Nora Romi

Güya modern anneleriz

4 Haziran 2005
Bundan iki yıl önceydi. Bir şekilde kendimi sağlıksız hissediyordum. Ve kalp bölgemde inceden bir ağrı oluyordu. Çevremdeki herkes kalp krizi geçirmediğimi, onun böyle bir ağrısı olmadığını söylüyordu. Ama benim içim rahatlamıyordu. Kalp krizi geçirmediğimin farkındaydım da, bu bir şekilde bir rahatsızlığın sinyali olabilir miydi diye kendimi yiyordum?

Sonunda doktora gittim. Kalbimde bir sorun yoktu ama biraz kilo vermem ve sigarayı bırakmam gerekiyordu. Ağrılarım ise dana gibi bir çocuğu kucakta taşımaktan kaynaklanıyordu doğal olarak...

O dönem spora başlamıştım. Derdim güzel ve fit olmak değil, sağlıklı olmaktı. Çünkü artık bir çocuğum vardı ve onun için mümkün olduğunca uzun yaşamam gerekiyordu.

Biraz kilo verdim, estetik olarak kıvama gelmesem da sağlık açısından normal rakamlara ulaştım sayılır. Ve bunu korumaya gayret etmeye başladım en azından. Rejim yapıp kilo veremiyorum ama almamalıydım da!

SÖZ, BUNDAN SONRA GİDECEĞİM

Bu şekilde seneler geçti ve ben eski bir arkadaşım sayesinde kafama bir tuğla daha yedim...

Gençlik grubu kızlarımız seneler sonra toplandık, bir öğlen. Akabinde ikinci bir buluşma ayarladık. Şen şakrak eğlenmeyi, kaynatmayı, eski günleri anmayı beklerken randevu iptal oldu çünkü kızlardan birinin göğsünde bir sertlik belirdi. Ameliyat olacak ve o kitlenin durumuna bakılacaktı.

Bu vesileyle ben de dört senedir jinekoloğa kontrole gitmediğimi fark ettim! Neyse ki arkadaşımızın testleri temiz çıktı. Ben de hemen doktora kontrole gittim.

Güya ne kadar modern ve bakımlı; ne kadar hassas ve dikkatliyiz değil mi? Peki o yüzden mi altı ay içinde yaşı 35 olmayan iki arkadaşımı kalp ve kanserden kaybettim? O yüzden mi sürekli birilerini hastaneye taşıyıp duruyoruz?

İnsan bekárken ve dolayısı ile yaşı da daha gençken sağlıkla ilgili sorunlarının nezle ya da gazla sınırlı kalacağını sanıyor.

Ama şimdi sorunları birebir yaşamaya başladık. Eh, artık kızamık çıkaracak halimiz yok tabii. Ama bu kadar medeni olup da sağlığımızı bu kadar ihmal etmeyi nasıl beceriyoruz bilemiyorum. Bundan sonraki kontrolüm bir sene sonra. Azmedip, doğru zamanda gideceğimi düşünüyorum. Umarım yine geçiştirmem. Bir ara kan tahlili de yaptırmam lazım...

Bir yandan da biliyorum ki ne kadar deşerseniz o kadar rahatsızlık çıkar vücutta. Çok fazla kurcalamak ne kadar doğru emin olamıyorum. Ama galiba en azından temel kontrolleri atlamamakta fayda var.

Benden söylemesi sevgili anneler; sadece çocukları doktora yetiştirmek yetmiyor!!!

Olsun, olsun yaz okulunda ne olsun

Okullar kapanmak üzere. Birçok ailenin yaz tatili planları var ama çoğu anne-baba işleri nedeniyle şehirde kalacak. Yaz okulları onların kurtarıcısı. Hem böyle bir ihtiyaç, hem de anne-babaların tatilde bile çocuğum bir şeyler öğrensin, istekleri yaz okullarını çoğalttı, çeşitlendirdi. Spor mu, sanat mı, bilim mi, el becerisi mi... Çocuğunuz hangisini seviyorsa... İşte size ilkokul ve anasınıfı çağındaki çocuklarınız için küçük bir yaz okulları rehberi.

İSTER TÜM HAFTA İSTER ÜÇ GÜN

15 Haziran-15 Eylül tarihleri arasında çocuklarınızın bildik oyunlar dışında bir şeylerle meşgul olmasını istiyorsanız burası ilginizi çekebilir. Sabah 9.30’dan akşam 19.00’a kadar açık kursa tam gün katılımın bedeli bir ay için 400 YTL, günlük 45 YTL. Haftada üç gün yapılacak kurslar ‘Yemek ve pasta yapımı’, ‘Bebeğime elbise dikiyorum’ gibi farklı başlıklarda. Çocuğunuzdan bütün hafta ayrılmak istemiyorsanız, sadece üç günlük bu kurslara da yazdırabilirsiniz. Haftada üç günlük kursun aylık kayıt fiyatı 300 YTL. Sos Play Barn CornerTel: 0212 351 62 75

GEZİLER DÜZENLİYORLAR

Bahçeli alanda kurulan Doğuş Anaokulları, yaz aylarında da açık. Resim, seramik, müzik, drama, bahçe oyunları, kukla gösterileri ve spor aktiviteleri var. Ayrıca belirli günlerde çeşitli geziler de düzenlenecek ve her gün yüzme dersleri de olacak. 3-6 yaşlar arasındaki çocuklara yönelik düzenlenen bu kurslar dörder haftalık üç dönemden oluşuyor. Tam gün katılım fiyatı aylık 650 YTL, yarım gün için aylık 450 YTL. Doğuş Anaokulları Yaz Okulu, Tel: 0216 422 79 90

KÜÇÜK BİLGİNLER BU KURSA

Bilim, teknoloji ve doğaya düşkün çocukların çok zevk alacağı bir yaz okulu programı! Legolar, bilgisayar programları, robot yapımları, fen deneyleri gibi aktivitelerin yanı sıra kampçılık, bahçe aktiviteleri, kurabiye yapımı, tarım ve hayvancılık gibi değişik etkinlikler de programda. Aktiviteler 4-8 yaş grubu için hazırlandı ve yaş gruplarına göre ayrı gruplar oluşturulacak. Öğlen yemeği ve akşamüstü kahvaltılarının dahil olduğu kursa günlük, haftalık veya aylık katılım seçenekleri var. Haftada dört günden toplam iki hafta süren kursların fiyatı 480 YTL. Smart Kids, Tel: 0212 358 44 84

ÜÇ AYRI DÖNEM VAR

Darüşşafaka Yaz Okulu üç yaşından gençlere kadar her yaş grubu için bol seçenekli bir yaz programı hazırladı. 13 Haziran, 18 Temmuz ve 22 Ağustos’ta başlayan üç ayrı dönem var. Tam ve yarım günlük kurs programında tenis, yüzme, top sporları, karate ve mini golfun yanı sıra dans, müzik, tiyatro, resim, satranç gibi etkinlikler de var. Yarım günlük kursların dönem ücreti 400, tam günün 600 YTL. Darüşşafaka Yaz Spor Kampı, Tel: 0212 286 26 76

SPOR MERAKLISI ÇOCUKLAR İÇİN

Hillside Yaz Okulu’nda 4-14 yaş grupları için tenis, yüzme, basketbol ve jimnastik dersleri verilecek. Ayrıca çocuklar için aikido, step-aerobik, play station, playback ve uçurtma gibi yarışmalar, partiler, ünlülerle söyleşiler gibi aktiviteler olacak. Jenga, monopoly, tabu gibi kutu oyunlara da zaman ayrılıyor. Yüzmenin dahil olduğu programın fiyatı tam gün için 600 YTL, yarım gün için 450 YTL. Yüzmenin dahil olmadığı programın tam günü 525 YTL, yarım günü 375 YTL. Hillside City Club Gökhan Sönmez Spor Akademisi, Tel: 0216 324 11 11

BÜTÜN ÖĞRENCİLER SİGORTALANIYOR

Eyüboğlu Yaz Okulları, spor, sanat ve eğlenceyi beraber sunuyor. Çocukların gelişim ve yaşlarına göre üç ayrı sınıfa ayrıldığı kursta basketbol, voleybol, tenis, resim ve seramik dallarında eğitimlere katılıyor. Ayrıca kursa kaydolan her öğrenci Anadolu Sigorta tarafından sigortalanıyor. Eyüboğlu Yaz Okulu, Tel: 0216 522 12 12

İSTEYENLERE SERVİS VAR

Parkorman 5-12 yaş arasındaki çocuklar için bir yaz okulu düzenliyor. Çocukların fiziksel ve zihinsel becerilerini geliştirebilecekleri, şehir ortamından uzakta tamamen doğa ile iç içe olacakları ortamda pek çok aktivite ve faaliyet var. Basketbol, yüzme gibi sporların yanı sıra plaj voleybolu, doğa ve ekoloji gibi değişik konular da yer alıyor. En fazla 25 kişilik sınıflar oluşturuluyor ve ulaşım için servis imkanı da sağlanıyor. Parkorman, Tel: 0212 328 20 00

SINIRLI SAYIDA ÇOCUK ALINACAK

Dört yaşından itibaren çocuklarınızı göndereceğiniz Coliseum Yaz Okulu beşer haftalık iki dönemden oluşuyor. Dönem ücretleri 450-800 YTL arasında değişiyor. Servis imkanı da sağlayan yaz okulunda yüzme, binicilik, havuz oyunları, sanat dersleri, dış mekan etkinlikleri ve pek çok aktivite ve spor imkanı var. Toplam katılımcı sayısı 250 çocukla sınırlı. Coliseum Yaz Okulu, Tel: 0216 485 00 36

KÜÇÜK BALERİNLER VE MÜZİSYENLER İÇİN

Üç yaşından itibaren çocuklarınızı götürebileceğiniz sanat ağırlıklı bir yaz okulu burası. Her yaş için piyano, gitar, çello, saksofon, dans ve bale eğitimleri veriliyor. Ayrıca müzikal drama, ritim atölyesi gibi aktiviteler de var. DVD izlenmesi, resim, elişi çalışmalarına da yer veriliyor. Aylık ücreti 180-200 YTL. Kuğu Bale ve Müzik Okulu, Tel: 0216 455 73 33

BEŞER HAFTA İKİ DÖNEM

Işık Lisesi, Ayazağa Kampusu’nda 5’er haftalık iki dönemden oluşan kurslar düzenledi. Hafta içi her gün basketbol, yüzme ve voleybol sporlarında tam ve yarım gün; tenis öğrencilerine yarım günlük eğitim verilecek. Tam gün çalışmalarında ana spor dallarının dışında bilgisayar, satranç, masa tenisi, mini futbol, müzik gibi etkinlikler de olacak. Fiyatlar 300- 650 YTL arasında değişiyor. Fevziye Mektepleri Vakfı Işık Lisesi Yaz Kampı, Tel: 0212 286 11 30

HİPERAKTİF ÇOCUKLAR İÇİN ÖZEL KAMP

Hiperaktif çocuklar için uygun olan bu yaz okulunun amacı, hiperaktif çocukların sosyalleşmelerini sağlamak. Kamp Marmaris’te düzenleniyor. Hisarönü’nde Fransa Doğa Sporları Merkezi’nin ortak olduğu bir alanda Fransız öğrencilerle birlikte kalınacak. Burada sörf, kano, katamaran ve dağ bisikleti gibi değişik sporlarda da eğitim verilecek. 10 yaşından büyük çocukların kabul edildiği kampta akşamları da değişik oyunlar oynanacak. Türkiye Hiperaktivite Derneği

Tel: 0312 425 74 25


ANNEMİN KÖŞESİ

Annem Eros’u bensiz izledi

Annemle muhabbetimizin benzerlik, alışveriş ve fiziksel değişim üzerine olduğunu sanabilirsiniz. Çünkü anlattıklarım genellikle bu konular doğrultusunda. Ama entelektüel sohbetler de yapıyoruz. İnanın! Annem Ayn Rand bile okudu. Ben hálá okumadım ama bana anlatmasını istedim.

Çünkü annem okuduğu kitap ve dergilerden alıntılar iletmeye bayılır.

Doğrusu isterseniz bu benim için de çok iyi oluyor. Ben de altta kalmamak için takipçisi olduğum Lemanyak, Lombak, Kemik gibi karikatür dergilerinden bazı bölümleri ona gösteriyorum. Gerçi orada en çok sevdiğim çizgiler, sanırım kadınların en az sevdikleri. Ama annem beni anladığı ya da en azından anlamaya çalıştığı için, gösterdiklerime ilgiyle bakıyor.

Ama Eros filmine benimle gitmiş olması gerektiğini itiraf etti sonunda. Beni beklemeden babamla gitti o filme. Oysa o bizim frekansımızın filmiydi. Tıpkı, zamanında Peter Greenaway filmlerini birlikte seyrettiğimiz gibi!
Yazının Devamını Oku

Güya modern anneleriz

4 Haziran 2005
Bundan iki yıl önceydi. Bir şekilde kendimi sağlıksız hissediyordum. Ve kalp bölgemde inceden bir ağrı oluyordu.Çevremdeki herkes kalp krizi geçirmediğimi, onun böyle bir ağrısı olmadığını söylüyordu. Ama benim içim rahatlamıyordu. Kalp krizi geçirmediğimin farkındaydım da, bu bir şekilde bir rahatsızlığın sinyali olabilir miydi diye kendimi yiyordum? Sonunda doktora gittim. Kalbimde bir sorun yoktu ama biraz kilo vermem ve sigarayı bırakmam gerekiyordu. Ağrılarım ise dana gibi bir çocuğu kucakta taşımaktan kaynaklanıyordu doğal olarak...O dönem spora başlamıştım. Derdim güzel ve fit olmak değil, sağlıklı olmaktı. Çünkü artık bir çocuğum vardı ve onun için mümkün olduğunca uzun yaşamam gerekiyordu. Biraz kilo verdim, estetik olarak kıvama gelmesem da sağlık açısından normal rakamlara ulaştım sayılır. Ve bunu korumaya gayret etmeye başladım en azından. Rejim yapıp kilo veremiyorum ama almamalıydım da!SÖZ, BUNDAN SONRA GİDECEĞİMBu şekilde seneler geçti ve ben eski bir arkadaşım sayesinde kafama bir tuğla daha yedim...Gençlik grubu kızlarımız seneler sonra toplandık, bir öğlen. Akabinde ikinci bir buluşma ayarladık. Şen şakrak eğlenmeyi, kaynatmayı, eski günleri anmayı beklerken randevu iptal oldu çünkü kızlardan birinin göğsünde bir sertlik belirdi. Ameliyat olacak ve o kitlenin durumuna bakılacaktı.Bu vesileyle ben de dört senedir jinekoloğa kontrole gitmediğimi fark ettim! Neyse ki arkadaşımızın testleri temiz çıktı. Ben de hemen doktora kontrole gittim. Güya ne kadar modern ve bakımlı; ne kadar hassas ve dikkatliyiz değil mi? Peki o yüzden mi altı ay içinde yaşı 35 olmayan iki arkadaşımı kalp ve kanserden kaybettim? O yüzden mi sürekli birilerini hastaneye taşıyıp duruyoruz? İnsan bekárken ve dolayısı ile yaşı da daha gençken sağlıkla ilgili sorunlarının nezle ya da gazla sınırlı kalacağını sanıyor. Ama şimdi sorunları birebir yaşamaya başladık. Eh, artık kızamık çıkaracak halimiz yok tabii. Ama bu kadar medeni olup da sağlığımızı bu kadar ihmal etmeyi nasıl beceriyoruz bilemiyorum. Bundan sonraki kontrolüm bir sene sonra. Azmedip, doğru zamanda gideceğimi düşünüyorum. Umarım yine geçiştirmem. Bir ara kan tahlili de yaptırmam lazım...Bir yandan da biliyorum ki ne kadar deşerseniz o kadar rahatsızlık çıkar vücutta. Çok fazla kurcalamak ne kadar doğru emin olamıyorum. Ama galiba en azından temel kontrolleri atlamamakta fayda var. Benden söylemesi sevgili anneler; sadece çocukları doktora yetiştirmek yetmiyor!!!Olsun, olsun yaz okulunda ne olsunOkullar kapanmak üzere. Birçok ailenin yaz tatili planları var ama çoğu anne-baba işleri nedeniyle şehirde kalacak. Yaz okulları onların kurtarıcısı. Hem böyle bir ihtiyaç, hem de anne-babaların tatilde bile çocuğum bir şeyler öğrensin, istekleri yaz okullarını çoğalttı, çeşitlendirdi. Spor mu, sanat mı, bilim mi, el becerisi mi... Çocuğunuz hangisini seviyorsa... İşte size ilkokul ve anasınıfı çağındaki çocuklarınız için küçük bir yaz okulları rehberi.İSTER TÜM HAFTA İSTER ÜÇ GÜN15 Haziran-15 Eylül tarihleri arasında çocuklarınızın bildik oyunlar dışında bir şeylerle meşgul olmasını istiyorsanız burası ilginizi çekebilir. Sabah 9.30’dan akşam 19.00’a kadar açık kursa tam gün katılımın bedeli bir ay için 400 YTL, günlük 45 YTL. Haftada üç gün yapılacak kurslar ‘Yemek ve pasta yapımı’, ‘Bebeğime elbise dikiyorum’ gibi farklı başlıklarda. Çocuğunuzdan bütün hafta ayrılmak istemiyorsanız, sadece üç günlük bu kurslara da yazdırabilirsiniz. Haftada üç günlük kursun aylık kayıt fiyatı 300 YTL. Sos Play Barn CornerTel: 0212 351 62 75GEZİLER DÜZENLİYORLARBahçeli alanda kurulan Doğuş Anaokulları, yaz aylarında da açık. Resim, seramik, müzik, drama, bahçe oyunları, kukla gösterileri ve spor aktiviteleri var. Ayrıca belirli günlerde çeşitli geziler de düzenlenecek ve her gün yüzme dersleri de olacak. 3-6 yaşlar arasındaki çocuklara yönelik düzenlenen bu kurslar dörder haftalık üç dönemden oluşuyor. Tam gün katılım fiyatı aylık 650 YTL, yarım gün için aylık 450 YTL. Doğuş Anaokulları Yaz Okulu, Tel: 0216 422 79 90KÜÇÜK BİLGİNLER BU KURSABilim, teknoloji ve doğaya düşkün çocukların çok zevk alacağı bir yaz okulu programı! Legolar, bilgisayar programları, robot yapımları, fen deneyleri gibi aktivitelerin yanı sıra kampçılık, bahçe aktiviteleri, kurabiye yapımı, tarım ve hayvancılık gibi değişik etkinlikler de programda. Aktiviteler 4-8 yaş grubu için hazırlandı ve yaş gruplarına göre ayrı gruplar oluşturulacak. Öğlen yemeği ve akşamüstü kahvaltılarının dahil olduğu kursa günlük, haftalık veya aylık katılım seçenekleri var. Haftada dört günden toplam iki hafta süren kursların fiyatı 480 YTL. Smart Kids, Tel: 0212 358 44 84ÜÇ AYRI DÖNEM VARDarüşşafaka Yaz Okulu üç yaşından gençlere kadar her yaş grubu için bol seçenekli bir yaz programı hazırladı. 13 Haziran, 18 Temmuz ve 22 Ağustos’ta başlayan üç ayrı dönem var. Tam ve yarım günlük kurs programında tenis, yüzme, top sporları, karate ve mini golfun yanı sıra dans, müzik, tiyatro, resim, satranç gibi etkinlikler de var. Yarım günlük kursların dönem ücreti 400, tam günün 600 YTL. Darüşşafaka Yaz Spor Kampı, Tel: 0212 286 26 76SPOR MERAKLISI ÇOCUKLAR İÇİNHillside Yaz Okulu’nda 4-14 yaş grupları için tenis, yüzme, basketbol ve jimnastik dersleri verilecek. Ayrıca çocuklar için aikido, step-aerobik, play station, playback ve uçurtma gibi yarışmalar, partiler, ünlülerle söyleşiler gibi aktiviteler olacak. Jenga, monopoly, tabu gibi kutu oyunlara da zaman ayrılıyor. Yüzmenin dahil olduğu programın fiyatı tam gün için 600 YTL, yarım gün için 450 YTL. Yüzmenin dahil olmadığı programın tam günü 525 YTL, yarım günü 375 YTL. Hillside City Club Gökhan Sönmez Spor Akademisi, Tel: 0216 324 11 11 BÜTÜN ÖĞRENCİLER SİGORTALANIYOREyüboğlu Yaz Okulları, spor, sanat ve eğlenceyi beraber sunuyor. Çocukların gelişim ve yaşlarına göre üç ayrı sınıfa ayrıldığı kursta basketbol, voleybol, tenis, resim ve seramik dallarında eğitimlere katılıyor. Ayrıca kursa kaydolan her öğrenci Anadolu Sigorta tarafından sigortalanıyor. Eyüboğlu Yaz Okulu, Tel: 0216 522 12 12İSTEYENLERE SERVİS VARParkorman 5-12 yaş arasındaki çocuklar için bir yaz okulu düzenliyor. Çocukların fiziksel ve zihinsel becerilerini geliştirebilecekleri, şehir ortamından uzakta tamamen doğa ile iç içe olacakları ortamda pek çok aktivite ve faaliyet var. Basketbol, yüzme gibi sporların yanı sıra plaj voleybolu, doğa ve ekoloji gibi değişik konular da yer alıyor. En fazla 25 kişilik sınıflar oluşturuluyor ve ulaşım için servis imkanı da sağlanıyor. Parkorman, Tel: 0212 328 20 00SINIRLI SAYIDA ÇOCUK ALINACAKDört yaşından itibaren çocuklarınızı göndereceğiniz Coliseum Yaz Okulu beşer haftalık iki dönemden oluşuyor. Dönem ücretleri 450-800 YTL arasında değişiyor. Servis imkanı da sağlayan yaz okulunda yüzme, binicilik, havuz oyunları, sanat dersleri, dış mekan etkinlikleri ve pek çok aktivite ve spor imkanı var. Toplam katılımcı sayısı 250 çocukla sınırlı. Coliseum Yaz Okulu, Tel: 0216 485 00 36KÜÇÜK BALERİNLER VE MÜZİSYENLER İÇİNÜç yaşından itibaren çocuklarınızı götürebileceğiniz sanat ağırlıklı bir yaz okulu burası. Her yaş için piyano, gitar, çello, saksofon, dans ve bale eğitimleri veriliyor. Ayrıca müzikal drama, ritim atölyesi gibi aktiviteler de var. DVD izlenmesi, resim, elişi çalışmalarına da yer veriliyor. Aylık ücreti 180-200 YTL. Kuğu Bale ve Müzik Okulu, Tel: 0216 455 73 33 BEŞER HAFTA İKİ DÖNEMIşık Lisesi, Ayazağa Kampusu’nda 5’er haftalık iki dönemden oluşan kurslar düzenledi. Hafta içi her gün basketbol, yüzme ve voleybol sporlarında tam ve yarım gün; tenis öğrencilerine yarım günlük eğitim verilecek. Tam gün çalışmalarında ana spor dallarının dışında bilgisayar, satranç, masa tenisi, mini futbol, müzik gibi etkinlikler de olacak. Fiyatlar 300- 650 YTL arasında değişiyor. Fevziye Mektepleri Vakfı Işık Lisesi Yaz Kampı, Tel: 0212 286 11 30 HİPERAKTİF ÇOCUKLAR İÇİN ÖZEL KAMPHiperaktif çocuklar için uygun olan bu yaz okulunun amacı, hiperaktif çocukların sosyalleşmelerini sağlamak. Kamp Marmaris’te düzenleniyor. Hisarönü’nde Fransa Doğa Sporları Merkezi’nin ortak olduğu bir alanda Fransız öğrencilerle birlikte kalınacak. Burada sörf, kano, katamaran ve dağ bisikleti gibi değişik sporlarda da eğitim verilecek. 10 yaşından büyük çocukların kabul edildiği kampta akşamları da değişik oyunlar oynanacak. Türkiye Hiperaktivite Derneği Tel: 0312 425 74 25ANNEMİN KÖŞESİAnnem Eros’u bensiz izlediAnnemle muhabbetimizin benzerlik, alışveriş ve fiziksel değişim üzerine olduğunu sanabilirsiniz. Çünkü anlattıklarım genellikle bu konular doğrultusunda. Ama entelektüel sohbetler de yapıyoruz. İnanın! Annem Ayn Rand bile okudu. Ben hálá okumadım ama bana anlatmasını istedim. Çünkü annem okuduğu kitap ve dergilerden alıntılar iletmeye bayılır. Doğrusu isterseniz bu benim için de çok iyi oluyor. Ben de altta kalmamak için takipçisi olduğum Lemanyak, Lombak, Kemik gibi karikatür dergilerinden bazı bölümleri ona gösteriyorum. Gerçi orada en çok sevdiğim çizgiler, sanırım kadınların en az sevdikleri. Ama annem beni anladığı ya da en azından anlamaya çalıştığı için, gösterdiklerime ilgiyle bakıyor. Ama Eros filmine benimle gitmiş olması gerektiğini itiraf etti sonunda. Beni beklemeden babamla gitti o filme. Oysa o bizim frekansımızın filmiydi. Tıpkı, zamanında Peter Greenaway filmlerini birlikte seyrettiğimiz gibi!
Yazının Devamını Oku

Çalışan annenin oğlu için yaz planları

28 Mayıs 2005
Şu aralar pek çok annenin okul seçimi telaşında olduğunu biliyorum. Kayıtların yapıldığı bu haftalar onlar için gerçekten sinir bozucu bir dönem. Çünkü nedense kimse tamamen emin değil verdiği karardan.Bu da çok normal. Söz konusu çocuklar olduğu zaman hiçbir şekilde emin olamıyor insan verdiği kararın yeterliliğinden...Ben o işi halletmiş biri olarak şimdiden ‘Yaz aylarında ne yapacağız?’ endişesi içindeyim. Evet, neyse ki bir Akçay kaçamağı şansımız olduğunu artık siz de biliyorsunuz ama çalışan bir anne olarak artık pılımı pırtımı toplayıp üç ay yok olma şansım yok. İnsan anne olunca hangi konuda olursa olsun kafasında bir plan yapıyor ama uygulamada nasıl bir sonuç alınacağını bilemiyor. İstanbul’da olacağım sürede Sinan’ı nasıl oyalayabileceğim, kime teslim edebileceğim derdindeydim. İmdadıma babamın da okul arkadaşı olan Ayla Algan’ın sanat yönetmenliğini yaptığı Ekol Drama Sanat Evi yetişti. Bu arada Aliye dizisindeki çocukların da orada eğitim aldığını bilmem biliyor muydunuz? O çocukların diğer dizilerdeki çocuklardan faklı olduğunu ben hissetmiştim şahsen!Önümüzdeki haftalarda geniş bir yaz kursları dosyası yapıp sizi bilgilendireceğim ama Ekol Drama’nın bu yaz için hazırladığı Summer Kids Club’ın spor ağırlıklı kurslardan bir farkı var. Güne kahvaltı ve yüzme ile başlayan çocuklar İngilizce drama, resim, heykel, seramik, kuklalarla müzik, satranç, dans gibi dersler alıyor; film seyredip üzerinde konuşma gibi pek çok farklı aktiviteye katılıyorlar. Sabah 09.30’dan 17.30’a kadar dolu dolu bir programları var. Neyse, ben fazla yazmayım; kurs detaylarını www.ekoldrama.org adresinden öğrenebilirsiniz. Ben buranın benim kurtarıcım olacağına inanıyorum. BUGÜN OSCAR YARIN NOBELBu arada ben zaten ufak ufak havaya da girmiş durumdayım çünkü herkes Sinan’ı Ömercik’e benzetiyor. Onun gibi uzun ve düz saçları bunda en büyük etken. Ne bileyim, belki biraz oyunculuk öğrenir de artiz olur!!! Düşünüyorum da, kendim için hiçbir zaman artist ya da şarkıcı olma hayali kurmamıştım. Pek çok hayalim vardı, doktor olmak bile aklımdan geçmişti ama oyunculuk asla. Oscar törenlerinde annesine teşekkür eden yıldızlar bile annem sayesinde dikkatimi çekmişti. Annem, öyle bir teşekkür duymaktan ne kadar memnun olacağını anlatmıştı seneler evvel bir gece törenleri seyrederken. Sanırım o, beynime işlemiş!Nereden nereye, çocuğa yaz okulu yazayım derken oğlumun Oscar alma hayaline kadar vardık. Ama bu inanın bana özel bir durum değil, anne olunca böyle abuk fikir zincirlemeleri oluşuyor insanın kafasında. Yakında Oscar’dan Nobel’e geçersem şaşırmayın; hani yarın öbür gün matematik öğrenecek bu çocuk. 2 artı 2 eşittir 4 deyince, o da başlar bende!!!Anneler ne hisseder ?Geçen haftaki köşe yazımda çocuksuz bir arkadaşıma dört cümle ile çocuklu olmayı özetlemiştim. Daha doğrusu zor aşamaları... Bu yazıyı okuyan bir grup anne bana destek olmaya karar vermiş ve anne olduktan sonra neler hissettiklerini Mutlubebek.com sitesinde toparlamış. Hepsinin farklı duyguları var ama kayıtsız şartsız kabul edilen ne biliyor musunuz? ‘Beni anne olduğunda anlayacaksın’ diyen annelerinin haklı olduğu gerçeği! Bakın annelik her kadında nasıl yaşanıyor. İşte örnekler...Derya OrmancıANNELİK ÖZGÜRLÜĞÜN ZİNDANIBu minik şeyin yaşamıma gelmesini ne kadar istiyordum ama ilk haftalarda beklenilen gibi olmadığını; anne olmanın çok yorucu, özgürlüğün zindanı olduğunu hissettim. Tuvalete bile gidemiyorudum. Oğlum büyüdükçe daha da ayrılmaz hale geldi. Bir kolumda onunla mutfak işleriyle uğraştım. Kayınvalidem de olmasa hiç kendimize vakit ayıramazdık herhalde! ‘Anne olunca anlarsın’ lafı çok sıkıcı gelirdi, sanki değer bilmezmişiz gibi. Ama inanın, annemi daha sık arar oldum. Eşimin bana olan ilgisinin değişeceğinden korkmuştum ama o ikimize de sevgilerin en güzelini veriyor ve bana hep ‘Seni oğlumdan beş kere fazla seviyorum’ diyor. Neşe Coşan Sönmez HAYATIM ONA ENDEKSLİAnne olmayan anlayamaz derlerdi de inanmazdım. Bu duygunun hiçbir tarifi yok sanırım. Hayatınızı tamamen değiştiren minicik bir şeye taparcasına bağlanıp seviyorsunuz, hayatınızda ondan önemli hiçbir şey yok. Her şey ona göre planlanıyor ve bunları yaparken karşılık beklemiyorsunuz. Tek istediğiniz; yüzündeki gülücük, minicik bedenlerindeki sağlık hep yerinde olsun.Feyzan KeçeciUYKU NEDİR UNUTTUMKızım doğduktan sonra vazgeçmekte en çok zorlandığım şey uyku oldu. İki yaşına gelinceye kadar deliksiz uyku neydi unuttum. Sabahlara kadar onu uyutmak için nasıl uğraştığımızı, dönüşümlü olarak uyuduğumuzu hatırlıyorum. Sonuçta ben de uyurgezer oldum tabii. Neyse ki artık bunlar geçti, uyuyan bir çocuk oldu, İşte her dönem bir şekilde geçiyor... Türkan UzunARTIK ANNEMİ ANLIYORUMAnne olduktan sonra, gerçekten fiziksel ve ruhsal bir değişim geçirdim, dış görünüşümü beğenmiyordum. İş yaşamıma ara vermiştim, ne zaman döneceğimi bilmiyordum. Uykusuzdum, hayatımın kontrolü bende değil, ağlayan bir bebekteydi. O sıralarda anneme telefonda ‘Ah anneciğim ben bir çocukla zorlanıyorum sen dört çocuğu birden nasıl büyüttün’ diyordum. Enstitü mezunu ve çok becerikli olan annemin hayatını çocuklarına endeksleyerek yaşamasını aklımca doğru bulmazdım, anne olduktan sonra aynı duruma ben düştüm. Kızımı bakıcıya ya da yuvaya bırakıp işe geri dönemiyorum. Şimdi annemi daha iyi anlıyorum. Esin UsluBAŞKASINI DAHA ÇOK SEVECEK DİYE KISKANIYORUMBebeğim dokuz aylık olduğunda işe dönmek dünyanın en zor duygularını yaşattı bana. Her sabah onu bırakırken gözlerim doluyordu. Çoğu sabah o benim arkamdan, ben de onun arkasından dakikalarca ağladığımızı bilirim. Artık beni akşam getirilmesi için bir sipariş vererek uğurlar oldu. Kızım benden başkasını daha çok sevecek diye şimdiden kıskanıyorum!Hatice Yetim ANNE OLUNCA TAMAMLANDIMSekiz yaşımda annemden ayrıldım. Şimdi 5 yaşındaki kızımla onarıyorum içimi. Sevgiyi son damlasına kadar alsın, tüm içine işlesin istiyorum. ‘Anneciğim’ diye seslendiğinde hálá kulaklarıma inanamıyorum; ben bir anneyim ve benim için hiç büyümeyecek bir bebeğim var! Onunla geçirdiğim her saniye benim için yaşam sevinci; kaçırdığım her mimik, çalıştığım için gündüzleri duyamadığım her sözcük üzüntüm. Anne olunca anladım, ben şimdi tam oldum. Gidemediğim kuaförün, gezemediğim yerlerin önemi yok; ailemle koskocaman bir sevgi denizinin içinde yüzüyorum.Feride BengisuHAYATIMI TAKSİT TAKSİT YAŞIYORUMKeyifli pazar uyanmaları ve kahvaltıları tarihe karışmış durumda. Değişimlerin en belirgin olduğu yer ise kendinize ayırdığınız zaman. Ben her şeyi taksitle yapma yöntemine gidiyorum: Bir gün saç, bir gün manikür, bir gün pedikür, bir gün alışveriş... İşi daha iyi organize ettim, mümkün olduğunca mesaiye kalmıyorum. Ama bu değişlikler annemin ağabeyimle beni büyütürken yaşadıkları yanında sıfır kalır. Annemi, kendim anne olunca anlayabildim.Esengül KoçSİNEMA OKUDUM, SİNEMAYA GİDEMİYORUMÇevremde kızımı bırakabileceğim kimse olmadığı için biraz sıkıntılı büyüttüm onu. Zevklerimden ve keyiflerimden çok fedakarlık yapmam gerekti. Sinema-Televizyon bölümünü bitirmiş biri olarak sinemaya gidememek ne büyük bir eksiklik! Arkadaşlarımla çok az görüşüyorum, akşamları dışarı çıkamıyoruz. Görüştüklerimin hepsi anne, çocuklar için bir araya geliyoruz. Alışverişe bayağı bir ara verdim, kendime bir şey alacağıma, kızıma şu kıyafeti alayım diye düşünüyorum.Gülcan AKCANBAŞKA HER ŞEY ÖNEMSİZEşimle gezmeyi, sinemaya gitmeyi, saatlerce yürüyüş yapmayı çok severdik. Oğlumun doğumundan sonra çoğundan vazgeçtik. Hafta içi çalıştığımız için akşamları günün ayrılığını telafi etmeye çalışıyoruz. Evle ve kendimizle ilgili tüm işleri o uyurken koşturarak yapmaya çalışıyorum ki, işte kaybettiğim vakti bir kez daha kaybetmeyeyim. Haftasonu ise beş günün acısını çıkartırcasına baş başa geçiriyor ve birlikte ona uygun yerlere gidiyoruz. Onun sevgisi, gülüşü, sevinç çığlıkları yanında her şey ne kadar önemsiz!Güner Akgüç BU ANNELİK NE TUHAF ŞEYMİŞDoğumdan sonraki uykusuz gecelerim ve yorgunluklarıma şimdi bir de çalışma stresi ve vicdan azabı eklendi. Bırakın sinemaya-tiyatroya gitmeyi; evde iki satır dinlenme lüksüm bile yok. Bu annelik ne tuhaf bir şey böyle! Resmen özgürlüğünüz elinizden alınıyor, hayatınızı onun üzerine kuruyorsunuz, her şeyden vazgeçiyorsunuz ama bu durumdan inanılmaz derecede mutlusunuz.ANNEMİN KÖŞESİDün dündür bugün bugündürAnnem çok eskiden, yaklaşık 13 sene önce onun hakkında bir kadın dergisine yazdığım yazıyı gösterdi; cüzdanında saklıyormuş. Şimdi siz bu yazının insanı ağlatacak derecede dokunaklı, sevgi dolu olduğunu sanabilirsiniz. Evet, dokunaklı ama asla sevgi dolu değildi. Bazı bölümlerini okudu bana. Neler yazmışım neler... Hiçbir ortak noktamızın olmadığını, beni anlamadığını, inatla babama benzediğimi ve öyle kalmak istediğimi... Anlayacağınız giydirmişim anneme yazıda bol bol. Ama o kadar güzel de yazmışım ki okurken ben bile kahkahalarla güldüm. Güldüm ağlanacak halime...Zaman nasıl vuruyor insana. Şimdi onun gibi olmak için uğraşıp duruyorum. Onu her geçen gün daha fazla örnek almaya çalışıyorum. Hatta işle ilgili bir yemek falan olduğunda tipik ‘anne’ kılığına bürünüyorum. Garantili şıklık ve hanımlık yani... Görüyorsunuz işte. Dönekliğin de bu kadarı olur!
Yazının Devamını Oku

Bugünün çocuklarını kıskanıyorum

21 Mayıs 2005
Geçen hafta içi bir telefon aldım. Kültür İköğretim Okulu’ndan arıyorlardı. Müsait olduğum bir zamanda iki öğrenci ve bir öğretmenleri ile beni ziyaret etmek istiyorlardı. Hemen onları beklediğimi söyledim.Öğlen saatlerinde biri kız, biri erkek iki tatlı ilkokul öğrencisi karşıma oturdu. Heyecanlıydılar. Ben de heyecanlandım. Anlatmaya başladılar... Okullarının düzenlediği 8. Bilim ve Teknoloji şenliğine davet ediyorlardı beni. İlk önce okul kendi içinde düzenlemiş bu proje yarışmasını. Şimdi de Türkiye çapında bir sürü okul katılacakmış.Geçtiğimiz cumartesi günü projelerin sunumu, değerlendirilmesi ve ödül töreni vardı. Ayıp biliyorum, ama gidemedim. Bir gazeteci olarak da, anne olarak da gitmem lazımdı ama o gün önceden belirlenmiş bir ailevi gereklilik durumu yüzünden orada olamadım. Yine de o çocuklarla geçirdiğim 10 dakikayı anlatmak istiyorum. ‘Önce size neler yaptığımızdan bahsedelim’ diyerek titreyen sesleri ile anlatmaya başladılar. Her yaş grubu için ayrı proje yarışmaları olacaktı. Bazı projeler bireysel, bazıları da grup olarak hazırlanıyordu. Sonuçta, her yaş grubu ve branş için ayrı kazananlar olacaktı. Bu bilgileri verdikten sonra kendi projelerini de anlattılar. Biri, evimizde banyoda mı yoksa yatak odamızda mı daha çok bakteri ürediğini merak etmişti. Bu yüzden iki tane diş fırçası alıp banyoda ve odasında bir yere bırakmış. Bir ay beklettikten sonra laboratuvara analize göndermiş, heyecanla sonucunu bekliyordu. Diğer oğlan da diş çürümeleriyle ilgili bir proje hazırlamış. Bir diş modeli yapmış ve üzerinde çalışmış.SİNAN’IN ÖDEVİ İÇİN YERLERDE SÜRÜNMEKBir taraftan, inanın gözlerim doldu. Bir taraftan da kıskandım: Biz hiç böyle şeyler yapmamıştık. Ne kadar ot ot okumuşuz. Sonra düşündüm: Bana şimdi sorsalar, ben hayatta böyle bir proje üretemem ki! Öyle düşünmeyi öğrenmemişim. Sanki bu tip projeler bilim adamlarının işi!!! İki diş fırçasını alıp bir sonuca varma pratiğim yok! Acaba bu benim kalaslığımdan mı, yoksa böyle görmemiş olduğumdan mı diye merak ettim. Çocukları kıskandım. Bu kadar araştırarak, merak ederek, deneyerek öğrenebildikleri için. Bir sürü okul artık böyle çalışıyor. İmreniyorum. Bir yandan da Sinan bir an önce ilkokula başlasın da böyle projelere katılsın istiyorum. Neyi merak edeceğini, cevaba ulaşmak için nasıl bir yol izleyeceğini görmek istiyorum.Biliyorum, biraz hızlı gidiyorum ama ne yapayım. Neyse ki sonra sakinleşiyor, zamanımı beklemeyi öğreniyorum. Zaten onlar da küçük küçük başladılar değişik ödevlere. Mesela geçen hafta Sinan’ın bir sunumu vardı okulda. Her öğrenci bir hayvan seçip, onu arkadaşlarına tanıtacaktı. Bunun için de istediği her yoldan faydalanabilecekti. Biz, internetten ve kitaplardan araştırma yaptık. Resim ve bilgi topladık. Bir de bir tanıdığımızın gittiği safari seyahatinden çocukları ve aslan yavrularının beraber çekilmiş resmini ekledik ödevimize. Sinan’a (okuma bilmediği için) bilgileri aklında tutabilmesi için anne aslan olarak, avlanarak, yavru aslanı büyüterek anlattım bilgileri. Yerlerde sürünerek yani!!! Neyse canım... Ben sürünürüm, yeter ki o ödevini güzel yapsın!!!Bebeğiniz küçük diye evde kalmayınBebekle yaşam evdeyken çok kolay. Her şey elinizin altında, tehlikeler minimuma indirilmiş, oyuncaklar mevcut... Ne var ki, ister çocuğunuz bir aylık olsun ister üç yaşında; sokağa çıkmak, gezmek, dolanmak, onun için de sizin için de çok önemli ve gerekli. Üstelik o gün sokağa çıkmayan çocukların sinirli ve memnuniyetsiz biri haline geldiği de sıklıkla gözlenen bir durum.Her yaştaki çocuk için sokağın ayrı bir güzelliği var. Her şeyden önce açık hava iyi geliyor. Bebekleri uyutuyor, daha büyüklerini oyalıyor. Üstelik çevrelerindekilerin ne olduğu hakkında fikir sahibi oluyorlar. Dışarı çıkmanın annelere ne kadar iyi geldiği başlı başına bir konu olabilir; evde bunalan, nefes alamayan anneler için hava değişikliği ve ışıltılı vitrinler kesinlikle iç açıcı. Havalar hızla güzelleşirken evlerden dışarı taşmaya başlıyoruz. Küçük bebekleri ve çocukları olanlar sokağa çıkma konusunda acemilik yaşayabilir. İşte onlar için derlediğimiz pratik öneriler.ÇOCUK BÜYÜDÜKÇE ÇANTA UFALIYORBebeğiniz 18 aydan büyükse 1-2 alt bezi ve ıslak mendil yeterli. Oyuncak sayısı artıyor ama yedek kıyafet yerine, havaya göre bir yelek ya da bir tişört kafi. Bebeğiniz artık her şeyi yediği için yanınızda yoğurt, püre, mama taşımanıza gerek yok.Çocuğunuz üç yaşında ve tuvalet alışkanlığı olsa bile yanınızda yedek atlet-külot ve tişört bulundurmanız iyi olur. Tişörtü terlediği zaman değiştirmek için de kullanabilirsiniz.KÜÇÜK BEBEKLER İÇİN SOKAK ÇANTASIKüçük bir bebekle sokağa çıkarken çantanızın tıka basa dolu olmasında fayda var. Bol miktarda alt bezi ve ıslak mendil, pişik kremi, kullanıyorsa biberon, emzik, bez (elinde tuttuğu) ve birkaç tane oyuncak alın. Yedek kıyafetleri unutmayın: Badi, zıbın, tulum, pantolon; üzerinde ne varsa, hepsinin birer yedeği yani. Küçük havlu, önlük, şapka, eldiven ve uyuyunca üzerine örteceğiniz bir örtü.Ne yediriyorsanız yanınızda bulundurmanızda fayda vardır. Eğer ufak ufak kaşık mamasına, meyve püresi ya da yoğurda başlamışsa, bir de kaşık alın. Gideceğiniz yerde bulamama ihtimaline karşı küçük yoğurt ya da meyve püresi ya da bisküvi alabilirsiniz.Bebeğiniz küçükse pusetle mi kanguruyla mı gezdireyim diye düşünebilirsiniz. Üşenmeyin, ikisini de alın. Kanguruyu pusetin sepetine de koyabilirsiniz. Alışveriş yapmayacaksanız ve kısa bir mesafe yürüyecekseniz kanguru iyi ama çanta taşıyacaksanız çabuk yorulursunuz. KAPKAÇÇILARDAN KORUNUNBebek gezdiren annelerin kapkaççılara karşı her daim dikkatli olmaları gerek. Bütün dikkatini bebeğe veren annenin boş bulunma ihtimali çok kolay olduğu için maalesef çantaları çalınmaya çok müsait oluyor. Bu yüzden rahat kullanabileceğiniz, sağlam askılı çantalar seçin. Üzerinizde çok fazla para ve kredi kartı bulundurmayın.HAVALARA DİKKATŞu anda içinde bulunduğumuz hava çocuklar için gerçekten tehlikeli. Sıcaklık günden güne değişebildiği gibi, gün içinde de farklılaşabiliyor. Bu yüzden çift katlı montlar çok kullanışlı. Öyle bir montunuz yoksa çok kalın olmayan bir mont ve ince bir yelek alabilirsiniz. Ünlü modacılar AÇEV için tasarladıDünyaca ünlü tasarımcılarımız Arzu Kaprol, Atıl Kutoğlu, Cemil İpekçi, Dice-Kayek ve Rıfat Özbek, erken çocukluk ve yetişkin eğitimi konusunda çalışmalar yapan Anne Çocuk Eğitim Vakfı AÇEV’in ‘7 Çok Geç’ kampanyası için özel tişörtler tasarladı. Tişörtler, Beymen, DKNY, İpekyol, Marks&Spencer, Mudo ve YKM mağazalarında 50 YTL’den satılıyor.ANNEMİN KÖŞESİBu gidişata dur diyorumGeçen haftalarda Anneler Günü sebebi ile bazı yayın organlarında maaile fotoğraflarımız çıktı. Mutlu olduk, gururlandık. Ne var ki fotoğraflar benim için hálá sorun teşkil ediyordu. Annemin yanında nedense dev gibi duruyordum. Annem son derece narin, nazik ve normal görünürken, ben sanki hálá doğumunu gerçekleştirememiş biri gibiydim.Nitekim ertesi gün karşılaştığım ve fotoğrafımı gören bir arkadaşım ne kadar kilo aldığımı düşünmüş. Oysa ben az da olsa vermiştim kilo! Peki niçin annem gibi fotoğraflarda bile belli olmuyor benim zarafetim!!! Yok, olmayacak böyle. Başka şeyler düşünmeye başlayacağım artık!!!Bebekler için klasik müzikKlasik müziğin bebeklerin zihinsel gelişimine, düşünsel, duygusal ve sosyal yönden büyük katkı sağladığı biliniyor. BEBEKlasik serisinde Bach, Mozart gibi ünlü bestecilerin eserlerini bebekler için yeniden düzenlenmiş olarak kaydetti. Özel doğa efektleriyle süslenmiş eserler, bebeğinizin gelişimini olumlu yönde etkileyerek daha huzurlu ve kaliteli vakit geçirmesini de sağlayacak. Pediatri Birliği Derneği’nin onayladığı ve tavsiye ettiği 10 CD’lik BEBEKlasik seti Türkiye’deki tüm müzik marketlerde, bebek ve çocuk mağazalarında, kitabevlerinde ve online satış mağazalarında satılıyor.
Yazının Devamını Oku

Bu yazı benim ve herkesin Nur’una...

14 Mayıs 2005
Benim bir arkadaşım var, adı Nur. En eski değil ama en iyi arkadaşlarımdan biri. İş, eğlence ve özel hayatımızda (kimse bana bu üçünün birbiriyle alakalı olduğunu söylemeye kalkmasın) çok uzun süre beraber olduk ve gerçekten birbirimiz için olumlu, kendimizi pek çok açıdan geliştiren bir arkadaşlık yaşadık. Aynı sene içinde evlendik. Onun yoğunlaşan iş hayatı, benim de çocuğumun olması görüşmelerimizi zaman içinde epey azalttı.

Şu aralar çok sık görüşemiyoruz. Ama o henüz doğurmadığı için, bir araya geldiğimizde saatler süren yemek sohbetlerimiz benim için ‘çocuk dışı hayatı yakalamak’ oluyor. Kitaplar, kitap uyarlaması filmler, yazarlar, yeni açılan lokantalardaki önemli yemekler, yakışıklı artistler, liposuction yaptıran tanıdıklar dahil her şey hakkında konuşuyoruz. Uzun zamandır çocuk dünyası dışında eline başka kitap almamış biri olarak bana önemli kitapları, kaçırmış olmanın bana yakışmadığı bilgileri, eski dost dedikodularını iletiyor. Hem entelektüel, hem beyin çalıştıran, hem de beyni gevşeten muhabbetler ediyoruz.

Arada kendi hayatımızı da kaynatıyoruz tabii. Mesela, büyük bir başarı ile üç saat süren görüşmemizin sadece yarım saatini çocukla ilgili tutmayı beceriyoruz. Yani pek çok kişi gibi sadece çocuktan bahseden biri olmadığımı gördüğüm için; Nur kendimle gurur duymamı da sağlıyor. O yarım saat içinde anlattıklarım da zaten ona film kareleri gibi ilginç geliyor.

BUYRUN SİZE KISA BİR TARİF

Son buluşmamızın bu yarım saatlik kısmının son beş dakikasını ‘Hadi size de yakışır bir tane!’ muhabbetine ayırdım.

Öyle olması gerektiği için değil, gerçekten yakışacağına inandığım için... Onlardan daha uzun süredir evli olup da bu lafı etmediğim arkadaşlarım da var çünkü. Ve ona son 4,5 seneyi şöyle özetledim: İlk aylar zor, çünkü acemilik ve beceriksizlik söz konusu. Doyur, gaz çıkart, uyut, altını değiştir faslı çok sık bir şekilde tekrar ediyor ve insanı fiziken çok yoruyor. Ama sadece 6 ay. Sonra bu eylemlerin arası uzuyor ve bu kadar yorucu olmaktan çıkıyor.

Sonra bir süre akşamüstü huzursuzluğu başlıyor. Gün ve gece boyunca sakin olan bir bebek bile nedense akşamüstü aksileşiyor. Ama uyuyunca geçiyor. Sonra 2 yaş sendromu var. O dönem 2,5 yaşında da gelebilir. O günler berbat işte! Sürekli böğüren, ‘Anne otur, anne oturma, anne bak, anne bakma’ diyen bir çocuk var karşında. Ama o da 3-5 ayda geçiyor işte.

Sonra ‘neden’ dönemi başlıyor. Her şeyi soruyor. İşte o zaman sen çocuğunu kocana gönderirsen ve Emre çocuğun sorduğu bir sorunun cevabını verirse, emin ol o çocuk bir daha uzun süre size ‘Neden gökyüzü mavi?’ gibi bir soru sormayacaktır!!! (Bu onlara özel bir durum tabii. Çünkü Emre, soru ne olursa olsun saatler boyunca cevap verebilecek bilgiye ve sabra sahip biri. Bir çocuğu bile pes ettirebilir!!!)

Her neyse, sonra bir ara ‘hayır’ dönemi var ki, hiiiç kafana takmayacaksın. Ondan sonrası rahat. Hele hele beraber sinemaya gitmeye başladın mı, iş bitti demektir.

İşte gördünüz mü, bu kadar basit işte...

Hadi iyi geceler...

Her fırsatta bol bol sarılın

Bir buçuk yaş beraberinde pek çok değişikliği de getirir. Bebeğinizin kızgınlık, memnuniyet ve merak gibi duygu ve tepkilerine artık sık sık tanık olacaksınız. Yürümesi rahatlayan, hatta koşmaya başlayan afacan bebeğiniz, artık çocuk olma yolunda hızla ilerliyor.

DENGESİNİ BULMAYA DESTEK OLUN: Koşuşturmaca ile başlayan bu dönemde biraz kilo kaybı görülebilir. Bu sizi endişelendirmesin. Koşma ile beraber, düşmeleri artacaktır. Çekilerek ya da itilerek kullanılan oyuncaklar dengesini sağlamayı öğretir. Ayrıca bineceği küçük tekerlekli oyuncaklar (oyuncak at ya da bisiklet gibi) onlara önündeki engellerin çevresinden dolaşmayı, yön değiştirmeyi öğretir. 15. aydan itibaren eğilerek yerdeki bir cismi alabilir ve yoluna devam edebilir.

MEDİVENLERE DİKKAT: Bedeninin ağırlık merkezi değiştiğinden bacakları biraz ayrık durur. Bu da onların hızlı hızlı yürürken aniden durabilmelerini ya da yön değiştirmelerini sağlar. Merdiven inip çıkmaları hálá tehlikeli. Büyük bir çoğunluğu elleri ve dizleri üzerinde merdiven inip çıkarlar.

YAVAŞ YAVAŞ KONUŞMAYA BAŞLAR: Bol bol konuşmanız çok önemli. Ne kadar düzgün bir Türkçe ile konuşursanız da o kadar iyi edersiniz. Çünkü yakında çocuğunuz size kelimelerle cevap vermeye başlayacaktır. Eğer bebeğiniz hálá bir kelime etmediyse telaşlanmayın ama pek çok kelimeyi anladığından emin olabilirsiniz. Eğer duyma ile ilgili bir sorun yoksa ona konuşmasını beklemek için biraz daha zaman tanıyabilirsiniz.

TALEPKAR OLABİLİR: İstediği bir şeyi kolay kolay unutmaz. İstediğinin olması için biraz ısrarcı davranabilir. Hatta bir şeyin kendi istediği gibi yapılmadığı durumlarda itiraz da edebilir. Çünkü artık kendi kendine bir eylemi başlatabileceğinden emindir. Sürekli yeni şeyler dener ve onları uygular. İnsanları taklit etmeye de başlarlar. Beraberce ayna karşısında çeşitli yüzler yaparak mimik oyunları oynayabilirsiniz.

YENİ OYUNLAR: Ona bu zamanlarda eline kalem verebilir, beraber resim yapma, boyama gibi faaliyetlere başlayabilirsiniz. Aynı şekilde hamurlarla da oynayabilirsiniz. Gerçi hamurlardan düzgün bir şeyler yapmasını beklememelisiniz. O sadece yapılmış olanları bozabilir, elleriyle hamuru yoğurup durur. Ayrıca blok oyuncaklar da onlar için uygundur. Farklı şekilleri doğru yerlerine koymaya başlar. Birkaç tane tahta bloku ya da küpü dengeli biçimde üst üste koyabilir. Top çok eğlencelidir bu dönemde. Karşısına oturup birbirinize top atabilirsiniz.

BEBEĞİNİZ SOSYALLEŞİYOR: Yaşıtları ile birlikte olmaktan memnun olurlar. Birbirlerine gülücük atıp durur, oyuncaklarını verirler. Bu yüzden başka çocuklarla bir araya getirmeniz için uygun bir zaman.

ONU CESARETLENDİRİN: Yaptığı, denediği için onu kutlayın. Ortalığı dağıttığında kızmayın, ona bol bol sarılın. Aferin benim çocuğuma, ne güzel yaptın, deyin.

Çocuklarla öğretmenleri sergi açtı

İstanbul’da, Cihangir Sanat Galerisi’nde 9-11 yaş arası çocukların resim sergisi var. Sergide, çocukların ve onların resim öğretmenliğini yapan Dimitri Savastian ve Ece Tanya Bal, Merve Torreguitart, Lara Kırdar, Mara Bockel ve Adalet Gök’ün eserleri sergileniyor. Sergi 5 Haziran’a kadar görülebilir. Galeride haftanın üç günü çocuklara resim dersi veriliyor. Dersleri, Moldova’daki özerk bölge Gökoğuz‘un eski kültür bakanı Dimitri Savastian veriyor. Türkiye’ye geldikten sonra Karikatür Sanat Müzesi’nde ve Cihangir Sanat Galerisi’nde resim dersi vermeye başlamış. Savastian’a göre Türkiye’deki çocuklar resme karşı ilgili fakat ressamlar ve sanatçılardan yeteri kadar ilgi göremiyorlar. Dört yıldır Cihangir Sanat Galerisi’ni işleten Murat Bal da ‘Sanat çocuklar için rehabilitasyon gibi. İçlerindeki dışa vurmanın bir yolu olarak görüyorum. Aileler çocuklarını müze ve sergilere götürmüyor, bu önemli bir eksiklik. Resim ve sanat ile uğraşan çocuk kötülük nedir bilmez’ diyor. Günfer GÜNAYDIN

ECE BAL (8) Dört yaşından beri resim kursuna geliyor. En çok kız çocukları çizmekten hoşlanıyor. Sergide suluboya kullanarak yaptığı sekiz tane resmi var.

MARA BOCKEL (10) Favori malzemesi guaş, en beğendiği ressamlar Fikret Mualla ve Van Gogh.

MERVE TORREGUİTART (11) Hayvandan çiçeğe her şeyi resmediyor. Guaş ve akrilikle çalışmayı seviyor.

Minik binicilere Pony Festivali

Kemer Golf & Country Club’daki Atlıspor Kulübünde yapılıyor. 8-12 yaş grubundaki çocukların binicilik gösterileri yapacak. Özel kostüm ve dans gösterileri ile süslenen yarışmalar, müzikli dresaj, animatör oyunları, çocuklar için outdoor aktiviteleri ve partilerle eğlence dolu bir karnavala dönüşecek.

ANNEMİN KÖŞESİ

Biraz da modayla savaşalım

Geçen gün annemle birkaç saat sokakları gezme fırsatı bulduk. Nişantaşı’nda kapanan ve açılan dükkan hızına yetişmek biraz zor. Neyse ki becerikli ana kızız.

Bu senenin modasındaki lüzumsuz abartıdan hoşlanmayan biri olarak alışveriş yapmama kararı aldım. Annem ise benim tam tersim olarak, bu seneyi son derece çarpıcı ve eğlenceli bulduğunu söyledi ve zıtlığımız bu alanda da kendini gösterdi. Annem bana bütün iyi niyeti ile vitrindeki Çingene eteklerini gösterip durdu, benimse tüylerim ürperdi.

Kat kat etekler de onun hoşuna gitti. Eski bir moda editörü olarak, onların kadınları ne kadar şişman gösterdiği ve rüzgarda nasıl da uçuşacağı gerçeğini ona açıklamak durumunda kaldım.

Nora demedi demeyin, çok yakında sokakta havaya kalkmasın diye eteklerini tutan bir sürü alışveriş meraklısı kadın göreceğiz!!!
Yazının Devamını Oku

Sinan’ın sosyal hayatıma katkıları

7 Mayıs 2005
Yaklaşık bir ay önce idi. Evde pazar tembelliği yaşıyorduk. Kocam öğleden sonra uykusuna yatmıştı. Epey bir zaman sonra inim inim inleyerek uyandı. Dişi ağrıyordu ve hayatında böyle bir ağrı yaşamadığını söyleyerek kıvranıyordu. Nasıl bir ağrı çekiyordu bilemem ama ben iki metrelik adamın devrildiğini görüyordum karşımda.

Dişçimizi aradım, muayenehanesi ilaçlandığından bize sadece alabileceğimiz bir ağrı kesici adı verdi. Pazar akşamı çıkıp eczane aramaya başladım. Buldum, ilacı verdim, kesmedi. Saat 23.00 olmuştu ve kocam hálá kıvranıyordu. Ben de Sinan’ın en yakın arkadaşı Tibet’in annesini aramayı akıl ettim. Çünkü onlar da diş hekimi. Kadın, iki çocuğunu evde bırakıp gecenin o saatinde muayenehaneyi açtı ve kocamı mutlu bir insana dönüştürdü.

O gece oğlumun hayatımıza kattığı bu durumu düşündüm. Ufacık boyu, küçücük dünyası ile bizim bir sorunumuza çözüm yaratmıştı. Ayrıca o günden sonra görüşmeye başladığımız yeni bir aile soktu hayatımıza. Çocuklarla başlayan yemek programlarımız, çocuklarımızı ekerek baş başa çıktığımız yemeklere kadar ilerledi.

ANNESİZ BULUŞMALAR ARTTI

Oğlum büyüyor ve ben artık onun (ve tabii arkadaşlarının) kendi programlarını yaptıklarını görüyorum. Anneleri devre dışı bırakmalarını pek onaylamasak da, okul çıkışlarında sırayla bir arkadaşlarının evine gitme programı yapılıyor. Aslında annelerin hoşuna gidiyor bu durum ama haftada bir uygun gördüğümüz bu buluşmalar haftada dörde çıkmaya başladı. Beyler bizi takmadan programları arttırmaya başlayınca biz anneler de olaya el koymak durumunda kaldık. Sonuçta okul koridorlarında annelerine direnen, böğüren bir grup çocuk görüntüsü ortaya çıktı. Kontrolü ele geçirince gördüğüm durum hoşuma gidiyor açıkçası. Sinan’ın üç dört arkadaşıyla evde oynadığını görmek, aralarındaki ilginç konuşmalara tanık olmak gerçekten çok eğlenceli.

Özetle oğlum yeni arkadaşlar ve o arkadaşlarının anneleri ile yeni muhabbetler sokuyor hayatıma.

Ve bu benim çok hoşuma gidiyor.

BİZİ ARARSANIZ MİNİFEST’TEYİZ

İstanbul Kültür Sanat Vakfi’nın düzenlediği Minifest sonunda bu haftasonu Parkorman’da yapılıyor. Aslında geçtiğimiz sonbaharda yapılacaktı ama kötü hava yüzünden bahara ertelemişlerdi. Sinan bu üç günlük festival için nasıl heyecanlı, anlatamam. Günlerdir festival broşürü ve Parkorman’da neyin nerede olduğunu gösteren kroki ile yaşıyoruz.

Bütün enerjileriyle kıştan çıkan çocukların bu haftasonu doya doya azacağı, üstelik de bir sürü şey öğreneceği kesin. İKSV’ciler üşenmemişler, hem Türkiye’den hem de Avrupa’dan bir sürü aktiviteyi bir araya getirmişler. Yabancı konuklar Hollandalı sirk AdieJos & AlaBas, dev İngiliz kuşlar Les Oseaux DeLuxe... Başka neler var derseniz, burada saymaya kalksam, sayfa yetmez: Cam üfleyebilir, arkeoloji kursu, çalgı yapımı atölyesine katılabilirler. İsteyen dans atölyesine, isteyen masal drama atölyesine katılıp, seçtiği masal kahramanının kimliğine bürünebilir.

Sinan şimdiden, sırasıyla katılacağı aktivitelerin listesini yaptı. Bilgi için www.iksv.org/minifest web sitesine bakabilir ya da 0212 334 07 77’yi arayabilirsiniz ama bence hiç vakit kaybetmeyin, hemen Maslak’a doğru yola çıkın.

Doğru okulu nasıl seçeceksiniz

Çocuğunuz dört yaşlarındaysa, anaokulu ve ilkokul seçimi hayatınıza girmiş demektir. Eskiden, çocuk altı yaşını doldurunca mahalle ilkokuluna yazdırılırdı, artık o dönemler bitti. Şimdi anneler, ellerinde listeler, çocuklarının okula başlamasından yıllar önce en iyi eğitimi veren kurumları aramaya başlıyorlar. Anne & Trends dergisi mayıs sayısında okul seçimi konusunun gündemini yoğun olarak işgal ettiği ebeveynler için pratik ama önemli bilgiler içeren bir dosya hazırladı. İşte çocuğunuza uygun anaokulunu ve devam edeceği ilkokulu nasıl bulacağınıza dair önemli notlar.

BÜTÇENİZİ HESAPLAYIN:

Artık okul seçiminde fiyatlar da önemli bir rol oynuyor. Çok farklı fiyatlara pek çok eğitim kurumu bulmak mümkün. Dolayısıyla ilk olarak bütçenizi belirlemeniz lazım. Okula aşağı yukarı kaç para ödeyebilecekseniz o sınırlardaki okulları listeleyebilirsiniz.

ÖNCELİKLERİNİZİ BELİRLEYİN:

Okul öncesi eğitim kurumu seçimi çok önemli çünkü daha sonra devam edeceği ilkokulun temelini de oluşturur. Başladığınız tarzda bir okula devam etmek çocuğun istikrarı ve mutluluğu açısından çok önemli. Bu yüzden çocuğunuzun gideceği anaokulunu dahi seçerken önceliklerinizi belirleyin. Okulun evinize yakınlığı, servis imkanı, yabancı dil eğitimi, spor, folklor ya da bale gibi ekstra faaliyetler bunların arasında. İlkokullar ve okul öncesi eğitim kurumları aynı müfredata bağlı olduğundan uygulamalardaki detaylar sizin için yol gösterici olacaktır. Seçilen okulun çocuğunuza kazandıracağı vizyon da çok önemli.

PEDAGOGLA KONUŞUN:

Seçeceğiniz okulun disiplin anlayışı önemli. Çocuğunuz için esnek mi yoksa biraz katı bir okul mu istediğiniz de seçiminizi etkileyecekler arasında. Eğer çocuğunuzu tanıyan, düzenli olarak görüştüğü bir pedagog varsa, ne tip bir okulun uygun olacağını ona danışabilirsiniz. Bazı çocuklar daha kuralcı okullarda başarılı olabilirler, bazıları ise daha serbest. Sizinki için nasıl bir kurumun daha doğru olacağı konusunda bu önemli bir detay.

FARKLI EĞİTİM FELSEFELERİ:

Son yıllarda anaokullarından başlayarak değişik eğitim felsefeleri uygulanabiliyor. Örneğin, İskoçya çıkışlı Story Line’da öğretmen daha çok arkadaş ve yol gösterici konumunda. Öğrencilerin keşfederek öğrenmesi amaçlanıyor. Avusturya çıkışlı Waldorf, doğal ortamda eğitimi amaçlıyor. Teknoloji ve tahta parçalarıyla hayal gücü geliştirilerek yapılan eğitim yaratıcılık ağırlıklı ve dersler öğrenciye model olabilecek kişiler tarafından veriliyor. Örneğin resim dersi, öğretmenden değil ressamdan, müzik dersi piyanistten alınıyor. İtalyan kökenli Montessori sisteminde çocuk bütün sorun ve çözümlerle birlikte günlük sosyal yaşama dahil oluyor. Öğrenimi yaşam dayatıyor. Montessori’de öğretmen diktesi, önceden hazırlanmış bakanlık programının torna tezgahından çıkmışçasına aynı tür üretme zorlaması yok. Bunlardan birini istediğiniz takdirde bu sistemle çalışan okulları seçebilirsiniz.

ARAŞTIRMA YAPIN, ZİYARETE GİDİN:

Listeye aldığınız eğitim kurumları hakkında geniş kapsamlı bir araştırma yapmanız çok önemli. İnternet siteleri ile başlayabilirsiniz. Daha sonra okulu ziyaret edip, eğitimcilerle görüşebilirsiniz. Hatta orada okuyan çocuklarla ve anneleri ile de konuşarak çok önemli bilgiler alabilirsiniz. Dersler nasıl işleniyor, nasıl bir çalışma programı uygulanıyor gibi bilgileri almalısınız. Sınıflara kaç öğrenci- öğretmen olduğu da önemli. İdeal olan; 2-3 yaşındaki çocuklar için 5 öğrenciye 1 öğretmen, 3-4 yaşında 7 öğrenciye bir öğretmen, 5 yaşından sonra da 15 öğrenciye 1 öğretmen. Okulu gezmek, yemek sistemi, temizlik ve güvenilirliği konusunda da faydalı olur. İkinci bir ziyareti çocuğunuzla da yapabilirsiniz. Ona okulu tanıtıp burada çocukların nasıl eğlendiklerini, güzel vakit geçirdiklerini, arkadaşlıklarını gösterebilir, böylece onu heveslendirebilirsiniz.

ANNEMİN KÖŞESİ

Annemin hediyesi internetten

Anneme bu sene pratik ama işlevsel ve şık bir hediye ayarladım. Gerçi hediyeyi yarın vereceğim ama o bu günden okuyacak. (Belki o da bana bir şey alır!)

Işıl Sarraf ve Tuba Peksayar tarafından kurulan www.hediyenizvar.com, bu seneki hediye seçimimin kaynağı oldu. Her türlü ihtiyaca yönelik, her bütçeye uygun hediye seçenekleri ve çözümleri üretiyor, özel gün organizasyonları ve süslemeleri düzenliyorlar.

Işıl’ı daha önceden de tanıdığım için güzel şeyler çıkartacağından emindim. Paketlere tepsiler, minik havlular, lavanta keseleri, mum, kuki gibi pek çok şey koymak da mümkün.

Ben annemin paketine neler koyduğumu söylemeyeceğim ama yukarıda verdiğim tüyolardan belki anlamışsınızdır. Bakalım annem beğenecek mi?
Yazının Devamını Oku

Sihirli Annem tartışması

30 Nisan 2005
Son günlerde pek çok anne yine ‘Sihirli Annem’ krizinde. Hatta e-posta zinciri olarak çok ağır bir metin dolaşıyor. Dizi karakterlerinin peri olduklarını gizlemek için yalan söylemeleri, birbirini aldatan eşler, komşuyu gözetleyen işsiz güçsüz adamlar, kötü karakterli bir anneanne, lüzumsuz yere tekrarlanan cinsellik, dizinin çocuk karakterlerinin okulda sadece sevgililerinin olması ve onun dışında pek bir arkadaşlık ilişkisi içinde bulunmamaları, hatta es kaza arkadaşlık kurmaya kalkarlarsa da bunun kavgaya dönüşmesi, lüzumsuz sihir kullanımı gibi pek çok konudan rahatsızlık duyan çok sayıda anne ve baba var.

Bu konuda yazıştığım bir veliye ‘Biz de Tatlı Cadı ile büyümedik mi?’ diye sordum. (Hoş ne kadar adam olduk, o da ayrı konu ama!!!) Bunun üzerine önemli bir şeyi hatırlattı bana: ‘Biz haftada bir seyreder, etkisi altına giremeden unuturduk. Oysa Sihirli Annem her gün karşımızda.’

Bazı aileler Sihirli Annem’i çocuklarına seyrettirmiyor. O zaman da çocuklar okulda arkadaşlarından duyuyor, eve gelince kıyamet kopartıyorlar. Yayın saatlerini ezberleyip ekran karşısına kilitlenenler de var.

YASAKLAMAYIN BİRLİKTE İZLEYİN

Çocuklar büyüdükçe işlerin zorlaşacağını biliyorduk zaten... Bizim evdeki durum çok vahim değil. Sinan’ın tercihi Jetix ama Sihirli Annem’e rastladığı zaman da bayıla bayıla seyrediyor.

Ailelerin haklı olduğu çok nokta var. Dizi ne kadar pedagog kontrolünde yazılıyor bilemiyorum ama benim de beğenmediğim bölümleri oldu. Mesela oğlan çocuğun kız arkadaşını başka kimseyle arkadaşlık ettirmemesi sinirime dokunmuştu. Arkadaşlarıyla olmak isteyen kıza izin vermeyince kız da ondan ayrılmıştı. Takip etmediğim için olaylar nasıl gelişti bilmiyorum ama en azından Sinan’ın bunu normal sanmaması için diziyi seyrederken müdahale etmek durumunda kaldım. ‘Aaa ne kadar ayıp, arkadaşlık çok önemli. Tabii ki kızın arkadaşları olmalı, hatta çocuğun da arkadaşları olmalı. Bu yaşta ne yapıyorlar bunlar Sinan’cığım. İyi ki senin bu kadar çok arkadaşın var. Sevgilin de var ama arada bir görüşmen yetiyor’ demiştim. (Son cümleyi kaynanalık içgüdüsü ile espri mahiyetinde söylediğimi anladınız herhalde?)

Bu şikayetler yüzünden dizinin yayından kaldırılma ihtimali nedir bilemem. Kanalın buna istekli olmaması gayet normal çünkü yüksek reyting alıyor. Bu durumda iş ailelere düşüyor. Belli formüller üretmek lazım.

Havalar güzelleşirken öğleden sonralarını (akşamüstleri tekrar bölümleri yayınlanıyor) parklara giderek, dışarıda dolaşarak eleyebiliriz. Evde geçen zamanlarda eve girer girmez televizyonu açmak yerine beraber mutfağa girmek, çocuğun odasında beraber oyun oynama formülleri de üretebiliriz. Dizinin yayınlandığı zamanlarda ise onlarla beraber izleyerek bazı yerlerde müdahalelerde bulunabiliriz.

Biliyorum, her yöntem her çocuk için faydalı olmayabilir ama arada bir de olsa diziyi unutmalarını, ya da daha az etkilenmelerini sağlayabilir.

Ne yapalım, ortama göre çözüm üretmek de biz annelerin en önemli görevlerinden biri...

Bakıcı seçerken ‘Bebek sever misin’diye sormak yerine çocuğunuzla tanıştırın

Geçen hafta bir haber programında oldukça acıklı bir haber vardı. Bakıcılık yaptığı çocuğa zarar veren, onu döven bir dadının hikayesiydi bu. Hoş, bu kişilere dadı demek de ne kadar doğru o ayrı konu. Denizli’de oturan Nilgün ve Kadir Albayrak çifti, çalıştıkları için 6 aylık bebeklerine bakacak bir kadın bulmuşlar, ne var ki bir süre sonra kadının çocuğu hırpaladığını fark ederek polisi aramışlar.

Uzmanlara göre, çocuğun en azından 3 yaşına kadar annesinin elinde büyümesi doğru. 0-3 yaş arası, çocuğun annesine en fazla ihtiyaç duyduğu dönem. Bazı anneler ekonomik sebepler yüzünden çalışmak zorunda, bu durumda da çocuk örnek alacağı kişi olarak bakıcısını görüyor. İyi dadı-kötü dadı konuları gündemdeyken ve her gün haber programlarında karşımıza çıkarken, doğru seçim yapmak için dikkat etmeniz gerekenleri sizin için derledik.

3 Yakınlarınızdan destek alın: Bakıcı ararken öncelikle tanıdık ve güvenilir kaynakları seçin. Bu işi yapan aracı kurumların yanı sıra çocuk doktorunuz da size yardımcı olabilir. Diğer anne babalara ya da kreş öğretmenlerine de sorabilirsiniz.

3 İş tanımı yapın: Bakıcıdan isteyeceğiniz işleri tam olarak listelemeniz önemli. Sadece çocuk bakımı diye anlaşıp daha sonra üstüne ev işleri, yemek gibi görevleri de yıkmak doğru olmaz.

3 İçgüdülerinize güvenin: İşe başvuran kişilerle mutlaka birebir görüşmeniz ve uzun uzun konuşmanız gerekir. Daha önce kaç kere, kaç yaşındaki çocuklara baktığını, kendi çocuğu olup olmadığını öğrenmelisiniz. Eğer bir şirket kanalıyla geldiyse, şirketten hakkındaki her türlü bilgi ve referansı isteyin. Bireysel olarak başvuran bakıcı adayının da daha önce çalıştığı yerlerle konuşup detaylı bilgiler alabilirsiniz. İçgüdülerinize kesinlikle kulak verin. İçinize sinmeyen birini, sadece birkaç kişi hakkında iyi konuşuyor diye kabul etmeyin.

3 Tecrübesini sınayın: Onunla konuşurken sorularından ve davranışlarından birtakım önemli fikirlere sahip olabilirsiniz. Ne kadar sabırlı, sakin ya da ılımlı biri olup olmadığı konusunda hisleriniz size yardımcı olacaktır. Boşuna bebekleri sever misiniz diye sormayın çünkü bu işe başvuran kimse ‘hayır’ demeyecektir. Neden bu işi istediğini, en son çalıştığı yerden ayrılma sebebini, sizin bebeğiniz yaşında bir bebeğin neler isteyebileceğini sorabilirsiniz. Çocukları disipline etme ya da kontrol altında tutmak için neler yaptığını, bu işi ne kadar sürdürmek istediğini; hatta kendi sağlık durumunu da sorabilirsiniz. Bir hastalığı olmaması önemli. Aldığı eğitim ya da kursları da sorun.

3 Yaşlısı yorulur, genci tecrübesiz çıkar: Adayın yaşı önemli. İleri yaşta bir bakıcının fiziksel olarak dayanıklı olması daha zordur. Fazla genç olanlar da tecrübe açısından eksik olabilir. O yüzden tercihen otuz yaş civarında kişiler uygun olabilir.

3 Çocuğunuzla tanıştırın: Bebeğinizi ya da çocuğunuzu tanıştırıp onunla biraz vakit geçirmesini isteyin. Sizin yanınızda çocuğa iyi davranacağından, kesin bir fikir vermese de aralarında bir diyalog kurulup kurulmayacağı konusunda fikir sahibi olabilirsiniz.

BAKICINIZI SEÇTİKTEN SONRA

n Ona yol gösterin: En iyi bebek bakıcılarının bile vereceğiniz özel talimatlara ihtiyacı vardır. Bebeğinizin nasıl sakinleştirileceğini, sevdiği oyuncakları, yemeğe geçti ise hangi yemekleri çok sevdiğini ona söylerseniz bakıcının da işini kolaylaştırmış olursunuz.

n Hemen ortadan yok olmayın: Anlaştığınız kişiyi birden tamamen çocuğunuzun hayatına sokmayın. Önce daha kısa sürelerle ve oyunlarla birbirlerine alışmalarını sağlayın. Bir hafta içinde yavaş yavaş işleri bakıcınıza teslim edebilirsiniz.

n Kontrol edin: Bakıcıyı rencide etmeyecek, onu kırmayacak şekilde kontrol etmenin yollarını da aramalısınız. Her zaman açık olmanız, onun da size açık olmasını sağlamaya en uygun ortamdır.

ANNEMİN KÖŞESİ

Anneme doymak mümkün değil

Annemle yeterince görüşmemekten şikayetçiyim. Bana 10 yıl önce ‘Ananı özleyecen’ deseler hayatta inanmazdım. Hele aynı şehirde, aynı mahallede yaşayıp da özleyeceğime hiç inanmazdım.

Acaba özlememin sebebi onu yeterince göremememden mi kaynaklanıyor, yoksa içinde başka şeyler var da ben farkında değil miyim diye de düşünüyorum. Çünkü anne ile beraber olmak demek, onunla sıradan bir yemek yemek ya da bana birkaç kılık alması anlamına gelmiyor. Onunla gülmem lazım. Hatta kahkaha atmam lazım.

Bunun için de açık hava bir yere oturup etrafımızda dolananları takip etmek yeterli olabiliyor bazen. Özellikle güzel kadınları yerin dibine batırma politikamız pek hoş oluyor.
Yazının Devamını Oku

Kahraman baba

25 Nisan 2005
Geçen cumartesi sabahı gazete faslı zamanı... Ana gazete kocamın, küçük gazeteler (yani ilaveler) benimdir ilk okumak için... Kocam yanıma sulu gözlerle gelerek Süper Ege’nin süper babası haberini bana gösterdi ve ‘İşte baba’ dedi...Pek ihtimal vermiyorum ama kaçıranlar için olayı özetliyorum: Balkonda ‘Uçuyorum’ diyerek kendini dördüncü kattan aşağı bırakan Ege’nin babası peşinden atlayarak onu havada yakaladı ve beraber zemine düştüler. Babanın kolu ve kaburgaları kırıldı, oğlanda hiçbir şey yok...Ben de dehşet içinde okudum. Bu Süpermen, Örümcek Adam hikayelerinin oğlanlara neler yaptırabildiğini biliyorum. Çeşitli hikayeler de duymuştum. Acı hikayeler de tabii... Ama bu babanın yaptığı gerçekten müthişti. Gün içinde devamlı bunu konuştuk; Ege’nin babası Sebahattin Sarısu gibi kaç baba olabileceğini tartıştık. Bunu refleks olarak mı yaptı acaba? Tutma çabasını herkes gösterirdi ama atlamak?..Çocuklarla ve hatalı anne-babalarla ilgili üzücü haberlerden sonra bu tip bir haberi görmek de ayrıca mutlu etti beni. Gördüğünüz gibi bütün anne ve babalar çocuk dövmüyor. Onlar için canını vermeye hazır olanlar da az değil.Sebahattin Bey; size, sevdiklerinizle birlikte çok ama çok uzun mutlu yıllar diliyorum içtenlikle...Bir de hemen ertesi gün gazetelerde çıkmaya başlayan kahraman ebeveyn hikayeleri ile bu işe de kabak tadı verdirmeyiz umarım.ACEMİ ANNELERE İKİ NOTBu arada anneleri güncel salgın hastalıklar hakkında biraz uyarmak istiyorum. Kışın geçmiş olmasına aldanmayın, hastalık sezonu bütün hızıyla sürüyor! Hatta kışı hastalıksız geçiren çocuklar, bu sezon sık sık hasta olmaya başladı. Sinan da onlardan biri...Bazı okullarda kızıl görülmeye başlandı. Bir de ‘Öpücük Hastalığı’ var piyasada. Adından anlaşıldığı gibi, temas ile bulaşıyor. Hastalığın sebebi bakteri olmadığı için antibiyotik işe yaramıyor. Ateş iki hafta kadar sürüyor; iştahsızlık, halsizlik cabası...Çocukları yuvaya giden annelere, daha doğrusu acemi olanlara unutmamaları için küçük bir not eklemek istiyorum. Birincisi, her çocuğun yakalandığı hastalıklardan korkmayın. Çocuğunuz hastalandığında, okulda bir salgın olup olmadığını öğrenin. İkincisi, çocuğunuzun hastalığını mutlaka okula bildirin. Bu şekilde diğer annelere çok yardımcı olursunuz. 23 NİSAN ŞENLİKLERİBugün Türkiye’nin dört bir köşesinde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlanıyor. Biz bugün anne & trends dergisi olarak Kemer Country’de düzenlenecek karnavalda olacağız. Nefis hava, nefis mekan ve bol bol eğlence ile çocuklarımızı coşturacağız. Sizleri de beklerim.Hamileyken rastgele spor yapmayınHamilelikte anne adaylarının en büyük korkusu çok kilo almak ve bunlardan bir daha kurtulamamak. Bu yüzden bazı hamileler, daha önce düzenli egzersiz yapmasalar da kiloyu kontrol amacıyla egzersiz programlarına, spor salonlarına hücum ediyor. Halbuki, egzersize hamilelikte başlayanlarda adale ağrıları ve eklem rahatsızlıkları gelişebilir. Uzmanlar, ‘Hamilelik egzersiz için uygun bir başlama zamanı değil’ diye uyarıyor. Hamilelikte egzersizin amacı, bel ve sırt ağrılarını, vücuda zarar vermeden, adale ve eklemleri çalıştırarak azaltmak, rahat bir doğum için zemin hazırlamak. Ama Mayaklinik Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hüseyin Mutlu uyarıyor: Bunun için ilk yapılacak iş spor salonuna yazılmak değil, önce doktora danışmak. Çünkü hamilelik egzersizlerinde yapılmaması gereken durumlar var. Mesude ERŞAN Ne zaman egzersiz yapmak kesinlikle zararlı?Hamilelik sırasında meydana gelen vajinal kanamalar. Erken doğum tehdidi geçiren ve takipte olan hamileler. Erken su boşalması. Tekrarlayan düşükler. Gebeliğe bağlı hipertansiyon. Bebekte gelişme geriliği saptanması. Rahim kanalında yetersizlik saptanan hamilelikler. Kalp hastalığı olan hamilelikler. Hamilelik öncesi veya hamilelikte adale ve eklem rahatsızlıklarının çıkması. Çoğul hamilelikler (ikiz veya üçüzler).26’NCI HAFTADAN SONRA BAŞLAMAYINEgzersizlerden önce ve sonrası bol sıvı alın. Egzersizlerde özellikle terleme ile çok miktarda sıvı kaybı olur ve vücut derecesi yükselir. Yüksek ısılar bebeğe zararlı olabilir. Bu nedenle sıvı alımı çok önemli. Terleme ile birlikte sıvı ve bazı minerallerin kaybı da olur. Bu nedenle su ile beraber soda türevleri alarak eksik olan mineral ve elektrolitleri yerine koymalısınız. Düzenli egzersiz yapmış anne adayları ara sıra değil, düzenli olarak haftada üç kez yapmaya devam etmeli. Egzersizlere genelde üç ay tamamlandıktan sonra başlanması öneriliyor. 26 haftadan sonra egzersiz programına başlanmamalı. Özellikle son aylarda, denge gerektiren kayak veya basketbol gibi egzersizler sınırlı tutulmalı. Uzun yürüyüşler de ancak düz zeminde yapılmalı. Egzersizlerde rahat giysiler giymeli ve denge kaybına sebep olacak destekli spor ayakkabılardan kaçınılmalı. İlk 3 aydan sonra sırtüstü yatarak yapılacak hareketlerden kaçının. Büyüyen rahim sırtüstü pozisyonda ana toplar damarlara baskı yaparak bebeğe oksijen ve kan dolaşımın azaltır. Vajinal kanama, su gelmesi, rahim kasılmaları, solunum zorluğu, halsizlik veya bulantı durumlarında hemen ara verin. Eklemlerin aşırı zorlanması ve burkulmaya sebep olacak egzersizlerden kaçının. Hamilelikte burkulmalar ve eklem rahatsızlıklarına eğilim artar. Egzersiz yapan anne adaylar ekstra 300 kilo kalori civarında gıdayı mutlaka almalı. Hamilelikte egzersizin amacı kilo vermek olmamalı. Havalandırılması iyi olan yerleri egzersiz için tercih edin. Kapalı alanlardaki egzersizler zararlı.
Yazının Devamını Oku