BİRKAÇ gündür gazete sayfalarında tiksindiren, ürküten, sarsan olaylar birbiri ardınca yer almaya başladı. Bazen haberlerin devamını bile okuyamıyoruz, ter basıyor, derin soluklanıyoruz, içimiz bulanıyor, gözümüz seğirtiyor, sinirleniyoruz. Ayağa kalkıyoruz çaresizlik içinde, gazetelerin suçu yok, onlar olanları aktarıyorlar, olmayanı yazıyor değiller ya.
Bir tarafta kaçırılan, hunharca öldürülen ve sonra yakılan iki kardeşin durumu, diğer yanda organları çalındıktan sonra cesedi bir torbaya konulup evinin önüne bırakılan dört yaşındaki bir çocuğun dramı. İnsanlığın, vicdanın, onurun yıkıldığı noktalardır bunlar. İnsanın hayvanlardan daha aşağı olduğu anlardır bunlar.
Belki en utandıranı ise, iddiaya göre kızını taciz eden ve kızının şikáyeti üzerine iki oğlunun önünde -diğer odada- kızının boğazını kesen baba! Babalık kavramı ile bu rezilliği aynı satır içinde kullanmak zorunda kaldığım için hem siz okuyucularımdan hem de bu satırlardan özür dilerim.
* * *
Nedir bütün bunlar? Bunlar nasıl bir ruh halinin habercisidir? Kim bu cinayetleri işleyenler, nereden geldi bu insanlar? İnsan mı bütün bunlar, yoksa biz yanılıyor muyuz? Bu suratların arkasında başka bir surat mı var? İnsani görüntüler birer maske mi yoksa? Yoksa Ebu Hureyre’nin (RA) dediği gibi: "Asil insanlar gittiler de piyasa bazı maymunlara mı kaldı?" Temiz insanımızı tenzih ederek.
Hiçbir gerekçe, hiçbir mazeret, hiçbir olay iki kardeşi öldürüp yakmayı izah edemez. Hiçbir gerekçe, dört yaşındaki bir çocuğu kaçırıp, organlarını boşaltıp vücudunu evinin önüne bırakmayı izah edemez. Ensest ilişkileri, çocuk istismarını, bunca rezillikleri gazetelerden okumakla yetinemeyiz artık. Tabir yerindeyse, mızrak çuvala sığmamakta. Ortalıkta ruh hastaları, dengesiz insanlar, tükenmiş bunca mahlukat dolaşırken kim kimden güvende olabilir.
Peki, sebep ne, çare ne, çözüm ne? Bir dizi filmde hapishanedeki kadın konuşuyor. Kayınpederi tarafından tacize uğramış bir kadını temsil ederken uğradığı bu iğrenç saldırıyı nasıl cezalandırdığını anlatıyor. Ben torun doğramış kadınım diyor. Bu satırları yazarken bile binlerce kez düşünmüş biri olarak soruyorum: Kadınlarımızın bir kısmını kurtarırken çözümü böyle mi sunacağız? Gayrimeşru çocuğu doğrayarak mı?
Problem ne? Problem şu: İnterneti insanca kullanmıyoruz. Kaçamak yapmayı normal bir olay gibi görmeye başladık. Erkek aldattıysa kadın da aldatmalı veya kadın aldattıysa erkek de aldatmalı anlayışını, bu hastalıklı anlayışı çokça işlemeye başladık. TV programlarında çenemiz düştü. Müstehcen konuşmaları, imaları, bolca servis etmeye başladık. Reyting korkusundan(!) dolayı kültürel programları, eğitici yapımları hasır altı ettik. Daha çok kazanmak için -iddia edildiği kadarıyla- TV’lerin reytingleriyle bile oynamaya başladık.
Makyavelist bir dünyaya doğru doludizgin koşuyoruz. İdeallerimizi tükettik. Diğer yanda küçük yaştaki kızlarla evlilik zafiyetini temize çıkarmak için, Hz. Peygamberimizin Hz. Ayşe ile evliliğine (Bu konudaki söylentilerin yanlış olduğunu defalarca söyledim ve yazdım. Hz. Ayşe’nin evlendiğinde en az 18 yaşında olduğunu açıkladım!!!) sözü getirmek de ayrı bir dengesizlik olarak sırıtmaya başladı.
Ahlaki değerleri sıfırladık. Bol bol dedikodu üreten, birbirinin ayağını kaydıran insanlar yığınına dönüştük. Aile sırlarımız ortaya çıkmasın diye aile içindeki bir tacizi veya rezilliği örtbas ettik. Kızımıza, gelinliğinle çıktın kefeninle gel, dedik. Çaresiz bıraktık kızımızı. Dengesiz bir kocası varsa kızımızın eti ve kemiği onun oldu artık, bize düşen ise mezarını kazmak.
* * *
Hayır, hayır ve yine hayır. Müslüman bir toplum böyle olamaz, İslam’la bu hastalıklı anlayış bir karede olamaz. Bizim bildiğimiz, Müslüman’ın sicilinde böyle kahredici işler olamaz. Hatta daha ötesini söyleyeceğim, kimliğe dini İslam maddesi böylesine kolayca yazılmamalı, böyle basit olmamalı, hak edilmeli. Bazı günahların dinden çıkarmasa bile sağlam bir iman da bırakmadığı anlatılmalı.
Evet, yeni bir hamle geliştirmeliyiz. Bütün bu rezilliklere karşı sesimizi yükseltmeliyiz. Ortak tepkiler geliştirmeliyiz. Bilinç düzeyini yükseltmeliyiz. Dini daha doğru ve anlaşılır tarzda anlatmalıyız. Cezai müeyyideleri gözden geçirmeliyiz. Allah’ı anlatmalıyız. Kuran’ı konuşmalıyız, Peygamber’i konuşmalıyız. Yanlışlık yapan öz evladımız da olsa elinden tutup adalete teslim etmeliyiz. Yoksa Allah’ın melekleri bize rahmet etmeyecektir.
SORALIM ÖĞRENELİM
Dövme veya saç boyası abdeste engel midir?
Buket ATASOY/İZMİR
Dövme, vücut üzerinde bir tabaka oluşturmadığı için abdeste veya gusle engel değildir. Saç boyası da gusle veya abdeste engel değildir. Zira gusülde, saç diplerinin ıslanması yeterlidir.
Evimde kedi besliyorum. Kedi uğursuzluk getirir diyorlar, doğru mu?
Selime UÇAK/MANİSA
Herhangi bir hayvanı beslemek uğursuzluk getirmez. Esasen dinde uğursuzluk kavramı hoş görülmez. İnsanlar kendi hatalarını uğursuzlukla izah ederler çoğu kez. Kedi beslemek ise güzel bir harekettir. Peygamberimiz kediyi çok sever. Büyük sahabisi Abdurrahman bin Sahr’a (RA), Ebu Hureyre yani kediciğin babası ismini vererek hayvan sevgisini canlandırmıştır.
Hayvanların kulağını kesmek veya tanınsın diye ateşle dağlamak çok mu günah?
Ahmet TANIR/NEVŞEHİR
Hz. Peygamber (SAV) bir hayvanın alnının ateşle dağlandığını görünce, kim bunu yaptıysa Allah ona azap edecek buyurmuştur. Hayvana eziyet sayılacak her iş, haram kapsamındadır.
Kuran-ı Kerim bir anda mı indi?
Utku BARIŞ/KKTC
Hayır, Kuran-ı Kerim 23 yıllık bir periyotta, ihtiyaca göre, bazen sureler bütün olarak bazen de ayet ayet inmiştir.