” hem de “tedavi edici” özelliği olan ve çoğu Laktobasillus Casei içeren farklı probiyotik çiğneme pastillerini kullanmak tedavide de korunmada da oldukça etkili.
Hızlı iyileşmeyi sağlayan takviyelerden biri de çinko içeren ürünler. Çinkonun soğuk algınlığına neden ve nasıl iyi geldiği tam olarak bilinmiyor ama etkisi oldukça güçlü.
En etkilisinin 20 miligramlık çinko asetat pastilleri olduğu belirtiliyor. Pelargonium özleri de çok sık başvurulan bir bitkisel destek. Bu Afrika sardunyası özütlerinin bulunduğu damlalardan günde iki-üç kez 30 damla kullanılabiliyor. 
Bitkisel destek olarak Elderberry özleri de etkili. Elderberry bizde mürver meyvesi olarak biliniyor. Bu meyveden elde edilen özel bir maddenin virüs öldürücü etkisi olduğu birçok araştırmada gösterilmiş.

KIRMIZI ETiN ALTERNATiFi PROTEiN KAYNAKLARI

- BAKLİYAT GRUBU: Her biri birer protein bombası. Zaten bu nedenle de halk arasında kuru fasulye, bezelye, nohut gibi besinlere “fakirin kırmızı eti” deniyor. Bu grup besinlerin 100 gramında ortalama 15-20 gram protein bulunabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Kortizol “stres oburu” yapıyor

20 Kasım 2018
Fazla kortizol yarattığı kronik stresle bir taraftan “stres oburluğu” yaratarak kilo aldırırken diğer yandan yorgunluğa, depresyona ve beyin hasarına neden oluyor. Beyin ve vücuttaki yaşlanma süreçlerinin tümünü hızlandırıyor.

Bilmelisiniz ki, göbeğinizde biriken fazla yağlar sadece bedeniniz değil, beyniniz için de ciddi bir problemdir. Zira geniş ve detaylı bir araştırmaya göre, göbek yağınız artıp, beden kitle indeksiniz (BKİ) yükseldikçe beyniniz küçülüyor!
Gözlemler obezite-beyin ilişkisindeki bu tehlikeli gelişmenin öncelikli nedeninin de “kortizol hormonu” olduğunu gösteriyor.
Kısacası, küçük miktarı ve kısa dokunuşları ile beyni gelişmeye, öğrenmeye ve güçlenmeye yöneltebilen kortizolün miktarı artıp etkisi uzadıkça, işler tersine dönüyor.
Fazla kortizol yarattığı kronik stresle bir taraftan “stres oburluğu” yaratarak kilo aldırırken diğer yandan yorgunluğa, depresyona ve beyin hasarına neden oluyor. Beyin ve vücuttaki yaşlanma süreçlerinin tümünü hızlandırıyor.
Netice şu: “Kronik stres” günümüzün en önemli sağlık sorunları arasında. Uzamış stres hali kortizol üretiminde uzun süreli yükselişlere neden oluyor.
Bu yükselişler de kilo almayı ve karın bölgesindeki yağları (hatta yağ hücrelerini) çoğaltmayı kolaylaştırıyor. Gövdesel yağlanma ise sadece kalbi, damarları, eklemleri, karaciğer ya da pankreası değil beyni de yoruyor, üzüyor. Fazla kiloluluk beyne de iyi gelmiyor! Kilo sorununu çözme ve kilonuzu yönetme kılavuzunuzun içinde “stresle mücadele etme”ye de yer açmak zorundasınız.

4 ünlü beslenme palavrası

◊ YEMEĞİN ÜSTÜNE ÇAY İÇİLMEZ!

Yazının Devamını Oku

En iyisi korunmak

19 Kasım 2018
Her mevsimin farklı bazı sağlık sorunları var.

Soğuk kış günlerinin en sık görülen problemleri tekrarlayan nezle ve grip atakları. Sağlığınız ne kadar güçlü olursa olsun, basit bazı önlemleri ihmal ettiğinizde hiç beklemediğiniz bir anda “pat” diye ateşinizin çıkması, burnunuzun akıp boğazınızın yanması, yutkunmanızın zorlaşıp öksürük, hapşırık krizlerinin kapınızı çalması mümkün. İşin kötüsü modern tıbbın da bu basit iki soruna ciddi bir çözüm üretebildiğini söylemek bugün zor. İşte bu nedenle “korunmak” hâlâ ilk ve vazgeçilmez kural ve “tedaviden” daha önemli. Ev usulü geleneksel tedavileri bilmek ise vazgeçilmez koşul. Bugün eski yazılarımızı da toparlayarak sayfamızı nezle ve gribe, yani kış keyfini kaçırabilecek iki bildik probleme ayırdık. Hazırsanız buyurun:

İLK 10 TEDBİR NE OLMALI?

1) Çoğumuz bizi “soğuğun hasta ettiğini” zannederiz. Oysa gerçekte durum farklıdır. Bizi hasta eden soğuk değil, hava şartlarındaki ani değişiklikler ve bu değişikliklere ayak uyduramayan bağışıklık sistemimizdir. Soğuktan korunun.

2) Sık yapılan hataların başında hemen bir koruyucu antibiyotik yutmak gelir. Ne var ki antibiyotikler virüsleri etkilemeyen, nezlede ve gripte asla fayda vermeyen, tersine probiyotik gücünüzü azaltarak zararlı bile olabilen ilaçlardır. Antibiyotik yutmayın.

3) En etkili önlem kişisel hijyen, yani temizliktir. Elinizi sık sık ve iyice yıkayın. Lüzumsuz öpüşmeleri, el sıkışmalarını bırakıp sadece selamlaşmakla yetinin. Hastaysanız işe veya komşu ziyaretine gitmeyin. Hasta çocuğunuzu okula göndermeyin. Etrafınızdakilere bulaştırdığınız virüsler bir süre sonra yeniden geri dönecek ve sizi yeniden, tekrar hasta edecektir. El temizliğine özen gösterin.

4) Cep telefonlarının çoğu mikrop yuvasıdır. Onları da temiz tutun. Özellikle aksırıp hapşıranların cep telefonlarını kullanmayın.

Yazının Devamını Oku

Glukozamin takviyeleri işe yarıyor mu?

16 Kasım 2018
Glukozaminin sülfat formunu kullanmanızı öneriyorum. Diğer formları pek işe yaramıyor. Günlük 750-1000 miligramlık dozlar yeterli, 1500’ü geçmenizi önermem.

Glukozamin, eklem kıkırdağının bileşenlerinde yer alan çok mühim bir yapıtaşı. Glukozamin içeren takviyeler ise eklem sorunlarında ilk tercih edilen, çoğu zaman da bilgisiz ve dikkatsiz kullandığımız destekler.
Oysa elimizde kaliteli bir glukozaminin yaşlanmayla ilişkili eklem ağrılarını azalttığını ve eklemleri kıkırdak hasarından koruduğunu gösteren çok sayıda çalışma var.
Bu sebeple de iç hastalıkları, romatoloji ve ortopedi uzmanlarının reçetelerinde bu takviye çok sık yer buluyor. Öncelikle, glukozaminin genelde kabuklu deniz hayvanlarından elde edildiğini, bunlara alerjisi olanlarda ciddi sorunlara yol açabileceğini bilelim.
Ayrıca bazı insanlarda kanda şeker dengesini bozabileceğini de unutmayalım. 
Eğer şeker hastasıysanız alerjik yapıdaysanız, hele bir de deniz ürünlerine karşı alerjiniz varsa doktorunuza danışmadan glukozamin içeren eklem takviyelerini kullanmayın.
Midesi hassas, sık sık mide sorunları yaşayan kişilerin de dikkatli olmasında fayda var. Bu takviyeler mide şikayeti olanlarda gaz, ağrı, şişkinlik ve ishale yol açabiliyor.
Glukozaminin sülfat formunu kullanmanızı öneriyorum.

Yazının Devamını Oku

Zerdeçal kanseri önler mi?

15 Kasım 2018
Zerdeçal, son yılların gözde baharatı. Lezzeti kadar sağlık faydaları da çok konuşuluyor. Zira o, çok yönlü bir ilaç gibi de çalışıyor. Kanserle, damar sertliğiyle, kronik iltihapla, bellek bozukluğuyla, paslanmayla, kısacası bizi yaşlandıran ne varsa hepsiyle savaşıyor.

Zerdeçalın etkinliğini doğrulayan çalışmaların çoğu ABD’nin en önemli araştırma merkezlerinde (MD. Anderson Cancer Center, UCLA Neurology Department) yapılıyor. Bu merkezlerin elde ettiği güvenilir verilere göre de, zerdeçal tüketimi arttıkça kansere yakalanma ihtimali azalıyor. İyi bir sağlık bakımı almamaları, yeterli ölçüde hijyenik bir yaşam sürme şansı yakalayamamaları, beslenmelerinde gerekli mükemmelliklere ulaşamamalarına rağmen Hintlilerde Avrupa ve Amerika toplumlarına oranla kalınbağırsak, meme, mide, böbrek, akciğer ve prostat kanserlerine daha seyrek rastlanmasının arkasında da muhtemelen bol zerdeçal tüketimi var.
Zerdeçalın bol tüketildiği Okinawa Adası’nda da kanserlere daha seyrek rastlanıyor. Zerdeçalın kanser önleme ve mevcut bir kanserin tedavisini destekleme yönündeki faydalarını araştıran uzmanların en ünlüsü Dr. Bagavmall ve ekibi. Bu ekip Houston’daki (ABD) ünlü MD. Anderson Cancer Center’da araştırmalarını sürdürüyor.
Tabii ki başka merkezlerde de benzer çalışmalar var ve neredeyse tümünün ortak kanısı şu: Zerdeçal desteği kanserle mücadelede işe yarayabilir...

ZERDEÇALIN KENDiSi Mi HAPI MI?

Zerdeçalı doğal yolla besinlerle birlikte tüketmekle hap haline getirip yutmak aynı yararı sağlayamayabiliyor.
Çünkü zerdeçal, daha doğrusu zerdeçalın içindeki “kurkumoid” adı verilen doğal mucize maddeler bağırsaktan kolay kolay emilmiyor. Gıdalarla birlikte (doğal yolla) alınan zerdeçal, daha doğrusu içindeki şifalı maddeler (kurkumoidler ve turmeronlar) haplarla alınanlara oranla bedene daha kolay giriyor.
Kısacası doğal yoldan yemeklerle alınan zerdeçal ile besin desteği olarak yutulan zerdeçal haplarından faydalanma oranı arasında dağlar kadar fark var. Avuç dolusu para ödeyerek satın aldığınız zerdeçal haplarının yüzde doksanından fazlası işe yaramıyor.

Yazının Devamını Oku

Lahana mı brokoli mi?

14 Kasım 2018
“Karnabahar, lahana, turp” takımına daha çok ağırlık verin. Ayrıca bunlar sadece sülforafan zengini oldukları için değil, başka nedenlerle de faydalı yiyecekler. Üçünde de bol miktarda posa/lif var.

Yıllar evvel Amerika’da yapılan araştırmalar tomurcuklarının tıka basa sülforafanla dolu olduğunu gösterince son derece lezzetsiz olmasına rağmen brokoli bir anda sağlıklı yaşam düşkünlerinin “diva”sı oluverdi. 
Peki sülforafandan faydalanabilmenin yolu sadece lezzetsiz brokoli tomurcuklarını çiğnemekten ya da brokoli çorbası içmekten mi geçiyor? Hayır! Sülforafan sadece brokolide yok.
Her türlü lahanada (karası, beyazı, yeşili), karnabaharda ve lahanagiller grubundan turp ve benzeri sebzelerde de bol miktarda sülforafan var. Kısacası, “Karnabahar, lahana, turp” takımına daha çok ağırlık vermeniz de yeterli. Ayrıca üçünde de bol miktarda posa/lif var. Üçü de düşük kalorili besinler olduklarından kilo kontrolüne yardımcı. Üçü de folik asit, C vitamini, K vitamini, kalsiyum, selenyum gibi sağlığımızı olumlu etkileyen maddelerden zengin. 
Benim önerim, sofralarınızda lahana ve karnabahara sık yer vermeniz, mümkünse onları pişirmeden, doğal halleriyle -mesela salata şeklinde- tüketmenizdir.
Zira lahana ve karnabahar haşlandıklarında yararlı besin unsurlarının çoğu lavaboya dökülen haşlama suyuna geçiyor. 

Lahana-karnabahar nasıl yenecek?

Sülforafan çok güçlü bir kanser savaşçısı. Sülforafan içeren besinler kömür ateşinde kızartılmış et/kebap gibi besinlerle yendiğinde et/kebapta ateşte yanma nedeniyle oluşabilecek kanserojenlerle bağlantılı bir kanser tipi olan kolon kanserinden korunmanıza destek olabiliyor. 

Yazının Devamını Oku

Bu konuda yapılmış ciddi bir araştırma var.

13 Kasım 2018
Su içmenin cilde iyi geldiği bir gerçek. Ama aşırı su içmek de ciltte olumsuz neticelere yol açabiliyor.

Düzenli su içmenin cilde iyi gelen yararlı bir alışkanlık olduğu kesin. Gereğinden çok su içmenin cilde daha fazla nem ve kalite kazandırdığını söylemekse biraz güç!

Bu konuda yapılmış ciddi bir araştırma var.

O araştırma İsrail’de yapılmış. Sonuçlarına bakılırsa aşırıya kaçıldığında su içmenin cildi nemlendirmek bir yana kurutabileceği anlaşılıyor. Benim kanaatime gelince:

Nasıl ki az yemek, yetersiz ve kötü beslenmek sağlığımızı bozarken, aşırı ve sık yemek de bizi daha sağlıklı değil hasta biri yapıyorsa, az su içmek cildin yapısını olumsuz etkilerken, aşırı su içmek de ciltte olumsuz neticelere yol açabiliyor.

Yani fayda yerine, zarar verebiliyor. “Her gün 3-4 litre su içiyorum ama cildim hep kuru!” diye yakınanların sorunu belki de bu...

BİR TEST

HANGİSİ DOĞRU? NEDEN YAŞLANIYORUZ?

Aşağıdaki yanıtlardan biri “neden yaşlanırız?” sorusunun en doğru cevabıdır. Bilin bakalım hangisi?

Yazının Devamını Oku

İnsülin direncinin tek çaresi metformin mi

9 Kasım 2018
İnsülin direnci de, bu direncin yarattığı kilo meselesi de çoğu zaman sadece beslenme önlemleri ve düzenli egzersizle ortadan kalkabiliyor. Ama bazen metformini de devreye sokmak gerekebiliyor.

Kilo sorunu ve insülin direncine çare arayanların, çözüm olarak her gün metformin içeren bir ilaç yutması şart değil. Kararı doktora bırakmak, ama o önerdiğinde de “Ben bu hapı yutmam arkadaş!” diye inatlaşmamak lazım.
Şu nokta mühim: İnsülin direnci de, bu direncin yarattığı kilo meselesi de çoğu zaman sadece beslenme önlemleri ve düzenli egzersizle ortadan kalkabiliyor. Ama bazen metformini de devreye sokmak gerekebiliyor.
Evet, metformin de bir kimyasal. O da bazı durumlarda yan etkisi hatta toksik zararları olabilen iki ucu keskin bir molekül. Ama ortada bilgili ve ilgili bir hekim ile hasta işbirliği varsa, ciddi bir sorun da çıkarmıyor.
Ayrıca düzenli yutulduğunda başka marifetleri de olabiliyor. Mesela metforminin etkili bir “iltihap baskılayıcı/ antienflamatuar” ve “kanser önleyici” olabileceğini gösteren bulgular var. Tabii bu bulguların henüz yetersiz olduğu da unutulmamalı!

SADECE DİYETLE OLMAZ

Kilo sorununuz varsa ilk işiniz “Diyete hayır!” demek olsun. Yani daha yolun başında “Diyete direnin!” sloganı ile yola çıkın. Neden kilo aldığınız sorusuna yanıt bulmadan, bedeninizin metabolik ayarlarını anlamadan, ruhsal sorunlarınıza çözüm bulmadan, sorgulamadan diyet yapmayın.
Sadece “kalori kısıtlamasının” asla yetmeyeceğini, asla kalıcı bir sonuç vermeyeceğini aklınızdan çıkarmayın. Kalori kısıtlamaları sonucu fazla yağların yanı sıra güzelim kaslarınızın da eriyip kaybolacağını hatırlayın.

Yazının Devamını Oku