Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan GümüşYazarın Tüm Yazıları

Elimi kes lütfen

‘GÖRMEDİM, duymadım, bilmiyorum’ diyemiyorum. Çünkü 10 günü aşkın bir süredir onların dramlarını okuyor, takip ediyor; bir umutla ‘Bir çıkar yol bulunur mu’ diye soruyorum.

Haberin Devamı

Ama nereye baksam, insanın içini kanırtan bir çaresizlik, bir ümitsizlik var. Pek işin içinden çıkamadım doğrusu. Şimdi sizi o insanların hikâyeleriyle baş başa bırakıyorum.

*

DİDAR Hüseyin. Bangladeş’in başkenti Dakka’nın varoşlarındaki 9 katlı Rana Plaza, 24 Nisan’da çöküp yerle bir olduğunda karşı binadaydı. O talihsiz günü BBC’ye şöyle anlattı.
Bina 9 katlıydı. Çöktüğünde 3 katlı bir bina yüksekliğindeydi. Enkazda canlı, ama sıkışıp kalmış insanlar vardı. 34 kişiye yardım ettim. İçlerinden biri genç bir kızdı. Onu ikinci günde buldum. Üçüncü katın 22 metre derinliğinde, sağ eli enkazın altında sıkışıp kalmıştı.”

*

“AĞABEY lütfen beni bırakma, gerekirse elimi kes” diye ağlıyor, yalvarıyordu. Dışarı çıktım, doktora anlattım. “Ben oraya giremem, korkuyorum, bunu sen yapacaksın” dedi. Bıçak ve anestezi verdi. Korkmuyordum, çünkü korkarsam onu ölüme terk etmiş olacaktım. Genç kızın izniyle elini ampute ettim. O bağırıyor, ben feryat ediyordum, o ağlıyor, ben de ağlıyordum.”
Sonrasında hastanede ziyarete giden Didar, ondan elini kesmek zorunda kaldığı için özür dilemek istemiş. Aldığı yanıt ise “Elimi kesmeseydin, şimdi hayatta olmazdım. Sana o kadar zorluk yaşattığım için asıl ben özür dilerim” olmuş.

*

Haberin Devamı

AROTİ Das. 20 yaşında bir başka felaketzede. O da Batılı markalara üretim yapan plazadaki beş hazır giyim fabrikasından birinde çalışıyordu.
Bir gün önce binada çatlaklar oluşmaya başladığında, mühendis Abdülrezzak Han, işyerinin kapatılması gerektiğini söylemişti. Hatta televizyona bile çıkmıştı. Ama bina sahibi 35 yaşındaki Muhammed Sohel Rana, ikna etmişti çalışanları. Yetiştirilmesi gereken siparişler vardı.
Aroti de diğer arkadaşlarıyla binaya girmek zorunda kalmıştı. Ayda 4500 taka’ya (101 TL) çalışıyordu ama işsiz kalmayı da göze alamazdı. Bir ara elektrikler kesildi. Dikiş makineleri susmuştu ki, dev jeneratörler büyük bir uğultuyla devreye girdi.

*

BİNADAN çatırtılar geliyor, ama makinelerin gürültüleri uyarı sesini bastırıyordu. 15 dakika sonra felaket geldi.
Fabrika değil, ticaret merkezi olarak inşa edilen, üstelik üç katı kaçak olan bina, jeneratörlerin ve cihazların yarattığı titreşime daha fazla dayanamamıştı. Plaza, birkaç dakikada yerle bir oldu.
Aroti Das, kurtarılmak için enkaz altında tam 48 saat bekledi. Bir eli ampute edilmek zorunda kalan kazazede, burnunda hızması, pembe çiçekli mavi elbisesiyle yüzünde hüzün hastane yatağında oturuyor. Aynı koğuşta uzuvları kesilen diğer kadınlarla birlikte. Ama yine de şanslı addediyor kendisini. Çünkü ölen en az 610 kişiden biri olabilirdi.

Haberin Devamı

Suçlu kim

ŞİMDİ, konfeksiyon tarihinin en feci kazası için herkes birbirini suçluyor. Bina sahibi ve mühendis dâhil 9 kişi gözaltında. Batılı ünlü markalar, çalışma standartlarını göz ardı etmekle suçlanıyor. Çin’den sonra 20 milyar dolarlık pazarıyla ikinci büyük hazır giyim üreticisi olan Bangladeş, 4500 fabrikasında yeterli önlemi almadığı için hedefte.
Asgari ücretin 38 dolar (68 TL) olduğu ülkede, işçiler bir tişört parasına çalıştırılırken tüketici, giyim kuşam alışverişinde etik üretime özen göstermediği gerekçesiyle suça dahil edilmek isteniyor.
Batılı markaların, Bangladeş’ten ya da çalışan standartlarına özen göstermeyen üretici ülkelerden çekilmesi belli ki bir çözüm değil. Öte yandan hiçbir şey yokmuş gibi devam etmek de benzer facialara çağrı yapma anlamına gelecek.
Mucize formül yok. Ama ben hangi ülkeden, hangi markadan olursa olsun tişörtümde kan, gözyaşı izi istemiyorum. Bir tüketici olarak bunu isteme hakkım da var.

Yazarın Tüm Yazıları