Türk annelerin yüzde 65’i, çocuklarının sağlıklı gelişimi için dışarıda oynamasının gerekliliğini biliyor.
Ancak, yüzde 83’ü güvenlik endişesi nedeniyle çocuklarının dışarıda oynamasına izin vermiyor. Çeşitli korkular yüzünden 10 anneden 8’i çocuklarını evde hapsediyor! Böylece çocuklar "çocukluk dönemini" yaşamaktan ve deneyimsel öğrenimden gittikçe uzaklaşıyor, hayata yabancılaşıyor.
Yaz aylarında çocukların kış aylarına göre daha hızlı büyüdüklerine inanıyorum. Nehir, okullar kapanıp kendini sokağa attığında daha mutlu, hayattan daha fazla keyif alan bir çocuk oluyor. Boyu uzuyor, kilosu dengeleniyor, teni ışıldıyor. Ama güvenlik kaygılarım nedeniyle onun sokakta oynadığı her dakika bana stres olarak geri dönüyor. Çünkü sokağa güvenmiyorum. Yale Üniversitesi’nden Prof. Dr. Jerome Singer ve Prof. Dr. Dorothy Singer’ın liderliğinde 10 ülkede bin 500 anne üzerinde yapılan araştırma sonuçları yalnız olmadığımı doğruluyor.
Araştırma sonuçlarına göre annelerin yüzde 83’ü çocuklarının dışarıda oynamasının onu olumlu etkilediğini bilmesine rağmen güvenlik kaygıları nedeniyle izin vermediğini itiraf etmiş.
Omo, "Kirlenmek güzeldir" sloganıyla dört yıldır annelerin önyargılarını yıkmaya çalışıyor. Bu kampanyaya annelerin ihtiyacı vardı. Nedense bizim annelerimiz çocuk odasında oyun oynayacaksa oda dağılmasın, sokağa çıkılacaksa çocuğun üzeri kirlenmesin ister. Oyuncakların dağıtılmadığı, giysilerin kirlenmediği bir oyunun tadı çıkar mı? Zaten çıkmıyor. Çocuklar apartman dairelerinde bilgisayar oyunlarına, televizyona ve tek başına oyun oynamaya mahkum ediliyor. Söyler misiniz, hangimizin, çocuklarımızın çocuk olma hakkını elinden almaya hakkımız var?
Hayata yabancılaşıyorlar
Özellikle büyükşehirlerde çocukların sabah sokağa çıkıp akşam içeri girme şansı yok. Ama deneyimsel öğrenmenin sosyal, duygusal ve fiziksel yararlarını hiçbirimiz inkar edemeyiz. Prof. Dr. Jerome Singer da zaten annelerin bu gerçeği kabul ettiklerini ancak bunun önemini "unuttuklarını" söylüyor. Çocuklar hayatı spor yaparken ve oyun oynarken tanıyor. Ancak, gelişen teknoloji, çevresel faktörler, güvenlik korkusu gibi nedenler yüzünden çocuklar, çocukluk çağlarını yaşamaktan mahrum kalıyor. Kişilik temellerinin atıldığı çocukluk döneminde hayatı keşfedemiyorlar.
Peki, bu kaygılar sadece Türk annelerinde mi var? İçiniz rahat olsun. Amerika başta olmak üzere Arjantin, Brezilya, Birleşik Krallık, Fransa, Hindistan, Tayland, Çin ve Güney Afrika’da anneleri kapsayan araştırmanın sonuçları, dünyanın her yerinde annelerin aşağı yukarı aynı nedenlerle çocuklarını dışarı göndermediklerini ortaya koyuyor.
Bu önemli araştırmanın sonuçlarını uzun uzun yazmayacağım. Ama bilmenizin yararını göreceğiniz birkaç noktayı paylaşacağım. Türkiye’deki annelerin yüzde 73’ü çocuklarının dışarıda oynarken daha mutlu olduğunu söylüyor. 10 anneden 9’u, izin verildiği sürece çocuklarının hep dışarıda oynamak istediğini ifade ediyor. Türk anneler oyun eksikliğinin çocuklarını duygusal olarak engelleyeceğine inanmak konusunda da diğer annelere yüksek oranda fark atıyor. Oyun zamanı yetersizliği nedeniyle çocuklarının daha mutsuz ve huysuz olduğu fikrine inananların oranı yüzde 86. Türk annelerin yüzde 65’i, yani global oranın üzerinde bir kısmı, çocuklarının sağlıklı gelişimi için dışarıda oynamasının gerekliliğini biliyor. Ancak, yüzde 83’ü güvenlik endişesi nedeniyle çocuklarının dışarıda oynamasına izin vermiyor. Çok daha basit bir anlatımla, çeşitli korkular yüzünden 10 anneden 8’i çocuklarını evde hapsediyor! Böylece çocuklar "çocukluk dönemini" yaşamaktan ve deneyimsel öğrenimden gittikçe uzaklaşıyor, hayata yabancılaşıyor.
Yaşayarak öğrensinler
Unilever’in yaptığı bu araştırma ülkemizdeki annelerin içinde olduğu ruh halini saptıyor. Prof. Dr. Yankı Yazgan’a göre, anneler bir yandan çocuklarına güvenli ve mutlu bir gelecek sağlamak isterken, öte yandan da çocuklarının bu geleceğe ulaşmak için bugün ihtiyacı olan yaşayarak öğrenme hakkını kullanmasına inanıp arzu etseler de, kaygıları sebebiyle istedikleri kadar yardımcı olamıyorlar.
Deneyimsel öğrenmenin önemi son 50 yıldır birçok teorisyen tarafından vurgulanıyor. Bu önemi annelere daha iyi anlatabilmek için Prof. Dr. Singer’ın liderliğinde yapılan araştırma sonuçlarından da yola çıkılarak Omo "Kirlenmek Güzeldir" kampanyasını ileri bir adıma taşıdı. Kampanyayla, anneler çeşitli nedenler sonucu çocuklarının "uygulayarak öğrenme" yöntemlerine yaptıkları olumsuz etkiler hakkında bilinçlendirilecek.
Annelerin kaygılarını azaltacak "yaşayarak öğrenme" ortamlarının sağlanması, bu kaygıların gerçekçi olmayan kısımlarının giderilmesi ve bilgilendirilmesi sağlanacak. Evin dışına çıkabilmek, sokakta, bahçede, parkta yaşayarak öğrenmek, çocuk olma hakkını kullanmak, oynamak, keşfetmek, hayal kurmak, arkadaşlık etmek, annelerimizin en çok arzu ettiği güvenli ve mutlu geleceğin oluşmasının en doğal yolu. Çocukların bütün bu temel ihtiyaçlarını karşılamaya hakları var.
Ne dersiniz, çocuklarımıza "oyun oynama ve çocuk olma haklarını" geri verelim mi?