Nilüfer Pazvantoğlu

Saçlar neden dökülür

15 Aralık 2007
Saçlarınızın son günlerde normalden daha fazla döküldüğünden mi şikayetçisiniz? O zaman beslenme alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçirmelisiniz. Ya da ailenizdeki diğer bireylerin saç dökülme nedenlerini araştırmalısınız. Mevsimsel değişimler saçların dökülmesinde önemli bir neden olarak biliniyor. Ancak genetik faktörler, hormonal değişikler, yanlış beslenme, şok diyetler, çinko, demir gibi mineral eksikleri, stres, saça uygulanan kimyasal işlemler ve maddelerin yanı sıra birçok çevresel ve tıbbi faktörler de saçların doğal devinimini tamamlamadan dökülmesinde etken.

Konuyla ilgili danıştığımız B’iota Laboratuvarları Medikal Müdürü Prof. Dr. Kerim Alpınar, kadınlarda ve erkeklerde saç kaybının farklı şekillerde ortaya çıkabileceğini belirtiyor. 40-50 yaş arasında her 10 erkekten 4’ünde belirgin saç kaybı bulunduğunu da anlatan Alpınar, yaş ve genetik özellikler sonucu ortaya çıkan (androgenetik) saç dökülmesinin 10, 20 ya da 30’lu yaşlarda da başlayabildiğini, erkeklerde alın köşeleri ve tepe bölgelerinde saç dökülmesi görülürken, kadınlarda tepe bölgesinde kısmi bir saç dökülmesi ile karşılaşıldığını söylüyor ve ekliyor: "Türkiye’de her 100 kişiden 58’i henüz 38 yaşına gelmeden saçsız kalma tehlikesiyle karşı karşıya. 18-44 yaş arası daha çok mevsimsel/dönemsel saç dökülmesi problemiyle karşı karşıya kalıyor. 45 yaş ve üzerindeki problem ise uzun vadeli olarak görülüyor."

Bunları biliyor muydunuz

Saçlarınızı çok sıcak suyla yıkamayın.

Kan dolaşımını hızlandırdığı ve saç köklerini beslediği için hergün düzenli olarak saç diplerine masaj yapmak saçları besliyor.

Banyodan sonra saçlarınızı sıkıca geride toplamak yerine bir süre kendi haline bırakın. Daha sonra kurutun.

Belirli bir yaştan sonra saçların azalmasını önlemek amacıyla kabak çekirdeği ve ayçekirdeği oldukça yararlı.

Sağlıklı saçlar aynı zamanda yediklemizle de bağlantılı. Saç telinin ana maddesi yüzde 97 oranında keratinden oluşuyor. Bu madde de soğan, kabak, kayısı, patates, lahana ve böğürtlenin yanı sıra et, kaşar peyniri ve balıkta bulunuyor.

Ananasın da saçta olumlu etkisi var. Ancak konservesi yerine tazesini tükettiğinizde, içindeki bir madde saçın daha çabuk uzamasını sağlıyor.

B vitamini sadece saçı beslemekle kalmıyor aynı zamanda stresi de azaltıyor. Biliyorsunuz, stres saçın en büyük düşmanı.

Ciltlerde kış renkleri

Kendi kişisel kış renklerinizin hangileri olduğunu biliyor musunuz? İşte, cilt ve saç tonunuza uyacak en doğru makyaj renkleri...

AÇIK TENLER: Solgun ciltler gözlerde, dudaklarda ve yanaklarda soğuk renklere ihtiyaç duyar. Mavi ya da uçuk mavi, teni mat gösterir. Buna karşın pembe ve uçuk pembe cilde yumuşak bir görüntü kazandırır. Bu yüzden fondöten seçerken açık tonları tercih etmek gerekir.

KUMRAL TENLER: Cilt hafif renkliyse dudaklar ve yanaklar şeftali ve bronz tonlarıyla sıcak bir görüntüye bürünür. Yumuşak kayısı ya da turuncunun şeffaf birlikteliği de uyumlu bir görünüm sağlıyor. Fondöten seçerken içinde aynı zamanda bir miktar sarılık barındırdığını göz önünde bulundurun.

BUĞDAY TENLER: Eğer koyu bir cilde sahipseniz, dudaklar ve yanakları kayısı, mercan ve altın gibi sıcak ve güçlü tonlarla renklendirebilirsiniz. Dudakta mürdüm tonları dikkat çekici. Seçtiğiniz fondötenin alt renginin bir miktar sarı içermesi gerekir. Soğuk nüansları ise cildin solgun görünmesine neden olur.

Gençliğin son formülü

Yeni mezolift

Cildinizin genç kalmasını istiyor ama acıdan ve iğneden korkuyorsunuz... O zaman size iyi bir haberimiz var: Yüz, boyun, el ve dekolte bölgesinde erken yaşlanmış dokuyu yeniden canlandıran mezolift, acısız bir uygulama olarak öne çıkıyor.

Ülkemizde bu yöntemi uygulayan ve geliştirdiği sistemi "modern mezolift" olarak tanımlayan Dr. Roya Sharghi, Zuhal Olcay’ın da son dönemde uyguladığı ve dünyada da ilgi gören tekniği anlattı:

Botoks mu mezolift mi?

- Botoks alın ve göz kenarlarına kas içi uygulanan ve sinir iletisini bloke eden bir madde. Bu etkisiyle kırışık ve çizgileri oluşturan kas gruplarının hareketini durdurur. Oysa mezoliftin kas veya sinirsel yapılarla ilişiği yoktur. Amacı kaslarda felç oluşturmadan ve mimikleri engellemeden cildi beslemek, canlandırmak, diri ve gergin görünmesini sağlamaktır. Teknik olarak botoks uygulamasına benzeyen mezolift, tüm yüz ve hatta boyun bölgesine de rahatlıkla uygulanıyor. Botokstan temel farkı, uygulama yapılan bölgelerde kas felci yapmaması ve mimik kaybına yol açmamasıdır.

Modern mezolift uygulamasını anlatır mısınız?

- Mezolift her yerde iyi doktorlar tarafından yapılıyor. Ben en son Fransa’ya gittiğimde katıldığım bir kongrede yepyeni bir metod öğrendim. Özellikle yüz için tercih edilen mezoliftin yeni versiyonunda iğne yardımıyla ama iğneyi cilde sokmadan ve herhangi bir acı vermeden bütün ilaç cildin mezoderm yani orta tabakasına penetre ediliyor. Yani iğneyle girip, baloncuklar veya küçük havuzlar oluşturmak yerine deri bariyerini güçlendiriyoruz. Ama burada önemli olan iğnelerin açılarını doğru tespit etmek. Küçük bir yanlışlık bile cildin delik delik görünmesine neden olur.

Bu yöntemin temel amacı nedir?

- Hastanın cildinde neye ihtiyaç olduğuna bakıyorum. Bizim amacımız cildi daha iyi bir duruma getirmektir. Bunu da ikinci seanstan itibaren hissedebilirsiniz. Cildin görüntüsü hemen değişir. Bu da kişide mutluluk hissini artırır.

Ciltte yıpranma başlamadan mezolift uygulaması yapılmalı

Cerrahisiz ve anestezisiz bir yöntem olan mezotift, yüz gerginleştirme, kırışıkların azaltılması, doldurulması, kontür düzeltme, gevşekliğin azaltılması, leke tedavisi ve yaşlanmayı geciktirmek için uzun yıllardır uygulanıyor.

Manuel olarak özenle hazırlanmış karışımların yine özel tekniklerle cilt altına enjekte edilmesi ile uygulanan bu yöntem ile yüz, boyun, dekolte ve özellikle el bölgesinde oluşan yaşlanma etkilerinin giderilmesinin yanı sıra sigara ve alkolden zarar gören cildin yeniden yapılanması da sağlanıyor. Öncelikle orta yaş ve üstündekilerde, sigara kullananlarda, güneşin zararlı etkilerine maruz kalmış, yıpranmış ve bakımsız ciltlerde, beslenmesine dikkat etmeyenlerde ve kuruma, esneme gibi şikayeti olan kişilerde iyileştirici etkisi oldukça fazla.
Yazının Devamını Oku

Dantelin cazibesi kokularda

10 Aralık 2007
Parfüm dünyasındaki yeni trend, göz alıcı şişeleri süsleyen danteller... Anneannelerimizin sandıklarından tanıdığımız bu el işi göz nuru parçalar, yeni parfüm şişelerinin olmazsa olmaz detayları haline geldi.

Parfüm dünyası son dönemde oldukça hareketli günler yaşıyor. Birbiri ardına kokular piyasaya çıkıyor. Yeni parfümlerin en dikkat çekici detaylarından biri de flakonları... Özellikle moda tasarımcıları, kendi isimlerini taşıyan parfümlerinin şişelerine dantel giydirmeyi tercih ediyorlar. Böylelikle içlerindeki tasarım ruhunu kokularına yansıtıyorlar.

Jean Paul Gaultier’nin kadın bedenini andıran parfüm şişelerini bilmeyen yoktur. Ünlü modacı flakonlarını dantelle işlemeyi tercih eden ilk isimlerden... Kadının cazibesini dışa vuran en önemli detaylardan biri olan dantel, şişede bile olsa dikkat çekiciliğinden bir şey kaybetmiyor.

"GİYMENİZ GEREKEN TEK ŞEY"

Bu kulvardaki bir başka yeni koku da, tamamı dantel kaplı olan şişesi siyah bir gülle tamamlanan, efsane modacı Valentino’nun Rock’n Rose Couture’ü... İnsan, bu parfümün kokusundan önce şişe tasarımına vuruluyor! Öte yandan Agent Provocateur’ün Mademoiselle’i de jartiyeri andıran dantel detayıyla ilgi çekiyor.

Dantel trendine uyan isimlerden bir diğeri de kendi adını verdiği parfümüyle kozmetik vitrinlerinde yerini alan Christina Aguilera... Ünlü şarkıcının "Bazen, giymeniz gereken tek şey" sloganıyla kışkırtan bu kokusu, yine baştan aşağı dantelle giydirilmiş.

UZAKDOĞU GÜZELLiĞi

Pirinç, bambu ve Asya’da yetişen diğer egzotik bitkiler, artık güzelliğimize de hizmet ediyor.

Asya’nın geleneksel bitkileri, özellikle son birkaç yıldır batı dünyasının da dikkatini çekiyor. Kremlerdeki pirinç, ciltteki düzensiz pigment lekelerini önlüyor, gözeneklerin küçülmesini sağlıyor ve cildin aşırı yağ salgısını düzenliyor. Bambu bitkisinin içeriğinde bulunan yüksek orandaki silis asidi ise cildin gerginliğini ve elastikiyetini artırıyor.

Tedavi edici özellikte bir mantar olan "shiitake" protein, kalsiyum ve çinko açısından oldukça zengin. Dolayısıyla antioksidan etkisi güçlü. Mavi lotus ise P vitamini ve flavonoid içerikleriyle saçlara dolgunluk kazandırıyor. İpek ise kendi ağırlığının 300 katı kadar nem depolayabiliyor, bu yüzden kuru cildin en ideal partnerlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Dikkat kırılabilir

Tırnaklarınızın çabuk kırılmasını önlemek için banyodan ya da duştan sonra törpüleyin. Çünkü sıcak su tırnakları yumuşatır ve kırılganlıklarını azaltır. Törpülemenin ardından besleyici tırnak bakım yağı kullanmayı ihmal etmeyin.

Vücudun en hoş detayı

Mini etek, çoğu zaman güzel bacakları ortaya çıkarmanın en etkili yollarından biridir. Ama onları gözler önüne sererken dikkat etmeniz gereken önemli noktalardan biri de formda olup olmadıklarıdır! İşte, bundan emin olmak için öncelikle yapmanız gerekenler...

n SPOR: Görsel olarak çoğunlukla bacakların kaslı olması yerine yumuşak kontürlere sahip olması tercih edilir. Bunun için size önereceğimiz en etkili yöntemler arasında pilates, yüzme ve yürüyüş öne çıkıyor.

n BAKIM: En gösterişli bacaklar bile bakımlı olmadıkları zaman görsel etkisini yitirir. Onları nasıl dayanılmaz bir hale getirebileceğiniz konusunda size önerimiz: Düzenli olarak peeling yapmanın yanı sıra cilt kuruluğunu önlemek ve nem ihtiyacını karşılamak için kremleyin...

n BRONZLUK: Bacaklar ancak bronz olduklarında seksi görünür! Otobronzan ürünlerle elde edeceğiniz bronzluğun yanı sıra fazla olmamak kaydıyla solaryumun da size faydası dokunabilir.

Parmakla CHECK-UP

Üzerinde durulmaya değmez bir sızlama mı yoksa önemli bir hastalık mı? Vücudunuzdaki ağrıların hangi hastalığın habercisi olduğunu parmak uçlarınızla anlayabilirsiniz! İşte, sıkça rastlanan iki önemli belirtinin pratik teşhisi...

Soğuk algınlığı: İşaret parmağınızı, tüm alın bölgesini, yanakları ve gözün altını kaplayan alanları içine alacak şekilde hafifçe bastırarak gezdirin. Ağrı hissediyorsanız, sinüsleriniz dolmuş demektir.

İşitme sorunu: Baş parmak ve işaret parmağınızı kulağınızdan iki cm. uzakta birbirine sürtün. Bir tarafta duyma kaybı varsa bu herhangi bir enfeksiyonun habercisi olabilir.
Yazının Devamını Oku

Mucizevi bitki kökü zencefil

8 Aralık 2007
Enerji veren köklerden zencefil, şu sıralar en verimli sezonunu yaşıyor. Baharat, güzellik iksiri ya da tedavi edici özellikleriyle öne çıkan bu geleneksel bitki, kadınların vazgeçilmez doğal ürünlerinden biri olarak kozmetikçilerin de gözdesi... Geçmiş yüzyıllarda denizcilerin Uzakdoğu’dan getirdikleri zencefil kökleri, bugün neredeyse her süpermarkette bulunabilecek, Asya mutfağının da önemli malzemelerinden biri... Ortaçağ’da, sadece özel aroması nedeniyle değil, medikal özellikleriyle de halk arasında bilinen zencefil, içerdiği vitamin ve minerallerin yanı sıra nefes yollarındaki enfeksiyona ve hazımsızlığa iyi geliyor.

MİGREN VE SOĞUK ALGINLIĞINA BİREBİR

Çin tıbbında ayurvedik etkisi dışında, zencefilin kokulu yumruları migren ve romatizmal şikayetlerde de sıkça kullanılıyor. Aynı zamanda zencefil denge elementi olarak biliniyor, vücuda sakinlik ve rahatlık veriyor. Bu bitki kökünü özellikle deniz ve seyahat rahatsızlıklarında kullanılmak üzere tablet formunda da bulmak mümkün. Soğukalgınlığının ilk belirtilerini ortadan kaldırmak için zencefil çayı birebir. Sıcaklığı mideden itibaren tüm vücuda yayılıyor ve ciğerleri harekete geçirerek, kandaki zehirli atıkların atılmasını sağlıyor.

eçmiş yüzyıllarda denizcilerin Uzakdoğu’dan getirdikleri zencefil kökleri, bugün neredeyse her süpermarkette bulunabilecek, Asya mutfağının da önemli malzemelerinden biri... Ortaçağ’da, sadece özel aroması nedeniyle değil, medikal özellikleriyle de halk arasında bilinen zencefil, içerdiği vitamin ve minerallerin yanı sıra nefes yollarındaki enfeksiyona ve hazımsızlığa iyi geliyor.

MİGREN VE SOĞUK ALGINLIĞINA BİREBİR

Çin tıbbında ayurvedik etkisi dışında, zencefilin kokulu yumruları migren ve romatizmal şikayetlerde de sıkça kullanılıyor. Aynı zamanda zencefil denge elementi olarak biliniyor, vücuda sakinlik ve rahatlık veriyor. Bu bitki kökünü özellikle deniz ve seyahat rahatsızlıklarında kullanılmak üzere tablet formunda da bulmak mümkün. Soğukalgınlığının ilk belirtilerini ortadan kaldırmak için zencefil çayı birebir. Sıcaklığı mideden itibaren tüm vücuda yayılıyor ve ciğerleri harekete geçirerek, kandaki zehirli atıkların atılmasını sağlıyor.

Avurveda öğretisinde zencefil çayı her tür şikayete iyi gelen etkileriyle öne çıkıyor. Sıcak suyun içine köklerindeki tedavi edici, iç ısıtıcı ve anti-bakteriyel özelliklerini bırakıyor. 1 litre kaynamış suyun içinde taze rendelenmiş zencefil, yarım limon ve 1 çay kaşığı bal koyun ve bir miktar bekletin. İşte, enerji içeceğiniz hazır! Taze sıkılmış meyve suları ya da çorbaların içine eklendiğinde de zencefil iştah açıyor, mideyi rahatlatıyor, kan dolaşımını hızlandırıyor ve baş ağrısını yok ediyor. Uzun bir gecenin ardından bacaklarınıza giren kramp için de zencefilin mucizevi iyileştirici gücünden faydalanabilirsiniz.

Kleopatra gözleri

Kış sezonunda dikkatler gözlere odaklanıyor. Şeffaf zarafet, punk-rock, fütüristik, çiçek çocuklar, modern sfenks ya da retro trendine uygun olarak farklı dokunuşlarla gözler belirginleşiyor. Gözlerinizi vurgulamak için eye-liner ve kalın bir göz kalemi kullanabilirsiniz.

Alexander McQueen’in modellerini modern Mısır sfenslerine benzettiği kış koleksiyonu defilesinde, gözlerdeki koyu geometrik çizgiler, blok halinde boyanmış göz kapakları oldukça dikkat çekiciydi. Pastel tonların kullanıldığı, 70’lerin Woodstock dönemini anımsatan göz makyajı da sezonun ağır toplarından... 60’ların Twigy esintileri taşıyan retro görünümünde de yine gözler ön plana çıkıyor.

Daha dramatik bir görünüm için makyaj artistlerinin önerisi gözün iç kısmını beyaz bir göz kalemiyle aydınlatmak... Ardından alt ve üst göz kapağının içine uygulanan kalın bir çizgiyle birlikte oldukça yoğun kullanılan maskara ya da takma kirpik etkisi, gözlere mükemmel bir görünüm kazandırıyor.

ÜRÜN MARKET

Ciltte görülen kronik kızarıklıklar

Cilt yüzeyinde görülen kronik kızarıklıklar, birçok kadının en büyük endişesi... Clinique’e ait "Redness Solutions Soothing Cleanser", özellikle sürekli kızarıklık ve kaşıntı rahatsızlığı yaşayan hassas ve tepkili ciltlerde etkili. Yatıştırıcı ve iritasyon engelleme özelliği taşıyan deniz özlü bileşenler, hassas ciltlerde anında etkisini gösteriyor. Düzenli kullanıldığında cilt çok daha güçlü ve pürüzsüz görünüyor. Zengin içeriklerden oluşan bileşim, cildin nem bariyerini onarıyor ve cilt temizliğinde etkili bir arıtım sağlıyor.

Mükemmel ’vuruş’

"Seksi, feminen, enerjik"... Burberry’nin son kokusu "The Beat" için markanın baş tasarımcısı Christopher Bailey’nin tanımı işte böyle. Bu yıl İngiltere’de yılın modeli seçilen Agyness Deyn’in yüzü olduğu kokunun tanıtımı için basın ordusuyla birlikte biz de Londra’daydık.

Odunun ve maskın dumansı aynı zamanda romantik notalarından oluşan çiçek notalı parfüm, ormanın derinliklerine ait bir ruhun yansıması gibi... Ceylon çayının geleneksel ve bir o kadar da çelişkili kokusu ise "The Beat"in esansını oluşturuyor. Londra’nın efsanevi mekanlarından Koko’da gerçekleştirilen tanıtım, tüm dünyadan gelen oldukça kalabalık bir basın grubuyla gerçekleşti.

Tanıtım, fonda Agyness Deyn’in enerjik dansı ve Christopher Bailey’nin açılış konuşmasıyla başladı. Londra’nın sanat çevresinden de önemli isimlerin katıldığı parti, İngiltere "Brit Awards"da 2007’nin en iyi grubu seçilen "The Fratellis" grubunun konseriyle devam etti. Geceye katılanlar arasında moda dünyasının önemli isimleri ve tabii ki kokunun yüzü olarak kampanyada görev alan model Agyness Deyn de vardı.

Güzellik sırlarınızı paylaşın

Günlük hayatta sağlığımız ya da güzelliğimiz için uyguladığımız o kadar çok şey var ki; kimi annelerimizin bize öğrettiği, kimi de yakın çevremizden duyup denediğimiz... Peki, onları neden başkalarıyla paylaşmıyoruz. Keşfettiğiniz, çocuklarınızda ya da kendinizde uyguladığınız formülleri bundan böyle bu sayfalar aracılığıyla başkalarıyla da paylaşmaya ne dersiniz?

Haydi yüzleşelim; hepimiz bir şekilde sağlığımızı korumayı başarıyoruz. Bol meyve ve sebze yemenin, az yağ tüketmenin, alkol ve sigara gibi zararlı alışkanlıklardan vazgeçmenin hem sağlık hem de cilt güzelliği açısından yararlarını biliyoruz. Ama onların dışında uyguladığımız pratik bilgilerin faydaları da saymakla bitmez.

Şimdi etkisi sizler tarafından kanıtlanmış, güvenilir sağlık ve güzellik bilgilerinizi bu sayfalar aracılığıyla diğer kadınlarla paylaşabilirsiniz. Üstelik bu bilgiler kesinlikle bir pazarlama taktiği değil, her biri kulaktan kulağa yayılarak uygulanmış, sağlıklı bir yaşamın küçük sırlarını veriyor. Okumak, uygulamak ve bazen de dikkate almamak size kalmış..
Yazının Devamını Oku

Düzensiz beslenme dişeti sorunlarına yol açıyor

3 Aralık 2007
Dişeti rahatsızlıkları çoğu zaman başka ciddi hastalıkların habercisi... Dişlerin düzenli fırçalanmamasından kaynaklanan ve tedavi edilmediğinde daha da ileriye gidebilen bu şikayetlerde, düzensiz beslenmenin de etkisi büyük. Diş Hekimi Özge Sönmez diş taşlarının oluşumuyla ilgili bilgi verdi.

işeti rahatsızlıkları, dişetlerini, dişleri destekleyen kemiği ve dişlerin kemik içinde tutunmasını sağlayan lifleri etkiliyor. Dişler üzerindeki bakterilerden oluşan ve "plak" adını verdiğimiz yumuşak eklentiler ile "tartar" ya da "diş taşı" diye bilinen sert eklentiler, dişeti hastalıklarının nedenleri.

Görüşlerini aldığımız Özge Sönmez, "Bu yumuşak ve sert eklentiler, dişler yeterince temiz tutulmadığı, diğer bir deyişle etkin bir biçimde fırçalanmadığında oluşuyor. Bu yüzden diş aralarının diş ipi ya da ara yüz fırçaları ile temizlenmesi göz ardı edilmemeli. Bazı dişeti hastalıkları ise genetik olabilir veya genel bir sağlık sorunu dişeti hastalıklarını daha ileriye götürebilir" diyor. Bakteriyel plak, ancak etkili diş fırçalama ve diş aralarının temizlenmesi ile diş yüzeyinden uzak tutulabiliyor,

"Diş taşlarının temizlenmesi ve diş yüzeylerinin parlatılması, diş hekimi tarafından yapılması gereken bir tedavi biçimi. Bakteriyel plak ve diştaşları temizlenmediği zaman bu birikim devam ediyor, dolayısıyla dişeti sorunları giderek artıyor" diyen Özge Sönmez, dişler ve dişetleri arasında "cep" adı verilen aralıkların oluştuğunu da sözlerine ekliyor, "Bu aralıkların temizlenmesi daha zor olacağından, eğer hiçbir girişimde bulunulmazsa, dişeti hastalıkları ilerler."

Kadınların yeni tercihi

Bob saç kesimi şüphesiz, sezonun kadınlar arasında en ilgi gören modeli oldu. Hem pratik kullanımı hem de modern görüntüsü dolayısıyla ünlü isimlerin de son dönemde ilgi gösterdiği bu yeni saç trendi, Paris Hilton, Victoria Beckham ve yakın arkadaşı Katie Holmes’a da çok yakıştı.

Paris Hilton yeni bir hayata başlamasını yeni saç modeliyle kutlarken, trendleri takip ettiğini cümle aleme göstermiş oldu. Çizdiği "masum kadın" resmine de oldukça yakışan bob tarzı, son dönemde kuaförlerin en çok uyguladığı kesimler arasında yer alıyor.

Başın üst kısmı asimetrik olarak tek bir tarafa taranıyor ve adım adım kat verilerek kesim yapılıyor. Bob kesimin kullanımı da oldukça pratik. Saçlarınızı yıkadıktan sonra bir fırça yardımıyla öne doğru tarayarak kurutup, köpükle şekil vermeniz de mümkün.

Spor, dans, sağlık ve güzellik bir arada

Florya’da açılan Corner Club, konusunda uzman spor akademisi kökenli eğitmenleri, tüm ayrıntıları düşünülmüş konforlu fitness salonu ve SPA merkeziyle yalnızca İstanbul’un değil, Türkiye’nin de en büyük sağlık kulüplerinden biri olarak hizmet veriyor.

Kulüp bünyesinde birbirinden renkli ve eğlenceli grup egzersizleri programlı bir şekilde uygulanıyor. Grup egzersizleri arasında Aero H.A.T., Spinning, Stretch&H.A.T., Body Shape, Rhytm of Aerodance, Tae Bo, Oryantal Aerobic, Pilates, MatBall, Crunch, Yoga Fit, Bosu, Bosu Pilates, Aqua Fit, Beginner Class yer alıyor.

Corner Club’da dikkat çeken en önemli unsurlardan biri de özel akıntı tirbünli kapalı havuzu. Havuzun akıntı türbini sayesinde 17 metre yüzüldüğünde 50 metre yüzmeye eşdeğer bir performans ortaya çıkıyor. Merkezde ayrıca bedeninizi ve ruhunuzu dinlendirebileceğiniz Türk hamamı, buhar banyosu, sauna, kar odası ve masaj uygulamalarının yapıldığı masaj odaları da var. Hem spor yapıp hem zayıflamak isteyenler için konusunda uzman beslenme danışmanları da tesis üyelerine hizmet veriyor.

Prestij ödülü bir Türk doktora

Plastik cerrahi alanında dünyanın önemli konferanslarından biri olan "The Maliniac Lecture"da konuşmasını yapmak üzere ilk kez bir Türk doktoru seçildi. Amerikan Plastik Cerrahlar Derneği ve Amerikan Plastik Cerrahi Eğitim Vakfı tarafından her yıl ABD dışındaki ülkelerden, plastik cerrahi dalında başarılı isimlere verilen Maniac konuşmasını bu yıl ülkemizin önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Onur Erol yaptı.
Yazının Devamını Oku

Yılbaşı hazırlıklarına şimdiden başlayın

1 Aralık 2007
Yılbaşına sayılı günler kaldı. Bu özel gecede kendinizi "en özel kadın" hissetmek istiyorsanız, hazırlıklara şimdiden başlamalısınız. Sizin için hazırladığımız "yılbaşı programı"yla gecenin en ışıltılı kişisi olacağınızı garanti ediyoruz!

4 HAFTA ÖNCE: Sağlıklı bir cilt tonu için haftada bir kez solaryuma girebilirsiniz; tabii abartmadan. Elde ettiğiniz bronzluğun dengeli görünümü için yine haftada bir kez peeling yapmalısınız. Işıltılı bir cilt için dört hafta öncesinden, cilt tonunu pozitif olarak değiştirmek de elinizde. Şu andan itibaren sabahları ve akşamları normal günlük bakım kreminizin altına serum uygulamanız yerinde olacaktır. Gergin bir vücuda sahip olmak için sabahları 15 dakikanızı spora ayırmalısınız. Haftada en az üç kez 30 dakika yürüyüş de oldukça sağlıklı.

2 HAFTA ÖNCE: Diş doktorunuzdan dişlerinizin daha beyaz görünmesini sağlayan "bleaching" uygulaması için randevu almayı unutmayın. Evde yapılabilecek uygulamalar için eczanelerde satılan ürünleri de uzmanınıza danışarak kullanabilirsiniz.

3 GÜN ÖNCE: Ustaca alınmış kaşlar hem yüz kontürünü düzeltir hem de gözlerin daha açık görünmesini sağlar. Öncesinde bir kez profesyonel bir ele kaşlarınızı aldırın, daha sonra yılbaşı gecesine kadar kendiniz de çıkan tüyleri cımbız yardımıyla alabilirsiniz.

24 SAAT ÖNCE:
Manikürünüzü gece giyeceğiniz kıyafetinize göre yaptırabilirsiniz. Böylelikle size uygun oje rengini birlikte seçebilirsiniz. Yeni yıkanmış temiz saçlara topuz yapmak zor olur. En iyisi saçlarınızı kuaföre gitmeden bir gün önce yıkamanız.

12 SAAT ÖNCE: Uykunuzu alın! Cildinize de geceye hazırlanmak için dinlendirici etkili bir maske uygulayabilirsiniz.

4 SAAT ÖNCE: Saçlarınızı yaptırmak için kuaförünüze giderken, gece giyeceğiniz kıyafetleri mutlaka yanınızda götürün. Belki kuaförünüz kıyafetinizin rengine uygun bir saç aksesuvarı kullanmak ister.

2 SAAT ÖNCE: Makyaj öncesinde son kez cildinize nemlendirici bir maske uygulayabilirsiniz. Ardından sıra fondötende. Makyajınız için kendinize zaman tanıyın. Bildiğiniz ürünleri ve renkleri seçin. Bu özel gecede deneysel olmanın size hiçbir yararı dokunmaz.

10 DAKİKA ÖNCE: Ayna karşısında son görüntü kontrolü... Rujunuzu son kez yenileyin, saçlarınızı düzeltin ve parfümünüzü sıkın. Artık geceye hazırsınız...

10 yaş genç görünmenin incelikleri

Işıltı: Son yıllarda hem rahatlığı hem de doğallığıyla ruja tercih ettiğimiz dudak parlatıcıları, artık dudaklara dolgunluk da katıyor. Parlatıcıyı alt ve üst dudaklarınızın orta kısmına sürün ve daha sonra ağız kenarları yönüne doğru dağıtın. Dudaklarınızda doğallık sağlayan en güzel parlatıcı tonu olan gülkurusu, her ten rengiyle uyum sağlıyor.

İnci etkisi: Mükemmel bir değişim silahı... İnci tonlarında bir aydınlatıcı hem cilt yüzeyindeki ince kırışıklıkları kapatıyor hem de cilde tazelik kazandırıyor. Profesyoneller yumuşak parlaklığı özellikle gözün iç kısmına ve burnun üst bölümüne uygulamayı tercih ediyorlar.

Renk manifestosu:
Ana kural; yaşınız ne kadar fazlaysa allığınızı yüzünüzde o kadar geniş bir alana yaymalısınız. Bu yüzden renk geçişlerine dikkat etmelisiniz. Aksi halde mimik çizgileriniz eskisinden daha belirgin hale gelebilir. İşte, size lifting etkisi yaratacak bir uygulama: Pembe tonlarında bir allığı elmacık kemiklerinizin üzerine ve gözlerin altına sürmek hem yanaklarınızı daha dolgun gösterir hem de göz altı yorgunluğunu gizler.

Öpülesi dudaklar: Makyaj artistlerinin en temel makyaj hilelerinden biri ruj sürmeden önce dudak çevresinin kontürünü belirginleştirmektir. Bir kulak çubuğuyla transparan pudrayı dudak kenarlarına sürün. Ardından rujunuzu bir dudak fırçası yardımıyla uygulayın. Gün içinde yiyin ya da için, rujunuzun dudak çevresindeki çizgilere girmediğini göreceksiniz.

Mükemmel bakışlar: Göz altında halkalarınız mı var? Üst göz kapaklarınızı far ya da eye-liner’la vurgulayın ve gözlerinizin altına göz kalemi ve maskara sürmeyin.

Açık renkler genç gösterir: Fazla koyu boyanmış saçlar cildin yorgun görünmesine neden olurken, sarı tonları gençleştirir. Bu yüzden özellikle kumral renkler, yüzün aydınlık görünmesi açısından idealdir. Renk geçişleri ne kadar yumuşaksa, renk de o kadar elegan görünür.

Dünyanın en ünlü spa’sı İstanbul’da

Lüks hizmetleri, özel bakımları ve day spa’sıyla (günlük spa) Tayland’ın geleneksel "spa’Anantara"sı, İstanbul’a geliyor. Merkezin Tayland’lı genel müdürü Napalai Hansunatanonth Cain’le görüştük.

Bize spa endüstrisindeki son gelişmelerden ve dünyadaki spa trendlerinden bahseder misiniz?

- Son yıllarda spa terapilerine gösterilen ilginin arttığını gözlemliyoruz. Uzakdoğu’nun önderlik ettiği doğal içerikli terapi ürünlerinin kullanımı da dünyada artık yükselen bir trend. Anantara da kendine has doğal özlerle ürettiği yağlarını, bütün uygulamalarında kullanıyor.

Anantara spa uygulamaları Türkiye’nin karakteristiğine uygun mu?

- Genel olarak, spa tedavilerinin çoğunluğu her ülkeye uygun olarak geliştiriliyor. Biz müşterilerimize, geleneksel ve yerel özelliklere uygun şekilde hazırlanmış bir tedavi mönüsü de sunuyoruz. Anantara yerel kültüre ve geleneklerine özen gösteriyor. Her gittiği ülkede kendi imzasını taşıyan yerel doğal ürünlerle harmanlanmış terapiler yaratıyor. Örneğin, Türkiye’de Anantara Turkish Delight terapisi uygulayacağız.

Türk kültürüne uyarlamayı düşündüğünüz uygulamalar neler?

- Türk kültürünün spa konusuna bakışını, geleneksel Türk Hamamı ve termal banyolarının özelliklerini inceledim. Avantajlarını ve çekici yönlerini anlayabilmek adına da tüm bu uygulamaları denedim. Burada da insanlar dinlenmek ve kendini şımartmak için spa’ya gitmekten hoşlanıyor.

Spa’nın sağlığımız üzerinde ne tür etkileri var?

- Spa neşelendiriyor, dinçleştiriyor, huzur veriyor. Ayrıca bedensel, zihinsel ve ruhsal sağlığımızı da iyi yönde etkiliyor. Uygulamalarda kullanılan doğal aromalı yağlar, yaklaşık 20 dakika içinde kana karışıyor ve kullanılan özün cinsine göre enerji ve dinginlik veriyor.

Anantara Spa’nın diğerlerinden farkı ne?

- Burada konularında en az 6-7 yıl deneyimli Türk ve Tayland’lı terapistler, akademimiz tarafından verilen yoğun eğitim programlarını uyguluyor. Eski Uzakdoğu metotlarıyla harmanlanmış ve günümüze uyarlanmış çeşitli terapiler sunuyor. Dolayısıyla Anantara’daki uygulamalar sayesinde artık Uzakdoğu seyahatlerine gerek kalmıyor.

Hangi uygulamalar ve tedaviler öne çıkıyor?

- Anantara Spa’da vücut tedavisi, vücut masajı, hidroterapi ve taş tedavileri uygulanıyor. Ayrıca vücut ve yüz için uygulamaların yanı sıra geleneksel Türk terapilerine de yer veriyoruz. Uyguladığımız masaj ve terapiler doğu, batı ve yerel uygulamaların bir kombinasyonu.

KARŞI KOYMAK İMKANSIZ

Givenchy’nin dayanılmaz kadın parfümü Very Irresistible Givenchy, ilham perisi Liv Tyler’la, kendini doğal ve güzel hissetmenin sırrını veriyor. Çiçeksi-Aromatik bir parfüm olan Very Irresistible Givenchy, bağımlılık yaratan paçuli, yumuşak vanilya ve meyvemsi notaların da katılımıyla baştan çıkarıcı bir parfüme dönüşüyor. Kutusunda daha baştan çıkarıcı ve daha modern renkler, şişesinde ise yukarıdan aşağıya daha gizemli tonların göze çarptığı koku, yılbaşına özel hazırlanmış kofresiyle mükemmel bir hediye seçeneği olabilir.

Sıkılaşmanın yeni yolu

Aristo Estetik Merkezi’nde bulunan Micro Plus adlı cihaz, güzellik arayışındaki kadınların yeni gözdesi oldu. Parçaları İsrail ve Amerika’dan getirilen, montajı Türkiye’de yaptırılan cihaz, yoğun selülit problemleri, obezite, dolaşım bozuklukları, deri sarkmaları, vücut şekillendirme ve bölgesel zayıflama gibi alanlarda hayli iddialı... İşleyişine gelince; uygulamayla kaslar uyarılıyor, bu da kasların yaratılan enerji ihtiyacını karşılamak üzere enerji kaynağı olarak etrafındaki yağları kullanmasıyla sonuçlanıyor. Uygulama yapılan bölgelerde deri pürüzsüzleşirken, kaslar da sıkılaşıyor.
Yazının Devamını Oku

Unuttuysanız hatırlatalım

26 Kasım 2007
Bazı güzellik kuralları var ki, yıllar geçse de geçerliliklerini asla yitirmiyorlar. İşte, aslında hayati önem taşıyan ama çoğu zaman bir kulağımızdan girip diğerinden çıkan bu önemli kurallardan bazıları... Kaküllerinizden uzak durun

Saçlarınız konusunda takıntılı biriyseniz, kakülleriniz en son elinizi süreceğiniz bölge olmalı! Çünkü bu tür bir değişim tüm saç modelinizi mahvedeceği gibi, geri dönüş için de hayli zaman gerekecektir. Kakül kullanımı aslında göründüğü kadar kolay değil. Her yüz şekline gitmeyebiliyor. Eğer bu sezonun trendi olması dolayısıyla saçınıza kakülle hareket vermek istiyorsanız, kendinizi tecrübeli ellere bırakmanız yerinde olacaktır.

Tırnak ve tırnak eti kemirmek hiç seksi değil

Nicole Kidman’ın ve Michelle Pfeiffer’ın da bunu yaptığı düşünülürse, tırnak kemirmenin ünlü ya da ünsüz ayrımı yapmadığı aşikar... Ancak o sırada ortaya çıkan görüntü pek bir nahoş! Uzmanlar tırnak yemenin psikolojik sorunlarla yakından ilişkisi olduğunu belirtiyorlar. Tabii bu alışkanlığın estetik ve sağlık açısından da olumsuz yanları bulunuyor. Eğer kötü alışkanlığınızdan kurtulmak istiyorsanız, piyasada satılan özel tırnak cilaları ve kuaför salonlarında uygulanan protez tırnakları da deneyebilirsiniz.

Güneş koruyucunuzu mutlaka sürün

Biliyorsunuz, güneşin ciltlerimiz üzerinde bıraktığı olumsuz etkilerin tedavisi oldukça zor, üstelik çok uzun bir süreç gerektiriyor. Cilt söz konusu olduğunda, güneş önünden yemeği alınmış bir pitbull gibi agresif olabiliyor! Dolayısıyla artık sadece güneşlenirken değil sokağa çıkarken bile en azından güneş koruyuculu bir nemlendirici kullanmalısınız.

Sivilcenizi kesinlikle sıkmayın

Hangimizin parmakları bilinçsizce yüzümüzdeki o kabarcıklara gitmiyor. Ama dermatologlar, cilt yüzeyinde hafif bir belirti gösterdiği andan itibaren sivilcelerimizle kesinlikle oynamamamız gerektiğini belirtiyorlar. Belki daha steril şekilde iyice olgunlaşmış bir sivilceyi sıkmanız söz konusu olabilir. Ama bunu yaparken alt katmanını da bir merhemle onarmanız gerekiyor.

El ve ayaklarınız ısınmıyor mu

Kadınlar erkeklerden daha fazla üşür. Özellikle şu soğuk kış günlerinde elleri ve ayakları ısıtmanın pratik yollarını sizin için araştırdık...

Gerçekten de kadınların daha çok üşüdüğü yapılan bir araştırmayla bilimsel olarak kanıtlanmış. Kadınlar soğuğa erkeklerden farklı reaksiyon gösteriyor. Bunun en büyük nedeni anatomi... Kadın vücudu sadece yüzde 25 oranında kastan oluşuyor. Erkeklerde ise bu oran yüzde 40’lara yaklaşıyor. Kaslar enerjiyi vücut ısısına dönüştürebildiği için de onlar kadınlar kadar üşümüyor. Isı değişiminde kadınların el ve ayaklarlarındaki kan dolaşımı da kötü etkileniyor, bu durum vücut ısısını etkiliyor.

n Soğuk-sıcak duşlar: Ellerinizi üç dakika boyunca soğuk suyun içinde bekletin, daha sonra sıcak suya sokun. Aynı hareketi üç-dört kez tekrarlayın. Bu, kan dolaşımını harekete geçirir.

n Eldiven kullanın:
Soğuk günlerde kalın yün eldiven kullanmayı ihmal etmeyin. Bir araştırmaya göre bere ve şalın da vücut ısısının korunmasında önemli iki kış aksesuvarı olduğu ortaya çıkarılmış.

n Ayak banyosu: Ayaklarınızı akşamları 37 derecelik sıcak suya sokun. Her bir dakikada sıcak su ekleyerek suyun ısısını 40 dereceye kadar artırabilirsiniz. Banyo suyunun içine eklediğiniz biberiye ekstresi de kan dolaşımına iyi gelir.

Kış aylarında kilo almamak için

Kış aylarında soğuk hava ile yeme ihtiyacı da artıyor. Ayrıca zamanımızı daha çok evlerimizde ya da kapalı işyerlerinde geçirdiğimiz için fiziksel aktivitelerimiz azalıyor. Biz de kış aylarında beslenme hakkında Diyetisyen Aşkın Yüksel’den bilgi aldık.

K
ış aylarında neden kilo alındığı merak ediliyor. Bunun birçok nedeni var. Ancak sebep her ne olursa olsun kış aylarını dengeli beslenerek ve bazı ayrıntılara dikkat ederek kilo almadan hatta kilo vererek geçirmek mümkün.

Kışın neden kilo alırız

1- Aktivite ve bazal metabolizma hızının azalması:
Kış aylarında metabolizma hızının azalmasının yanı sıra aktivitelerimiz de azalıyor ve harcanandan daha fazla enerji alımı nedeniyle kilo artışı baş gösteriyor.

2- Gündüzlerin kısa, gecelerin uzun olması: Gündüzler kısa olduğundan gün içinde beslenmemize çok dikkat etmemız gerekiyor. Gün boyu acıktığımızı bile hissetmiyoruz. Gece olunca gün boyu yaşanan uzun süreli açlıkla yemek yememizi kontrol edemez hale geliyoruz. Akşamları yavaş olan metabolizma iyice iş göremez hale geliyor ve yağlar depolanıyor.

3- Soğuk hava ile birlikte vücut ısısının azalması: Vücudumuz soğuklardan kendisini korumak için gerekli bir ısıya ulaşmak zorunda. Bu ısıya ulaşmak için de ek olarak enerjiye ihtiyacı var. Bu enerjiyi elbette besinlerden alıyor. Biz üşüdükçe enerji gereksinimimiz artıyor ve daha fazla besin, özellikle de daha fazla enerji veren besinleri tüketmeye başlıyoruz. Yüksek enerjili besinler genellikle karbonhidrattan (şeker, un vb.) ve yağdan zengin gıdalardır. Bu tür gıdaların fazla miktarda tüketilmesiyle kilo almak kaçınılmaz hale geliyor.

Bunlara dikkat edin

n 5-6 öğünden oluşan az ve sık beslenme sistemi uygulanmalı.

n Kan şekeri dengede tutulup, açlık oluşmaması için proteinli yiyecekler ile karbonhidratlı yiyecekler karışık tüketilmeli.

n Bol su tüketilmeli.

n Kış geceleri uzun olduğundan, akşam atıştırmaları kesilmeli.

n Mutlaka egzersiz yapılmalı, üstelik gün içinde yapılacak 20 dakikalık orta tempolu yürüyüş bile yeterlidir.


ÖRNEK MÖNÜ

Sabah.....................................

n Şekersiz bitkisel çay

n 40 gr. beyaz peynir veya 1 adet yumurta

n 2 dilim kepek ekmeği

n 6 zeytin

n Domates ve yeşil biber

Ara Öğün-Saat 10.30...............

n 1 portakal veya 2 mandalina

ÖĞLE........................................

n 1 kase çorba

n 8 yemek kaşığı etli sebze veya kuru baklagil

n 3 yemek kaşığı bulgur veya 1 orta boy patates

n 1 su bardağı yoğurt

n 1 dilim kepek ekmeği

n Az yağlı salata

Ara Öğün-Saat 15.30................

n 2 porsiyon taze meyve ve kuşburnu çayı

Akşam......................................

n 1 kase çorba

n 1 porsiyon balık veya tavuk (derisiz)

n 6 yemek kaşığı zeytinyağlı sebze

n 1 orta dilim kepek ekmeği

n Az yağlı salata

Gece........................................

n 2 porsiyon taze meyve
Yazının Devamını Oku

Soğuklar güzelliğinizi bozamaz

24 Kasım 2007
Özellikle kış aylarında cildimizin işi hiç de kolay değil. Her gün, her saat genellikle görünür çoğunlukla da görünmez düşmanlara karşı kendini korumak zorunda. Gerek mevsimlerle birlikte değişen hava koşulları, gerekse havadaki zehirli atıklar ve kirlilik onun agresif ve stresli olması demek. İşte tüm bunların bir arada saldırısı cildin hızlı yaşlanması, hassaslaşması hatta cilt kanserine kadar giden bir yol demek. Oysa yeni ürünler artık cildi olumsuz dış etkenlerden koruyor.

Soğuğa esir olmadan önce

Kaloriferler çoktan yanmaya başladı. Artık ciltler yaza oranla çok daha fazla efor sarf etmek zorundalar. Dışarıdaki soğuk ve kaloriferin kuruttuğu havanın cildin dengesini bozması hiç zor değil üstelik sınırlarını zorladığını da ekleyelim. Sekiz derecenin altındaki ısı, cilt hücrelerindeki yağ üretimini önemli ölçüde azaltıyor. Yağ, cilt üzerinde dengeli bir şekilde dağılamıyor ve doğal koruma filmini oluşturamıyor.

Bu yüzden hassas cilt nemini kaybetmemek için zengin içerikli bir bakıma ihtiyaç duyuyor. Nemlendirici günlük bakım kremleri bu durumda yanlış seçimler olarak karşımıza çıkıyor. İçlerindeki su, çok soğuklarda mikro donmalara bile neden olabiliyor. Shea yağı ve pantenol içerikli kremler ya da özel "outdoor" bakımlar cilt yüzeyinde ince bir film tabakası oluşturuyor. Ancak bu kremleri uzun süre içinde sıcak mekanlarda kalmak zorunda olduğunuz durumlarda silmelisiniz. Aksi halde yağ tabakasının altında cildi olumsuz etkileyecek bir ısı oluşabiliyor.

Havadan gelenler

Egzost gazları, ozonun delinmesi ve smog olarak adlandırılan havadaki görünmez zehir kokteyli... İşte tüm bunlar uzun vadede cilt üzerinde ciddi olumsuzluklara yol açıyor. Bu zararlı maddeler serbest radikallere dönüşerek agresif moleküller oluşturuyor, dokulara ve hatta cilt hücrelerine kadar sızarak sonradan kuruluktan doğan kırışıklıklar ve erken yaşlılık belirtileri olarak karşımıza çıkıyor. Etkili bakımlar olarak öncelikle A, C ve E vitamini içeren anti-oksidan zengini bakım kremleri kullanmak şart. Bu serbest radikal avcıları agresif moleküler oluşumları nötralize ediyor ve cilt hücrelerinin zarar görmesini engelliyor. Ayrıca bilgisayar, cep telefonu gibi aygıtların oluşturduğu eletromanyetik ışınlar da serbest radikallerin oluşmasına sebebiyet veriyor.

Bilimadamları bu ışınların beton duvarlardan bile sızabildiğini belirtiyor. Sadece serbest radikalleri harekete geçirmekle kalmıyor ayrıca yeni hücrelerin oluşumunu yüzde 26 oranında azaltıyor hatta hücre formlarının değişmesine neden olabiliyor. Cilt inceliyor ve hassaslaşıyor. Öyle ki, zararlı maddeler sınırsızca cildin derinliklerine inebiliyorlar.

Koruyucu kremler ve giderek akıllanan bakımlara rağmen günlük temizlik hálá güzel ve ışıltılı bir cildin ilk kuralı. Gün içinde kir, ter, ölü deri hücreleri ve makyaj cilt üzerinde birikiyor. Bunlar yağ çözücü zehirler olarak biliniyor ve tıpkı bir krem gibi çalışarak dermis tabakasına ulaşabiliyor. Dolayısıyla tıkanmış gözenekler iritasyon ve siyah noktaları oluşturuyor. Bu yüzden kirin mümkün olduğunca cildin yüzeyinden temizlenmesi gerekiyor.

Size en uygun temizlik ürününün seçiminde basit bir kural geçerli: Cildinizde temizlik sonrasında gerginlik hissediyorsanız, temizleyici maddeler cilt tipiniz için fazla agresif demektir. Kuru ve hassas cilt kendini yağ tabakası oluşturmayan sütlü ürünlerle iyi hissediyor. Yağlı ve karma ciltler ise jel ya da köpük formlu temizleyicilerle temizlenmeli.

Günün cilt yüzeyinde bıraktığı kirler temizlendiği andan itibaren bakım kremlerinin de etkisi daha fazla görülüyor.

Zorunlu bakım programı

Güneş her zaman cildin en önemli düşmanı olarak kalmaya devam ediyor. Cilt yaşlılığının yüzde 80-90 oranı hálá zararlı UV ışınları olarak rapor ediliyor. Kapalı bir havada bile ultraviyole UVA ışınları ve güneş ışığında bulunan enfraruj ışınları cildin derinine iniyor. Işınlar cildin elastikiyetini sağlayan kolajen ve elastin liflere kadar iniyor. Ayrıca sağlıklı hücrelere zarar veren serbest radikallerin de oluşumuna destek veriyor. Bu yüzden kullandığınız bakım kremi en az 10 koruma faktörlü olmalı.

Özellikle kış aylarında cildimizin işi hiç de kolay değil. Her gün, her saat genellikle görünür çoğunlukla da görünmez düşmanlara karşı kendini korumak zorunda. Gerek mevsimlerle birlikte değişen hava koşulları, gerekse havadaki zehirli atıklar ve kirlilik onun agresif ve stresli olması demek. İşte tüm bunların bir arada saldırısı cildin hızlı yaşlanması, hassaslaşması hatta cilt kanserine kadar giden bir yol demek. Oysa yeni ürünler artık cildi olumsuz dış etkenlerden koruyor.

Soğuğa esir olmadan önce

Kaloriferler çoktan yanmaya başladı. Artık ciltler yaza oranla çok daha fazla efor sarf etmek zorundalar. Dışarıdaki soğuk ve kaloriferin kuruttuğu havanın cildin dengesini bozması hiç zor değil üstelik sınırlarını zorladığını da ekleyelim. Sekiz derecenin altındaki ısı, cilt hücrelerindeki yağ üretimini önemli ölçüde azaltıyor. Yağ, cilt üzerinde dengeli bir şekilde dağılamıyor ve doğal koruma filmini oluşturamıyor.

Bu yüzden hassas cilt nemini kaybetmemek için zengin içerikli bir bakıma ihtiyaç duyuyor. Nemlendirici günlük bakım kremleri bu durumda yanlış seçimler olarak karşımıza çıkıyor. İçlerindeki su, çok soğuklarda mikro donmalara bile neden olabiliyor. Shea yağı ve pantenol içerikli kremler ya da özel "outdoor" bakımlar cilt yüzeyinde ince bir film tabakası oluşturuyor. Ancak bu kremleri uzun süre içinde sıcak mekanlarda kalmak zorunda olduğunuz durumlarda silmelisiniz. Aksi halde yağ tabakasının altında cildi olumsuz etkileyecek bir ısı oluşabiliyor.

Havadan gelenler

Egzost gazları, ozonun delinmesi ve smog olarak adlandırılan havadaki görünmez zehir kokteyli... İşte tüm bunlar uzun vadede cilt üzerinde ciddi olumsuzluklara yol açıyor. Bu zararlı maddeler serbest radikallere dönüşerek agresif moleküller oluşturuyor, dokulara ve hatta cilt hücrelerine kadar sızarak sonradan kuruluktan doğan kırışıklıklar ve erken yaşlılık belirtileri olarak karşımıza çıkıyor. Etkili bakımlar olarak öncelikle A, C ve E vitamini içeren anti-oksidan zengini bakım kremleri kullanmak şart. Bu serbest radikal avcıları agresif moleküler oluşumları nötralize ediyor ve cilt hücrelerinin zarar görmesini engelliyor. Ayrıca bilgisayar, cep telefonu gibi aygıtların oluşturduğu eletromanyetik ışınlar da serbest radikallerin oluşmasına sebebiyet veriyor.

Bilimadamları bu ışınların beton duvarlardan bile sızabildiğini belirtiyor. Sadece serbest radikalleri harekete geçirmekle kalmıyor ayrıca yeni hücrelerin oluşumunu yüzde 26 oranında azaltıyor hatta hücre formlarının değişmesine neden olabiliyor. Cilt inceliyor ve hassaslaşıyor. Öyle ki, zararlı maddeler sınırsızca cildin derinliklerine inebiliyorlar.

Koruyucu kremler ve giderek akıllanan bakımlara rağmen günlük temizlik hálá güzel ve ışıltılı bir cildin ilk kuralı. Gün içinde kir, ter, ölü deri hücreleri ve makyaj cilt üzerinde birikiyor. Bunlar yağ çözücü zehirler olarak biliniyor ve tıpkı bir krem gibi çalışarak dermis tabakasına ulaşabiliyor. Dolayısıyla tıkanmış gözenekler iritasyon ve siyah noktaları oluşturuyor. Bu yüzden kirin mümkün olduğunca cildin yüzeyinden temizlenmesi gerekiyor.

Size en uygun temizlik ürününün seçiminde basit bir kural geçerli: Cildinizde temizlik sonrasında gerginlik hissediyorsanız, temizleyici maddeler cilt tipiniz için fazla agresif demektir. Kuru ve hassas cilt kendini yağ tabakası oluşturmayan sütlü ürünlerle iyi hissediyor. Yağlı ve karma ciltler ise jel ya da köpük formlu temizleyicilerle temizlenmeli.

Günün cilt yüzeyinde bıraktığı kirler temizlendiği andan itibaren bakım kremlerinin de etkisi daha fazla görülüyor.

Zorunlu bakım programı

Güneş her zaman cildin en önemli düşmanı olarak kalmaya devam ediyor. Cilt yaşlılığının yüzde 80-90 oranı hálá zararlı UV ışınları olarak rapor ediliyor. Kapalı bir havada bile ultraviyole UVA ışınları ve güneş ışığında bulunan enfraruj ışınları cildin derinine iniyor. Işınlar cildin elastikiyetini sağlayan kolajen ve elastin liflere kadar iniyor. Ayrıca sağlıklı hücrelere zarar veren serbest radikallerin de oluşumuna destek veriyor. Bu yüzden kullandığınız bakım kremi en az 10 koruma faktörlü olmalı.

SOĞUK

Isı ne kadar düşerse, cildin beslenmesi o derece yavaşlıyor. Organizma, çok soğuklarda vücut ısısının sabit kalabilmesi için kan dolaşımını azaltıyor. Sadece bu bile cildin yüzeyi için stres anlamına geliyor. Sıcak bir mekanda prosedür tam tersi işliyor. Vücuda yeterince ısı sağlamak için kan damarlarının genişlemesi gerekiyor. Bu da cilt için fazlasıyla nem kaybı anlamına geliyor. Düzenli sauna ya da buhar banyoları bu yüzden organizma için ani ısı değişikliğine karşı iyi birer egzersizdir. Günlük sıcak-soğuk duşlar da vücudu kışa hazırlar.

GÜNEŞ

Üzücü ama gerçek... Güneş ışınlarının verdiği zararlar yaşla birlikte geri dönülmez bir hal alıyor. Bağışıklık sistemi zayıfladığı ve güneşten eskisi kadar koruyamadığı için tedavi süreci de oldukça uzun sürüyor. Bu yüzden artık güneş korumasını günlük bakım programının içine dahil etmek gerekiyor. Tabii ki, bununla "Kış gününde 50 koruma faktörüyle dolaşın" demek istemiyoruz ama önerimiz günlük kreminizin ya da fondöteninizin hafif koruma içeriyor olması.

Evde sporun keyfi başka

Spor yapmak sizin için uzun zamandır sadece bir düşünce olmaktan öteye gidemiyor mu? Zamansızlık ve fitness stüdyolarının pahalılığından şikayet etmek mazeret değil. Kendi dört duvarınız yeterli... Sporunuzu evde yapmaya ne dersiniz?

Fitness stüdyo tutkunları bile zaman zaman toplu spor yapmanın sinir bozucu olabileceğini itiraf ediyor. İstediğiniz alet dolu olduğu için beklemeniz gerekebiliyor, aleti kendi kondüsyonunuza göre ayarlamak ise zaman kaybı demek...

Tüm bunlardan uzak, akıllı bir alternatif, evde, kendi spor aletlerinizle spor yapmak. Kişisel fitness aletiniz gece-gündüz hizmetinizde üstelik kullanmaya başladığınız andan itibaren üzerinde tamamen sizin bilgileriniz mevcut.

İçinizden birçoğu bu tür aletlerin evde fazla yer kapladığından şikayet edebilir ve mekanın estetiğini bozduğunu düşünebilir. Doğrusu; birçok özelliği barındıran yeni aletler sadece birkaç metrekarelik alanı kaplıyor. Hatta bazıları katlandığında orta boy bir çantanın içine sığacak kadar da küçülebiliyor.

Mükemmel bir partner

Hangi tür aletin size uygun olduğunu biliyor musunuz? Tabii ki, seçiminizi öncelikle kendi zevkinize ve hedeflediğiniz noktalara göre yapmalısınız. Örneğin, koşu bantı tamamen yağ yakımına yöneliktir. Eğer belirli kas gruplarını çalıştırmak istiyorsanız o zaman ihtiyacınız bisiklettir. "Crosstrainer" ise sırt bölgesini güçlendirmek isteyenler için ideal. Her üç varyasyonu da satın almadan önce mutlaka bir spor hocasına danışmalısınız.

İşte altın kurallar

Sizin için en doğru spor aletini satın aldınız. Sonrası için üzerinize düşen, önemli olan birkaç altın kuralı uygulamaktır. Haftada üç gün egzersiz yapmak idealdir. Başlangıç için kendinize günde 20 dakikalık bir süre ayırın. Daha sonra süreyi giderek artırmanız mümkün. Unutmayın, sadece düzenli yapılan spor sizi sonuca ulaştırır. Oluşturduğunuz düzeni bir haftaya yayın ve saatlerini kaçırmayın. 24-48 saatlik aralık vücudun kendini bir sonraki aşamaya hazırlaması için önem taşır.

Kontrollü egzersiz yapın. Gelişmiş aletlerin üzerindeki elektronik nabız ölçerle zaman zaman göz gezdirin. Maksimum nabız sınırı kadınlar için 226’nın üzerine kesinlikle çıkmamalıdır.

Koşu bandının hep ortasında yürümeye gayret gösterin. Vücudunuzun egzersiz sırasında dik durmasına dikkat edin, kollarınız da uyumlu bir şekilde vücudunuza eşlik etmeli. Bakışlarınız karşıyı gösterirken, ayaklarınızda her zaman yaptığınız spora uygun spor ayakkabılar olmalı.
Yazının Devamını Oku

Sağlıklı beslenmek için gökkuşağını yiyin

19 Kasım 2007
Sağlıklı beslenme, prizma prensibine göre işliyor. Çünkü her sebze ve meyve renginin farklı koruma fonksiyonları bulunuyor. Ve vücudumuzun, her birine ayrı ayrı ihtiyacı var... Taze sebze ve meyve yeme sözünün kulağa çok "sağlıklı" gelmesine takılmadan, onları renklerine ve estetik görünümlerine göre kategorize etmek daha eğlenceli değil mi? Kıpkırmızı domatesler, güneş sarısı muzlar, bordo renkli üzümler... Hem göze hem mideye hitap ediyor, hem de iştah açıyorlar. Doğanın bize sunduğu bu renklerin ağırlıklı olduğu sebze ve meyveler, aynı zamanda vücudun koruma mekanizmasını da güçlendiriyor. Vücudu anti-oksidan özellikleriyle hastalıklardan korudukları da artık bilimsel bir gerçek.

Beslenme uzmanları günde beş porsiyon sebze ve meyve yememiz gerektiğini belirtiyorlar; üç porsiyon (400 gr) sebze ve iki porsiyon (250 gr) meyve... Üstelik yediğimiz "her rengin" metabolizmaya farklı bir yararı bulunuyor.

BEYAZ: Kuşkonmaz, beyaz lahana, mantar, soğan ve sarmısak...

Sarmısak ile soğanda bulunan ve kokularını aldıkları allicin, kanseri önleyici etkisiyle öne çıkıyor. Mantardaki anti-oksidan ergothionien, özellikle kuşkonmaz ve beyaz lahanada bulunan flavonoid de kanser riskini azaltıyor ve kalp hastalıklarını önlüyor.

MOR: Patlıcan, üzüm, mürdüm eriği, incir, kırmızı soğan, böğürtlen, frenk üzümü...

Sebze ve meyvelerdeki mor renk, anti-oksidan polifenolden geliyor. Bu madde özellikle cildin erken yaşlanmasını önlemede oldukça etkili... Polifenol kanser riskini de azaltıyor. Kırmızı soğanın anti-bakteriyel etkisi, böğürtlenin ise bağışıklık sistemini koruyucu etkisi bulunuyor.

TURUNCU: Havuç, kayısı, portakal, mandalina, kavun, kabak, tatlı patates, papaya...

A vitamini içeren beta-karoten kelimesinin gücü, turuncu renkli sebze ve meyvelerde gizli... Neon renkli meyve ve sebzelerdeki anti-oksidan, bağışıklık sistemini koruyucu bir film tabakası oluşturuyor. Ayrıca kemikleri, gözleri ve cildi UV ışınlarının zararlarına karşı koruyor. Bu yüzden özellikle yaz aylarında bu renkteki sebze ve meyveleri bolca tüketmek gerekiyor. Sigara içenler dikkat! Fazla beta-karoten nikotinle buluştuğunda kansere neden olabiliyor!

SARI: Mısır, muz, limon, ananas...

C vitamini bilinen en ünlü anti-oksidan. Tüm sarı meyveler ve sebzelerde bulunuyor. Bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Hücrelerin yenilenmesini sağlıyor. Ayrıca C vitamini güçlü bir cilt gençleştiricisi; bağ dokusunu güçlendiriyor.

KIRMIZI: Domates, kırmızı turp, çilek, kiraz, taze biber, pembe greyfurt, karpuz, elma...

Domates, karpuz, turp ve greyfurtta bulunan likopen, kan dolaşımı hastalıkları riskini azaltıyor. Ayrıca domates cildin zararlı güneş ışınlarından korunmasını sağlıyor. Serbest radikalleri etkisiz hale getirerek cilde rengini veriyor. Bu arada kırmızı meyvelerde bulunan C vitamini de bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

YEŞİL: Kivi, brokoli, ıspanak, avokado, marul, Brüksel lahanası...

Yeşilde bulunan karoten bileşenleri, özellikle görme duyusu üzerinde etkili. Körlük riskini azaltıcı etkisi bulunuyor. Kivi ve ıspanak da zengin C vitamini içerikleriyle oldukça sağlıklı.

Depresyonu egzersizle yenin

Birçok kadın ve kimi doktorlar, depresyonu yenmenin sadece ilaç tedavisiyle mümkün olduğunu düşünüyorlar. Oysa bu sorunun üstesinden gelmenin yollarından biri de egzersiz yapmak... Üstelik kesinlikle yan etkisi bulun-muyor.

Bugüne kadar yapılmış bir dizi araştırma, düşünceleri başka bir yöne kanalize etmenin depresyonun belirtilerini azalttığını ortaya koydu. Örneğin, yoğun bir çalışma hayatına sahip kadınlar depresyona ev kadınlarından daha az giriyor. Ayrıca bu oldukça pratik ve bütçeyi zorlamayacak bir yöntem.

"Harvard Medical School" Psikiyatri Bölümü Klinik Başkanı Joseph Glenmullen, haftada en az bir kez 20-30 dakikalık tempolu yürüyüş yapmanın ya da bisiklete binmenin bile iki aylık terapiden çok daha etkili olduğunu belirtiyor.

"Depresyondayım" demeden önce...

Işık terapisi:

Araştırmalar, özel bir ışık sisteminin altında günde 30-60 dakika kadar oturmanın depresyonu önemli derecede azalttığını ortaya koyuyor.

Balık yağı: Balığın özellikle yağlı bölümünde bulunan omega-3’ün anti-depresan etkisi olduğunu biliniyor.

Yoga: Boston Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, yoga beynin kimyasallarına etki ederek ruh halini değiştirebiliyor.

Parfüm En seksi dokunuş

Doğru seçilmiş bir koku, erkeklere karşı en tehlikeli silahtan daha etkili olabilir. Daha doğrusu, parfümünüz sizi sahip olduğunuz seksapelin doruklarına çıkarabilir. İşte, parfüm seçmenin yeni kuralları...

n Seçiminizi gideceğiniz yere göre yapın: İki kişilik romantik bir yemek mi? O zaman bilinen parfüm sürme bölgelerini es geçmemelisiniz. Ense ve el bileklerinin modası geçeli çok oldu. Şimdilerde saçlarınız, dizlerinizin arka bölümü ya da baldırlarınıza sıktığınız koku, sizi diğerlerinden hemen ayıracaktır. Parfümünüzün kokusunun yediğiniz yemek ve içtiğiniz şaraba yenik düşmesini ya da dans ettiğiniz gece boyunca kaybolmasını önlemek için duş sonrasında favori parfümünüzün vücut losyonunu da sürmeyi ihmal etmeyin.

n Çiçeklerin güçlü kokusuna teslim olun: Floral kokuların maalesef gece sonuna doğru etkilerini yitirmeleri olağan bir durum. Bunun için gece boyunca kalıcığını koruyacak daha yoğun kokular kullanabilirsiniz. Yasemin son dönemin en popüler kokularından...

n Ya da ne istiyorsanız onu sıkın: Siz parfümünüze sadık kadınlardan mısınız? O zaman onu hem gece hem de gündüz kullanmaktan sakınmayın. Araştırmalar, kişilerin sevdikleri parfümle daha mutlu olduklarını gösteriyor. Üstelik başka hiçbir şey bundan daha seksi olamaz!
Yazının Devamını Oku