Paylaş
Soru yanlış anlaşılmasın; niye trafik sigortasına bu primi ödüyorum değil, hasarsız sürücü olmama rağmen niye bu fiyatı ödüyorum? Yoksa trafik sigortasının işlevi ve teminatları ile mukayese edildiğinde ödenen fiyatı sorgulamıyorum. Benim gibi hasarsız milyonlarca sürücü var ve hepsi de aynı soruyu soruyor.
Peki, biz kaç kişiyiz? 22 milyon sürücüyüz, kaza yapmayan. Bir de 1.2 milyon sürücü var ki, onlar çok kaza yapanlar. İstatistiklere baktım, trafik sigortasında 100 poliçeden 4’ü hasar yapıyor. İşte biz, 22 milyon hasarsız sürücü, ödediğimiz bu yüksek fiyatlarla o, 1.2 milyon sürücünün yaptığı hasarları karşılamaya çalışıyor; bir anlamda 1.2 milyon trafik canavarının primlerini cebimizden ödüyoruz. Kimse kusura bakmasın ama biz enayi miyiz? Aslında bu primleri ödememiz gerekiyor ama maalesef sistem, 22 milyon sürücüyü enayi durumuna sokuyor. Nasıl mı? Anlatayım.
BAŞKASININ PRİMİNİ BEN NİYE ÖDÜYORUM?
2017 yılına kadar sigorta şirketleri, trafik sigortasında, primleri serbest piyasa koşullarına göre serbestçe belirliyorlardı. Böylece hasarlı sürücü ya da iyi sürücü, hasarsız sürücü ya da kötü sürücü ayrımı yapıyor; hasarlı sürücüye yüksek prim, hasarsız olana düşük prim veriyorlardı. Sorun yoktu. Ne zaman ki, hasarlı sürücülerin primleri olması gerektiği gibi artınca, yanlarına esnaf konfederasyonu gibi kimi sivil toplum kuruluşlarını da alıp (tabana şirin gözükeceksin ya) yaygara koparmaya başladılar. İş büyüyücünce, ‘bundan sonra primleri ben belirleyeceğim’ diyerek, kamu devreye girdi ve tavan fiyat uygulaması getirdi. Sigorta şirketlerine de, ‘belirlediğim tavan fiyatın üzerine çıkamazsın’ dedi. İşte o tarihten bu yana bizler, yani 22 milyon sürücü, yaygara koparan 1.2 milyon sürücünün primlerini her yıl paşa paşa ödüyoruz.
SİSTEM KÖTÜ SÜRÜCÜYÜ KOLLUYOR
‘Ben anlamadım nasıl biz ödüyoruz?’ diyenlere daha basit anlatayım. Sigorta şirketleri, trafik sigortasından aldıkları primleri bir havuzda topluyor ve bu havuzdan hasarları ödüyor. Son yıllarda yüksek enflasyon, döviz kurundaki artış, sigorta tahkim komisyonundan kaynaklı giderler gibi pek çok nedenden –ki, son olarak buna kanuni faiz oranının yüzde 9’dan yüzde 24’e çıkması da eklendi- hasar maliyetleri artınca; havuzdaki para hasarları ödemeye yetmedi. Hatırlatayım, bu hasarları yaparak trafik sigortasındaki maliyeti artıran işte bu 1.2 milyon sürücü. Bu sefer ne oldu? Sigorta şirketleri hasarları karşılayabilmek için havuza giren primleri artırma yoluna gitti. Hasarlı sürücüler için kamunun koyduğu tavan fiyatın üzerine de çıkamadıklarından; iyi sürücü, kötü sürücü ayrımını bıraktılar, herkese neredeyse tavandan primler çekmeye başladılar.
Sonuç, 1.2 milyon sürücü mutlu, mesut, ne kadar kaza yaparlarsa yapsınlar ödeyecekleri en yüksek prim belli –ki, o da üç otuz para- 22 milyon sürücü ise her yıl katlanarak artan fiyatlarlar karşısında şaşkın şaşkın ona buna ‘niye bu kadar yüksek ödüyoruz?’ diye soruyor. İşte bu yüzden trafik sigortasına yüksek fiyat ödüyoruz. Bu yazıyı yazmak için görüş aldığım sigorta şirketi yöneticilerinden biri, “Müşterim 25 yıldır trafik sigortasını bizden yaptırıyor, 25 yıldır da hiç hasar yapmamış, bizim iyi müşteri dediklerimizden, tarife olmasa neredeyse yarı fiyatına sigortasını yapacağım ama elim kolum bağlı, mahcup durumu düşüyorum” diye dert yanıyor.
SEDDK BU HAKSIZLIĞA SON VERMELİ
Aslında sorun da çözüm de belli. Çözüm, 7 yıl öncesinde olduğu gibi trafik sigortasında primlerin serbestçe belirlenmesine imkan tanınıp; sigorta şirketlerinin iyi sürücü, kötü sürücü ayrımı yaparak, iyi sürücüyü mükafatlandırması, kötü sürücüyü ise cezalandırmasının önünün açılması. Sorunu çözecek, 22 milyon sürücünün 7 yıldır uğradığı haksızlığı ortadan kaldıracak olan kurum ise, sigorta sektörünün düzenleme ve denetlenmesinden sorumlu olan SEDDK. Hadi gerekçesini anlamasam da, o veya bu nedenden dolayı serbestlik olamıyorsa; fiyatlara üste bir tavan, alta da bir taban konarak, tavan ve taban arasında sigorta şirketlerinin iyi ile kötü sürücüyü ayırmasına imkan tanınması lazım. Ve bunun da biran önce yapılması lazım. Bir avuç sürücünün, 22 milyonu enayi yerine koymasına SEDDK’nın daha fazla göz yummaması gerekiyor.
Paylaş