O iddiaların bazıları da çirkince olur.
Şimdi diyorlar ki, deprem bölgesine gidip kendisini ‘TT’ yani trend yaptıranlar var.
Bir kadın popçumuz deprem bölgesine geleceğim deyip son dakika gelmedi.
Yardım edeceğim deyip yardım etmeyen çok ünlü isim oldu. Çocuklarla fotoğraf çektirip bunu PR malzemesi yaptılar.
Yaşadığımız normal bir durum değildi.
O yüzden ben böyle iddiaların havada asılı kalmaması taraftarıyım.
Bilen isim versin...
New York’ta bir konser düzenlediklerinden ve toplanan 40 bin doların kampanyaya bağışlanacağından bahsetti. Sonrasında “Meltem Cumbul’dan 40 bin dolarlık bağış” haberleri çıktı medyada.
Güzel hareket dedik, helal be dedik, işte sanatçı duyarlılığı bu dedik.
Meğer olay çok başkaymış.
Organizasyonu düzenleyen firma da bir açıklama yaparak, “Türkiye ve Suriye’ye destek için 40’a yakın müzisyen ve 600 katılımcıyla konserler yapıldı. Türk ve Suriyeli sanatçıların sahne aldığı gecelerde 40 bin dolar toplandı. Toplanan paralar Turkish Philanthropy Funds ve Basmeh & Zeitooneh vakıflarına gönderilecek, eşit şekilde hem Türkiye hem de Suriye’ye ulaştırılacak” dedi.
Ve yine o açıklamada “Meltem Cumbul bu konserlere, sadece Fahir Atakoğlu ile birlikte iki şarkı söyleyerek katkı sağlamıştır. Yapılan prodüksiyonla organik bağı yoktur. Yanlış anlaşılma olduğu kanısındayız” cümlelerine yer verildi.
Ah be Meltem Cumbul... Senin bu yanlış anlaşılmayı hızlıca düzeltmen gerekmez miydi...
“Bit artık 2022, gel 2023” dedik.
“Hayatımızın değiştiği bir sene olsun” diledik.
"İş ver, para ver, sağlık ver, aşk ver" dedik.
Sonra şubat ayı geldi. "İyi gel şubat, güzelliklerle gel şubat" methiyeleri başladı.
Aksi gibi hep de karşıydım böyle dileklere ben.
Bir şeye çok fazla anlam yüklememe taraftarıyım çünkü.
Bakın işte o büyük umutlarla baktığımız senenin daha başında neler yaşadık.
Çünkü şov için bölgede olmayanların başında geliyordu o.
Gerçekten yardım etmek için orada olanlardandı.
Bölgeyi ve yaşayıp gördüklerini korku filmine benzetmiş Bestemsu.
“Deprem bölgesinde insanların yanına gidip fotoğraf çekemesiniz, kıyafetler alıp önlerine atamazsınız. Orası deprem bölgesi, sirk değil” demiş.
Bunları diyor, çünkü dediklerini maalesef yapanlar vardı.
Hiç umursamadılar insanları.
Anlayamadılar onların da ‘onuru’ olduğunu.
Peki ne yapmak lazım söylesenize?
Madem illa atacağız o taşı.
İlk taşı en masum olanınız atsın o zaman, olur mu?
Kaç bin kişi...
Onların ailesi, bakmakla yükümlü oldukları kişiler...
Bunları görmezden mi geleceğiz?
Avukat ofisine gidiyor...
Restoranlar hizmet veriyor...
Peki ne yapmak lazım söylesenize?
Madem illa atacağız o taşı.
İlk taşı en masum olanınız atsın o zaman, olur mu?
Kaç bin kişi...
Onların ailesi, bakmakla yükümlü oldukları kişiler...
Bunları görmezden mi geleceğiz?
Avukat ofisine gidiyor...
Restoranlar hizmet veriyor...
Danla Biliç’i yemek çıkışında yakalamış Mustafa... Mikrofonunu hemen Danla’ya tutup, “Gayet iyisiniz bu süreci de gayet hızlı atlatıyorsunuz” diye sormuş.
Sonra da “Bu süreçte normal paylaşım yapanlara, sosyal medyanızdan kızardınız Danla Hanım” demiş.
Peki, muhabir kardeşim...
◊ Sen son bir haftadır ne yapıyorsun...
◊ Sadece gazetecilik mi yaptın mesela...
◊ Yemek yemedin mi? Sokakta yürümedin mi? Spor yapmadın mı? Evde film izleyip kahve içmedin mi? Arkadaşlarınla sosyalleşmedin mi?
◊ Ne yapsın istiyorsunuz insanlar? İster yemeğe gider, ister kahvesini yudumlar...
Kime ne?
Elbette saygımızı göstermeyi sürdüreceğiz.
Fakat biraz olsun normalleşmeye çalışmak, azıcık da olsa unutmak demek değildir...
Ne yapacak sahneye çıkanlar?
Onların orkestraları ne olacak?
Onların aileleri mesela?
Peki ya mekâncılar, garsonu, komisi, temizlik işçisi...
Bana ne onlardan demekle kapanmaz ki bu konu...
Böyle olaylarda müzik sektörü etkileniyor ilk...