Paylaş
IRGALAMAK, Anadolu halk dilinin güzel sözcüklerinden biri olduğu halde büyük kentlerin Türkçesine neredeyse argomsu bir edayla girmiştir. Aslında bir şeyi durduğu yerden kıpırdatıp sarsmak, sallamak anlamına gelir; ama şimdilerin günlük konuşmasında insanı hiç ilgilendirmeyen, tasalandırmayan durumlar için kullanılıyor. Anlam, bir bakıma, pek değişmemiş sayılır; ‘‘O konu beni hiç ırgalamaz’’ dediğimiz zaman, ‘‘Hiç etkilenmem, sarsılmak şöyle dursun, kılım bile kıpırdamaz’’ demek istemişizdir.
‘‘Arge’’ ise, çağdaş Türkçede araştırma ve geliştirme sözlerinin ilk seslerinden oluşturulmuş bir sözcük. ‘‘Ar-Ge’’ diye araya çizgicik çekerek yazıldığı da oluyor. Daha çok, bilimsel ve teknik araştırmalarla yeni teknolojilerin geliştirmesi için kullanılmakta.
Ne var ki, çağdaş uygarlığı yakalayıp başlıca yollarından olan ‘‘arge’’ konusu Türkiye'yi pek ırgalamaz. Yani Türkiye, aşağı yukarı 200 milyar doları bulan yıllık gayrısafi ulusal hasılasının topu topu ancak yüzde 0,5'ini araştırma ve geliştirme çalışmalarına ayırdığı için pek tedirgin olmaz, bu yüzden uykusu kaçmaz, sallanmaz.
* * *
Sallandığı ve bu ihmalin ne büyük aymazlık olduğunu fark ettiği gün, zaten geri kalmışlığın perdesini de yırtmış olacak.
Çünkü, çağdaşlaşmak ve ileri ekonomik düzenin refahlı toplumu olmak demek, Özalcı felsefenin iddia ettiğinin aksine, çağın en ileri teknolojilerini getirip rahat ömür sürmek değildir.
Bunların patentlerini parayla satın alıp burada montajını yapmak, hatta onları öylece imal etmek de değil.
Teknoloji önce dıştan satın alınsa bile, alınanla yetinmeyip en azından geliştirilmesini, yerlileştirilmesini ve sonuçta yeni teknolojilere dönüştürülmesini sağlamak gerekiyor. Daha da önemlisi, bir ülkenin kendi bilimsel buluşlarıyla yepyeni teknolojiler yaratabilmesi, artık çağdaş sanayi toplumu olmanın birinci koşulu sayılmakta. Yoksa, Körfez şeyhliklerinde dünyanın en ileri teknolojilerini satın alıp kullanarak lüks yaşam süren binlerce zengin var. O ülkelerinki midir vizyon sahipliği?
* * *
Geçen hafta sonu Türkiye'nin bilim, yüksek öğretim, araştırma, sanayi ve sendikacılık kesimlerinden gelme kalburüstü ve iyi niyetli kırk-elli kişilik bir avuç insan, hiç zorlamasız, kendiliklerinden, yalnızca ‘‘Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Derneği’’ adında bir gönüllü kuruluşun öncülüğüyle Antalya otellerinden birine kapanıp Türkiye'nin arge sorunlarını tartıştılar: Araştırıcı insan gücü eğitiminden kaynak oluşturmaya, pahalı askeri ihaleler başta olmak üzere kamu alımlarında teknolojik araştırmayı teşvik edici tedarik yöntemlerinden portakal satışına dönüşmeyecek off-set modellerine kadar, bütün yönleriyle.
Argedeki yetersizlik onları fena halde ırgalamıştı. Sarsılışlarını bir bildirgeyle ülkeye de duyurmalıydılar. Türkiye durumun farkında olmadan cılız çabalarla Gülhane Parkı'nda oyalansın istemiyorlardı.
Paylaş