İSLAM álemi Kurban Bayramı’nı kutluyor. Bayram sevinç günleri, bayram tenkitlerin, kavga ve sıkıntıların erteleneceği günlerdir. Bayramda küsler bile barışır. Bayramda "kem söz" söyleyerek bile cevap verilmez. Ama ben bu bayram yazımda kendimizi sorgulamayı düşünüyorum. "Bize bayram gelmiş de ele bayram gelmemişse bu bayramı içimize sindirmeye hakkımız var mı?" diye sorarak başlamak istiyorum. Sonra dilerseniz beraberce şu üç konuyu seslice düşünelim.
1- Terör ve İslam álemi: Amerika’daki 11 Eylül olaylarından sonra Hindistan’da da benzeri olaylar meydana geldi. Dünyanın birçok yerinde İslam adına ucu bucağı karanlık yığınla olay meydana geliyor. Bilin ki İslam adına Müslümanların dünyanın değişik yörelerinde uğradıkları zulüm ve baskıya reaksiyon olarak terör eylemlerine girişiyorlar. En azından iddiaları bu. Kim bunları planlıyor, kim bunları pazarlıyor, kimden talimat alıyorlar bütün bunlar şüpheli, bütün bunlar belirsiz. Peki, bu olaylardan kim zarar görüyor; şüphesiz Müslümanlar. Dünya medyası İslam’ı, onun şerefli kitabını ve peygamberini terörle beraber anmaya başlıyor. Başka din mensuplarının cinayetlerini görmezden gelenler, herhangi bir Müslüman’ın hatasını, terörünü, günahını şahsına değil dinine yüklüyor. Haklı mı; tabii ki değil, ama bu yapılıyor. Tabii ki yapacak, zaten beklentisi bu. Bu noktada onları değil kendimizi kınamalıyız. Dünyanın herhangi bir yöresinde Müslümanlara uygulanan ayrımcılığın veya zulmün hesabı terörle sorulmaz. Bilimle, siyasetle caydırıcı ülke olunarak, birlikte hareket ederek, ülkece zengin ve güçlü olunarak, lobi faaliyetleri gösterilerek zulme ve ayrımcılığa tavır konulabilir. Dünya artık bu dilden anlıyor.
İslam álemi ise bugünkü haliyle bunu sağlayacak durumda değil. Bu olgunlukta değil. İç çekişmeler, basit siyasi manevralar bizleri üçüncü dünya ülkelerinin safına itmektedir. İçlerinde maraz taşıyan yığınla toplum dünya liderliğine soyunurken, bizler İslam’ı gölgelemekle meşgulüz.
2- İlahiyatçılar ve dini temsil sorunu: Günümüzde bazı ilahiyatçı meslektaşlarımız, dini takdim veya temsilde halkın çok gerisine düşmüşlerdir. Halkın tümüne ulaşabilme noktasında başarısız olmaktalar. Halkla aynı dili konuşmamaktalar. Halbuki dini bozmadan, sulandırmadan, deforme etmeden, aslına sadık kalarak yeni açılımlar yapılabilir. Ne yazık ki, hazımsızlıklar, çekememezlikler, belli bir ekolü ve eğilimi, din anlayışımızı hákim kılma gayretleri bu çalışmaları başarısız kılıyor. Sorumluluklar kendilerini "la yüs’el" (sorgulanamaz) kabul etmekteler. Bu nedenle de şahısları ve şahsiyetleri toplum nezdinde itibarsızdır. Görünen saygınlık ise makamlarına sadece.
Diğer yandan bir kısmımız dini magazinleştirdik. Basit konulara kilitlendik, tartışılacak yığınla dini anlama konusu varken... Halka helal ve haramı takdim edenlerin daha temkinli olması gerekir. Kullandığı her kelimenin günün birinde ilahi mahkemede sorgulanacağını bilmesi gerekir. Sözün ve kalemin emanet olduğunu hatırlaması gerekir.
3- Müslüman halklar: Onlar da, kendisini insanlığın teknik ve bilim yarışında geride bırakan idarecilerine ve ilim adamlarına kırgınlar. İslam ülkelerinin neden hep yoksulluğun, basit kavgaların bir arenası haline getirildiğinin hesabını soruyorlar, sormalılar da. 1950’li yıllarda mezbelelik halinde olan bazı Batı ülkeleri bugün dünyanın lideri haline gelmiş de, biz hálá kaldırım taşlarını söküp yeniden takmakla meşgulsek tabii ki sormalı ve sorgulamalılar. Bizim neyimiz eksik, neden bilimsel çalışmalarda dünyanın önünde değiliz. İlk emri "Oku" olan bir Kuran’ın talebeleri, hayat kitabını böyle tersinden mi okumalılar? Neden yoksul olsunlar? Neden diğer ülkelere girişlerde pasaport çilesi (!) yaşasınlar? Neden terörist muamelesi görsünler? Neden İslam ülkesi denilince her biri basit bir meseleye ve görüntüye kilitlenmiş çaresiz ve uydu ülkeler akla gelsin. Üniversitelerimiz neden bilimsel çalışmaların, keşfin öncüsü değil? Neden literatüre giren bilim adamımız az? Neden? Bütün bunlar İbni Sina’ların, Mimar Sinan’ların, Ali Kuşçu’ların, Cabir et-Tusi’lerin, Farabi’lerin, Piri Reis’lerin evlatlarına bunlar reva mıdır! Evladına en doğal sağlık, eğitim ve insanca yaşayabilme standardını sağlayamayan hükümetlerine, sorumlulara, idarecilere, Müslüman halk sitem yüklüdür. Faturayı bir döneme kesmeden toptan bütün geçmişe sitem yüklüdür. Evet, iki gün sonra camilerde "teşrik tekbirleri" başlayacak farz namazların ardından: "Allahu Ekber Allahu Ekber. La İlahe İllallahu vallahu ekber. Allahu Ekber ve lillahi’l hamd - En büyük Allah’tır. En büyük Allah’tır. O’ndan başka İlah yoktur. Allah büyüktür. Hamd sadece O’na yapılır."
* * *
İnsanlığın ezeli ve ebedi amentüsünü söyleyebilme becerisini gösteren Müslümanlar, inanıyorum ki bir gün insanlığın bilimsel amentüsü olan çalışma, istikrar, ilerleme ve başarılı olmanın şifrelerini de çözecektir. Çünkü İlahi vahiy "ve en leyse li’l insani illa masea" (insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır) diyerek aslında başarının şifresini yüzyıllar öncesinde kulağımıza fısıldamıştı ama hani nerede işiten veya dinleyen! Hani nerede dinlediğini anlayan ve hani nerede "kim var dendiğinde sağa sola bakmadan ben varım diyecek" yürekliler, hani nerede.
Hepinizin bayramını kutluyorum. Ve kurbanlıklarınıza en güzel şekilde muamele etmenizi, ona bir misafir gibi bakmanızı temenni ediyorum.
SORALIMÂÖĞRENELÄ°M
Büyükbaş hayvana 4 kişi ortak olabilir mi?
Ali Aydın MANİSA
Büyükbaş hayvana 1’den 7 kişiye kadar ortak olunabilir. Bu sayının tek veya çift olması önemli değil, yani 2 kişi de 5 kişi de olabilir.
Kurbanlar bayıltılarak kesilebilir mi?
Mina Çanıl İTALYA
Hayvana en az acı verecek yöntem neyse o yol tercih edilebilir. Önemli olan şok verilmiş veya bayıltılmış hayvanın bu yolla ölmemesidir. Hayvanın kesim yoluyla son nefesini vermesi gerekir.
Kurban kesmesem, parasını fakire versem olur mu?
Ali Haydar Uzun SÄ°VAS
Kurban kesmemiş olursunuz. Ama fakire yardım yapmış olursunuz. Kurban görevini ancak kurbanı yerine getirmekle ödemiş olursunuz.
Kurban namazı kılmazsam kurbanım kabul olmaz mı?
Saadet Demir KARS
Kılınan namaz, şükür namazıdır. Yani bu görevi yerine getirebildiği için şükür anlamında kılınır. Bu namazın kılınmaması kurbana zarar vermez.