Paylaş
Arkadaşımız Nuray Babacan, konuyla ilgili yasa tasarısının Meclis’e gönderildiğini bildiriyor.
Bilirsiniz bizim siyasi iktidarlar “seçim” ile ilgili yasal düzenlemeleri, bir seçimin hemen ardından yani zihinlerde o seçimde görülen aksaklıklar taze iken yapmazlar. Çünkü öyle bir düzenleme sadece iktidarı elinde tutan partinin değil, demokratik rejimin yararına olur. Oysa iktidardakilerin derdi, yasayı seçime gidilecek sürecin en son aylarında çıkarıp rakiplerini zora sokmaktır.
Aylarında diyoruz çünkü en az bir yıl önce yürürlüğe girmemiş bir yasayı o seçimde uygulayamazsınız.
Nuray Babacan’ın verdiği haberin bu gözlemimizle çeliştiğini sanmayın. Bu “milletvekili” seçimiyle ilgili değil. O nedenle biz genel seçimle yasa değişikliklerinin önümüzdeki bahar aylarında yapılacağını tahmin ediyoruz.
Tamam o zaman yapılsın da, hiç değilse oylama sonuçlarını belirleme sürecini herkesin kolayca denetleyebileceği bir saydamlığa kavuştursun. Ama doğrusu sanmıyoruz.
Keza, milletvekili adaylarının saptanmasını parti liderlerinin iki dudağı arasından alıp o partinin örgütü (veya üyeleri) tarafından belirleme olanağı veren bir yasa değişikliğini de bugünkü siyasi liderlerden beklemiyoruz. Çünkü bu liderlerden hiçbirinin o kadar “demokrat” olduğunu söyleyemiyoruz.
Bununla birlikte Nuray Babacan, bu sütunda taa 1986’dan beri savunduğumuz “seçim giderlerinin kaynağı ve masraf”la ilgili bir düzenlemenin getirileceğini bildiriyor. Böylece “seçim hesaplarının saydamlaşmasının” öngörüldüğü anlaşılıyor.
Anladığımız yanlış değilse, adayın hem kendi kaynağının miktarını hem de ona destek verenlerin kimliklerini ve bağış miktarlarını herkesin öğrenmesi sağlanacakmış.
Keza yapılan masrafların nereye gittiğini de...
Bu seçim hukukumuz yönünden önemli ve olumlu bir adımdır.
Ancak aday, “kaynak” ve “masraf” bilgilerini seçimden sonra sadece Yüksek Seçim Kurulu’na bildirmekle kalmamalı, kendi adına açılan bir “resmi web sitesi” üzerinden herkese duyurmaya da mecbur olmalı. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu’nun denetiminden çok daha etkini, halkın denetimidir.
Adayların yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan, tüzelkişilerden ve Türk uyruklu olmayan gerçek kişilerden maddi yardım alamayacakları bildiriliyor.
Kuşkusuz bu da yerinde bir hüküm.
Ama bir seçimin “temiz” ve “saydam” olması kadar “adil” olması da önemlidir. Örneğin adayların maddi güçleri arasında çok büyük fark bulunmaması gerekir. Bunun için Yüksek Seçim Kurulu seçmen başına harcanacak birim paraya göre bir hesap yapar ve koyduğu tavan rakamın üstündeki seçim harcamalarını “yasadışı” ilan eder. Bu miktarın aşılması yasanın getirdiği yaptırımı gerektirir.
Paylaş