Paylaş
Dışarıdan Avrupa Birliği, içeriden özellikle bugünkü siyasi iktidar, el ele verdiler. Türkiye’nin bütünlüğünü koruyan ne kadar kurum varsa, üstüne gittiler. Ne kadar kavram varsa, çürütmek için kampanya açtılar. Bu ulusun mensubu olmaktan mutluluk duyan insanları, “Uyuma! Sen aslında Türk değilsin” türü tahriklerle -ve para desteği verip yayın yaptırarak- kışkırttılar.
Son olarak da Alevilerin adının hiç geçmediği, onların hiçbir şekilde eleştirilmediği bir siyasi konuşmayı istismara başladılar.
Alevileri var saymaya bile tahammül edemeyenler şimdi onları baş tacı etmeye kalkınca hesap ortaya döküldü:
Önce CHP Genel Başkanı Deniz Baykal oyunu deşifre etti. Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Alevilerden sana hayır yok. Başka kapıya!” şeklinde, kötü üsluplu bir çıkış yapınca Erdoğan’ın bir yardımcısı “Alevilerin kimsenin arka bahçesi olmadığını” söyledi.
Doğrudur. Aleviler gerçekten kimsenin arka bahçesi değildir. “Onlar -gerçekten- akıl iz’an sahibi”dir.
Nitekim geçmiş seçimlerin sonuçlarını dikkatle inceleyen herkes, Alevilerin hiçbir partiyi “blok” halinde desteklemediğini görür. Çünkü Aleviler “cemaat” baskısıyla değil, akıllarının gösterdiği doğrultu ne ise o yönde oy kullanırlar. Bu onların kültürünün de gereğidir.
Alevilerin sadece “demokrasi tarihimiz” içindeki yerleri değil, Kurtuluş Savaşımız ve Devrimler Türkiye’si dönemindeki tutumları da onların “akıl ve iz’anla” hareket ettiklerini göstermektedir. Nitekim Aleviler, Türkiye’nin uluslaşma sürecinin belki de en önemli unsurudur.
Modern Türkiye’nin çağdaşlaşma yönündeki tüm hamlelerinin toplum tarafından benimsenmesi ve -tüm ihanet kampanyalarına rağmen- bugüne kadar ayakta kalması, büyük çapta Alevilerin desteğiyle mümkün olmuştur.
O nedenle Atatürk Cumhuriyeti’nin bu güne kadar en önemli ve en güçlü taşıyıcı sütunlarından birinin Aleviler olduğunu görmek gerekir.
Aleviler bu gerçeğin taktir edilmemesine üzülseler de hiçbir zaman onu mesele yapmamışlardır.
Dahası... İnançlarının yeterince saygı görmemesine de olgunlukla tahammül etmişler, bunu hiçbir zaman sorun haline getirmemişlerdir.
Alevilerin genellikle siyasi yelpazenin ortasındaki veya ortanın solundaki eğilimlere sıcak baktıkları doğrudur. Bu da onların genelde “bireysel çıkarlarla” ve “dogma”larla değil, “toplumsal çıkarlarla” ve “akılla” hareket ediyor olmalarının getirdiği bir sonuçtur.
Bunca kışkırtmaya, kendi içlerinden çıkan birtakım “çıkarcı” yapıların -ve kişilerin- “siyasi hesaplarına” rağmen “sağduyu”nun gösterdiği yoldan ayrılmamaları da mayalarının ne kadar sağlam olduğunun kanıtıdır.
Alevilerin bu son istismar kampanyasını da doğru okuyacaklarına ve toplumumuzun huzur güvencesi olmaya devam edeceklerineeminiz.
Paylaş