Kebapların maliyetini gösteriyor...
Diyor ki, “Adana kebap 40 lira, tavuk şiş 12 lira, lahmacun 15 lira. Bana kimse anlatmasın, maliyetleri bellidir bunların...”
Fiyatların yüksek olduğunu hepimiz biliyoruz.
Maliyeti, saçma sapan rakamlarla çarpıttıklarına eminiz.
Ama etin kilosu belliyken bir Adana’yı 40 liraya mâl edip, 50 liraya satamazsın.
Lahmacun 15 lira olmaz.
Siz 12 liraya mal edilen 20 liraya satılan bir tavuk şiş yer misiniz mesela?
Bir terapist almış kendisine gelenleri, yatırmış yere ve şöyle diyor: “Sen bisküvisin. Seni çaya atmışlar ve eriyorsun.”
Bunları derken de sağa sola dönüyor, danışanlarının da dönmesini istiyor. Şahane!
İnsanlar verdikleri paranın etkisiyle olacak ki, sağa sola yamularak dönüp duruyorlar.
Bence bu gerçekten bir terapi. Ama katılanlar için değil, o görüntüleri seyredenler için.
Hem eğlendiriyor hem de izleyip şükretmek için birçok neden veriyor insana.
Diyorsun ki; “Allah’ım iyi ki aklımı korumuşsun bu zamana kadar. İyi ki böyle saçma sapan yollara başvuracak kadar acizleştirmemişsin beni, iyi ki bugüne kadar çayda eriyen bisküvi olmayı hiç düşünmemişim.”
Buna nasıl inandınız?
Kendine
Ve bu ev sahipleri uçuk fiyatlar talep ediyor.
Öğrencilere falan zaten kapatmışlar kapılarını tamamen.
Ayıptır! Aile soyağacımızı da verelim mi size?
Bu işler yürüyemez, tıkanır böyle giderse benden söylemesi...
Orta yolu bulmak varken işi yokuşa sürmek nedir?
Ev kiralayacaklar kulağınıza küpe olsun lütfen...
◊ Kimseye maaş bordronuzu vermek zorunda değilsiniz...
Asıl adı Neslihan’mış.
Eşi İnanç Güngen’le gözaltına alındı geçtiğimiz gün.
Resmen “Dilan ve Engin Polat versiyon 2” gibiler.
“Gençlik ipi” diye kandırmışlar sağı solu. Normal bir ipe nemlendirici krem sürüp ‘gençleştiriyor’ diye satmışlar.
Yuh artık yahu!
Öyle kolay kandırılan bir milletiz ki, akıl almıyor.
Neyse... Uzun süredir takipte olan iki isim gözaltına alındı sonunda. Ben de paylaştıkları videoları inceledim biraz.
Tempolu bir şarkı.
Ama daha çıkmadan öyle bir tartışmayla gündeme geldi ki...
Bence o istemezdi böyle anılmak, konuşulmak...
Çünkü Ahmet Kaya’nın ‘Gel Haydi Gel’ şarkısıyla benzerliği tartışılıyor şarkının...
Dinledim Öncel’in şarkısının tanıtımını...
Vallahi yalan yok benziyor şarkı.
Ama ben esinlenme de diyemem buna...
Bildiğiniz aynı yahu. İnanın bakmadım söz kimin müzik kimin...
Hollanda-Türkiye maçı için Berlin bir günlüğüne festival alanına döndü. Bir taraf kırmızı beyazdı, diğer taraf turuncu...
Kulüp maçlarında göremediğimiz bir dostluk hakimdi taraftarlar arasında.
Türkler ve Hollandalılar maç öncesi kol kola girdikleri maçtan, maç sonunda da kol kola ayrıldı
Yaşlı bir Hollandalı taraftarın Türk gence sarılıp “Üzülme, bu sadece futbol” demesi gözlerimi yaşarttı mesela...
Maçın son düdüğüyle Türkler ayrılırken tribünden, Hollandalıların Türklerin önünü kesip “Çak bir beşlik” demesi de çok nazikti.
Evet evet olması gerekene şaşırdım. Ama çok uzağız böyle ortamlara, sanırım o yüzden böylesine garipsemem.
Günün sonunda bir hikâyenin daha sonuna geldik.
Gerçekten rönesans tablosu gibi. Onlarca erkek bir havuza girmiş, kimi yatıyor kimi suda duruyor ama neredeyse hepsi ağlıyor...
Görüntüler yurtdışındaki bir inziva kampındanmış.
O kampa katılan erkekler, havuza girip hep birlikte ağlamak için 10 bin dolar yani yaklaşık 330 bin lira para ödemiş.
Ortaya da işte böyle tablo gibi görüntüler çıkmış.
∆ “Çok iyi takım Avusturya, bizi mutlaka yenerler” deniyordu...
∆ Teknik direktörleri “Adam bu işin uzmanı” diye çok övülüyordu...
∆ “Mücadele etmesi imkânsız bir takım” yorumlar vardı...
Hepsi geçmiş zamanda kaldı.
Milli Takım artık çeyrek finalde.
Avusturya kötü bir takım değil tabii ki ama böyle maçlarda bireysel yetenekler çıkıyor ön plana.
Bizim çocukların bireysel yetenekleri, iyi takım oyunuyla birleşince yendik Avusturya’yı...