Paylaş
E, basket takımının viraj maçı var orada.
"Ne bu şiddet, bu ne celal” yarabbi, Holosko’nun affetmediği an 3. dakikaydı. 1-0 oldu.
E, bi’durun da.. Maç yeni başladı..!!
Alsana 2. gol. Almeida'nın pas verdiği, Holosko’nun da kafayla tamamladığı an 7. dakikaydı..
E, ama bi’durun ya..
Daha stattaki ortamı anlatacaktık, ambiansı nakledecektik.. Ne oluyor(!) 2-0 oluyor tabii..
Ama, ilk golden sonra Beşiktaşlıların 3 numaralı formayı açıp golü İsmail’e hediye etmeleri çok anlamlıydı bence..
Misafir tribününe bakıyorum kocaman “Selamun Aleyküm, Biz Geldik” yazıyor.
Yeşil-Siyahlı bayraklarının yanında..
Yeşil Siyahlar ama mavi formayla sahadalar.
Siyah-Beyaz Beşiktaş da kırmızı formasıyla sahada..
Maçın başında Beşiktaş taraftarının İsrail’e göndermesi “Cuk oturdu” denecek kadar güzeldi..
Beşiktaşlı bu, her şeye duyarlı ve her şeye “karşıdır..”
Onlar ki, haksızlığa ve zalimlere de karşıdırlar..
Bu yüzden Filistin’de öldürülen çocukları insanlık adına unutmadılar!
Ve bu yüzden,
“Bütün çocukları öldürseniz de elbet bir Musa sağ kalacak”
“Zümlmedenler nasıl bir yıkılışla devrileceklerini yakında görecekler”
diye tepki gösterdiler! Zalimleri kimse sevmez çünkü..
İlk anlarda gelen iki gol vardı..
“E, bizi alıştırdılar hani 3. gol” diyorum.
Yanımdakiler gülüyor..
O kadar da bilet milet alıyorum bi’numara yok, ama 3. golü biliyorum. Hilbert yazıyor..
Topun yuvarlanarak rakip kalenin filesiyle kucaklaşması kadar güzel bir şey var mı acaba..
Taraftarın en mutlu anıdır bu..!
Biliyor musunuz, işte tam bu esnada hep beraber, yatağından çıkan bir merminin o müthiş hızı ile eşgüdümlü olarak, nağmelerin en üst perdesinden aynı anda bağırılır, “Goooollll” diye!
Bu, milyonlarca insanın muazzam ahengidir..
Muazzamlığı, kalpsel olduğu içindir! Ve de çok yücedir..
İkinci yarı Fernandes’in, geçen maçtaki gibi ayağını topun altına sokarak kepçeleme pası ve onu takip eden pozisyon ne çılgın bi’şiydi öyle.. Ne bohem bir enstantaneydi yahu!
Top direkten dışarı çıktı..
Ancak Fernandes’in bu akşam, tek var olduğu andı bu!
İlk yarıda topa hareketlenmelerinden de, enerjisinin alt çizgide seyir yaptığı belliydi bu gece.
Anadolu Ajansı’ndan Bülent Aslan’la fısıl f ısıl bunu konuşurken, Fernades yedek kulübesine doğru alkışlar içinde ilerliyor..
Demek ki “Görmek” için müneccim yanağından makas almaya gerek yok!
Arkasından Mcgregor’un topu elinden kaçırması..
Sonra adamların golü geliyor. 3-1 oldu..
Bu kadar basit gol yenir mi!? Oluyor işte!
Hiç heyecana ve paniğe kapılmıyorum..
Çünkü, Beşiktaş’ın karşısında gerçekten çok zayıf bir takım var.
Uzun zamandır görmemiştim, futbolcularının bir kısmı göbekli olan bir takımı..
En son gördüğüm tekaütler takımıydı..
İki gözüm önüme aksın ki tombullar.. Herkes şahit..!!
Çisil çisil, yok öyle demeyeyim, öyle inceden bir yağmur yağıyor ki İnönü’ye..
Ve Almeida’yı atıyor hakem.. Beşiktaş kaldı 10 kişi..
Zaten haftanın hakemleri belli olduğunda gazeteci arkadaşım Orhan Yıldırım “Eyvah” demişti sosyal medya üstünden.. Eyvah! Haksız da çıkmadı!
Hakem ilk yedi dakika içinde kontrolü ele alacağım kafasıyla abuk sapık kartlar gösterdi..
Seyirci çileden çıktı tabii o dakikalarda..
Almeida’nın ikinci olayında mecburen ikinci sarı kartı gösterdi..
İlkinde bedavadan kart gösterdiği için, adam böylece bedavadan atılmış oldu!
Stat yeniden “Yeter Yıldırım Demirören yeter” diye inledi.
Sanki Demirören maçı yönetiyor..(!)
Hakem tamam, kötü!
Ama hakem sağa bakıyor “Yeter Demirören”..
Sola bakıyor, “Yeter Demirören..”
Çimlere bakıyor, “Yeter Demirören..”
Hakem kaşıyor, “Yeter Demirören..”!!
Zaten maç bitmeden Abdi İpekçi’den de zafer haberi geldi.
Basket takımı 11 sayı üstünlükle Avrupa’da ilk 16 içine girdi..
Peki, günah keçisi olan eski yönetim basket takımının ana temelinin atmadı mı!?
Orada iyi burada kötü mü..!!?
‘Neyse’ diyelim de geçelim..
Bu ne güzel çifte zaferli bir gece böyle..
Takım iyi gidiyor, Fernades’in röportajındaki yayınlanmayan bölümü açıklamıyorum!
“Bırak bu gece de böyle kalsın” diyorum..
OC bu gece de kaçar..
En Kalbi Muhabbetlerimle..
Ben CAN; Orhan Can..
NOT: Omega 3 eksikliği çekenler “Statta milyonlarca insan mı var?” diyebilirler..
Onlar sanırlar ki, bir maçı sadece stattakiler seyreder..
Varsın öyle sansınlar..
Oysa statta sadece 40 bin kişi vardır..
Televizyonlarda, internette ve radyo başında ise milyonlar..
Sayıları milyonlar olsa da kalpleri TEK’tir ama..
Paylaş