Paylaş
Bu kadarı her zaman olmaz.
Olmaz dediğimiz resimdeki çelişki... Yoksa Avrupalı dostlarımızın (!?) ikiyüzlülüğü bilinmeyen bir şey değil.
Nitekim “özgürlükçülük” onlardadır, (hoş buna yanlış diyemezsiniz), “ırk, din, dil, cins ayrımcılığına karşıtlık” onlardadır (ona da hayır demeniz mümkün değildir). Onların kulübüne üye olmak isteyen -bizim gibi- ülkelerin uyacakları standartları -haklı olarak- onlar belirler. Tabii ona da karşı çıkamazsınız.
Ama sıra kendilerinin bu standartlara ne kadar uyduğunu irdelemeye gelince, en utanç verici gerçekleri de orada bulursunuz.
Konuya dönmeden önce anımsatalım:
Başta Afrika ülkeleri olmak üzere bir zamanlar hükmettikleri tüm yerlerde, o insanların anasını ağlatan, iliklerine kadar sömürüp bugünkü dünyaya “aç bi-ilaç” devreden sanki onlar değilmiş gibi rahattırlar.
O rahatlıkla herkese yukarıda sözünü ettiğimiz -bizce doğru olan- ilkeleri dayatırlar.
Ve lakin işte Baskın Oran’ın kızının başına gelen gibi bir olayda, maske düşer ve o “ikiyüzlü” kimlik ortaya çıkar.
Konuyu gazetelerden okumuş olsanız bile özetleyelim:
Sırma Oran, Fransa’nın Lyon bölgesindeki Villeurbanne Belediye Meclisi üyeliğine Yeşiller partisinden aday olmak ister. Seçimi kazanmak için halen Belediye Başkanı olan Jean-Paul Bret ile işbirliği yapmaya mecbur kalan Yeşiller’in verdiği listede Sırma Oran’ın adını gören J.P. Bret, itiraz eder. “Sırma Oran’ın Ermeni soykırımını kabul etmesini” ister. Sırma Oran’ın “Tamam, kabul ediyorum” türü yanıtıyla tatmin olmaz. “Ermeniler huzurunda da bunu söylemesinde” ısrar eder. Ona da “Peki” denince, “Yetmedi. Kamuoyu önünde de söyle!” baskısı başlar. Çünkü Sırma Oran’ın Lyon’da “Soykırım yoktur” diye gösteri yapan Türklerin katıldığı bir gösteride çekilmiş fotoğrafı olduğunu ileri sürer. Bunun üzerine Sırma Oran, sadece kendisine yapılan bu baskı ve “ayrımcı” muameleyi “yargıya” götürür. Ama Fransız yargısı hem belediye başkanının bu utanç verici ayrımcılığını “haklı” bulur, hem de “Mahkemeyi boşu boşuna meşgul ettin” diye Sırma Oran’a 600 Euro para cezası verir.
Şimdi diyebilirsiniz ki, “Canım, bir örnekle hükme varılır mı?”
Eğer Fransa’nın Nancy kentinde Ortaokul öğrencisi Mustafa Doğan, kompozisyon ödevinde “Soykırım olmuştur ama haklı nedenleri vardır” dedi diye cezalandırılmamış olsaydı; Hollanda’da Saint Josse Belediyesi seçimine giren Derya Bulduk ile başka belediyelerde aday olmak isteyen Ayhan Tonca, Erdiç Saçan, Osman Elmacı “Ermeni soykırımını kabul etmedikleri” için adaylıktan çekilmeye mecbur bırakılmasalardı; Parlamento’ya girmek isteyen Nebahat Albayrak’a aynı zulüm yapılmasaydı, “haklısınız” derdik.
Paylaş