ABD Kongresi’nden canımızı sıkan bir karar çıktı. Ama neyse ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “Büyük Dairesi” den çok önemli bir karar çıktı. Bu karar ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin “Türklerin soykırım yaptığını kabul ediyoruz” anlamına gelen kararının üzüntüsünü kökünden silebilir.
Çünkü Kıbrıs Rumları bundan böyle: “Türkler topraklarımızı elimizden aldı. Kuzey Kıbrıs’a 25-30 bin asker yerleştirdiler. Gidip malımıza mülkümüze sahip çıkamıyoruz. O nedenle hem gelir kaybımız oluyor hem malımıza tasarruf edemiyoruz” diyerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurup, -bu gerekçelerle Türkiye’den sırf gelir kaybı karşılığı 1.5 milyon dolar kadar tazminat alan Titina Loizidou gibi- yüklüce para koparamayacaklar. Söze devam etmeden önce Türkiye’nin haklarını Avrupa İnsan Haklar Mahkemesi nezdinde savunan hukukçumuza ve orada Türkiye’yi temsil eden Büyükelçi Daryal Batıbay’a teşekkür borcumuzu ödeyelim. Konu şu: Biliyorsunuz Kıbrıs Rumlarının yaptığı başvurular karşısında AİHM, Kuzey Kıbrıs’taki taşınmaz Rum malları ile ilgili hukuki sorumluluğun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne değil, orada askeri güç bulunduran Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olduğuna karar vermişti. Zaten Bayan Loizidou’ya bir torba dolusu tazminatı o yüzden ödemiştik. Rumlar bunu görünce AİHM’ye 1500’den fazla başvuru yaptılar. Kuzey Kıbrıs’taki toprakların yüzde 74’ünün tapusu onlara aitti. Bir başka deyişle 1 milyon 330 bin Osmanlı dönümü (1 Osmanlı dönümü 1300 metrekaredir) arazi nedeniyle -sırf mahrum kaldıkları gelir karşılığı- istedikleri tazminat 40 milyar dolara ulaşıyordu. Buna bir de “Malımızı vermezseniz parasını ödeyin” türü davaları ve onun karşılığını ekleyin. Oysa Kıbrıs’ın Güneyinde yaşarken 1974 sonrasında Kuzeye göçen Türklerin de Güneyde kalan malları vardı. Onunla ilgili hakların iadesine Rum yönetimi yanaşmıyordu. Uzatmayalım... AİHM bir noktada anladı ki, Kıbrıs sorunu barışçı şekilde çözülmedikçe Rumlar “Gelirimizden mahrum kalıyoruz” diyerek Türkiye’den “sonsuza kadar” para isteyecek. O nedenle sorunu çözmemek Rumların daha çok işine geliyor. Hem bu gerçek hem de Annan Planı’na Rumların “Hayır” demesi, AİHM’nin aklını başına getirdi. Nitekim Annan Planı’na Türkler “Evet” deyince bir gelişme oldu: KKTC’nin resmen tanınmamasına rağmen Rumların taleplerini inceleyerek adil bir sonuca bağlayacak (2’si yabancı 5’i Kıbrıslı Türk olmak üzere) 7 kişilik bir “Taşınmaz Mallar Komisyonu” kurulmasını uygun gördü. Nitekim bu son kararıyla da, kurulan bu Komisyonun verdiği kararları meşru bir “ilk yargılama mercii” olarak kabul ettiğini hükme bağlamış oldu. Peki ama diyeceksiniz, “Öte yanda terk edilmiş bir Rum malını sonraki sahibi Türk’ten alan David Charles Orams ailesini dava eden Rum Meletis Apostolides’in Lüksemburg’daki Avrupa Birliği Adalet Divanı’nda haklılığını kabul ettirdiğini unutalım mı?” Hayır... O da önemli ama ayrıntıyı başka yazıda ele alabiliriz. Bunun önemi, KKTC’deki bir otoritenin meşruluğunun kabulüdür.