Paylaş
Bu keşifler sırasında tanıştığımız Metin Suerkan ve Hande Arslanalp’le sohbet ederken söz her geçen gün sayıları artan ama düşünsel boyutunun bizi memnun etmediği festivallere gelince sevgili Metin’in “Biriniz İzmirli, diğeriniz İzmir gönüllüsüsünüz eleştireceğinize farklı bir festival düzenlesenize” önerisini pek ciddiye almadım. Ama fikir Hande Arslanalp’in çok hoşuna gitti ve tam bir iş insanı kararlılığıyla beni ikna etti. Aramıza uzun yıllardır tanıdığım, gastronomi kültürüne uluslararası çapta katkılarını bildiğim Gamze İneceli’yi de alarak yola koyulduk.
Hande Arslanalp yılların verdiği deneyimle organizasyon ayağını üstlenirken biz içeriğe yoğunlaştık.
İlk İzmir GastroFest ‘Göç’ temasıyla 2018’de düzenlendi. Zaten kültürü ve mutfağı göçlerle şekillenen bir kente de başka türlüsü yakışmazdı. Yurt içinden ve dışından konuyla ilgili araştırmacılar, şefler bir araya geldi.
Ertesi yıl festivalin konusunu bilinçli üretim ve tüketim yapmamız gereken bir dönemde yaşadığımızı hatırlatmak amacıyla ‘Pazarlar’ olarak belirledik. Pandemi koşulları nedeniyle 12 saat kesintisiz online yaptığımız üçüncü yılın konusu ise ‘Yemek ve İletişim’di.
Dördüncü yıla geldiğimizde iklim değişikliği hızla krize evrilirken, toprağın kendini yenileme gücüne inancımızla temamız “Geleceğe Miras: Yaşayan Toprak’ oldu.
Beşinci yılda ise her geçen yıl erişimin zorlaştığı suyun da yaşamın olmazsa olmazı olduğu düşüncesiyle konuya ‘Geleceğe Miras: Tatlı ve Tuzlu Su Kaynaklarımız’ olarak devam etmeye karar verdik. 2023’te ise global ve acil çözüm bekleyen konuları ‘Gıdanın Geleceği ve Değişimin Öncüleri Şefler’ başlığı altında tartıştık. Maalesef yüksek sesle geldiğinin sinyallerini veren gıda krizi tüm dünyada kimsenin yadsıyamayacağı bir boyutta yaşanıyor.
İklim değişikliğini yavaşlatacak tedbirler alınmadığı sürece, açlık, susuzluk ve dayanılması imkânsız sıcaklık başta olmak üzere dünyamız pek çok açıdan yaşanılmaz hale gelecek.
Bu nedenle de 3 Kasım’da yedincisi gerçekleşecek İzmir GastroFest’te her geçen yıl ulaşmakta zorlaştığımız gıdaya odaklanmaya karar verdik.
Bu kez gıdayı üretenleri, dağıtanları ve tüketenleri gıda sistemleri ve politikalarının merkezine koyan, sürdürülebilir yöntemlerle, sağlıklı gıda üretme ve kendi gıda, tarım sistemlerini tanımlama olarak özetleyebileceğimiz ‘Gıdanın Egemenliğini’ konuşmak üzere bir araya geliyoruz.
Küçük ölçekli çiftçileri organik ve ekolojik tarıma yönlendirmek; kooperatifçiliği desteklemek, yerli tohumları çoğaltmayı misyon edinmek, tahıl başta olmak üzere topraklarımızda yetişen ürünleri ucuz diye ithal etmekten vazgeçmek, umudunu yitiren çiftçileri de geri kazanmak mümkün mü gibi konuları Carolyn Steel, Samuel Buckly, Güven Eken, Aslı Pasinli, Tangör Tan, Ozan Kumbasar, Seray Kumbasar, Osman Serdaroğlu ile tartışacağız.
Farklı görüşleri dinlemek, nasıl olmalıyı tartışmak, çözüm önerilerini dinlemek çok değerli. Ama aynı zamanda bir sofra etrafında buluşmak, paylaşmak da yüzlerce kişinin bir araya geldiği bir gastronomi buluşmasının olmazsa olmazlarından. Konuşmalar ve panel sonrası sıra sokak lezzetleri, ev yemekleri ve ülkenin ünlü restoranlarının katılımıyla Ege Mutfağını deneyimlemeye geliyor.
Bu yolculuğun yedi yıldır devam etmesi, bu süreçte ortaya alanında öncü ve sorgulayıcı bir buluşma çıkması gerçekten heyecan verici. Dileğim sürdürülebilir de olması...
Paylaş