“Dersim’deki orman yangınlarının söndürülmemesinin nedeni yetersizlik değildir. O bölgedeki ormanların çoğu bilinçli olarak yakılır ve kimsenin de müdahale etmesine izin verilmez. On yıllardır sürdürülen bilinçli ve resmi bir politikadır bu.
Bu gerçeği herkes bilir ama ne yazık ki kimse söylemeye cesaret edemez. 38’de Dersim neden bombalandıysa ormanlar da aynı gerekçeyle yakılıyor.
Kalbim Milas, Marmaris ve Manavgat’ta olduğu gibi, felakette bile ayrımcılığa uğrayan Dersim, Başkale ve Şemdinli’deki halkımızla birlikte atıyor.”
TUNCELİ’DEKİ YANGINI PKK ÇIKARDI
Tunceli Emniyet Müdürlüğü’nden edindiğim bilgiye göre; yangının çıktığı Tunceli Hozat-Ovacık arasındaki Ali Baba Boğazı’nda, bir süre önce karakol yapımı için malzeme taşıyan kamyona teröristler tarafından ateş açıldı. Jandarma’nın operasyon başlatmasıyla, PKK’lı teröristler meşelikleri yaka yaka bölgeden uzaklaştılar. O gün başlayan yangın değişik noktalarda devam ediyor. Yangına müdahale edilememesinin sebebi, bölgedeki teröristlerin varlığı ve kurdukları tuzaklar. Devlet bir yandan yangın ile ilgili söndürme çalışmaları yaparken diğer yandan kaçan teröristlere yönelik operasyonları yürütüyor. Nitekim “özel güvenlik bölgesi” niteliğindeki alanda çıkan yangın sırasında 20 EYP’de patladı. İHA’ların tespit ettiği teröristlerle girilen çatışmada bölgede bulunan teröristlerden birisi ölü ele geçirildi. Gerçek buyken, Demirtaş isimli şahıs yine suçu devletin üzerine atıyor.
CİZRE-BODRUM’U UNUTTU
Bölücü terör örgütünün sözcüsü
15 Temmuz’dan sonra Kanun Hükmünde Kararnamelerle devlet memurluğundan çıkartılan 125 bin 678 kişi arasında, “göreve iade” kararı verilen 14 bin 455 kişi yerine “herkesin” görevlerine döneceğinin işaretini verdi. CHP iktidarı ile tekrar devlete yerleşme umudu doğan firari FETÖ mensupları sevinçlerini gizleyemedi.
Bir kesim ise oldukça sessizdi...
AKP’li Bülent Arınç, “KHK faciadır” dediğinde yeri göğü inleten FETÖ kumpasları ile hapislere girmiş olan CHP milletvekilleri, her fırsatta FETÖ’ye karşı olduğunu söyleyen parti teşkilatı, üyeleri, tabanı ve yandaş gazetecileri ise bu kez suskun.
Neyse, konu FETÖ olunca benim için Bülent Arınç ile Kılıçdaroğlu arasında fark yoktur, sözümü ona da söyledim buna da söyleyeceğim.
HATA DEĞİL PARTİ POLİTİKASI
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, geçen hafta Çorum ziyareti sırasında tam olarak şunları söyledi:
“Geçen özel harekâtta çalışan bir polis, Ankara Mamak’ta karşılaştık. ‘Beni kanun hükmünde kararnameyle attılar. Gittim savcılığa, savcı takipsizlik verdi.
Mahkemede hiçbir zaman yargılanmadım ve mahkûm edilmedim. Beni görevime vermeleri lazım. ‘Hayır efendim seni göreve geri veremeyiz...’ Niye veremiyorsun? Sözüm söz, bütün bu adaletsizlikleri düzelteceğim. O kanun hükmünde kararnamelerle görevden alınan, işine son verilen, ekmeği elinden alınan herkesi görevine iade edeceğim. Yeter ki teröre bulaşmasın.”
Aklıma hep Türkiye’nin Suriye’ye sokuluşu geliyordu.
Bana göre, Amerika’nın planı, tıpkı Suriye’de olduğu gibi, Afganistan’da da Türkiye’nin başını belaya sokmaktı.
14 Haziran’da ABD Başkanı Biden ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı görüşme sonrası, havaalanı koruma konusu sürekli gündemde kaldı. Taraflar görüşmelere devam ederken Taliban hızla ilerleyip, beklenmedik bir zaman içerisinde Kabil’i aldı.
ABD’NİN BEKLENTİSİ ÇATIŞMA İDİ
Amerika’nın beklentisi ise çekilme sonrası Taliban ile Afgan hükümet güçlerinin savaşmasıydı.
ABD Başkanı Biden, 75 bin Taliban üyesine karşın savaş uçakları da olan 300 bin kişilik iyi donanımlı Afgan ordu birliklerine karşı bir zafer elde edemeyeceğini söylüyordu.
Ama daha Amerikan güçleri çekilmeye başlamadan Afgan birlikleri silahlarını da bırakarak ülkeye terk etti. Afgan Genelkurmay Başkanı’nın sivil giysiler içinde, havaalanında kendisini götürecek bir uçak beklerken çekilmiş görüntüleri de basına yansıdı.
Katılımcılardan birisi de Malatyalı gazeteci Hrant Dink’ti. 19 Ocak 2007’de katledilmesinden 8 ay önce yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol neyse bugün de aynen tekrarlanıyor. Geçmişte Ermeni halkı onlara güvendi.
Kendilerini Osmanlı zulmünden kurtaracak sandılar ama yanıldılar. Çünkü onlar geldiler, kendi işlerini, hesaplarını yaptılar, çekip gittiler ve burada kardeşi kardeş ile kan içerisinde bıraktılar. Ve bugün Kürtlerin yaşadığı aynı budur.
Bugün Amerika geldi, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti oluşturmak üzere. Kürt kardeşlerimiz için orası bir çekim alanı oldu. Ne oldu, bir başka şey mi oldu? Bir ümit mi oldu? Bu çok tehlikeli bir gidiş.
Amerika bu, gelir, kendi hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çeker gider. Ondan sonra insanları burada kendi didişmesi içinde bırakır.”
‘SEÇİLMİŞ’ HÜKÜMETİ DEVİREN SİLAHLI ÖRGÜT
O gün yaşananlar ve bugünkü gelişmeler Hrant Dink’in analizinin tarihsel olarak son derece doğru bir tespit olduğunu gösteriyor. Dünyanın gözü önünde Afganistan’da yaşananlar Hrant Dink’in analizini doğruluyor.
“Amerika bu, gelir hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çekip gider, sonra da insanları burada kendi didişmesi içinde bırakır.”
Yahya Abdo, yanında bulunan bıçakla Emirhan Yalçın ve Ali Yasin Güler’i bıçaklayarak kaçtı. Hastaneye kaldırılan yaralı Emirhan Yalçın, hayatını kaybetti.
Hayatının baharında gencecik bir evladımız bir katil tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Elbette kanun bunun hesabını soracaktır.
Nitekim olaydan sonra gözaltına alınan Yahya Abdo ve Muhammed Abdo, sevk edildiği adliyede çıkarıldıkları mahkemece ‘tasarlayarak öldürme’ suçundan tutuklandı.
SURİYELİ DÜŞMANLIĞI
Ardından, Türkiye’de son yıllarda yaratılan ve köpürtülen “Suriyeli” diyerek tanımlanan yabancı düşmanlığı sokağa döküldü. Altındağ ilçesinde özellikle Suriyeliler başta olmak üzere yabancı uyrukluların oturduğu evlere, işyerlerine saldırıp, araçlarına zarar verdiler.
Dışarıdaki linç grubunun attığı taşlar akşam vakti ne olduğunu bile bilmeyen insanların camlarından içeri girdi ve çoluk çocuk herkesin yaralanmasına sebep oldu.
LİNÇ GRUBUNUN PROVOKASYONU
Yazıda, “Partimiz, Ege, Akdeniz, Marmara ve Kürdistan’daki tüm turistik girişimlere karşı silahlı mücadele ve eylem kararı almıştır. Bütün turistik alanlar, oteller, plajlar ve diğer sahalar bu eylem alanımız içindedir...
Bu sene Türkiye’nin turizm faaliyetine karşı geliştirilecek her türlü bombalı saldırı, yakma ve imha etme eylemlerinde ortaya çıkacak insan kaybından PKK sorumlu olmayacaktır...” diyordu.
PKK elebaşı aynı dergide, 1994 yılı ağustos ayında da örgütüne şu talimatı vermişti: “Halkımızın büyük bir kesimi metropoldedir, Antalya’da, İzmir’de ve İstanbul’dadır; fakat ‘Gelsin parti burada da büyük eylem yapsın’ diyorlar. Peki sizler orada yüz binler varsınız, bir kibrit kıvılcımı çakıp orman yakmak zor mudur?
Üç genç birleşse, kesin bir faşist vurabilir, kesin bir dükkânı veya fabrikayı yakabilir, yüz yerde orman yangını çıkarabilir.”1984 yılından beri 10 binlerce insanımızı katleden PKK, 1993’ten itibaren de ormanları, sanayi kuruluşlarını, evleri, sokaklarda araçları kundaklıyor.
53 İLDE 270 YANGIN
Bu yıl 29 Temmuz’dan itibaren Türkiye’nin 53 ilinde çıkarılan 270 orman yangını ise bunun devamı niteliğinde. Orman ekiplerinin, itfaiye ve gönüllü yurttaşların çabası sonucu dün itibarıyla 267 yangın kontrol altına alındı. Yangınlarla ilgili her şey konuşuldu ama üzerinde en az durulan bu yangınların çıkış nedenleriydi.
Aynı ilde farklı bölgelerde onlarca noktada bir anda başlayan yangınlarla ilgili terör örgütü PKK’ya bağlı “Ateşin Çocukları” isimli terörist grubun açıklaması nedense yeterince tartışılmadı. PKK’nın siyasi kanadı HDP, “Yangın kimden çıktıysa çıktı” diyerek sözüm ona kınama mesajı yayınladı. Ama HDP ile işbirliğine kelleyi koymuş muhalefet partilerinin tepkisizliği dikkat çekici.
Avrupa genelinde sosyal medya kullanım oranı yüzde 30’da kalırken Türkiye’de bu oran yüzde 70’i buluyor.
Dolayısıyla, sosyal medya hem ticari olarak, hem siyasi mesajların paylaşıldığı hem de toplumsal konuların tartışılmasında, en çok kullanılan alan.
Sosyal medya her türlü legal faaliyet için önemli bir iletişim mecrası görevi yaparken maalesef illegal örgütlerin dezenformasyon faaliyetleri konusunda cirit attığı yerlerden birisi, hatta birincisi oldu.
Çünkü geleneksel medya yani televizyon, radyo, gazete hatta internet siteleri gibi yasalara uyma zorunluluğu bulunmadan her türlü sahtecilikle; istenilen yalan, dezenformasyon, hakaret, halkı kışkırtma yapılabildiği gibi çocuklara, kadınlara yönelik suçlar da işlenebiliyor.
ÖRGÜTLERİN HEDEFİ
Türkiye, nüfusunun yüzde 70’inin sosyal medya kullanıcısı olması nedeniyle illegal örgütlerin hedefinde bulunuyor.
İsviçre’nin Lozan kentinde bulunan İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü (EPFL) tarafından yapılan, 2015-2019 yıllarını kapsayan ve Türkiye üzerine odaklanan araştırmaya göre; Türkiye’deki sosyal medya gündem başlıklarının yüzde 47’si, dünya trend listelerine giren başlıkların da yüzde 20’si sahte.
Bu sahte başlıklar BOT yani bilgisayar yazılımları aracılığıyla oluşturulan ve gerçek kullanıcılar tarafından kullanılmayan, takipçi ve etkileşim oranlarını arttırmak amacıyla kullanılan hesaplar. BOT kelimesi Robot’tan geliyor ve sahte hesap anlamında kullanılıyor.
28 Temmuz ile 3 Ağustos arasında 38 ilde 154 yangından 145’i kontrol altına alındı, 9 yangın ise devam ediyor.
Ancak, sosyal medyadaki kundakçılar hiç boş durmadı, bir türlü kontrol altına alınamıyor.
İletişim hakkı ve fikir özgürlüğünün en ileri düzeyde kullanımını sağlayabilecekken, terör örgütlerinin, istihbarat örgütlerinin, etki ajanlarının, kötü niyetlilerin elinde; insanların ruh sağlığını, toplumların huzurunu bozan bir mecraya dönüştürülen sosyal medya platformları elbette tüm devletler tarafından yasalar çerçevesinde yakından izleniyor.
TERÖR ÖRGÜTLERİ VE MEDYA KULLANIMI
Eskiden her tür terör örgütü, amacı doğrultusunda; toplumda korku ve paniği yaymak ve propaganda yapmak için, hazırladığı yazılı metin ve görselleri bir araya getirir, basacak matbaa bulur, kâğıt temin edip dergi veya kitabını basardı. Sonra da onu dağıtmak ya da gizli gizli satmaya uğraşırdı. Bu yolla da çok sınırlı sayıda kişiye ulaşabilirdi.
Şimdi ise, ister örgüt propagandasını yapmak, ister korku ve panik yaymak, ister “algı operasyonları” için bir sosyal medya hesabı açması yeterli. Kapatılsa dahi kendisi ya da aynı örgütten bir başkası hemen benzerini açabiliyor.
Bilinen nedenlerden kaynaklandığı gibi, terör örgütü PKK tarafından da üstlenilen sabotajlarla çıkarılan yüzlerce orman yangını ile ilgili sosyal medyada yaşanan tartışmalar nasıl bir kaos ortamına itildiğimizi gösteriyor.
Avrupa’da yüzde 30 olan sosyal medya kullanımının Türkiye’de yüzde 70’i bulması, tüm bu yapıların dikkatini çekiyor. Terör örgütleri de her vesileyle sosyal medyayı operasyon üssü haline dönüştürüyor.