Paylaş
Lafa önce Cumhurbaşkanı’nın göreve gelirken namusu üzerine içtiği andı anımsatarak başlamaya mecburuz. Çünkü o, Cumhurbaşkanı’nın sadece millete değil tarihe karşı da taahhütnamesidir.
Nitekim Gül de milletimize:
“Cumhurbaşkanı sıfatıyla (...) Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma (...) ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine yemin ederim” demişti.
Görüldüğü gibi bu yeminin yukarıya aktardığımız bölümü kendisini:
? Anayasa’ya,
? Hukukun üstünlüğüne,
? Demokrasiye,
? Atatürk ilke ve inkılaplarına,
? Laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalmaya ve görevini
? Tarafsızlıkla yapmaya angaje ettiğini gösteriyor.
Gül’ün Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye bağlılığını tartışacak değiliz.
Ama yaptığı tayinlere bakınca “Atatürk ilke ve inkılaplarına; laik Cumhuriyet ilkesine” bağlı kaldığını ve görevini “tarafsızlıkla” yürüttüğünü söyleyemiyoruz.
Nitekim Cumhurbaşkanlığı’na seçildikten sonra Gül, selefi Ahmet Necdet Sezer’in “sicil”lerini inceledikten ve devletin resmi istihbarat örgütlerinden “Bu kişinin laik Cumhuriyet’e karşı şu şu eylemleri tespit edilmiştir” türü bilgi aldıktan sonra geri çevirdiği tayin kararnamelerinin tamamını hızla onayladı. Hatta, Sezer tarafından tam üç kere geri gönderilen bir ismi tuttu doğruca Cumhurbaşkanı’na bağlı olan Devlet Denetleme Kurulu’nun Başkanlığına getirdi.
Atanmak istendiği makama tayini, “irticai faaliyetlerde bulunduğu” için, Sezer tarafından iki kere veto edilen bir mülki amiri, önce asaleten Müsteşar yaptı, sonra Türkiye’nin en önemli illerinden birine Vali olarak gönderdi.
“Atatürk inkılaplarına bağlı” kalıp kalmadığının en önemli göstergesi Üniversite ile ilgili tayinlerdi.
Şu anda Türkiye’de 94 adet Devlet Üniversitesi var. Cumhurbaşkanı göreve geldiği 28 Ağustos 2007 tarihinden beri (bizim hesabımıza göre) 48 üniversiteye Rektör tayin etti. Bunları tayin ederken Danıştay’ın, Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “üniversitede türban yasağı”nı hukuka ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun bulan kararlarına karşı imza toplayan profesörleri seçmeye özen gösterdi. Sonuçta 48 Rektörün en az üçte ikisini, “laik Cumhuriyet”le ve “Atatürk devrimleri” ile sorunu olan öğretim üyeleri arasından seçti.
Aynı şeyi YÖK üyeleriyle ilgili tayin hakkını kullanırken de yaptı.
Bunları isim isim yazmayı istemiyoruz. Umarız zorlamazlar.
Paylaş