Paylaş
Chopin’in kapıları tuttuğu “Gülsin Onay” resitali ile başlayan,
ardından “Jazz Orchestra of The Concertgebouw Amsterdam”ı ağırlayan,
ve sonra,“De Sangre Y Raza Flamenco Company”den “Carmen By Merimee” koreografisini izlediğimiz “Festival”, kaldığı yerden devam ediyor.
Uluslararası İzmir Festivali,
İKSEV’in evsahipliğinde;
Kentin tarihi dokusu içinde yer aldığı halde,
“gözden kaçmış, unutulmuş, ihmal edilmiş, farkına varılmamış” mekânları,
“konser vitrini” olarak kazanmaya-kazandırmayı da sürdürüyor.
Bu yıl, bu destedeki “as”lara, Kemeraltı’ndaki “Kızlarağası Hanı” eklenecek !
Hem de, “SOPRANO / BAS ALLATURCA” gibi, özgün bir projeyi,
seyircisiyle buluşturarak...
Bendenizin, 2017'de Bas Alparslan MATER
ve 2018’de Soprano Oya ERGÜN ile birlikte oluşturduğu “iki kişilik iki butik grup”,
bu “Ferah Kahvesi” mekânında, Festivali için “ilk kez ve özel olarak” sahne alacak.
Yaklaşık 70 dakikalık program, “Klâsikten fanteziye” doğru akan,
zaman zaman, yazılan nota ile seslendirilen ve çalınanın aynı olmadığı doğaçlamalar ile (Shakespeare şarkıları renginde...) tadımlık “birkaç tablo”
ve “anlatıcı” tarafından ışıklandırılan “alaturka notlar”dan oluşuyor.
Seslendireceğimiz “Yeni Yorumlar” repertuvarı, 3 eski öykünün buluştuğu, sıradışı bir yolculuktur... ERGÜN’ün, Barok repertuvarının yanında, ilk kez Hocası Margreet Honig’den duyup da unutamadığı;“Her şarkıcı kendi anadilinde daha mutludur...” sözünün sevincini deneyimleme isteği, bu öykülerin bir tanesiydi. MATER, sanat hayatının başlangıcındaki “eski üslûba”, “süzülmüş bir deneyim ve güncel yorumlar” ile, yıllar sonra yeniden ses olmayı düşünüyordu...
Ben de, Münir Nureddin Selçuk’un, Türk Müziği’nin piyano ile icrasında;“kendisi bir orkestraya bedeldir” dediği Feyzi Aslangil ekolünü, saz eserleri ve “tek piyano refakati”ndeki sözlü eserlerde yaşatmak istiyordum. İKSEV, bu öykü ve yolculuğu, herkesten önce duymakla yetinmeyip,
duyduğunu “sanatsal bir farkındalığa çevirdi”; altı çizilmesi gerekenlerden biri de aslında budur !
Sınırlı koltuk sayısı sebebiyle, sadece 300 kişi ile paylaşabileceğimiz repertuvar, sert, keskin ve parlak tavrıyla, eşlikten fazlasını üstlenen piyanoyu, dinleyiciye, yeni bir resim olarak takdim ederken, “gelenekten geleceğe uzanan şâheserler”in lezzetinden asla vazgeçmiyor... Onları, Soprano rengiyle, başka bir ses tekniğinin evrensel rüzgârıyla yelpazeliyor... Aynı tekniğin Bas renkleri ise,
Türk Müziği repertuvarına, “makam ve usûllerin sırça köşkü”ne dokunmadan, ama özgün bir bakış açısıyla bestelenmiş yeni “soluklar” ekleyebilmeyi düşlüyor.
"SOPRANO ve BAS ALLATURCA”, “Yeni Yorumlar”dan sonra, alaturkanın zenginliğinde gizli yeni fırsatlar üstünde düşünmek istiyor. Yakın gelecekte, bugüne kadar denenmemiş heyecan ve yaklaşımlarla, öze saygılı ve farklı tavırdaki bir çok seslendirme ile, yaratıcı arayışlara gülümsemeyi de düşünüyor. Piyano'nun Türk Müziğindeki varlığına bir “güzelleme” denilebilecek yeni repertuvarlar hazırlıyor. Biraz deneysel, biraz da sentez içeren yorumuyla, ulusal ve uluslararası projeler için davetler alıyor.
“Enderûnî Vâsıf, Bursalı Ahmed Paşa, Yahyâ Kemâl Beyatlı, Faruk Nâfiz Çamlıbel, Rıfat Ahmet Moralı, Ümit Yaşar Oğuzcan, Fuat Edip Baksı, Sıtkı Angınbaş, Halil Soyuer, Nâzım Hikmet Ran, Can Yücel, Murat Tuncay, Ünal Ersözlü ve Nihat Demirkol” güfteleriyle... “Veli Dede, Yusuf Paşa, Hammamîzâde İsmail Dede Efendi, Hâfız Post, Tatyos Efendi, Hacı Ârif Bey, Münir Nureddin Selçuk, Refik Fersan, Rakım Elkutlu, Melahat Pars, Refik Tâl’ât Alpman, Selâhattin Pınar, Ekrem Güyer, Gülten Yeğin ve Nihat Demirkol” besteleri... “Peşrev, medhal ve saz semaîleri” ile geçişler ve doğaçlamalar... “Hicaz, Segâh, Rast, Kürdîlihicazkâr, Şedarabân, Sultanîyegâh ve Nihâvend” makamlarında bir “güldeste-seçki... Sofyan, Düyek, Curcuna, Aksak ve Yürük Semaî - Sengin Semaî” usûllerinde eserler... Meraklısını, “12 Haziran Çarşamba akşamı, saat 21:00’de, Kızlarağası Hanı”nda bekliyoruz.
Paylaş