Türkiye’de bağlı olarak çalıştığı FETÖ’nün üst düzey isimlerini veren İnandı, örgütün Kırgızistan başta olmak üzere Orta Asya ülkelerindeki yapılanmasını ve yöneticilerinin isimlerini deşifre etti.
FETÖ’ye terör örgütü dememesine karşın örgüte bağlı isimleri ve çalışma şekillerini tek tek sıralayan İnandı, Kırgızistan vatandaşlarını da FETÖ elebaşı Gülen’in “Yerelleşme” adını verdiği çalışmayla örgüte kazandırdıklarını söyledi.
İnandı Kırgızistan’a nasıl gittiğini şöyle anlattı:
“1995 yılı mayıs ayı sonlarında Trabzon il imamı
İkinci grup ise, birinci gruptakiler tarafından yıllarca küçümsenmiş, kimi gün “bidon kafalı”, kimi gün “göbeğini kaşıyan adam” kimi gün “makarnacılar...” diye aşağılanmış olan, ama yüreği vatan aşkı, bayrak sevdası ve imanıyla atan, demokrasiye verdiği oy ile seçilmiş hükümete sahip çıkanlardı.
GERÇEK MAKARNACILAR
15 Temmuz gecesi kimin korkak, kimin cesur olduğunu; TOMA’lara aslan kesilen, tankları görünce kediye dönüşenleri, o gece aldığı makarnaları ertesi gün darbe girişimi bastırıldıktan sonra marketlere iade eden gerçek makarnacıları gördük.
Bir de fırsatçılar vardı. “Yurtta Sulh Konseyi” adı altında Atatürkçü kimliğine bürünen FETÖ’cüleri “Atatürkçüler darbe yapıyor” zannederek alkışlayanlar, güvenli evlerde saklananlar vardı. 15 Temmuz’un kavurucu sıcağında kimi evlerinde kimi yazlıklarında kimileri eğlence mekânlarında pis pis sırıtıp kadeh kaldırıyorlardı. Darbeye direnenlere sosyal medyadan küfür ediyorlardı.
Kimileri FETÖ’cüler gibi “Sokağa çıkmayın, askere direnmeyin” diyorlardı. Kimileri balkonlarında tankları alkışlıyor, darbecilere en küçük karşı çıkışta bulunmayan kimi sürüngen kişilikli fırsatçıların gücü ancak sela okuyup darbeye direnişe çağıran müezzin ve hocaya yetiyordu.
O gece bu tür alçakların saldırı ve hakaretlerine maruz kalmış biri olarak 15 Temmuz’un beşinci yılında onlara bu ikiyüzlülüklerini bir kez daha hatırlatmak benim için vatan görevidir.
KADEH KALDIRANLAR...
Livaneli aynı röportajda ise Bülent Ecevit, Deniz Baykal ve Erdal İnönü’nün “solcu” olmadığını anlatmaya çalışırken; Bülent Ecevit’in, İsmet İnönü’den sonra CHP genel başkanı seçilmesini, “Robert Kolej mezunu” olmasına vurgu yaparak “operasyon, darbe” kelimeleriyle tanımladı.
Oysa CHP’nin başına “operasyon” ile gelen tek bir kişi var o da yere göğe koyamadığı Kılıçdaroğlu’dur, hem de Fetullahçı Terör Örgütü’nün “kaset operasyonuyla”...
LİVANELİ’NİN GÖRÜŞLERİ!!!
Ben söyleşinin bu yönünü değerlendirmek istiyorum ama önce sabrınıza sığınarak, Livaneli’nin söylediklerini noktasına dokunmadan bir kez de ben aktarmak istiyorum.
“Sol olmayan ‘sol partilerle’. CHP, DSP, SHP gibi partiler sol partiler değil, gelenekleri de sola dayanmıyor, gelecek programları da. Fakat sol olarak sunulan bu partilerin başına, hiçbiri solcu olmayan birtakım liderler getirildi. İsmet İnönü, Bülent Ecevit solcu muydu?
Ecevit gibi politikaya meraklı, hırslı, Robert Kolejli genç bir siyasetçinin önündeki bütün engelleri kaldırarak CHP’nin başına getirdiler. İsmet İnönü’nün yerine Ecevit’in getirilmesi bir operasyondu; darbe gibi bir şeydi.
Nitekim Ecevit’in de CHP’yi sol gibi gösterip bahsettiğim sınıfsal kesimlerin başını bağlamak isteyenler için ne kadar isabetli bir isim olduğunu zaman içinde gördük. Deniz Baykal bahsine geleceğiz ama; Baykal solcu muydu! Hiçbir alakası yok. Tipik bir Sünni, sağcı, Ankara politikacısıdır Baykal. Baykal pekâlâ DYP’de, ANAP’ta, DP’de görev yapabilirdi ve çok daha başarılı olurdu.
Deniz Baykal
Bu ziyaretten kısa süre önce basında Caparov’un Türkiye’ye hediye ile geleceği yorumları yapılmıştı.
ALMANLAR BİLE DEVREYE GİRDİ
Gerek Kırgızistan’daki, gerek Avrupa ve Amerika’daki FETÖ’cüler sosyal medyada 1 Haziran günü FETÖ’nün Orta Asya İmamı Orhan İnandı’nın MİT tarafından kaçırıldığına, hatta Bişkek’teki Türk Büyükelçiliği’nde tutulduğuna dair bir kampanya yaptılar. Türkiye içinde fazla ilgi çekmeyen kampanya ile ilgili nedense Alman hükümeti bile devreye girdi.
Almanya Dışişleri Bakanlığı’nda görevli Devlet Müsteşarı
OSMAN Ziya Sülün - Sülün Osman
Güney Zobu - Raki
Abidin Cevher Özden - Banker Kastelli
Baki Cengiz Öygün - Banker Bako
Selçuk Parsadan
Kâr payı ile çalışan holdingler
Fadıl Akgündüz - Jet Fadıl
Banka hortumcuları
Bu Amerikalılarla FETÖ’nün ortak projesidir, amacı da Türkiye’ye yönelik algı operasyonlarının merkezi haline gelmektir. Yakında ilk sonuçları almaya başlayacağız.
Yazımda ayrıca FETÖ’cü Özeren ve Aydemir dışındaki tüm isimlerin, 2008 yılında kurulan Nükleer İran’a Karşı Birleşenler (United Against Nuclear IRAN) örgütünde aktif görev yaptıklarını hatırlatmıştım. Bu derneğin neler yaptığını bilirseniz, “Türk Demokrasi Projesi” isimli derneğin de hangi amaçla kullanılacağını tahmin edebilirsiniz.
Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye, İran’a yönelik Amerikan operasyonunun bir benzeri ile karşı karşıya kalacak.
SATIN ALINAN GAZETECİLER
Projenin adı da “Türk Demokrasi Projesi”.
Washington’da kurulan “Türk Demokrasi Projesi” isimli dernek, internet sitesinde kendisini şöyle tanımlıyor:
“Türk Demokrasi Projesi, Türkiye’nin son zamanlarda demokrasiden uzaklaşmasına ve otoriterliğe dönüşmesine yanıt olarak oluşturulmuş, kâr amacı gütmeyen, partizan olmayan, uluslararası bir politika örgütüdür.”
Dernek temel hedefinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu şu cümlelerle anlatıyor: “Erdoğan aşırılıkçı grupları destekledi, Ortadoğu’dan Avrupa’ya kadar uzanan çatışmaları desteklemek için malzeme gönderdi, etnik azınlıklara zulmetti, özgür basını yok etti, siyasi muhalifleri hapse attı ve öldürdü, demokratik kurumları aşındırdı, Türkiye’nin tüm kurumlarına yolsuzluk yaydı, hukukun üstünlüğü bozulurken Erdoğan ve oligarkları servet ve güç toplamaya devam ediyor.”
YİNE ‘DEMOKRASİ’ KILIFI
Dernek yapacağı operasyonlara da kılıf bulmuş, amacını şöyle anlatıyor: “Türkiye’yi daha demokratik politikalar benimsemeye teşvik etmek ve Türkiye’nin demokratik kurumlarının insan haklarının korunmasına ve ekonomik refahına yönelik sürekli erozyonunu durdurmak.”
Bu derneği çok yakından takip etmek gerekiyor.
Çünkü, kurucuları ve danışma kurulu üyeleri arasında Türkiye düşmanları ile FETÖ destekçisi ve doğrudan FETÖ’cü isimler de var.
PKK yöneticilerinden Duran Kalkan, terör örgütünün siyasi kolu HDP’lilere şu çağrıyı yapıyor: “Çete liderinin haftalardır söyledikleri oluyor, olacak. İşte şimdi İzmir olayı oldu. Şimdi savunma, öz savunma gerçekleşmeli.”
Terör örgütü PKK’yı yakından takip edenler bunun ne anlama geldiğini, “öz savunma” derken neyi kastettiğini iyi biliyor; terörist Duran Kalkan sokakları karıştıracak ayaklanmaya çağırıyor.
PKK elebaşı Duran Kalkan, örgütün medyasında yayınlanan söyleşisinde Türkiye içindeki PKK uzantılarına topyekûn saldırı talimatı veriyor, “Bunun için ne yapayım, bilemiyorum, imkânım yok, denmemeli. Herkes bulabilir imkân. Her türlü biçimde mücadele edilebilir. Eylemin büyüğü küçüğü olmaz. Örneğin maddi imkânlarını azaltmak en büyük eylemdir. Türkiye bütçenin bütününü savaşa veriyor, parası olmazsa veremez... Bu kadar silah alıp saldırı yapamaz. O halde demek ki yapılabilecek her şey var, herkes yapabilir de, yeter ki düşünsün, yoğunlaşsın, yapmak istesin” diyor.
Tıpkı 2015 yılındaki çukur-hendek olaylarında olduğu gibi HDP’lileri sokağa çıkmaya çağırıyor.