Paylaş
Şimdi artık tek Demokrat Parti var.
Evet tek Demokrat Parti var ama, bu noktaya gelmek kolay olmadı. Çünkü dediğimiz gibi “siyaset bilmeyen siyaset mühendisleri” yüzünden siyaset yaşamımız devamlı “yapay bölünmelere” maruz kaldı.
Örneğin 1946’da kurulan Demokrat Parti’nin tabanı, bu partinin 1960 Eylül’ünde Ankara’da bir Sulh Ceza Mahkemesi tarafından kapatılınca parçalara ayrıldı.
O taban üzerinde kurulan Adalet Partisi ile Yeni Türkiye Partisi’ni bir araya getirmek ve nihai bütünleşmeyi sağlamak tam 17 yıl aldı. 12 Eylül 1980 Askeri Yönetimi 1981’de tüm partileri kapatınca yeni bir parçalanma sürecine girildi. Türkiye siyasi hayatı -daha doğrusu Türk milleti- bunun bedelini daha ağır ödedi.
Çünkü yeni dönemin Anavatan Partisi zaten uzun soluklu bir çadır tiyatrosuydu. Bizzat Turgut Özal da “Bizim geçmişle ilgimiz yok. Biz dört eğilimi bünyesinde toplayan bir kitle partisiyiz” diyordu. Onun derdi uzun süre yaşayacak bir parti kurmak değil, konjonktürün iktidara getireceği bir siyasi hareketi organize etmekti.
Bunu yaptı. Başarılı da oldu. Ama partisi bir “çadır tiyatrosu”, kendisi de temel direği olduğu için o Cumhurbaşkanlığına seçilince çadır çöktü. Kalan aktörler uzun süre kendilerini aldattılar. Ama olmadı. Nitekim en sonunda ana adrese yani 1946’lardan akıp gelen nehre katıldılar.
Çok da iyi ettiler. Gerçi bu son yanlışın düzelmesi tam 28 yıl aldı ama, zararı yok. Gerçekten doğru olan yolu buldular.
Yeni Demokrat Parti’nin “Kurucu” Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un işi maalesef ilk DP’yi kuranlarınkinden çok daha zor. İki nedenle:
Size bağlı oylar bir kere başka bir adrese kayarsa onu geri getirmek, başta onu toplamaktan çok daha güçtür. Nitekim ilk Demokrat Parti geleneğinden gelen oylar 3 Kasım 2002’de Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) kitlesel bir şekilde kaydı.
Dahası... Mehmet Ağar’ın ve Erkan Mumcu’nun 2007 seçimi öncesindeki ve sırasındaki acemilikleri (buna çok daha ağır şeyler söylemek mümkün ama kendimizi tutuyoruz) elde kalan yüzde 15-20’lik oy potansiyelini de tuttu AKP’ye akıttı.
Sadece o nedenle değil bugünkü siyasi mücadele artık “Yolsuzluk yapılıyor mu?” veya “Partizanlık var mı?”; “Kamu parası çarçur ediliyor mu?” gibi dünün tartışma konuları etrafında yürümüyor. Bugün “laik demokratik rejime dönük tehditler” tartışmaların özünü oluşturuyor. Bu da siyasi mücadeleye “din” faktörünün girmesi yüzünden oluyor.
Böyle bir kavgada silahların eşit olduğu söylenebilir mi?
Buna rağmen Cindoruk eğer eski DP’nin küllerinden yeni bir DP yaratabilirse, ömrünü verdiği siyasete onurlu bir isim hediye eder.
Paylaş