Paylaş
BİR ülkeyi yönetenlerin kendi halklarını aldatmaları kadar kötü bir şey olamaz. Oysa, Türkiye'de şimdi olan budur: Büyük bir ulusal kamu kuruluşunun, Türk Telekom'un yabancıya satışında halk aldatılıyor.
Halka söylenen ne? Güya, Cumhurbaşkanı'nın günlerce düşündükten sonra onayladığı kararname tam hükümetin istediği gibi çıkmıştır.
Hayır, öyle değil.
Cumhurbaşkanı, gereken incelemeleri yaptıktan sonra, yüzde 33.5'lik hissenin satışını onaylamakla birlikte, o hissenin sahibine tanınan bütün ayrıcalıkları reddetti: Onun imzaladığı metne göre, İcra Komitesi diye bir organ bulunmayacak, yönetim kurulunda bütün ortaklar hisseleri oranında söz sahibi olacak, dolayısıyla Anayasa Mahkemesi kararları gereği yüzde 51 çoğunluğu elinde bulunduran şimdiki Türk Telekom yine kuruluşun en yetkili ortağı olarak kalacak ve yabancı ortağa genel müdürle yardımcılarını atama yetkisi bulunmayacaktı. Cumhurbaşkanı, ‘‘Başka türlüsünü imzalamam’’ dediği için, Çankaya'ya gidip gelmeler sonucu, kararname ancak böyle değiştirilince imzalandı.
Ama, sonra ne oldu?
Bir yandan ‘‘Cumhurbaşkanı imzaladı’’ haberi uçurulurken, bir yandan da acele bir Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı oluşturularak, Cumhurbaşkanı'nınca reddedilen tüm noktaların ihale şartnamesine konması kararlaştırıldı.
Dikkat ederseniz, Hürriyet dışında hiçbir gazete ve televizyon haberin bu yanını vermemiştir.
* * *
Aslnda, çok önemli bir konuda hem affedilmez saygısızlık, hem çok büyük hukuksuzluk bu. Kurallar hiyerarşisine göre, birkaç bakandan ibaret bir alt organ olan Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun kararı, Cumhurbaşkanı'nın da imzasını taşıyan Bakanlar Kurulu kararnamesine aykırı hükümler taşıyamaz. Bu niteliğiyle, idari yargı önünde iptale mahkûmdur ve hiç kuşkunuz olmasın, kısa zamanda açılacak bir davayla iptal edilecektir.
Tabii, o iptali gerçekleştirecek olanların üstüne ‘‘Ekonomiyi ve devleti batırmak mı istiyorsunuz?’’ diyerek taşlar yağdırılacak. Ama, söyler misiniz, devleti asıl batırmak, onu böylesine hukuksuzluklarla yalanlara bulaştırmak ve halkını aldatır duruma düşürmek değil midir?
* * *
Kaldı ki, ülkeyi yönetenler böyle oyunlarla halkı aldatacaklarına, Avrupa Birliği'nin kendilerini nasıl aldatıp oyaladığını fark etseler daha iyi olur. Bu sütunda defalarca yazıldı: Geçen yıl sonunda bir gece yarısı yutulan Helsinki kararı, Türkiye'yi öbür adaylarla eşit ve aynı saymış değildi; onlar görüşmeleri sürdürürken koşulları yerine getirecekler, Türkiye ise katılım görüşmelerine başlayabilmek için koşulları tamamlamak zorunda olacaktı.
Bunun böyle olduğu Nice Doruğu sonunda ayan beyan anlaşıldı: 2010 yılına kadarki yapılanma planlarında Bulgaristan bile var da, Türkiye yok.
Türkiye'yi tam üye yapma niyetinin bulunmadığına ilişkin işaretler sık sık verilmekte; ama anlayan nerede?
Halkı aldatanlar, galiba, kendilerini de pek kolay aldatabiliyorlar.
Paylaş