Hep...
◊ Sana ne...
◊ Bana ne...
◊ Kime ne dedim...
Asla sahne şovlarına itiraz etmedim...
Hep...
◊ Devam...
Açelya Akkoyun’un yanına yanaşıyor, kaldırıyor telefonu ve fotoğraf çekiyor.
Nasıl bir fotoğraf çektirme arzusu varsa hanımefendinin, etraftaki bakışlara da aldırmıyor, Açelya’nın uyarılarına da...
Bir de profesyonel trol olduğu için kendisi ona göre davranıyor içeride.
Takmış göğsüne Civan Canova’nın fotoğrafını, sanki çok üzgünmüş, perişan olmuş gibi sızmış içeriye.
Hiç şaşırmadım.
Böyle tiplerle dolu değil mi etrafımız zaten?
Cenazeye ünlü görmek için giden büyük bir kitle yok mu?
Final dediğime bakmayın, bu kaçıncı final inanın bilmiyorum.
Dizinin asıl finali 2010’da yayınlanmıştı çünkü.
Üzerinden 12 yıl geçmiş.
Dile kolay yahu.
Hiçbir diziye nasip olmayacak bir hikâye, “Aşk-ı Memnu” hikayesi. Bittikten sonra bile tekrarları reyting rekorları kırdı, final bölümü için günler öncesinden duyurular yapıldı, insanlar ekran başına kilitlendi. İddia ediyorum yarın akşam da aynısı olacak.
◊ Arkadaşlar toplaşacak ekran başına geçecek.
◊ Cipsler, çerezler alınacak final bölümü izlenecek.
Sitede amaç sokaktaki köpekleri işaretleyip sisteme kaydetmek.
Siteye girenler, işaretlenen yerlerdeki köpek sayısını, hatta fotoğraflarını bile görebiliyor.
Bana göre bir canilik uygulaması bu.
Kanlı bir bilgisayar oyunu senaryosu gibi.
O siteyi kuranlar “Burada köpekler var, gidin zarar verin gibi bir çağrı yapmıyoruz, yapmayız da” diyor. Ama aslında tam olarak yapmayız dedikleri çağrıyı yapıyorlar.
Niyetin o olmayabilir güzel kardeşim ama o siteye girip köpek avına çıkacak bir sürü kendine “insan” diyen varlık var bu ülkede.
Haritadan bulup zehirliyorlar köpekleri.
Bir canlıyı hedef göstermek, onu işaretlemek, takip ettirmek yasal mı?
“Her insan aldatır mı, her insan aldatılır mı” diye soruldu.
Düşündüm, öyle midir acaba diye kafa yordum.
Aldatmayı nasıl yorumladığınız önemli öncelikle.
◊ Yalan söylemek bir tür aldatma mıdır?
◊ Yalanın pembesi bile size göre ihanet midir?
◊ Yanındayken başkasını düşünmek mesela, aldatmış olur musunuz?
Ya da...
◊
Birkaç gündür Spotify stalk’u ile ilgili esprileri okuyorum. Aslında uzun zamandır var bu stalk türü, fakat çoğunluğun keşfetmesi zaman almış belli ki...
Gözü dönmüş biri aynen şunları yapar...
1- Spotify hesabına girip kaç müzik listesi var kontrol eder.
2- Listeye verdiği isimlere dikkatlice bakar ve üzerine alınır.
3- Listedeki müzikleri tek tek inceler. Hangi şarkıları dinliyor not alır.
4- Eğer listede ekleme çıkarma yapıldıysa “Kesin benim için yapmıştır” diye sevinir.
5- ‘Özledim’li, ‘dayanamıyorum’lu, ‘ne olur gel’li bir şarkı ön plana çıktıysa hemen mesaj atar.
Uzunca sohbet ettik.
Ben Buray şarkılarını, Buray tarzını çok severim.
Derdine de sevincine de ortak şarkılar yapıyor.
Yaptığı müzik tarzında da ısrarcı, iyi ki de öyle...
“İşini iyi yaparsan dinlenmeye devam edersin, tıklanmak falan, pek önemi yok. Pop öldü diye bir şey de yok.
Sadece kabuk değiştirdi ama bu da zaten çok normal” diyor.
O sohbetten dikkatimi çeken notlardan bahsedeyim size...
Benim kedimin adı da Tomris
Mutsuzken sosyal medyalarında mutlu gibi görünenler, neşeli paylaşım yapanlara verilen isimmiş ördek sendromu.
Esin demiş ki, “memleketin yarısı ördek sendromu.”
Yükseltiyorum ben bu bahsi Esin.
Bence yarısından fazlası bu sendromda...
◊ Sen dün gece hüngür hüngür ağlıyordun bu sabah gülücük saçan fotoğraflarını gördüm.
◊ E sen 5 dakika önce, sorunlarım dağları aştı diye esir ettin bizi. Şimdi dans ederken videonu koymuşsun. Boşuna mı dinledik seni.
◊ Bunalımdaydın sen günlerdir, “insanları sevmiyorum, herkesten nefret ediyorum” diyordun. Şimdi arkadaş grubunla kahkahalı, neşeli fotoğraflar paylaşmışsın.